Browsing articles in "Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi"

Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi – Hicran İpekbağlar

Haz 18, 2014   //   by admin   //   Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

İnsan beyni evrenin en bilinmeyen, en karmaşık ve en mucizevi öğesidir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği de beynini kullanabilme özelliğidir.

Beynimizin sağlıklı olarak işlevini sürdürebilmesi için, kalbimizin beyne bir günde ortalama 57 damacana kan pompalaması gerekir.
Çünkü su ve oksijene ihtiyacı var…

Beynimiz toplam ağırlığımızın %2 si kadar olmasına rağmen
gıdaların %25 i, alınan oksijenin %2O si beyin için harcanır ve beynin %80 i sudan oluşur.

Su ve oksijen kullanımının ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek duymuyorum. Aklı olan herkesin bunu anlayabileceğini düşünüyorum.

Fiziksel sağlığımız yani, beyin ve diğer organların yeterli derecede oksijen alıp sağlıklı hücreler üretmesi için bol oksijen ve su bakımından zengin kana ihtiyaç var. Son yıllarda yapılan araştırmalar her iki kişiden birinin ciddi hastalıklarla boğuştuğunu ortaya çıkardı. Bunun en büyük sebebi insanların %30 oksijen alan akciğerin sadece ortasını kullanarak yaptığı göğüs nefesini kullanıyor olması…

Sorsanız herkes doğru nefes aldığını iddia eder. Ama gerekli testi yaptıktan sonra göğüs, hatta “köprücük” dediğimiz en kısıtlı oksijen sağlayan üst akciğer solunumu yaptığını görüyoruz.

ÖYLEYSE BİLİNÇLİ NEFESLE BEYİN KİMYASINI OLUMLU YÖNDE NASIL DEĞİŞTİREBİLİRİZ?

Düzenli şekilde ve bilinçle alınan nefes direk beyin zarı üzerinde etkisini göstermektedir, beyin zarının daha fazla kan ve dolayısı ile daha fazla oksijenle beslenmesini sağlamaktadır.
Bilinçli olarak nefes almak sinirsel gerginliklerimizi kaldırır, bedenimizin gevşemesine yardımcı olur, pozitif enerjimizi yükseltir, hastalıklara karşı vücudumuzun direncini artırır. Buna karşılık yeterli oksijenin alınmadığı zamanlarda en basitinden baş ağrısı, bitkinlik, yorgunluk ve negatif enerjinin yükselmesi ile her şeye karşı isteksizlik meydana gelir. Bunu, kapalı bir odada uzun müddet kaldığımızda kendi üzerimizde test etmemiz her zaman mümkündür.

En faydalı ve doğru nefes, her iki burun kanalından birden eşit oranda, farkındalıkla ve kontrollü olarak yavaş yavaş alınan nefestir. Ağızdan nefes alındığında oksijenden yeteri kadar istifade edilemez. Bunun nedeni nefesin vücuda girişini sağlayan kanallarının burun deliklerinden başlıyor olmasıdır.

Dikkatli bir gözlem yaparsak, insanın normal yaşamı içinde iki burun deliğinden birden eşit nefes alamadığını fark ederiz. Burun kanallarımızdan bir tanesi açık ve kullanılabilir olduğunda diğeri faaliyetini yavaşlatmaktadır, bu 60 ila 90 dakikalık aralıklarla değişme eğilimindedir. Bu değişimde bir burun deliği baskın olduğunda, o burnun boşluğundaki damarlar daralırken, burun boşluğu genişler. Bu esnada, diğer burun boşluğundaki damarlar genişlerken, burun boşluğu daralır. Oysa, ideal olan her iki burun deliğinden de yukarıda söylediğimiz gibi eşit nefes alabilmektir.

Burun mukozası altında bulunan sinir uçları, beyinle irtibatlı olduğundan, solunumdaki bu değişim, beynin normal çalışmasına ve fonksiyonlarına tesir etmektedir. Eğer sağ burundan nefes alınırsa, ki bu diğer burun tıkanarak da uygulanabilir, sol beyinde elektrikî aktivite artar ve bu beyinden elektroensefalogram (EEG) ile izlenebilir. Tersine, eğer sol burundan nefes alınırsa, sağ beyinde elektrikî aktivite artar.

Bilindiği üzere, insan beyni sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden yaratılmıştır. Diğer taraftan irade dışı çalışan iç organ faaliyetlerini düzenleyen otonom sinir sisteminin iki ana dalı vardır: 1- Sempatik sinir sistemi, 2- Parasempatik sinir sistemi. Sol beyin yarım küresi sempatik sinir sistemi faaliyetlerini düzenler, sağ beyin yarım küresi parasempatik sinir sisteminin fonksiyonlarını düzenler. Yani sağ burundan nefes alırken farkında olmadan sempatik sinir sisteminin, sol burundan nefes alırken de parasempatik sinir sisteminin faaliyetlerini artırmış oluyoruz.

Beyin konusunda yapılan araştırmalarda, her yarı kürenin kendine özgü karakteristik davranış kalıpları olduğu, bunların da ancak elektrik o yarı kürede merkezlenirse ortaya çıktığı anlaşılmıştır.

Enerji sol yarı kürede yoğunlaştığında kişi daha aktif, sözel, entellektüel, dışa dönük, yaratıcı olur. Bunun karşısında sağ yarı kürenin baskın olması, pasiflik, görsellik ve işitsellik, duygusal tepkiler, içe dönüklük ile kendini gösterir.

Sağ burun deliği nefes alırken sol yarı küre hüküm sürer, sol burun deliği nefes alırken sağ yarı küre. Her iki burun deliği bir anda çalıştığında beyin yarı kürelerinin her ikisi hüküm sürer. Nefes alınan burun deliğini değiştirmekle beyin yarı küresinin hakimiyeti de tersine döner, organizmadaki kimyasal reaksiyonlar değişir. Nefes almanın bilinçli kontrolü beden kimyasının da bilinçli olarak kontrol edilmesini sağlar.

İnsanın duyguları beden kimyasının bir ürünüdür. Nefes alma biçimini beden kimyasını değiştirecek ve bu da duygusal durumumuzda bir değişiklik yaratacaktır. Hastalık durumu da beden kimyasının bir sonucudur.

Düzenli burun nefesi egzersizleriyle, SEMPATİK VE PARASEMPATİK sinir sistemini bilinçli olarak dengelediğimizde sağlığımızı da dengeleyebileceğimizi fark edeceğiz.

Hicran İPEKBAĞLAR – Nefes Koçu

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Makaleler Categories

Ara

Kategoriler