Browsing articles tagged with " eft"

Hipnozla Zayıflama ve Sağlıklı Beslenme Koçluğu Online Eğitimi

Ara 26, 2020   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Son yıllarda obezitenin artması ve klasik yöntemlerin kalıcı kilo verme konusunda sonuç vermemesi, zayıflamak ve kilosunu korumak isteyen herkesi beyin, bilinç ve bilinçaltı kavramları ile, zayıflamanın psikolojisini araştırmaya itmiştir. Hipnozla Zayıflama ve Sağlıklı Beslenme Koçluğuna 10 yıllık deneyimimi ile Plena Human ile adım atmaya ne dersiniz.

Online olarak gerçekleştirilecek eğitimimiz aynı zamanda canlı dersler, uygulamalı anlatımlar, vaka örnekleri ve dökümanlarla desteklenmiştir. Koçluk Eğitiminde İleri Düzey akreditasyona sahip olan Plena Human Akademi liderliğinde eğitiminizi online eğitim olarak alabilecek ve yeni bir kariyere adım atabileceksiniz.

Hipnozla Zayıflama ve Sağlıklı Beslenme Koçluğu Online Eğitimi içeriği şöyledir.

İçerik:

Koçluk Becerileri (Kilo Kontrolü İçin)

NLP Teknikleri

Motivasyon

Alt Modalite Değişikliği İle Beslenme Alışkanlığının Değiştirilmesi

Çapa

Altı Adımda Yeniden Çerçeveleme

Zaman Çizgisi Terapisi

Karar Çalışması

Af Terapisi ve Gestalt

EFT Tekniği

Hipnoz Tekniği

Hipnotik Trans Oluşturma

Kendi Kendine Hipnoz ve Telkin

İmajinasyon ve İmgelem

Sağlıklı Beslenme Koçluğu, Zayıflama Koçluğu olarak da bilinen bu alan Plena Human deneyimli ve Assosication For Coaching uluslararası koçluk eğitmenliği akreditasyonuna sahip eğitmenleriyle, 10 yıllık deneyimini sizlerle paylaşıyor.  Yaşam Koçluğu eğitimi, NLP ve Hipnoz teknikleriyle birleştirilerek, 50 saatlik geniş kapsamlı bir eğitimle sizler de Hipnozla Zayıflama Koçu olabilirsiniz.

Uluslararası Akredite Koçluk Eğitimi ve Hipnoz Eğitimi alarak Hipnozla Zayıflama Koçu olmak istersiniz değil mi?

Eğitim Süresi: 50 Saat

Eğitime kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Detaylı bilgi için; 02242434314

Öfkeyi anlamak ve başa çıkmak

May 16, 2019   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

 Sıklıkla öfke sorunları olan danışanlarla çalışırız. Her şeyin, hayatın onları kızdırdığını, haksızlığa uğradıklarını, incitildiklerini, hor görüldüklerini, zarar gördüklerini düşünerek anlık tepkiler vererek öfkelerine yenik düşerler. Öfke, doğası gereği karşı taraftan zarar gördüğümüz ya da incindiğimizi düşündüğümüz zaman ya da bizim önem ve değer verdiğimiz şeylerin ihlali gerçekleştiği zaman hissedilir. Gerçekte bu bir inançtır çünkü haksızlığa uğramak ya da zarar görmek tamamen görecelidir ya da kuralların ihlal edilmesi tamamen kişinin deneyimlerine ve yaşantısına göre şekillenir.

   Danışanlarımızın yorumları sıklıkla şu şekildedir: Eşimin ya da iş arkadaşlarımın beni öfkelendiren davranışları var derler. Burada sıklıkla bahsettikleri, kendisinin önem verdiği değerlerin ya da kuralların ihlal edilmesi neticesinde duygularının kontrolünü kaybetmeleridir. Öfke de kızdığımız olaylara verdiğimiz tepkidir aslında.İşini kaybeden birinin özgür hissetmesi doğal olabilir ama yine de bu doğallığı belirleyen tamamen içinde bulunduğu durumdur. Çünkü kişi, haksız bir nedenle işten atılıyorsa o zaman öfkelenebilir. Ancak iş yerinin iflas etmesi ya da haklı gerekçelerle işten çıkartıldığını düşünmesi kişinin öfkelenmesini önler, daha doğal bir tepki verebilir bu duruma. Aslında burada sıklıkla anlatılmak istenen öfkeye sebep olan bilişsel yapılarımız düşünce yapılarımız inanç ve değerlerimizdir.

   Öfkeyi yönetememenin bedeli ise çok ağırdır. Sevdiklerimizi incitme, geri dönülmeyecek davranışlar sergileme, en uçta da başka insanların hayatlarına zarar verme şeklinde gelişebilir. Özellikle iş hayatında stresli olanlar ve özel hayatlarında sıkıntılı olan kişiler öfke kontrolü için daha sık danışmak için gelirler. Öfkeyi yönetmek mümkündür. Bunun için bilişsel duygusal ve davranışsal yöntemler kullanılarak kişinin öncelikle duygusunu kabul edip bu duyguya sebep olan düşünce yapısı nedir ve davranışlar daha sağlıklı hale nasıl getirilir bunların cevapları hipnoterapi, psikolojik danışmanlık, nlp, eft ve koçluk gibi yöntemlerle bulunabilir.

   Öfkeyle ilgili durumlarda bakış açımızı değerlendirmek, duygumuzu anlamlandırmak ve nasıl bu duyguyla başa çıkacağımızı öğrenmek mümkündür.Basit koçluk soruları bu konuda bize yardımcı olabilir. Öfkeye sebep olan nedir, nerede oluyor, ne zaman kimlerle iken oluyor gibi sorular en azından durumu tanımlamamıza yardımcı olur ve öfkeye sebep olan durumlarla karşılaşıldığında ne hissediyorum sorusuna cevabımız ve ruh halimin tanımını yapmak, bu şekilde hissetmeye başlamadan önce aklından ne geçiyor ne gibi görüntüler görüyorum ve bunun bendeki bedensel etkileri neler oluyor bunlarla ilgili bir farkındalık geliştirmek için notlar çizelgeler tutulabilir. En azından kimlerle ve hangi durumlarda ne gibi düşünceler içerisinde olduğunda bu duyguya kapılıyorum öncelikle bunun farkındalığını oluşturmuş oluruz ve sıklıkla görmüş olacağız ki yakınlık düzeyimiz artan kişilerle beklentilerimizin daha fazla olması nedeniyle hayal kırıklığı yaşama olasılığımız yüksektir ve hayal kırıklığı yaşadığımızda incelediğimizde öfke duygusunu sıklıkla hissetmemiz de olasıdır. Öyleyse bu durumda beklentilerin gözden geçirilmesi, anlamlı bir hayat nedir, daha doyumlu bir hayat nedir ve denge ne demektir gibi soruların cevapları aranabilir.

Psikolojik Danışman, Hipnoterapist, Profesyonel Koç Özlem Altaş

02242434314

05335179512

instagram: ozlemaktas30

Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.

Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Suçluluk Duygusu ve Kendini Affetme

Mar 16, 2017   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

imagesBizim için önemli olan kuralları ihlal ettiğimizde, değerlerimize uygun yaşamadığımızda suçluluk hissi duyarız. Kendimizi yanlış bir şey yaptığımız için yargıladığımız zaman suçlu hissederiz. Suçluluk duygusunun üstesinden gelmek, yapılan şeyin sorumluluğunu üzerimizden atmak anlamına gelmez. Böyle hissetmenize sebep olan şey işe barışmanız ve her ne ise doğru olanda sorumluluk almanız gerektiği anlamına gelir. Bir danışanım hayatının bir döneminde değerleriyle uygun olmadığını düşündüğü şekilde davranmıştı. Bu davranışıyla kimseye zarar vermemiş olmasına rağmen, en büyük zararı kendisine vermekteydi. Kendisi dışındaki herkesi affedebilmişti ancak kendisini bir türlü affedemiyordu. Oysa kişinin kendini affetmesi kendine vereceği en önemli en mükemmel hediyedir.

Herkes hayatının bir döneminde hata yapmıştır. Ben hep doğru davrandım, hiç hata yapmadım, hiç yalan söylemedim diyen kişilere inanamayız. Önemli olan yapılan hatalardan ders almak, öğrenmemiz gerekenleri öğrenmek, telafi edilmesi gereken zararları telafi edebilmektir. Bazen yapılan hata o kadar hata değilmiş gibi gözükür ki, kişi hiç bir şey olmadan binlerce adım atabilir ve değerlerini ve kurallarını çiğnediğini fark etmeden felaketin kıyısına kadar yürüyebilir. O zaman bir adım bile kişiyi bu suçluluk hissiyle, depresyona, hatta intihara kadar sürükleyebilmektedir. Paulo Coelho’nun Işığın Savaşçısının El Kitabı, isimli kitabında aktardığı gibi:

‘Işığın savaşçısı, ışığı izlemenin en iyi yol olduğunu öğrenmiştir.

İhanet etmiş, yalan söylemiş, yolundan sapmış, karanlığa göz kırpmıştır. Ve sanki hiç bir şey olmamış gibi her şey yolunda gitmiştir. Sonra ansızın bir uçurum açılır, güvenlik içinde binlerce adım atmış olabilirsiniz, ancak fazladan atılan bir adım her şeyin sonu olabilir. İşte o zaman savaşçı kendisini felakete sürüklemeden önce durur.

Bu kararı aldığında şu dört yorumu duyar. ‘Sen hep yanlış yaparsın.’ ‘Değişmek için artık çok geç’ ‘İşe yaramazsın.’ ‘Bunu hak etmiyorsun.’

Başını kaldırıp göğe bakar. Bir ses ona şunu söyler.’Herkes hata yapabilir. Bağışlandın. Ama yürekten istemelisin bunu. Bu senin tercihin olmalı.’

Işığın gerçek savaşçısı bağışlanmayı kabul eder. ‘

Suçluluk duygusundan kurtulmak için şu beş adımı izleyebilirsiniz: davranışlarınızın ciddiyetini değerlendirmek, kişisel sorumluluğu tartmak, sessizliği bozmak (uygun kişiyle paylaşmak), yol açtığınız herhangi bir zararı onarmak ve kendinizi affetmek.

Affetmek gerçek bir hediyedir. Kendinize mükenneliğin hediyesini verin ve kendinizi affedin.

Sevgiyle,

İnci AKTAŞ

Hipnoterapist NLP Uzmanı Profesyonel Koç

Bursa

Duygusal Özgürleşme Tekniği (EFT), Neuro Linguistic Programming (NLP), Hipnoz ve Hipnoterapi hakkında detaylı bilgi almak için bize ulaşabilirsiniz.

EFT, NLP, Hipnoz ve Hipnoterapi’nin Kullanım Alanları:

-Panik Atak

-Depresyon

-Öfke Kontrolü

-Hipnozla Zayıflama

-Hipnozla Sigarayı Bırakma

-Ansiyete/Endişe Bozukluğu

-Obsesif Bozukluk (Takıntılar)

-Tükenmişlik Sendromu

-Özgüveni Geliştirme

-Travma Sonrası Stres Bozukluğu

-Kaygı Bozukluğu

-Dikkat ve Konsantrasyon

-Fobiler/Korkular

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Düşünce Gücüyle İyileşme

Oca 12, 2016   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Çoğu hastalık, fizyolojik bir zayıflıkla birleşen mutsuzluktan ibarettir. –Rudolph Virchow (Hücresel Pataloji Kurucusu)

Asıl neden araştırılmadan ve çözümlenmeden sadece ilaçlarla semptomu tedavi edilmeye çalışılan hastalarda ya tedavi sonuçsuz kalıyor ya da semptom yer değiştiriyor ve ‘neden’ başka bir hastalık olarak kednini gösteriyor.

Peki düşünce gücü ile iyileşme ne demektir? Rudolph Virchow’un dediği gibi, hastalıklar zayıf bağışıklık sistemiyle birleşen negatif zihnin ürünüdür. Ve bir çok yöntem tıp bilimi ile iyileşmenize yardımcı olabilir.

İster diyabet, ister yüksek tansiyon, ister kanser, ister panik atak hastası olun, bunu bir düşünün…

Yöntemler, meditasyon, nefes teknikleri, eft (duygusal özgürleşme tekniği), gestalt, hipnoterapi, kuantum,regresyon, reiki ve Nlp olabilir. Size en uygun yöntemi bulabilirsiniz..

Edmund Spencer ne kadar güzel ifade etmiş, ‘Kişi ister zengin, ister fakir olsun, hastalığı iyileştiren de mutsuzluğu mutlu kılan da para değil, zihindir.’

Bir formül ya da bir reçete mi istiyorsunuz? Öyleyse işe kendinizi sevmekle başlayın. Ve başta kendiniz olmak üzere kızgın olduğunuz kişilleri affedin. Bilinçaltı temizliği yapın ve pozitif düşünceyi hayatınızın bir parçası yapın.

Eğer tek başınıza gerçekleştiremeyeceğinizi düşünüyorsanız her zaman ifade ettiğimiz gibi, en büyük sıçrama yardım almaktır. Eğer Bursa merkezimizde görev yapan hipnoterapist, psikolojik danışman ve terapistlerimizden destek almak isterseniz ücretsiz ön görüşme için bize ulaşabilirsiniz.

Tel: (224)2434314

info@akademiplena.com

Sevgiyle ve sağlıkla kalın,

Hizmetler

-Hipnoterapi

-Psikoterapi

-NLP Terapisi

-EFT Terapisi

-Reiki Terapisi

-Koçluk

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi

Şub 10, 2014   //   by admin   //   EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi, Eğitimler  //  No Comments

EĞİTMENLER: İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ (Yaşam Koçu, NLP Uzmanı ve Hipnoterapist)

EĞİTİMİN AMACI VE İÇERİĞİ:

EFT bedende birikmiş duyguları temizleme aracıdır. EFT’nin kurucusu Gary Graig ‘’Tüm negatif duyguların nedeni bedenin enerji sistemindeki bozukluğa bağlıdır’’ der.

İnsan bedeninde akışkan enerji kanalları vardır. Bu enerji kanalları meridyenler olarak tanımlanır. Bu meridyenlerde enerji rahat bir şekilde akarken her yönden iyi hissederiz. Bu enerji kanalları bir şekilde tıkandığı zaman olumsuz dediğimiz duygular ortaya çıkar ve sorunlar o zaman başlar. Tıkanan, bloke olan enerji kanallarının , EFT ile yeniden düzgün çalışmaya başlanması amaçlanır. Hedef iyi hissetmektir ve sorunun duygusal özgürleşme sağlanarak ortadan kaldırılması ve çözülerek, mutlu olmayı başarabilmektir.

Kısaca; Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik sorunların üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif yöntemdir. Belirli bir olumsuz anı üzerinde yoğunlaşmışken meridyen noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar.

Eft, vücudunuzun, enerji sisteminin yenilenmesinden, zihin ve beden dengesinin sağlanmasına kadar pek çok konuda iyileştirici olmaktadır.

EFT eğitimi ile, kendi hayatınızın kontrolünü elinize alıp, bir çok sorununuzun çözümünü bulabilecek, daha doyumlu ve mutlu bir hayata kavuşabilecek ve çevrenizdekilere de uygulanması kolay ve etkili olan bu tekniği göstererek faydalı olabileceksiniz.

EFT ‘nin kullanım alanları

  • Duygusal rahatsızlıklar

Stres, takıntılar, uykusuzluk, kekemelik, evham vs..

  • Olumsuz alışkanlıklar

Kilo problemleri, aşırı yeme isteği, alkol ve sigara bağımlılığı, tırnak yeme vs..

  • İlişkiler

Çekingenlik, kızgınlık, öfke, kıskançlık, kendini ifade edememe vs.

  • Fobiler ve korkular

Örümcek, böcek, kedi, köpek, yükseklik, uçuş, karanlık, asansör, dişçi, iğne korkusu, topluluk önünde konuşma, başarısızlık, evlilik, hastalık, yalnız kalma korkusu, reddedilme korkusu vs.

  • Fiziksel rahatsızlar

Baş,eklem,sırt,boyun…ağrıları ve regl sancıları vs..

  • Eğitim

Konsantrasyon ve motivasyon sorunları, sınav korkusu, genel olarak okul ve öğrenmeye yönelik korkular vs..

  • İş dünyası

Motivasyon ve konsantrasyon sorunları, topluluk önünde konuşamama, etkili iletişim kuramama, stres, başarısızlık korkusu, özgüven sorunları vs..

  • Sanat ve spor

Her türlü performansın arttırılması, yaratıcılıkla ilgili blokajların çözülmesi

Katılımcılara katılım sertifikası verilecektir.

Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.

Tel: (224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

email: info@akademiplena.com

 

Bireysel Farkındalık Programı

Şub 10, 2014   //   by admin   //   Bireysel Farkındalık Programı, Eğitimler  //  No Comments

Bana, bende demen,

Ben, bende değilem.

Bir ben vardır; bende,

Benden içeru.

YUNUS EMRE

Hemen, şimdi yazının devamını okumadan, kalkın ve bulabildiğiniz bir “AYNA”nın karşısına geçin lütfen. Evet, 2-3 dakika kendinizi seyredin ve gözlerinizle, gözünüzün ta içine odaklanın ve yazıyı okumak  üzere  geri dönün! Haydi, lütfen gidin.

Ne gördünüz? Kaşı, gözü olan, bedene sahip bir insan mı? Ya da ne…? Lütfen yüksek sesle ne gördüğünüzü kendinize söyleyin. Kulaklarınız da duysun!!

Peki, siz gerçekten de  aynada  gördüğünüzün  yalnız “kemikleri, deri kokusuyla kaplanmış” bir beden olduğunu mu  zannediyorsunuz?

Bu alem, her tarafı aynadan yapılmış bir eve benzer.  Nereye dönerseniz dönün, sadece kendinizi görebilirsiniz. Aynanın arkasındaki “sır” dökülmüşse, kendini  göremezsiniz,  kendinizi  bilemezsiniz. O, ayna değil camdır. Her cam ayna değil, ama her ayna camdır. Camı ayna yapan ise “sır”la kaplanmasıdır.

Sen,  sadece basit bir insan değil, bu ayna aleminin “sırrı”sın. Yüce Yaradanın halifesi zat, sıfat ve fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği varlıksın. Onun için Yaradan, “Alemi, kendi suretimde yarattım” demiştir. Allah’ın isim ve sıfatları, diğer varlıklarda, alemde ayrıntılı ve dağınık bir şekilde bulunduğu halde, İNSAN’da öz, bütün ve tam olarak toplanmıştır.  Bu sebeple  “alem’de olan herşey insanda da vardır. Sen görünüşün bakımından “küçük alem”, iç dünyan “gönül bakımından” ise “büyük alem”, Alem-i  Ekber’sin.

Hz. Ali şöyle buyurur; “Sen kendini küçük bir varlık zannedersin, halbuki en büyük alem sende gizlidir.”

Alemin özüm Adem (insan); gönüldür, ruhtur, candır.

İnsan, istiridyenin içindeki “inci” gibi ezelde yaradan ile beraber, iç içe iken ondan ayrılıp dünyaya gelerek, Yaradana ayna olmuş bir “dürrü-yekta”dır. (Benzeri olmayan, tek bir inci tanesidir)

Bu çokluk âlemine gelen insan, gönül ayinesini parlatmaz, sırlamaz ise kendini, dolayısıyla Yaradanın kendine  verdiği  isim ve sıfatlarını göremez, fark edemez, bilemez.  Ancak ve ancak gönül aynası saf olursa, Yaradanın görüntüsü, sîreti,  ismi ve sıfatları ona aksedebilir.

İbn-i  Arabi’nin dediği gibi; “Yaradan sizin aynanızdır, yani sizin kendi özünüzü seyrettiğiniz bir ayna. Ve siz Onun aynasında, yani, Onun kendi ilahi sıfatlarını seyrettiği bir ayna.”

O halde, 4 boyutlu holografik düzende yaratılmış bu madde aleminde insan, kendi gönül aynasını nasıl sırlayacak ve parlatacak? “Noksan sıfatlardan münezzehim” diyen Rabbine nasıl ayna olacak? Hiç bir yere sığmam, mümin kulumun gönlüne sığarım diyen Yüce Yaradan, insanı  eşref-i mahluk, varlıkların en şereflisi olarak şereflendirilmiştir. O zaman, insan bu şerefe nasıl vasıl olacak?

Plena Human Danışmanlık, Kadim Sufi bilgeliğinin binlerce yıl ötesinden getirdiği bilginin günümüze yansıyan “Kendini bilme sanatını”, Enneagram ile yaşamımıza ayna tutarak bizi, bize döndürüyor.

Enneagram, kişilikten bilgeliğe bir yolculuk olup, kişiliğimizi meydana getiren isim ve sıfatları anlayıp çözmenize, eksik yönlerinizi fark edip gönül aynasını parlatıp Yüce Yaradana ayna olabilme haline ulaşmada “kalb” kilidinizi açmanıza yardımcı olabilecek bir anahtardır. Enneagram ile kendi kendimize, zanlarımız ile oluşturduğumuz hapishaneden çıkabilir, yaşamın gerçeğini algılayabileceğimiz bilinç düzeyine ulaşmamızda bir adım atabiliriz.

Benliğimizin kısıtlı işleyişinden silkinip uyanabilir, gerçekliğimizle yüzleşebiliriz. Korku ve çatışmalarımızdan, anlamsız istek ve arzularımızdan, bilinçsiz tutku ve takıntılarımızdan kurtulacak anlayışa sahip olabiliriz.

Kendini bilme gerçeği,  özünde İnsan benliği haritası diyebileceğimiz  Enneagram, kişilik çözümlemesi olup, Sevgili Yunus  Emre’nin “Bir ben vardır, benden içeru” diyerek işaret ettiği gerçek sır olan, “Kendini  bilen, Rabbini bilir” kutsi  hadisinin anlamını açığa çıkarmamıza, yardımcı olan bir sistemdir.

Enneagram, kişiliğimizin yapısında var olan tıkanıklıkları aşmamıza yardımcı olabilecek bir harita sunuyor.  Ana düşüncesi, insan doğasındaki dokuz temel kişilik yapısının açıklamasıdır. Bu tarzların ortak yönleri çoktur, ama her biri kendine özgü tutum ve davranış, tepki ve savunma, güdülenme ve alışkanlık yöntemleri sergiler. Her birinin gelişme reçeteleri değişiktir.

Yüce Allah kuran-ı kerimde “Her an ayrı bir şandayım” diyerek,  her  an  değişik ve ayrı bir varoluştan bahseder. Parmak izi bile aynı olmayan, milyonlarca insanın ruhsal ve tinsel konularının aynı olması beklenemez.  İnsanlar duygusal, fiziksel ve zihinsel olarak farklıdır. Enneagram, bireylerin her birini eşsiz ve benzersiz olarak kabul edip, kuşbakışı ile kişiye özel bir program oluşturarak  bireysel  gelişimimizin nerede tıkandığını, neden kapandığını ve durduğunu tespit eder.

Enneagram, kişiliğimizin bilinçdışı emirlerini otomatik olarak yerine getirmekten vazgeçmemiz için kendimizi gözlemlemeye, benlik nefsinden özümüze bilinçli yönelmeye fırsat tanır.

Kişiliğimiz, benliğimizin bir parçasıdır. Bireysel evrimimizde önemli bir rol oynamaktadır. Kişilik olarak adlandırdığımız yapı, bütün bedensel niteliklerimiz, içgüdülerimiz, güdülerimiz, tutumlarımız, eğilimlerimiz, davranışlarımız ve kazanılmış deneyimlerimizin bir bütünü olarak, kalıtsal özelliklerin ve çevrenin ürünüdür. Bu unsurlar her insanın kendine özgüdür.

Kazanılmış deneyim ise, hayatın ta kendisidir. Bu deneyimler kişiyi güçlü kılar ve bütünlük kazanılır. Aile, iş, okul, sosyal çevre içinde gelişmeye, biçimlenmeye başlayan kişiliğimiz, bilinçaltı seviyede artısı ve eksisi ile kalıplaşır kalır. İnsan bu dünyada olma sebebi ile daima bir arayışta ve tarif edemediği bir şeylere özlem halindedir. Yaradanı anlar ve yaşar duruma gelebilmesi için, sahip olduğu kötü ve zararlı huylarla, davranışlarını kendi kendisini tanıyarak, kendi isteği ve çabasıyla terk etmesi, sahip olması gereken erdemleri de yine tanıyarak ve bilerek, belirli çalışma ve çabalarla, kendi isteği ile elde etmeye çalışması gerekmektedir.

Kendini tanımak;  kendimizi nasıl gördüğümüzle, başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı farkı olmamasıdır.

Halil Cibran’ın Gezgin eserinde bahsettiği bir masal vardır.  Bu, iki istiridyenin sohbetidir. İstiridyenin biri, diğerine dert yanar; “İçimde yuvarlak ve ağır bir şey var, bana acı veriyor.” Diğeri, kibirli bir memnuniyet içinde, “Şükürler olsun ki, içimde bir sıkıntı yok. Hem içimde hem dışımda mutlu ve bütünüm.” O sırada oradan geçen bir yengeç şöyle der; “Evet mutlusun, halinden de memnunsun ve bütünsün.  Ama şunu söyleyeyim ki diğer istiridyenin çektiği acının sebebi içindeki eşsiz güzellikteki ‘inci’dir.” Ve şöyle söylenir, “Kim, bu masalı dinler ve dinledikten sonra, içinde bir ağırlık hissederse, bir ışık ruhuna konar. İçindeki inciyi, görmek ister.”

Şimdi lütfen, bir daha kalkın, aynaya gidip bakın. Gözlerinizin içine odaklanın. Şimdi ne görüyorsunuz? Siz, kimsiniz? Niçin bu alemdesiniz? Bu aleme yemek, içmek, üremek ve ölmek için mi geldiniz?

Dünya kendi ekseni etrafında dönüp, gerçekliğini tamamlarken biz yerimizde sayamayız. Kendi eksenimizde dönüp, merkezimizi bulmalıyız. Olmamız gereken şeyi,  olduğumuz gibi kalarak olamayız. Yeni bir “sen” yaratmanın ilk adımı, değişimin gerektiğine inanmaktır.  Bu inancı destekleyen en büyük güç ise, kendini tanıma ve dolayısıyla alemi tanıma istek ve arzusudur.

Yapacağımız sıradan bir çalışma değildir. Bir sorunumuzu halletmek için değil, bu aleme geliş sebebimizi gerçekleştirme yolunda, evimizin altında gizli kalmış o hazineyi  (yani beden evimizde saklanmış, kör nokta ardındaki ebedi ışığı, zaten var olan ama bizim fark edemediğimiz gerçek hazineyi) ortaya çıkarma yolunda adım atmaktır.

Bu süreçte hedeflenen, kişinin içinin dışına çıkması, eğrisiyle doğrusuyla ters-yüz edilerek kendini tanıması, kişilikten bireyselliğe köprü kurup, bu köprüde Tasavvuf, Gestalt, NLP, EFT, Koçluk, Nefes, Meditasyon teknikleri ile seyrederek, çokluktan tekliğe, kendinden kendine, yine kendisiyle bir yolculuğa başlaybilmektedir.

 Bu kendini seyretme sürecine kimler katılmalı?

–          Hayata dair soruları olanlar. Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?

–          İçinde inci tanesi gizleyen istiridye gibi, sebebini bilmediği bir acı ve hüzün barındırıp hep bir özlem içinde olanlar.

–          Kendimi tanıyamıyorum, tepkilerime anlam veremiyorum, bu ben miyim? diyenler.

–          İlişkilerinde, karşısındakini anlayamayan, bu sebeple sorunlar yaşayanlar.

–          Olumsuz duygu ve düşüncelerin (endişe, kaygı, stres, kin, nefret, korku, hırs..) etkisi altında olup kendi cehennemini yaşayanlar.

–          Yüce Yaradanın, kendisini hangi isim ve sıfat terkibi ile yarattığını anlamak isteyenler.

–          Eksik isimlerini (karakter özelliklerini) geliştirmek, zaten gelişmiş olanları muhafaza etmek ve daha da pekiştirmek isteyenler.

–          Düşüncelerin  rengi  ile boyanmış  hayatını saflaştırmak, duygu ve düşüncelerini fark edip geliştirerek cennetini yaşamak isteyenler.

–          Her şeyden önce derdi, kendi gerçek yüzünü görüp, onu tanımak için büyük bir istek duyanlar.

–          Kendi kendinin ebesi olup, kendinden kendini (öz’ünü) doğurmak isteyenler.

Bu sürecin kazanımları neler olacak?

Bu süreçte;

–          Doğduğu zaman özüyle bağlantı içinde olan, devamında ise yavaş yavaş mizacının ve çevrenin etkisiyle egosunu oluşturarak, bir kişilik tarzını meydana getiren insan sıfır noktasından uzaklaşır. Alemi bir daire gibi düşünürsek merkezinden çevreye doğru ilerledikçe kişinin özbenliğinden uzaklaşıp egosunun denetimine girmesi söz konusu olur. Fizik, duygu, zihin merkezli kişilik özelliklerini tanıyarak hangi özelliklere sahip olduğunuzu görecek, hangi isim ve sıfatlarla terkib edildiğinizi öğreneceksiniz.

–          Temel tutkuları

–          Temel değerleri

–          Zihinsel fotoğrafları

–          Güvenlik noktalarınızı

–          Bütünlenme yönlerinizi

–          Gelişme yönlerinizi

–          Güçlü yanlarınızı

–          Temel korkularınızı

–          Esas dileğinizi

–          Arayışınızı

–          Gerilim yönünüz

–          Çocukluk örüntüsü (ya da aile öyküsü)

–          Bilişsel yanlışlarınızı

–          İçsel şikayetlerinizi fark edecek, eksik yönlerinizi geliştireceksiniz.

–          Karanlık noktalarınızı göreceksiniz.

 SUFİ NEFES TEKNİKLERİ:

Sûfizmin  kapısı  içsel olana ve derinliğe açılır. Bu yol bize kabuktan ve şekilsellikten çok daha fazlasını vadeder. Bu kapıyı açıp girebilene ve yürümeye başlayana da bu derinlikte sonsuz güzellikler sunar. Hem de hiç bir ayırım gözetmeden. İslâmın bâtınını  (iç, gizli) yüzünü ifade eder. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve daha niceleri bu ekolün temsilcileridir. “Sufi nefes” ile sufizmin kapısını aralamış bir kişinin neler yaşadığına, onların hayat anlayışına projeksiyon tutabileceksiniz.

Sufilere  göre varlıklar Rahman’ın nefes vermesi ile ortaya çıkmıştır. Her ilahi sıfat ve isim tek varlık sahasına inmek istedi ve bu da onlara Rahman’ın nefes vermesi ile gerçekleşti.  Her şeyin başlangıcı ve sonu gibi Kuran-ı Kerimde “Adem,  çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır.” (Hicr 15/27, Rahman 55/4) “Sonra onu (Adem’i) düzeltip tamamladı, içine ruhundan ruh üfürdü, sizin için kulaklar, gözler, gönüller yarattı.” (Secde, 39/9) diye buyurdu  ve  nefesin başlangıcımız olduğuna işaret etmiştir.

Her ne yaşarsak yaşayalım, sonunda derin bir nefes alıyoruz. Yaradan, o üfürdüğü nefesi ile her an içimizde ve bizimle. “Her an sendeyim. Her nefesinde ben varım, sıkıntında sevincinde ben varım. Seni bana getiren sana verdiğim nefestir.” diyor ve bilsek de bilmesek de içimizde olduğunu aşikar kılıyor.

Sufi nefes teknikleri ile bir ucu sende, bir ucu Yaradanda olan “nefes köprüsü” kurabileceksiniz. O köprü ile Yaradanın nefesine bağlanabileceksiniz.

Nefesimizi doğru kullanmayı öğrenerek,  fiziksel rahatsızlıklarda (kalp hastalıkları, migren, kan basıncı, sinir sistemi) pozitif iyileşme sağlayarak enerjik ve sağlıklı dinamik bir hayat yaşayabilirsiniz..

Nefes alıp vermek sembolik olarak bireysel niyetimizin, evrensel bütünlüğe ulaşmayı  arzulamak olduğu anlamını taşır. Sevgili Yunus Emre’nin de dediği gibi;

Suyum alçaktan çekerim (derin diyafram nefesi ile (karından) aşağıdan derin nefes alırım).

Dönüp yüksekten dökerim (nefesi en yükseğe başın üstüne taşırım, oradan nefesi aşağı veririm).

Görün ben neler çekerim (görün ki, on nefes köprüsünde (öz-eşiğinde) beklemek zordur, dertlidir).

Derdim vardır inilerim (tek derdim, bir ucu Rahmanda olan nefes ile Yaradana bağlantımı gerçekleştirip özümü hatırlamaktır).

İşte sufi nefes,  özündeki cevher ile bütünleşmeyi  hedefleyenlere, kapıları mutlaka açacaktır. Geriye sadece “gir ya ey sevgili” nidası kalacaktır.

SUFİ MEDİTASYON TEKNİKLERİ:

Varlık birdir, hareketi aşk  ve  ifadesi  SEN’ sin.

Meditasyon kişinin iç huzuru, sükunet ve değişik şuur hallerini elde etmesi ve öz- varlığına  ulaşmasına olanak veren, zihni denetleme teknikleri ve deneyimleridir. Zihnin hayatımıza müdahele etmesine izin vermemek, zihnin sınırlarını aşmak, zincirlerimizi kırmaktır.

Meditasyon uygulamasının çok çeşitli nedenleri olsa da çoğunun iki amacı vardır. Birincisi, içsel büyümeyi sağlama, ikincisi de yaşamdaki gerilimleri bedensel anlamda rahatlama, kontrollü düşünme ve nefes almayı sağlamaktır.

Meditasyona yeni başlayanlar, bir süre sonra yaşamlarındaki ruhsal  boyutun  farkına vararak bundan heyecan duyacaklardır. Sunacağı aydınlık yaşam, size yeni gözlerle görmeyi, yeni kulaklarla duymayı, tinsel anlamda yeni ruhsal uyanışlar sağlayacaktır.

Sufi meditasyon teknikleri doğru ve sürekli uygulandğı takdirde ruhsal gelişim kendiliğinden oluşacaktır. Şöyle ki, bir ürünün yetişmesi için önce, toprağı ekip biçmek için düzenli çalışıyor, yabani otlardan temizliyor, gerekli ışığı ve suyu sağlayarak bakımını yapıyorsak ve sonra ister yaz ister kış mevsimi olsun, bitkiler bizim isteğimizle büyümüyor. Onlar kendiliğinden büyüyüp gelişiyorlar. Sufi meditasyon ile içsel gelişim ve değişim de böyle kendiliğinden oluşan bir süreç olacaktır.

Ruhun beden toprağında yeşerip kendi kendiliğinden çiçek açması ile oluşan yüksek şuur hali ancak düzenli ve sürekli sufi meditasyon ile gerçekleşecektir. Sufi meditasyon sadece sessizce oturup, bir süre içe dönme hali değildir. Meditasyon sayesinde kazanılan ruhsal boyut ile gözlerinizi açtıktan sonra da var olacak bir gerçektir. Ruhsal boyut deneyimi günlük yaşamınızın bütününde etkisini sürdürecek ve fark edemediklerinizi fark edecek, göremediklerinizi görecek, üretemediklerinizi üretebileceksiniz.

Meditasyon ile bilinçaltına ulaşan bu  derin  süreçte, yaşamın kaynağı ile iletişime geçerek, bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda yeniden yapılanabilirsiniz.

Zihnin, bedenin ve ruhun gerçekleri nelerdir? Gerçek olan ne? Gerçek olmayan ne? Bu soruların cevaplarını ben vermeyeceğim.  Bilinçaltınızdaki gerçekleri algılayıp, nefes ve meditasyon teknikleri ile kendiniz bulacaksınız.

Hiçbir varsayım ve beklentide bulunmadan ruhunuza nefes ve meditasyon tekniklerini kullanarak ektiğiniz tohum, zihninizi hiçbir şey beklemeden, açık tuttuğunuz ve geçmişin karanlığından, geleceğin endişesinden kurtulduğunuz takdirde şimdiye açılan kapıyı aralamış olacak, “An”ı yaşayabileceksiniz.

Bu muhteşem yolculuk ve görkemli çalışma sonunda bilincinizin dar ve karanlık alemine nasıl girebileceğinizi, içinizdeki bilgini tanıyarak kendi cevaplarınızı nasıl ürettiğinizi fark ettiğinizde ne kadar şaşıracak, “yeni bir ben” in doğuşuna  tanık olabileceksiniz.

Eğitmenler : Hicran İpekbağlar, Özlem Aktaş, İnci Aktaş

Programın Süresi : 25 saat (Haftada 1 gün, toplamda 10 hafta)

Detaylı bilgi ve ön kayıt için lütfen bize ulaşabilirsiniz.

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Bireysel Farkındalık Programı

Oca 28, 2014   //   by admin   //   Bireysel Farkındalık Programı, Eğitimler, Makaleler  //  No Comments

AYNADAKİ BEN

Bana, bende demen,

Ben, bende değilem.

Bir ben vardır; bende,

Benden içeru.

YUNUS EMRE

Hemen, şimdi yazının devamını okumadan, kalkın ve bulabildiğiniz bir “AYNA”nın karşısına geçin lütfen. Evet, 2-3 dakika kendinizi seyredin ve gözlerinizle, gözünüzün ta içine odaklanın ve yazıyı okumak  üzere  geri dönün! Haydi, lütfen gidin.

Ne gördünüz? Kaşı, gözü olan, bedene sahip bir insan mı? Ya da ne…? Lütfen yüksek sesle ne gördüğünüzü kendinize söyleyin. Kulaklarınız da duysun!!

Peki, siz gerçekten de  aynada  gördüğünüzün  yalnız “kemikleri, deri kokusuyla kaplanmış” bir beden olduğunu mu  zannediyorsunuz?

Bu alem, her tarafı aynadan yapılmış bir eve benzer.  Nereye dönerseniz dönün, sadece kendinizi görebilirsiniz. Aynanın arkasındaki “sır” dökülmüşse, kendini  göremezsiniz,  kendinizi  bilemezsiniz. O, ayna değil camdır. Her cam ayna değil, ama her ayna camdır. Camı ayna yapan ise “sır”la kaplanmasıdır.

Sen,  sadece basit bir insan değil, bu ayna aleminin “sırrı”sın. Yüce Yaradanın halifesi zat, sıfat ve fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği varlıksın. Onun için Yaradan, “Alemi, kendi suretimde yarattım” demiştir. Allah’ın isim ve sıfatları, diğer varlıklarda, alemde ayrıntılı ve dağınık bir şekilde bulunduğu halde, İNSAN’da öz, bütün ve tam olarak toplanmıştır.  Bu sebeple  “alem’de olan herşey insanda da vardır. Sen görünüşün bakımından “küçük alem”, iç dünyan “gönül bakımından” ise “büyük alem”, Alem-i  Ekber’sin.

Hz. Ali şöyle buyurur; “Sen kendini küçük bir varlık zannedersin, halbuki en büyük alem sende gizlidir.”

Alemin özüm Adem (insan); gönüldür, ruhtur, candır.

İnsan, istiridyenin içindeki “inci” gibi ezelde yaradan ile beraber, iç içe iken ondan ayrılıp dünyaya gelerek, Yaradana ayna olmuş bir “dürrü-yekta”dır. (Benzeri olmayan, tek bir inci tanesidir)

Bu çokluk âlemine gelen insan, gönül ayinesini parlatmaz, sırlamaz ise kendini, dolayısıyla Yaradanın kendine  verdiği  isim ve sıfatlarını göremez, fark edemez, bilemez.  Ancak ve ancak gönül aynası saf olursa, Yaradanın görüntüsü, sîreti,  ismi ve sıfatları ona aksedebilir.

İbn-i  Arabi’nin dediği gibi; “Yaradan sizin aynanızdır, yani sizin kendi özünüzü seyrettiğiniz bir ayna. Ve siz Onun aynasında, yani, Onun kendi ilahi sıfatlarını seyrettiği bir ayna.”

O halde, 4 boyutlu holografik düzende yaratılmış bu madde aleminde insan, kendi gönül aynasını nasıl sırlayacak ve parlatacak? “Noksan sıfatlardan münezzehim” diyen Rabbine nasıl ayna olacak? Hiç bir yere sığmam, mümin kulumun gönlüne sığarım diyen Yüce Yaradan, insanı  eşref-i mahluk, varlıkların en şereflisi olarak şereflendirilmiştir. O zaman, insan bu şerefe nasıl vasıl olacak?

Plena Human Danışmanlık, Kadim Sufi bilgeliğinin binlerce yıl ötesinden getirdiği bilginin günümüze yansıyan “Kendini bilme sanatını”, Enneagram ile yaşamımıza ayna tutarak bizi, bize döndürüyor.

Enneagram, kişilikten bilgeliğe bir yolculuk olup, kişiliğimizi meydana getiren isim ve sıfatları anlayıp çözmenize, eksik yönlerinizi fark edip gönül aynasını parlatıp Yüce Yaradana ayna olabilme haline ulaşmada “kalb” kilidinizi açmanıza yardımcı olabilecek bir anahtardır. Enneagram ile kendi kendimize, zanlarımız ile oluşturduğumuz hapishaneden çıkabilir, yaşamın gerçeğini algılayabileceğimiz bilinç düzeyine ulaşmamızda bir adım atabiliriz.

Benliğimizin kısıtlı işleyişinden silkinip uyanabilir, gerçekliğimizle yüzleşebiliriz. Korku ve çatışmalarımızdan, anlamsız istek ve arzularımızdan, bilinçsiz tutku ve takıntılarımızdan kurtulacak anlayışa sahip olabiliriz.

Kendini bilme gerçeği,  özünde İnsan benliği haritası diyebileceğimiz  Enneagram, kişilik çözümlemesi olup, Sevgili Yunus  Emre’nin “Bir ben vardır, benden içeru” diyerek işaret ettiği gerçek sır olan, “Kendini  bilen, Rabbini bilir” kutsi  hadisinin anlamını açığa çıkarmamıza, yardımcı olan bir sistemdir.

Enneagram, kişiliğimizin yapısında var olan tıkanıklıkları aşmamıza yardımcı olabilecek bir harita sunuyor.  Ana düşüncesi, insan doğasındaki dokuz temel kişilik yapısının açıklamasıdır. Bu tarzların ortak yönleri çoktur, ama her biri kendine özgü tutum ve davranış, tepki ve savunma, güdülenme ve alışkanlık yöntemleri sergiler. Her birinin gelişme reçeteleri değişiktir.

Yüce Allah kuran-ı kerimde “Her an ayrı bir şandayım” diyerek,  her  an  değişik ve ayrı bir varoluştan bahseder. Parmak izi bile aynı olmayan, milyonlarca insanın ruhsal ve tinsel konularının aynı olması beklenemez.  İnsanlar duygusal, fiziksel ve zihinsel olarak farklıdır. Enneagram, bireylerin her birini eşsiz ve benzersiz olarak kabul edip, kuşbakışı ile kişiye özel bir program oluşturarak  bireysel  gelişimimizin nerede tıkandığını, neden kapandığını ve durduğunu tespit eder.

Enneagram, kişiliğimizin bilinçdışı emirlerini otomatik olarak yerine getirmekten vazgeçmemiz için kendimizi gözlemlemeye, benlik nefsinden özümüze bilinçli yönelmeye fırsat tanır.

Kişiliğimiz, benliğimizin bir parçasıdır. Bireysel evrimimizde önemli bir rol oynamaktadır. Kişilik olarak adlandırdığımız yapı, bütün bedensel niteliklerimiz, içgüdülerimiz, güdülerimiz, tutumlarımız, eğilimlerimiz, davranışlarımız ve kazanılmış deneyimlerimizin bir bütünü olarak, kalıtsal özelliklerin ve çevrenin ürünüdür. Bu unsurlar her insanın kendine özgüdür.

Kazanılmış deneyim ise, hayatın ta kendisidir. Bu deneyimler kişiyi güçlü kılar ve bütünlük kazanılır. Aile, iş, okul, sosyal çevre içinde gelişmeye, biçimlenmeye başlayan kişiliğimiz, bilinçaltı seviyede artısı ve eksisi ile kalıplaşır kalır. İnsan bu dünyada olma sebebi ile daima bir arayışta ve tarif edemediği bir şeylere özlem halindedir. Yaradanı anlar ve yaşar duruma gelebilmesi için, sahip olduğu kötü ve zararlı huylarla, davranışlarını kendi kendisini tanıyarak, kendi isteği ve çabasıyla terk etmesi, sahip olması gereken erdemleri de yine tanıyarak ve bilerek, belirli çalışma ve çabalarla, kendi isteği ile elde etmeye çalışması gerekmektedir.

Kendini tanımak;  kendimizi nasıl gördüğümüzle, başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı farkı olmamasıdır.

Halil Cibran’ın Gezgin eserinde bahsettiği bir masal vardır.  Bu, iki istiridyenin sohbetidir. İstiridyenin biri, diğerine dert yanar; “İçimde yuvarlak ve ağır bir şey var, bana acı veriyor.” Diğeri, kibirli bir memnuniyet içinde, “Şükürler olsun ki, içimde bir sıkıntı yok. Hem içimde hem dışımda mutlu ve bütünüm.” O sırada oradan geçen bir yengeç şöyle der; “Evet mutlusun, halinden de memnunsun ve bütünsün.  Ama şunu söyleyeyim ki diğer istiridyenin çektiği acının sebebi içindeki eşsiz güzellikteki ‘inci’dir.” Ve şöyle söylenir, “Kim, bu masalı dinler ve dinledikten sonra, içinde bir ağırlık hissederse, bir ışık ruhuna konar. İçindeki inciyi, görmek ister.”

Şimdi lütfen, bir daha kalkın, aynaya gidip bakın. Gözlerinizin içine odaklanın. Şimdi ne görüyorsunuz? Siz, kimsiniz? Niçin bu alemdesiniz? Bu aleme yemek, içmek, üremek ve ölmek için mi geldiniz?

Dünya kendi ekseni etrafında dönüp, gerçekliğini tamamlarken biz yerimizde sayamayız. Kendi eksenimizde dönüp, merkezimizi bulmalıyız. Olmamız gereken şeyi,  olduğumuz gibi kalarak olamayız. Yeni bir “sen” yaratmanın ilk adımı, değişimin gerektiğine inanmaktır.  Bu inancı destekleyen en büyük güç ise, kendini tanıma ve dolayısıyla alemi tanıma istek ve arzusudur.

Yapacağımız sıradan bir çalışma değildir. Bir sorunumuzu halletmek için değil, bu aleme geliş sebebimizi gerçekleştirme yolunda, evimizin altında gizli kalmış o hazineyi  (yani beden evimizde saklanmış, kör nokta ardındaki ebedi ışığı, zaten var olan ama bizim fark edemediğimiz gerçek hazineyi) ortaya çıkarma yolunda adım atmaktır.

Bu süreçte hedeflenen, kişinin içinin dışına çıkması, eğrisiyle doğrusuyla ters-yüz edilerek kendini tanıması, kişilikten bireyselliğe köprü kurup, bu köprüde Tasavvuf, Gestalt, NLP, EFT, Koçluk, Nefes, Meditasyon teknikleri ile seyrederek, çokluktan tekliğe, kendinden kendine, yine kendisiyle bir yolculuğa başlaybilmektedir.

 Bu kendini seyretme sürecine kimler katılmalı?

–          Hayata dair soruları olanlar. Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?

–          İçinde inci tanesi gizleyen istiridye gibi, sebebini bilmediği bir acı ve hüzün barındırıp hep bir özlem içinde olanlar.

–          Kendimi tanıyamıyorum, tepkilerime anlam veremiyorum, bu ben miyim? diyenler.

–          İlişkilerinde, karşısındakini anlayamayan, bu sebeple sorunlar yaşayanlar.

–          Olumsuz duygu ve düşüncelerin (endişe, kaygı, stres, kin, nefret, korku, hırs..) etkisi altında olup kendi cehennemini yaşayanlar.

–          Yüce Yaradanın, kendisini hangi isim ve sıfat terkibi ile yarattığını anlamak isteyenler.

–          Eksik isimlerini (karakter özelliklerini) geliştirmek, zaten gelişmiş olanları muhafaza etmek ve daha da pekiştirmek isteyenler.

–          Düşüncelerin  rengi  ile boyanmış  hayatını saflaştırmak, duygu ve düşüncelerini fark edip geliştirerek cennetini yaşamak isteyenler.

–          Her şeyden önce derdi, kendi gerçek yüzünü görüp, onu tanımak için büyük bir istek duyanlar.

–          Kendi kendinin ebesi olup, kendinden kendini (öz’ünü) doğurmak isteyenler.

Bu sürecin kazanımları neler olacak?

Bu süreçte;

–          Doğduğu zaman özüyle bağlantı içinde olan, devamında ise yavaş yavaş mizacının ve çevrenin etkisiyle egosunu oluşturarak, bir kişilik tarzını meydana getiren insan sıfır noktasından uzaklaşır. Alemi bir daire gibi düşünürsek merkezinden çevreye doğru ilerledikçe kişinin özbenliğinden uzaklaşıp egosunun denetimine girmesi söz konusu olur. Fizik, duygu, zihin merkezli kişilik özelliklerini tanıyarak hangi özelliklere sahip olduğunuzu görecek, hangi isim ve sıfatlarla terkib edildiğinizi öğreneceksiniz.

–          Temel tutkuları

–          Temel değerleri

–          Zihinsel fotoğrafları

–          Güvenlik noktalarınızı

–          Bütünlenme yönlerinizi

–          Gelişme yönlerinizi

–          Güçlü yanlarınızı

–          Temel korkularınızı

–          Esas dileğinizi

–          Arayışınızı

–          Gerilim yönünüz

–          Çocukluk örüntüsü (ya da aile öyküsü)

–          Bilişsel yanlışlarınızı

–          İçsel şikayetlerinizi fark edecek, eksik yönlerinizi geliştireceksiniz.

–          Karanlık noktalarınızı göreceksiniz.

 SUFİ NEFES TEKNİKLERİ:

Sûfizmin  kapısı  içsel olana ve derinliğe açılır. Bu yol bize kabuktan ve şekilsellikten çok daha fazlasını vadeder. Bu kapıyı açıp girebilene ve yürümeye başlayana da bu derinlikte sonsuz güzellikler sunar. Hem de hiç bir ayırım gözetmeden. İslâmın bâtınını  (iç, gizli) yüzünü ifade eder. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve daha niceleri bu ekolün temsilcileridir. “Sufi nefes” ile sufizmin kapısını aralamış bir kişinin neler yaşadığına, onların hayat anlayışına projeksiyon tutabileceksiniz.

Sufilere  göre varlıklar Rahman’ın nefes vermesi ile ortaya çıkmıştır. Her ilahi sıfat ve isim tek varlık sahasına inmek istedi ve bu da onlara Rahman’ın nefes vermesi ile gerçekleşti.  Her şeyin başlangıcı ve sonu gibi Kuran-ı Kerimde “Adem,  çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır.” (Hicr 15/27, Rahman 55/4) “Sonra onu (Adem’i) düzeltip tamamladı, içine ruhundan ruh üfürdü, sizin için kulaklar, gözler, gönüller yarattı.” (Secde, 39/9) diye buyurdu  ve  nefesin başlangıcımız olduğuna işaret etmiştir.

Her ne yaşarsak yaşayalım, sonunda derin bir nefes alıyoruz. Yaradan, o üfürdüğü nefesi ile her an içimizde ve bizimle. “Her an sendeyim. Her nefesinde ben varım, sıkıntında sevincinde ben varım. Seni bana getiren sana verdiğim nefestir.” diyor ve bilsek de bilmesek de içimizde olduğunu aşikar kılıyor.

Sufi nefes teknikleri ile bir ucu sende, bir ucu Yaradanda olan “nefes köprüsü” kurabileceksiniz. O köprü ile Yaradanın nefesine bağlanabileceksiniz.

Nefesimizi doğru kullanmayı öğrenerek,  fiziksel rahatsızlıklarda (kalp hastalıkları, migren, kan basıncı, sinir sistemi) pozitif iyileşme sağlayarak enerjik ve sağlıklı dinamik bir hayat yaşayabilirsiniz..

Nefes alıp vermek sembolik olarak bireysel niyetimizin, evrensel bütünlüğe ulaşmayı  arzulamak olduğu anlamını taşır. Sevgili Yunus Emre’nin de dediği gibi;

Suyum alçaktan çekerim (derin diyafram nefesi ile (karından) aşağıdan derin nefes alırım).

Dönüp yüksekten dökerim (nefesi en yükseğe başın üstüne taşırım, oradan nefesi aşağı veririm).

Görün ben neler çekerim (görün ki, on nefes köprüsünde (öz-eşiğinde) beklemek zordur, dertlidir).

Derdim vardır inilerim (tek derdim, bir ucu Rahmanda olan nefes ile Yaradana bağlantımı gerçekleştirip özümü hatırlamaktır).

İşte sufi nefes,  özündeki cevher ile bütünleşmeyi  hedefleyenlere, kapıları mutlaka açacaktır. Geriye sadece “gir ya ey sevgili” nidası kalacaktır.

SUFİ MEDİTASYON TEKNİKLERİ:

Varlık birdir, hareketi aşk  ve  ifadesi  SEN’ sin.

Meditasyon kişinin iç huzuru, sükunet ve değişik şuur hallerini elde etmesi ve öz- varlığına  ulaşmasına olanak veren, zihni denetleme teknikleri ve deneyimleridir. Zihnin hayatımıza müdahele etmesine izin vermemek, zihnin sınırlarını aşmak, zincirlerimizi kırmaktır.

Meditasyon uygulamasının çok çeşitli nedenleri olsa da çoğunun iki amacı vardır. Birincisi, içsel büyümeyi sağlama, ikincisi de yaşamdaki gerilimleri bedensel anlamda rahatlama, kontrollü düşünme ve nefes almayı sağlamaktır.

Meditasyona yeni başlayanlar, bir süre sonra yaşamlarındaki ruhsal  boyutun  farkına vararak bundan heyecan duyacaklardır. Sunacağı aydınlık yaşam, size yeni gözlerle görmeyi, yeni kulaklarla duymayı, tinsel anlamda yeni ruhsal uyanışlar sağlayacaktır.

Sufi meditasyon teknikleri doğru ve sürekli uygulandğı takdirde ruhsal gelişim kendiliğinden oluşacaktır. Şöyle ki, bir ürünün yetişmesi için önce, toprağı ekip biçmek için düzenli çalışıyor, yabani otlardan temizliyor, gerekli ışığı ve suyu sağlayarak bakımını yapıyorsak ve sonra ister yaz ister kış mevsimi olsun, bitkiler bizim isteğimizle büyümüyor. Onlar kendiliğinden büyüyüp gelişiyorlar. Sufi meditasyon ile içsel gelişim ve değişim de böyle kendiliğinden oluşan bir süreç olacaktır.

Ruhun beden toprağında yeşerip kendi kendiliğinden çiçek açması ile oluşan yüksek şuur hali ancak düzenli ve sürekli sufi meditasyon ile gerçekleşecektir. Sufi meditasyon sadece sessizce oturup, bir süre içe dönme hali değildir. Meditasyon sayesinde kazanılan ruhsal boyut ile gözlerinizi açtıktan sonra da var olacak bir gerçektir. Ruhsal boyut deneyimi günlük yaşamınızın bütününde etkisini sürdürecek ve fark edemediklerinizi fark edecek, göremediklerinizi görecek, üretemediklerinizi üretebileceksiniz.

Meditasyon ile bilinçaltına ulaşan bu  derin  süreçte, yaşamın kaynağı ile iletişime geçerek, bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda yeniden yapılanabilirsiniz.

Zihnin, bedenin ve ruhun gerçekleri nelerdir? Gerçek olan ne? Gerçek olmayan ne? Bu soruların cevaplarını ben vermeyeceğim.  Bilinçaltınızdaki gerçekleri algılayıp, nefes ve meditasyon teknikleri ile kendiniz bulacaksınız.

Hiçbir varsayım ve beklentide bulunmadan ruhunuza nefes ve meditasyon tekniklerini kullanarak ektiğiniz tohum, zihninizi hiçbir şey beklemeden, açık tuttuğunuz ve geçmişin karanlığından, geleceğin endişesinden kurtulduğunuz takdirde şimdiye açılan kapıyı aralamış olacak, “An”ı yaşayabileceksiniz.

Bu muhteşem yolculuk ve görkemli çalışma sonunda bilincinizin dar ve karanlık alemine nasıl girebileceğinizi, içinizdeki bilgini tanıyarak kendi cevaplarınızı nasıl ürettiğinizi fark ettiğinizde ne kadar şaşıracak, “yeni bir ben” in doğuşuna  tanık olabileceksiniz.

Eğitmenler : Hicran İpekbağlar, Özlem Aktaş, İnci Aktaş

Programın Süresi : 25 saat

Detaylı bilgi ve ön kayıt için lütfen bize ulaşın;

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Eft ile Duygusal Özgürleşme Eğitimi

Haz 27, 2012   //   by ozlemaktas   //   EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi, Eğitimler  //  No Comments

EFT ile DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME EĞİTİMİ

EĞİTMENLER: İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ (Yaşam Koçu,NLP Uzmanı ve Hipnoterapist)

EĞİTİMİN AMACI VE İÇERİĞİ:

EFT bedende birikmiş duyguları temizleme aracıdır. EFT’nin kurucusu Gary Graig, “Tüm negatif duyguların nedeni bedenin enerji sistemindeki bozukluğa bağlıdır.”  der.

İnsan bedeninde akışkan enerji kanalları vardır. Bu enerji kanalları meridyenler olarak tanımlanır. Bu meridyenlerde enerji rahat bir şekilde akarken her yönden iyi hissederiz. Bu enerji kanalları bir şekilde tıkandığı zaman olumsuz dediğimiz duygular ortaya çıkar ve sorunlar o zaman başlar. Tıkanan, bloke olan enerji kanallarının, EFT ile yeniden düzgün çalışmaya başlanması  amaçlanır. Hedef, iyi hissetmektir ve sorunun duygusal özgürleşme sağlanarak ortadan kaldırılması ve çözülerek, mutlu olmayı başarabilmektir.

Kısaca; Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik sorunların üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif yöntemdir. Belirli bir olumsuz  anı üzerinde yoğunlaşmışken meridyen noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar.

Eft, vücudunuzun, enerji sisteminin yenilenmesinden, zihin ve beden dengesin sağlanmasına  kadar pek çok konuda  iyileştirici olmaktadır.

EFT eğitimi ile, kendi hayatınızın kontrolünü elinize alıp, bir çok sorununuzun çözümünü bulabilecek, daha doyumlu ve mutlu bir hayata kavuşabilecek ve çevrenizdekilere de uygulanması kolay ve etkili olan bu tekniği göstererek faydalı olabileceksiniz.

EFT ‘nin kullanım alanları

  • Duygusal rahatsızlıklar

Stres, takıntılar, uykusuzluk, kekemelik, evham vs

  • Olumsuz alışkanlıklar

Kilo problemleri, aşırı yeme isteği, alkol ve sigara bağımlılığı, tırnak yeme vs

  • İlişkiler

Çekingenlik, kızgınlık, öfke, kıskançlık, kendini ifade edememe vs

  • Fobiler ve korkular

Örümcek, böcek, kedi, köpek, yükseklik, uçuş, karanlık, asansör, dişçi, iğne korkusu vs

Topluluk önünde konuşma, başarısızlık, evlilik, hastalık, yalnız kalma korkusu, reddedilme korkusu vs

  • Fiziksel rahatsızlar

Baş, eklem, sırt, boyun… ağrıları ve regl sancıları vs

  • Eğitim

Konsantrasyon ve motivasyon sorunları, sınav korkusu, genel olarak okul ve öğrenmeye yönelik korkular vs

  • İş dünyası

Motivasyon ve konsantrasyon sorunları,topluluk önünde konuşamama, etkili iletişim kuramama,stres, başarısızlık       korkusu, öz güven sorunları vs

  • Sanat ve spor

Her türlü performansın arttırılması, yaratıcılıkla ilgili blokajların çözülmesi

Eğitim Süresi: Eğitim bir tam gün aşağıda belirtilen saat aralığında yapılmaktadır

Katılımcılara katılım sertifikası verilmektedir.

Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.

Tel : 0 (224) 243 43 14

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ara

Kategoriler