Browsing articles tagged with " evlilik"

Aile terapisinde ilişki sorunları- Özlem Aktaş

İlişki sorunlarında danışanların iç konuşmaları , birbirleri ile iletişimleri gözden geçirilerek sağlıklı bir iletişim şekli belirlemek amaçlanır. Genellikle çiftler nasıl iletişim kuracakları konusunda emin olamazlar . Geçmişten ailede belirledikleri kalıpları sürdürürler. Oysaki aile ve evlilik geçmişin yazgısının sürdürüldüğü bir yer olmaktan çıkıp iki yetişkinin sağlıkla ve mutlulukla sürdürdüğü bir yuva olabilmenin başarıldığı bir yer olmalıdır. Hangi rolleri evlilikte sürdürdüğümüzün belirlenmesi de önemlidir. Bazen ebeveyn rolü, çocuk rolü , yetişkin rolümüzün üstüne çıkar, Bu durum ilişkilerin sağlığını bozar. Bu rollerin farkına varıp, iki yetişkin olarak ilişkiyi sürdürmek önemlidir. Bununla beraber ilişkilerde kişinin kendi öz değer ve kendine duyduğu özmerhamet duyguları ile de çalışılır. Gerçek şifa kişinin kendine vereceği özmerhamette gizlidir . Bu sebeple kişinin güçlü kaynaklarını harekete geçirme , içerde gizli kaynakları fark ettirme ve bu güçlü yönlerin çözüm süreçlerinde harekete geçirilmesi kişinin terapiden maksimum fayda almasını sağlar. Odak çözümdür, öz kaynaklara ulaşmaktır. Geçmişten ders alıp, geleceğe umutla bakabilmektir. Hayatta ve ilişki tarzında işe yaramayanları fark edip , yeni bir kapı açacak kilidi bulabilmek esastır. Aile danışmanlığı ve aile terapisi danışanlara bu yeni olasılıkları ve yolları bulduran ve yeni bir kapı açtıran anahtar gibidir.

Özlem Aktaş

Aile Danışmanı, Terapisti, Psikoterapist

Bursa ve İstanbul ofislerimizde Aile terapisi, Psikoterapi ve Bireysel Danışmanlık hizmetleri verilmektedir.

Bursa iletişim 02242434314

İstanbul İletişim 05335179512

Evlilik ile ilgili bilinçaltı telkinlerimiz neler? – Özlem Aktaş

Evlilik ile ilgili bilinçaltı telkinlerimiz neler?

Evlilik birlikte yaşama halidir, sosyal ve hukuksal olarak tanımlanmış yasal bir anlaşmadır. Devlet yetkililerin karşısında atılan imzalar vardır. Evlilik biyolojik yada fiziksel bir gerçeklik değildir. Ama evliliğin içinde görünmeyen yazılmayan anlaşmalar vardır. Ve bu anlaşmalar bir şekilde Yüzyıllardır bilinçaltımıza hipnotik telkinler olarak işlemiştir.
Evlilikle ilgili bilinçaltımızdaki en temel inancımız , evlilik yaşım geçiyor biran önce evlenmeliyim yoksa evde kalacağım, yaşım geçerse kimse benimle  evlenmeyecek kaygıları en temel inancın çıktılarıdır. Çoluk çocuğa karışmam gerek eğer evlenmezsem toplumda kabul görmeyeceğimiz gibi çarpıtılmış düşünce yapısına sahibizdir. İlişkisinin içinde evlenmediği icin huzursuz hisseden insan bilinçaltında bir telkinin etkisi altındadır. Çünkü hisler, özellikle olumsuz hisler bir inanç ile ilgilidir , bu sebeple kişi bu noktada kendini sorgulayabilmeli , bu hissin ne ile ilişkili olduğunu, neden kendini kötü hissettiğini bilinçaltında nasıl bir telkinin etkisi olduğunu anlayabilmelidir. Yoksa sadece nedenini açıklayamadığı bu hisler yüzünden tepkilerde bulunacak çoğunlukla da bu tepkiler bilinçli tepkilerden ziyade , Geçmişte bilinçdışımıza kayıt olmuş telkinlerle ilişkili olacaktır. Kisi evlenmeyi kendi isteği mi, yoksa toplumun yüklediği bir zorunluluk nedeniyle mi istemektedir? Anlayabilmesinin yolu kendini, düşüncelerini, hislerini sorgulayabilme cesareti göstererek bulabilir ya da bu konuda bilinçaltında ne gibi bir telkine sahip olduğunu anlamak için hipnoterapi psikoterapi Danışmanlık gibi destekler alabilir.  sadece hipnotik bilinçaltımıza toplum tarafından yerleşmiş telkinlerin sonucu kararlar verdiğimizde ilerleyen zamanlarda her şey istediğiniz gibi görünmesine rağmen neden mutsuz ve huzursuz olduğunuzu anlayamayabilirsiniz. Yaşam, bu hipnotik telkinlerin etkisinden özgürleştiğimizde ancak bizim yaşamımız olur. Gerçek tatmin bilinçdışımızdaki hipnozlardan kurtulduğumuzda mümkündür.   

Özlem Aktaş

Aile Terapisti, Hipnoterapist, Psikoterapist, Bireysel Danışman ve Koç

İstanbul ve Bursa Ofislerimizde hizmet vermekteyiz.

02242434314

İstanbul ofis; 05335179512

Online eğitimler ve online seanslar hakkında bilgi almak için internet sitelerimizi ziyaret edebilirsiniz.

www.akademiplena.com

www.plenahuman.com

Evlilik Korkusu

Ara 12, 2019   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Evlilik korkusu, günümüzde özellikle belli bir statü ve yaştaki insanların yaşadığı bir duygu diyebiliriz. Peki bu Korku nasıl yenilir? Öncelikle kişinin kendisine ve başkalarına karşı Güven geliştirilmesi , evlilik hakkındaki yargılarını doğru bir çerçeveye oturtması önemlidir. Gerçekten ne istediğini bilmek tüm belirsizlikleri ortadan kaldırmak Ve evlilikten ne beklediğimizi net bir şekilde ortaya koymak önemlidir. Anlamsız ve sıradışı beklentiler mutsuzluğun en önemli nedenidir Oysa ki insanlar gerçekten mutluluğun peşinde olsalar illaki bir yol bulurlar. Her kaygı ve korku da olduğu gibi Öncelikle bize bu duyguları hissettiren şeyin ne olduğunu fark etmek gerekir, geçmiş deneyimlerimiz, Çevremizdeki insanlardan edindiğimiz telkinler, toplumun bu konudaki yargıları, bunların her biri bilinçaltımızda önemli yer tutar ,öyleyse kendini bilmek ve tanımak bu tarz duygularla başa çıkabilmenin ilk yoludur diyebiliriz. Çıkış yolu bulunamadığınız noktalarda ise Koçluk, terapi, psikolojik danışmanlık gibi uzmanlık alanlarından yararlanılabilir. #plenahuman #kişiselgelişim #koçluk #ailekoçluğu #ilişkiler #psikolojikdanışmanlık #evlilik #evlilikterapisi #evlililikkorkusu

Özlem Aktaş

Psikolojik Danışman,

Eğitmen, Hipnoterapist

Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.

Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Sevgi Bir Mucizedir, Sevgi Sihirdir !-İnci Aktaş

Ara 1, 2014   //   by inciaktas   //   İlişkiler  //  No Comments


Eğer evliliğinizde ya da ilişkinizde mutsuzsanız ve tatmin değilseniz, ilk aklınıza gelen şey eşinizin değişmesini istemek olacaktır. İşte bu,eşlerin yaptığı en büyük hatadır. Asla eşinizin değişmesini umut etmeyin. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bunun yerine siz değişin. Kökten bir şekilde değişin. Yeni bir insan olun. İletişimdeki sorumluluğu üzerinize alın ve kendinize sorun, ‘ben nasıl bir insan olmalıyım ki, mutlu olalım’ Siz yeni birisi haline geldiğinizde eşinizin de bambaşka bir insan olacağına şaşıracaksınız. Çünkü size karşılık vermek için değişecek, Başlangıçta bunun zor olduğunu düşünebilir çünkü karşısında sanki yeni bir eş vardır. Hatta bunun çok uzun sürmeyeceğini bile düşünebilir. Ancak yavaş yavaş ‘eşim değişebildiyse neden ben de değişmeyeyim diye soracak kendine’Asla o değişmeli diye düşüncelere kapılmayın. Her ilişkide kendi tarafınızdan değişmeye başlayın.

Hayat hala bir cennete dönüşebilir. Bunun için asla geç değildir. Ancak değişmek büyük bir cesaret gerektirir. Gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şey biraz daha farkındalıktır.

Davranışlarımızın %97 si otomatiktir. Eşler her sabah kalkar belki bir günaydın bile demeden kahvaltı eder ve işlerine giderler. Günde 2-3 kez telefonla konuşur ne söylediklerini duymazlar bile çünkü akıllıları onlarca şeyle doludur. Akşam özel bir günse, özel gün yemeği yenir , değilse üç cümle kurularak yenilen akşam yemekleri ve sonra televizyon seyredilir..Tabi her ilişkinin kendine göre bir rutini oluyor ancak değişim için en önemli şey, davranışlarınızın farkına varın ve otomatik olmaktan çıkartın. Sadece bir gün boyunca şu ana kadar yapmakta olduğunuz şeyleri izleyin. Aynı şeyleri yapıyorsunuz ve eşleriniz ve ya sevgilileriniz de aynı tepkileri veriyor, hep aynı şeyleri yapıp farklı tepkiler beklemiyorsunuzdur herhalde.. Bu delilik olur..

Sadece küçük değişiklikler yapın ve şaşırın. Örneğin bir erkekseniz yarın sabah erken saatte kalkıp traş olmaya ya da gazeteleri karıştırmaya ya da telefonunuzda bir şeyleri kontrol etmeye başlamayın. Bunun yerine saatiniz 30 dakika erken çalsın, bu sefer siz hazırlayın kahvaltıyı , siz dizin bulaşıkları makinaya..Eğer kadınsanız, dünkü yorgunluğunuzu dünde bırakın, kocaman gülümseyerek uyandırın eşinizi, bugün sorunlardan yerine iyi şeylerden bahsedin, komik bir şeyler anlatın, güzel bir müzik açın..Kısacası ilişkinizde nasıl davrandığınızın farkında olun ve bir şekilde bu davranışı değiştirin. Farklı davrandığınızda eşiniz buna çok şaşıracak. Sevdiğiniz kişiyi görünce gülümseyin daima ve onu kucaklayın. Bugün onun gözlerinin içine bakın. Bu gece evde öylece otururken ellerini tutun, yalnızca gözlerinin içine bakın mutlu olun. Hiç bir neden yokken gülümsemeye başlayın.

Ne zamandır ellerinizi farkındalıkla tutmuyorsunuz, ne zamandır bir sabah yürüyüşüne çıkmıyorsunuz, ne zamandır yıldızların altında öylece oturmuyorsunuz? Eğer tek bir yoldan iletişim kurabiliyorsanız-ki o da tartışmaktır- sonucu tahmin edebilirsiniz.

Sevmek bir eylemdir. Sevgi bu eylemin sonucunda ortaya çıkan duygudur. Bu duyguyu yaşamak için karşılıklı olarak her gün her gece hatta uykunuzda bile sevme eylemini gerçekleştirin. 
Birlikte kahkaha atın, birlikte müzik dinleyin, birlikte tatile çıkın, birlikte çok eğlenin, yeniden arkadaş olun…Osho’nun dediği gibi şayet bir insanı seversen o kişi hemen güzelleşir. Sevgi böylesine bir simya sürecidir. Insana sevgi dolu gözlerle bakın birden onun güzelleştiğini görürsünüz. Bu bir mucize gibidir.

Sevgi bir mucizedir. Sevgi bir sihirdir. O kadar çok sevin ki içinizden taşır karşınızdakine bulaşsın. Hala çok geç değilken şimdi başlayın..

Sevgiyle,

Inci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & Nlp Uzmanı & Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Evliliklerin ve İlişkilerin Düşmanı ‘Kıskançlık’-İnci Aktaş

Kas 9, 2014   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Evliliklerde ve romantik ilişkilerde bir kişiyi kıskanç yapan nedir?

Son zamanlarda hem danışanlarımdan hem de çevreden yükselen yakınmalar, ilişkilerin içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seriyor. Kadınlar, geçmiş tecrübelerinden kaynaklanan erkeklere olan güvensizliklerini ön plana çıkarırken, erkeklerde de durum değişmiyor…

Peki sorumuzun yanıtı ne? Kişiyi kıskanç yapan şey nedir? ‘Sahiplenme’ Aslında ilişkilerde sorun yaratan kıskançlık değildir. Sahiplenmedir. Bir kadını veya bir erkeği seversiniz ve yarın bir başkasına gidebileceği korkusuyla ona sahip olmak istersiniz. Yarının korkusu bugünü yaşamanızı engeller ve aslında bu bir kısır döngüdür. Kısa bir süre sonra, bu korkular kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür. Eninde sonunda eşiniz kendine başka bir eş aramaya başlar ve bunu bilinçsizce yapar. Çünkü kısknan eş, sinir bozucu biri olur çıkar. Ve sonunda beklenen gerçekliğe dönüştüğünde, eşiniz artık başka biriyle olmak için sizden ayrıldığında siz kıskanmakta haklı olduğunuzu düşünürsünüz. Aslında tam tersi, her şey sizin kıskançlığınız yüzünden ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle ilk yapmamaız gereken şey ‘anda kalmaktır’ yarın hiçbir zaman gelmeyecek. Daima şu anı yaşayacaksınız. Ve şu anda asla problem yoktur. Sorununuz yoktur. 5 dakika sonra eşiniz sizi aldatacak olabiir ama şu anda hiçbir probleminiz yoktur. 5 dakika sonra olabilecekleri düşünerek yalnızca olmasını hızlandırırsınız. Bugün size yeterlidir. Yarını düşünürseniz bugünü isteksizce ve yarım yaşarsınız…Seviliyorsunuz. Biri sizi gerçekten seviyor. Bunun için sevinin, mutlu olun, bunu kutlayın. Bugün o kadar büyük, o kadar bütün bir şekilde aşık olun ki, eşinizin sizden uzaklaşmasını engelleyecek kadar büyük olsun. Kıskanmak, sahiplenmek, onun da bir birey olduğunu unutmak onu uzağa itmekten başka bir işe yaramaz. Tam tersi, sevginizin ve aşkınızın büyüklüğü onu sizin yanınızda tutar.

Bazen sevdiğiniz kişi bir başkasıyla birlikte olmak ister. Onunla mutludur. O andan itibaren yapılacak tek şey mutlu olmasına izin vermektir. Eğer onu gerçekten seviyorsanız mutlu olmasını istersiniz…Ve eğer siz sadece onun mutlu olmasını isterseniz, zaten o başkasını aramayacaktır.

Şunu unutmayalım. Kıskançlık her şeyi yok eder, sahiplenme her şeyi yok eder. Onu ne kadar kıskanır, ne kadar kin ve öfkeyle dolarsanız, onu kendinizden o kadar uzağa itersiniz.

O bir insan, bunu anlamaya çalışın. Çünkü bazen her şeyden sıkıldığımız her şeyden bıktığımız olur. Gerçekçi olun. Bu size artık aşık olmadığı anlamına gelmez. Belki biraz değişikliği, belki biraz yalnız zaman geçirmeye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. Örneğin yalnız bir tatil..Tatil dönüşü mutlaka bir şeyler farklı olacaktır.

Birbirinizi sahiplenmeyin, özgür olun.  Hiçbir şey bizim değil bu hayatta…İşte tam da bu yüzden…Sahiplenmeyin..

Evrensel yasa şudur ki; sizden kaçıyormuş gibi görüneni serbest bırakırsanız o size mutlaka gelecektir..

Sevgiyle kalın..

İnci AKTAŞ

Profesyonel Yaşam Koçu & Yazar


(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek – Özlem Aktaş

Haz 28, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek, Makaleler  //  No Comments

“Ben evli ve  çocuklu bir adamım ve karım sürekli beni boğuyor, buna dayanıyorum . Çocuklar olmasa bir gün dahi bu evlilikte duramayacağım.” Bu sözler bir danışmanıma ait.  Bu sözcükleri son zamanlarda sıkça işitir olduk maalesef.

Ne acıdır ki birçok evlilik veya ilişki bu çerçevede ilerliyor. Sevmeyi, birbirimiz üzerinde baskı kurmak sanıyoruz. Birbirimizi kıskandığımız ölçüde sevdiğimizi sandığımızı düşünüyoruz. Oysa ki karşımızdaki insana yaşam alanı bırakmadığımızda onu da kendimizi de bozduğumuzu fark etmiyoruz. Sonradan kendimize neden mutsuzum diye soruyoruz. İlişkilerdeki mutsuzluklar bir kader mi? Elbette değil, ancak ilişkilerde cehennemimizi yarattığımızı fark etmiyoruz. Oysaki cennet cehennem burada, yaptığımız seçimler, yaşadığımız duygular sonucunda cenneti de cehennemi de burada yaşıyoruz. İlişkide intikam, aldatma, huzursuzluk, mutsuzluk, anlaşılmadığımızı hissetmek… bu duygular içerisinde olduğumuz her an cehennemimizi yaşıyoruz. Oysaki ilişkide anlayış, empati, saygı, aşk, tutku, huzur yaşadığımız her an cennetimizi yaşıyoruz. Hayat okyanuslarını biz yaratıyoruz. Gelgitlerimiz, dalgalanmalar, fırtınalar karşılıklı bizim eserimiz; tek başına ne erkeğin ne de kadının. Yarattıklarımıza bakmak lazım. Etrafta sahte ve birbirinin aynı evlilikler ve ilişkiler, mutluluk oyunu oynamaya çalışan ama ne istediğini bilmeyen mutsuz insanlar. Diyoruzki eskiden böyle değildi, evlenince çok değişti, gerçekten öyle mi? Evlilikle birlikte algılarımız, anlayışımız, beklentilerimiz değişiyor olabilir mi? Aslında her an biz, biz olmadığımızın farkında mıyız? Hepimiz her an  değişiyoruz. İnsanlar sürekli  değiştiği için hiç kimse iki kişinin mutlu olacağını zaten garanti edemez. Neyin garantisini verebiliriz ki? İnsanlar evliliğe bir garanti gözüyle baktığı müddetçe gerçek mutluluk yakalanamaz. Evlilik de hayat da risktir, ancak riskler güzeldir ve güzel olan risklidir. Oysa ki garantici bakış açısı sıkıcıdır. Neyin garantisi vardır ki? Hayat sınırsızdır, her türlü duyguyu, her şeyi içinde barındıran. Bize düşen ise, hayatta yaşadıklarımızı sevgiyle karşılamaktır, belki de kalbinin şarkısını dinleyerek çünkü o zaman evlilik de ilişkiler de boğucu olmaktan çıkarak, anın farkındalığında keyif alınan süreçlere dönüşebilir. İlişkilerinize yeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz. Daha mutlu bir ilişkiye nasıl sahip olabilirim? Sınırlayan korkularım ve takıntılarından nasıl vazgeçebilirim? Evliliğimi, ilişkimi bir şölene nasıl dönüştürebilirim? Daha mutlu, doyumlu bir yaşamı nasıl oluşturabilirim? Bu soruların cevaplarını ilişki koçluğu ile bulabilirsiniz. Değişimin kaçınılmaz olduğunu fark ettiğiniz an, adım atma zamanıdır ve her an bir dönüşüm fırsatıdır. İlişkilerde dönüşümü sağlamak, ilişki koçluğunun ana temasıdır. Aynı kalmayan bu dünyada herşey değişirken, sizin de ve ilişkinizin de değişebileceğini kabul etmek gerekir ve her şey sadece bir adımla başlar, değişme kararını vermek ile.

Kalbinizin şarkısını dinleyip, mutluluğu sonuna kadar yaşadığınız aşk ve sevgi dolu günler diliyorum.

Özlem Aktaş – İlişki Koçu, Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Evlilik Ve Parasal Durum ‘Dar boğaz ‘ ve ‘Bolluk’ – İnci Aktaş

Haz 27, 2014   //   by inciaktas   //   Makaleler  //  No Comments

Bireyin gelişim evrelerini anlattığım yazılarıma bugün de evlilikte parasal durum ile devam etmek istiyorum.  Milton Ericson’un tanımladığı gelişim evrelerinde bu evre geniş bir yer tutar.

Evliliklerde her şey her zaman istendiği gibi gitmeyebilir. Hayal edilen pembe panjurlu evler satın alınamayabilindiği gibi, eşler maddi açıdan dar boğaza da girebilirler.

Bu evrede maddi açıdan dar boğazda olan çiftler, birbirlerinin mükemmel olması gerekmediğine dair bir tutum geliştirmelidirler. Asla içinde bulunduğunuz durum için birbirinizi suçlamayın. Bu işlerin daha fazla ters gitmesine sebep olur. Birbirinizi destekleyin. Elinizde olanları değerlendirmek ve fırsata çevirmek için çaba harcayın.

Bu durumda çiftler istedikleri takdirde bir evlilik danışmanı, yaşam koçu ya da psikolojik danışmandan yardım alabilirler. Ayrıca bu durum sayesinde maddi veya duygusal geçici tersliklerin, kişisel başarısızlık göstergesi olmadığını anlayabilirler.

Herkes zor zamanlardan geçer.  Eşler bu zor zamanların onları daha iyiye taşıyacak basamaklar olduğunu bilmelidir. Karşılarına çıkan engelleri düşman olarak görmek yerine dost ve yardımcı olarak görün.  Böyle zamanlarda canlı tutulması gereken en önemli şey umuttur. Eğer biraz sabredebilirseniz ileride mutlaka ışıltılı bir şeyler belirecektir. Bu durumda tek yapmanız gereken şey çözüm odaklı olup beklemektir.

Eşler çözüm bulma konusnda azimli olmalıdır. Karşılaşılabilecek zor zamanlarda gururu elden bırakıp dışarıdan yardım isteyebilirler ya da farklı işler öğrenebilirler. Terzilik gibi. Zor zamanlar için özellikle önemli olan ikinci şey gururu elden bırakmaktır. Çiftler karşılaştıklarını düşündükleri haksızlıklara, azimle karşı durabilmelidirler.

Zor zamanlarda umudu canlı tutun, birbirinizi destekleyin, gururu elden bırakın ve çözüm odaklı olun. ‘Bunu nasıl çözebiliriz?’ gibi doğru soruları sorun. İçinde bulunduğunuz durumu yazın. Olası çözümleri listeleyin. İçlerinden birini seçin ve ilk adım için karar verin.

Yarın çocukların evden ayrılması konulu yazımla devam edeceğim. Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & Nlp Uzmanı & Eğiten & Yazar & Psiklojik Danışman

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Mutlu Evlilik ve Sevgi – İnci Aktaş

Mar 31, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, Makaleler, Mutlu Evlilik ve Sevgi  //  No Comments

 

Bir gün bir kadın, bir din adamına gider ve ona şöyle der; “Ben kocamdan ayrılmak istiyorum, onu hiç sevmiyorum, ama öyle bir terk etmek istiyorum ki bunu hiç unutmasın.” Din adamı dinler ve cevap verir: “Çok iyi, öyleyse bugün eve git ve kocana onu ne kadar sevdiğini söyle, onun sevdiğini bildiği her şeyi yap. Her sabah, her öğlen, her akşam günün her saati ona sevildiğini hissettir ve o bundan en mutlu olduğu anda ondan ayrılmak istediğini söyle. Bu, onu çok yaralayacaktır.” Kadın bu fikre bayılır. Her gün her dakika kocasına onu sevdiğini hissettirir ve bir süre sonra bakar ki, kocasını çok seviyor, kocası da kendisi de çok mutludur. Din adamına gider ve artık kocasını sevdiğini ayrılmak istemediğini söyler . Sevmek bir eylemdir. Sevgi de bu eylem sonucu oluşan bir duygu…

Bugünkü yazımda yetişkin bireyin evliliğe adım atma evrelerinden bahsedeceğim.

Evliliğe adım atma evresinde, kişinin önceki evrelerde kazandığı becerileri ilişkisine yansıtabilmesi gerekir, ancak bunu yaptıktan sonra evliliğe karar vermelidir. Bekar kalmayı tercih etmekte aynı şekilde bir “karar”dır. Bu karar uygun da olabilir, bu anlamda ortaya konan kararları gayri resmi bir evliliğe (eşcinsellik, evlenmeden beraber yaşama gibi) de işaret edebilir. Günümüzde bu vakalarla birlikte, boşanıp tekrar evlenme vakaları da sıkça görülmektedir. Fakat böyle bir durumda daha önce yapılan hatalardan arınmak ve ders almak özellikle gereklidir. Bu yalnızca 2. evliliklerde değil, ilk evliliklerde de görülür. Kişi eski “acılı” ilişkisinin travmatik izlerinden arınmadan özgüvenini kazanmadan, hatalarının farkına varmadan yeni bir ilişkiye sonra da evliliğe gider. Ne yazıkki bu hatalar, sonraki evlilikte de kendini tekrarlar.

Evliliğe adım atma aşamasında eşler kendi ailelerinden (anne-baba ve kardeşlerin oluşturduğu) sağlıklı bir şekilde ayrılmalı; kendi aileleriyle ve birbirlerinin ailesiyle yeni etkileşim şekilleri kurmalıdırlar.

Ailelerden sağlıklı kopamamak mutlu bir evliliğin önünde duran en önemli engellerden biridir. Bu aşamada seçimler, eşlerin ailelerinden gelen baskılar bertaraf edilerek, çok fazla seçeneğin arasından her bireyin değerini ifade etmesiyle yapılmalı.

Eşler, evlilik içinde birbirine bakabilmeli, biri diğerinden “ilgi isteyebilmeli” veya diğerine ilgi gösterebilmelidir. Ayrıca eşler problemlerini bağımsız ve birlikte çözebilmeli, birbiriyle oynamalı, eğlenmeli, beraber hareket edebilmeli ve birbirlerinin davranışlarını eğitmek için eğlenmeyi bırakabilmeli, suç ve sebep arasındaki farkı görebilmelidirler. Problemlerin ciddiyetini gerçekçi olarak değerlendirilebilmeli, problemleri aciliyetine göre çözebilmelidirler.

Her şeyin ötesinde evlilikte duygusal açıklık olmalı, eşler duygularını içine atmamalı, sorun çıktığı anda konuşulmalı ve özür dilenmiş ya da çözümlenmiş bir konu tekrar tekrar gündeme getirilmemelidir.

Eşler birbirlerine sözler vererek iletişimlerini daha iyi hale getirebilirler. Başkaları içinde tartışmamaya, birbirlerine sıfatlar takmamaya ve sevgilerini ifade etmeye söz verebilirler. Ne de olsa güven eylemle kazanılır.

Bir dahaki yazımda çocuk sahibi olmayla devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci AKTAŞ – Evlilik Danışmanı, Koç, NLP Uzmanı

(224)2434314

Yetişkin Bireylerin İlişki Kurma, Bağlanma ve Yakınlaşma Gelişimsel Evreleri

 Doğumdan ölüme, gelişimsel evreleri ve davranışlarımızı tanımladığım yazılarıma bugün de devam ediyorum.

Yetişkin bireyin gelişimsel evrelerinde kur yapma dönemi vardır. Yetişkin birey bu safhada kendine değer verme hissini ve hayal kurma, risk alma, süre isteme, başkalarına süre vermeyi reddetme becerilerini kazanmak ister. Kişi bu evrede kendini dürüstçe ifade edebilmeli ve gerçeği hayalden ayırt edebilmelidir. Bu evrede özellikle güzel bir ilişkinin sürdürülebileceğine dair bir düşünce içerisinde olmak önemlidir. Bu düşüncenin oluşması ileride evlilik ve ilişkilerde sorun yaşamasına yol açar.

Ayrıca bu dönemde bireyin önemsiz konuşmalara katılabilmesi, belirsiz konuşup zaman kazanabilmesi, kahkaha atabilmesi, gülümseyebilmesi, dans edebilmesi… vb gerekir. Beraberlik boyunca kişinin hataları doğal ve gerekli karşılamaya ihtiyacı vardır.

Yetişkin birey bağlanma ve yakınlaşma evresini de yaşar. Bu safhada birey, kendi değerinin farkında olmalı ve insanların birbirlerinin hayatlarını güzelleştirdiği anlayışını kazanmalıdır. Birbirlerine olumsuz davranışlar sergileyen ebeveynlerin çocukları bu anlayışı tam tersi olarak geliştirebilirler. Birey ayrıca başka biriyle zaman geçirmek için gerekli davranışlar geliştirmelidir. Kişi, ilişkinin gelecekte devam ettiğini hayal edebilmelidir.

Ne yazık ki ilişkinin gelecekte devam ettiğini hayal edebilen kişiler azalmaktadır. Birey sevdiği kişiyle arasında fikir uyuşmazlıklarının, geçici küslüklerin olabileceğini ve sevdiği kişinin kendisinde hayal kırıklıkları yaratabileceğini kabullenmeli, bunların doğal olduğu ve ilişkiye zarar vermeyeceği yönünde bir tutum içinde olmalıdır. Bunun aksi, böyle giderse bir gün ayrılacakları/boşanacakları tutumudur. Bu tutum ise gelecekte kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür.

Milton Ericksoncu gelişimsel evreleri tanımlamaya, yarınki yazımda evlilik ve çocuk sahibi olmayla devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci AKTAŞ – Profesyonel Koç & Eğitmen

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Aşkın ve Sevginin Dili – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Nis 18, 2011   //   by admin   //   İlişkiler  //  No Comments

Aşkın ve Sevginin Dili  – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Aşık olmak belki de dünyanın en güzel duygusudur. İnsanın aşık olunca ayakları yere basmaz olur, sanki hep bulutlarda geziyordur. İçi pır pır eder, yüreği susmak bilmez, aşkını düşünür, uykuya dalarken, sabah kalktığında akılda hep o aşık olunan kişi vardır. Onunla birlikteyken kendimizi cennetin eşiğindeymişiz gibi hissederiz. Elini tuttuğumuzda kanımız birlikte akıyor gibidir. O kişiye sarıldığımızda ayaklarımız yerden kesilir. Kimi bu duygularla beraber evlilik hayali kurar. Kimi aşık olduğunun en mükemmel insan olduğuna inanır.

Hepimiz evlenmeden önce mutlu bir evlilik hayali kurarız. Başlarda diğerleri gibi aşkımızı kaybetmeyeceğinizden o kadar inanırız ki… Biz diğerleri gibi birbirimizi kırıp incitmeyeceğizdir, ilişkimizi yıpratmayacağızdır, buna inanırız. Ne yazık ki aşkın ömrünün 2 yıl olduğu psikologlar tarafından kanıtlandı. Sonuçta gözümüz açılır, ayaklarımız yere basar ve karşımızdakini istediğimiz gibi değil olduğu gibi görmeye başlarız . Bir zamanlar deli gibi aşık olduğumuz insan bize kızıp eleştirmeye başlamış, bir zamanlar gözümüze büyük gözükmeyen önemsiz gördüğümüz şeyler birden çok önemli olmaya bizi rahatsız etmeye başlamıştır. Birden evliliğin gerçek hayatın içine girivermişizdir. Diş macununun nasıl sıkıldığından, kirli çamaşırlara kadar her şey gözümüze batmaya başlar ve bir zamanlar deli gibi aşık olanlar düşman oluverirken evlilikte savaş alanı oluverir. Gerçek şu ki insan aşık olmanın çılgın durumunda çok uzun süre kalması imkansızdır. Aşık olunca her şey ikinci planda kalır, hatta önemsiz hale gelir. Hedefler, iş,isteklerimiz, hayallerimiz… Sadece aşkımızla ilgili hayallerimiz vardır. Düşünsenize böyle bir durumda olsaydık hepimiz bu dünyanın hali ne olurdu ?

Zaman içinde aşk bittikten sonra, ilişkiye bireysel istekler, duygular, ihtiyaçlar ve davranış kalıpları hakim olmaya başlar. Aşk sona ermiştir. Bu durumda kişiler ya birbirinden uzaklaşır, boşanır, ayrılır ya başka aşkların peşine düşer ya da ite kaka ilişkilerini sürdürmeye çalışırlar. Aşk sona ermeden önce, sevgiye dönüştürülmesi şarttır. Sevgiye dönüştürülemeyen her aşk bitmeye mahkumdur.

Aşk ile sevginin birbirine karıştırılmaması gerekir. Aşk bilinçli bir tercih değildir. Aniden umulmadık bir anda gelir. Aşk güdüsel olarak bizi tuhaf ve mantıksız şeyler yapmaya iter ve aşık olduğumuzda ulaştığımız bu mükemmel en yüksek mutluluk seviyesinin korunmasını, hiç bitmemesini isteriz. Ancak bunun sonsuza dek sürmesi mümkün değildir. Aşk bittikten sonra bunu gerçek sevgiye dönüştüremezsek eğer acı verici ayrılıkların yaşanması kaçınılmazdır. O halde aşkı olduğu gibi kabul edip eşimizle gerçek sevgiyi var etmek ve korumak için çabalayabiliriz. Böyle bir sevgi tutku içermeyebilir ancak aklı ve duyguyu birleştiren bir sevgi olur ve bu da çaba gerektirir.

En temel duygusal ihtiyacımız aşk değil, birlikte olduğumuz insan tarafından gerçekten sevilmek ve sevginin güdüsel olarak değil, akıl ve irade ile beslenip güçlendirildiğini bilmektir.

Seçimlerimizden oluşan gerçek dünyaya döndüğümüzde, iyi ve sevgimizi göstermekte cömert olmayı seçersek bunun adı sevgi olur. Eşimizin bizi kabullendiğine, bizi istediğine ve bizim iyiliğimiz için uğraştığına inanırsak kendimizi güvende ve mutlu hissederiz. Peki evlenince gözlerdeki ışıltı, cinselliğin heyecanı ne olacak diyebilirsiniz ? Ancak eşinizin gözündeki en önemli kişi olduğunuzu bilmenin güvenlik duygusu inanın hepsine bedeldir ve her şeye değer bir duygudur.

Daima sevgiyle kalın…

Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:12»

Ara

Kategoriler