Browsing articles tagged with " nefes eğitimi bursa"

Doğru Nefes Nasıl Olmalı?

Mar 28, 2016   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

nefes-alirken-nelere-dikkat-edilmelidir

Doğru nefes nasıl olmalı?

Nefes almanın doğrusu-eğrisi mi olur? Otomatik olarak alıp-veriyoruz işte..Halâ yaşadığımıza göre sorun yok!

Evet, yaşamak için sorun yok, ama sağlıklı yaşamak için sorun büyük. Hatta bu sorunun altında eziliyoruz, desem hiç yalan olmaz.

Çünkü sadece nefes almak değil, “doğru nefes almak” önemli. Zira vücudumuzun  sağlıklı  kalması ve ihtiyaç duyduğu oksijenin tam ve eksiksiz alınması, atık ve toksinlerin hızla atılması açısından çok değerli.

Hafif bir bitkinlikten ölümcül hastalıklara kadar yaşadığımız pek çok fiziksel ve  ruhsal  hastalıkların sebebi olarak yanlış solunum ve yetersiz oksijen alımını gösterebiliriz.

Doğru nefes  ile  vücut hücre bazında oksijenlenir, bağışıklık sistemi güçlenir. Tüm dolaşım sistemleri, salgı bezleri ve organlar tam kapasite çalışır.

O zaman doğru nefes nasıl olmalı?

1-     1 dakikadaki nefes sayısı 8-12 arasında olmalı.

2-     Nefes burunda alınıp burundan verilmeli.

3-     Tüm akciğer loblarının etkin kullanılmasını sağlayan diyafram solunumu yapılmalı.

4-     Nefes alış-verişleri rahat, dingin, sakin, derin ve yavaş olmalı.

Teknolojinin  hızlandırdığı  yaşamımızda zamana  yetişmek oldukça zor. İş, aile ve sosyal ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar, duygusal iniş-çıkışlar, nefesimizi göğüs kafesimize hapsediyor ve oksijen açlığı yaratıyor.

Nefes egzersizleri ve nefes terapisi ile doğru nefes almayı öğrenebilir ve otonom  sinir sistemine öğretebiliriz.

Sağlıkla Kalın.

Nefes Terapisti & Hicran İpekbağlar.

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Doğru Nefes ile Kalbinizin Yüzünü Güldürün! Nefes Eğitmeni Hicran İpekbağlar

Kas 3, 2015   //   by admin   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Eğer nefesiniz doğru ve kontrollü değilse, sol beyin lobunuzun azizliğine uğrayabilirsiniz nasıl mı?

Normal şartlarda dakikada 72 defa atan kalp, stres altında fazladan kana ihtiyaç duyduğu için kalbin atış hızını ayarlayan hücre grubu tarafından hızı artırılır.

Sempatik sinir sistemini kontrol eden sol beyin lobu stresi yaşamsal bir tehdit olarak algılar ve alarm vererek sempatik sinirleri uyarır ve sempatik sistem damarları daraltıp kan basıncını arttırarak, böbrek üstü bezinin adrenalin ve noradrenalin hormonlarının salgılamasını sağlar. Bu hormonlar kalbin çalışma hızını arttırır. Troid bezinden salgılanan ”Troksin” hormonu ise metabolizmayı hızlandırarak kalbin çalışmasını etkiler. Artan kalp hızı kalbin verimini dinlenme seviyesinin beş katına çıkarabilir.

Stres seviyeniz devam ettiği sürece sempatik sistem layıkıyla görevini yerine getirdiği için zevkten dört köşe olurken, Kalbiniz hücrelere yeteri kadar kan pompalamak için tabanları yağlar.

Eeee ne demişler hızlı koşan çabuk yorulur. Acele giden ecele gider.Kalbiniz tam gaz giderken frene basmak ve stres seviyesini düşürmek lazım. Çünkü hiç kimse sempatik sistemin nevrozu nedeniyle zamanından önce bu dünyayı terk etmek istemez değil mi?

Günde ortalama 20,000 defa nefes alıp verdiğimizi düşünürsek, her gün 20,000 kez yapılan hatanın bedeli ne olur?Ya eksik nefes alıyoruz, ya eksik nefes veriyoruz. Üstelik nefesimizi döngüsel olarak tutamıyor ve hücrelerimize servis edilmesi için zaman tanımıyoruz. Nefes almayı bilmiyoruz, çünkü sadece üst akciğerimizi kullanıyoruz.

Nefes almayı bilmiyoruz çünkü karın, sırt, bel bölgelerimiz tamamen ölü ve bizim kontrolümüz dışında. Bu nedenle geçmişimiz yüzünden çok üzgün, geleceğimiz için de çok kaygılıyız. Ya çok acı çektik ve hala unutamıyoruz ya da çok korkuyoruz eyleme geçip adım atamıyoruz

Nefes eğitimi  ve nefes terapi teknikleri son yıllarda oldukça önem kazanmış, Bursa ‘ da  da yaygınlaşan bir terapi tekniği haline gelmiştir. Nefes eğitimi; bedensel, zihinsel ve ruhsal farkındalık için mükemmel bir yol olmuştur.

O halde  nefes egzersizleri, nefes terapi ve nefes eğitimi ile sağ beyin lobunun kontrol ettiği parasempatik sinir sistemini harekete geçirip frene basarak, kalp kaslarının büzülme kuvvetini yavaşlatır, kalp ritmini 40 vuruşa kadar indirebilir, adrenalin ve noradrenelin hormonlarını azaltarak stres seviyesini düşürebiliriz. Yavaşlayan kalbimiz de rahat bir nefes alır.

İşte o zaman bize de “kalbim sen çok yaşa “demek düşecektir.

Nefes Terapisti & Hicran İpekbağlar-Bursa

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sufi Nefesle Metamorfoz – Hicran İpekbağlar

Tem 2, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Sufi Nefesle Metamorfoz  //  No Comments

Sufi nefesin amacı: varlığımızın en derin yeri olan ”ruhumuzun” bilincine varmamızdır. İçsel yaşantılarımızın daha fazla farkında olmamızdır.

Bu birçok insana zor gelir çünkü “dikkatimiz” sürekli olarak dışsal yaşama, zihinsel ve bedensel olarak aktif olduğumuz alana dönüktür. Bedenimizin içinden dünyaya baktığımızdan, kendimizi “ayrı bir varlık”, herkesten farklı biri olarak görüyoruz. Bir ismimiz var, herkes bizi bu isimle tanıyor. Belirli bir yerde, belirli bir anne ile babadan doğduk. Bebeklik döneminde ilk deneyimlerimizi yaşadık. Bu deneyimler zihnimizde derin etkiler oluşturdu. Düşüncelerimizi, duygularımızı ve olaylara verdiğimiz tepkilerimizi yönlendirdi. Bizim ”karakterimizi” biçimlendirdi.

Sorunlar, arzular ve amaçlarla dolu kendi “zihinsel-dünyamız” böyle oluştu ve bizi her an “dışsal yaşamla” ilgilenen birisi haline getirdi. Kendimizi bu sınırlı “zihin” ve “beden” ile kimliklendirdik. Bunların daha ötesinde bir şey olduğunu, “gerçek varlığımızı”, “ruhumuzu” unuttuk. Bu durumumuzu bir yolcuya benzetebiliriz. Bir trenin penceresinden dışarıya bakıyoruz ve gördüğümüz sahneler hep değişiyor. Bu görünüşlerde kayboluyoruz ve kendimizi unutuyoruz. Dışsal yaşamın bizi sarhoş kılan yanılsamasına kapılıyoruz.

“Gerçek yaşamı” ya da “ruhumuzun yaşamını” keşfedebilmemiz için kendimizi bu yanılsamadan, bu bağımlılıktan kurtarmamız gerekiyor.

Bireysel farkındalık programı bu amaç üzere, kendin olma, öze dönüş ve farkındalık oluşturmak için hazırlanmıştır. FARKINDALIK VE ÖZE DÖNÜŞ sadece mistik kişiliklere verilen özel bir hediye değildir. Dışsal yaşamın sarhoşluğundan rahatsızlık duymaya başlayacağı bir zamanı vardır herkesin. Bu zaman geldiğinde daha derin ve daha dolu dolu bir mutluluk ve daha huzurlu deneyimlerin arayışı başlar. Bu duruma “RUHUN UYANIŞI” denmektedir.

Sadece beden ya da zihin olmadığımızı ve bunların yalnızca bizim kullandığımız araçlar olduklarını anlarız. Düşünceler, duygular, bellek kayıtları, akıl ve ego bunların hepsi bizim kullandığımız araçlardır.

Öyleyse biz neyiz? Bunu keşfedebilmek için önce bedenimizi ve zihnimizi sakinleştirmeliyiz. Sakin ve rahat bir şekilde oturup, düşüncelerimizin ve duygularımızın dinmesini beklemeliyiz. Bunu uygulayın. Bırakın onlar bilincinizden gitsinler. Bunun için onları zorlamayın, yalnızca “kayıtsız” ve “bağımsız” bir konumda kalın. Bunu başardığınızda, içsel bir deneyim yaşayacaksınız. Dışsal yaşamda hiçbir zaman bulamayacağınız bir şeyi keşfedeceksiniz. Bu deneyim çok “huzur” doludur. İnsan bunu ilk deneyimlediğinde, çok yoğun ve zevkli bir şey olduğunu hisseder.

Fakat bu sakinlik ve rahatlık veren “huzuru” elde etmek zordur. Gözlerimizi kapayıp oturduğumuzda, her çeşit düşünce ve duygu zihnimizi meşgul etmeye başlar. Onlardan kurtulmaya çalıştığımızda, zihnimizi kontrol edemediğimizi, zihnimizin bu yüzden bir “ruhsal bir eğitim ve disiplin” gereklidir. Zihnimizin huzursuz ve disiplinsiz bir ata benzediğini görürüz.

Nefes alma pratikleri de, “ruhsal eğitimde” önemli bir unsurdur. Şöyle ki;

“NEFES”, varlıkların canıdır. Nefesin gücü, bedenin parçalarını bir arada tutar. Nefes gücü azaldığında, irade gücü de azalır ve beden üzerindeki kontrolünü yitirir. Güneşin gücü nasıl gezegenleri yörüngelerinde tutuyorsa, nefes gücü de organları tutar. Nefes, bunların yanında, bedeni saflaştırır da. Yeni ve taze canı içeriye alır ve kullanılmış gazları dışarıya verir. Nefes bedeni besler. Bedenin yediği ve içtiği şeylerden daha gereklidir.

Nefes, en içteki canımızın kendini ifade ettiği bir kanaldır. Sonsuz yaşam (can) ile ölümlü beden arasındaki bir elektrik akımıdır. Bu nefesin yardımıyla insanlar ‘sezgileri’ ‘mucizevi’ güçleri ya da diğer güçleri elde ederler. Bu nefes için Saf bir kanal olmalıdır ve bu kanal insan bedenidir. Eğer kanal tıkanırsa, bloke olursa, nefes özgürce akamaz. Nefes böyledir. Kendi başına saftır, fakat saf olmayan bir kanalda, kirlenir.”

Dolayısıyla, ruhsal gelişim isteniyorsa, nefes kanalları saflaştırılmalıdır. Bunun için nefes pratikleri yapılması gerekir Nefes, bir Sufi için, kendisiyle Tanrı arasındaki bir köprüdür. Sufinin dünyada tuttuğu ve göklere tırmandığı (öteki ucu göklerde olan) iptir.

Nefes aynı zamanda zihnin konsantrasyon ile odaklanmasına yardımcı olur.

“Mistikler zihinlerini sağlam bir ipe bağlarlar. Bu ip nedir? Bu ip, nefestir. Nerede durmak isterlerse, orada durur ve zihinlerini bu ipe bağlarlar. Tıpkı bir kuşun, tükrüğünü kullanarak yuvasını yapması gibi. Mistik de nefesini kullanarak atmosfer yaratır. Yaşadığı yerde hafiflik, ışık ve manyetizm yaratır.”
Bireysel Farkındalık Programı ile uygulanan pratikler (konsantrasyon, nefes egzersizleri), ruhsal yoldaki arayıcıların özlemini çektikleri meditasyon ve kendini gerçekleştirme için birer hazırlıktır.

Bu pratiklerde insan aktiftir. Bedenini ve zihnini saflaştırmak ve sakinleştirmek için irade gücünü kullanır.

Bu meditasyon düzeyinde, “mistik sakinlik” başlar. İrade gücünün fiziksel ya da zihinsel çabaların ardından doğal bir şekilde sakinleşme gelir. Bu yolda, konsantrasyon ve nefes çalışmalarının  ardından bedenimiz ve zihniniz doğal olarak sakinleşir.

BİREYSEL FARKINDALIK PROGRAMI ile düşüncelerin ya da duyguların olmadığı bu sessizliğin içinde “Saf Bilinci” deneyimleyebiliriz.

 

Hicran İPEKBAĞLAR – Nefes terapisti

(224)2434314

Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi – Hicran İpekbağlar

Haz 18, 2014   //   by admin   //   Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

İnsan beyni evrenin en bilinmeyen, en karmaşık ve en mucizevi öğesidir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği de beynini kullanabilme özelliğidir.

Beynimizin sağlıklı olarak işlevini sürdürebilmesi için, kalbimizin beyne bir günde ortalama 57 damacana kan pompalaması gerekir.
Çünkü su ve oksijene ihtiyacı var…

Beynimiz toplam ağırlığımızın %2 si kadar olmasına rağmen
gıdaların %25 i, alınan oksijenin %2O si beyin için harcanır ve beynin %80 i sudan oluşur.

Su ve oksijen kullanımının ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek duymuyorum. Aklı olan herkesin bunu anlayabileceğini düşünüyorum.

Fiziksel sağlığımız yani, beyin ve diğer organların yeterli derecede oksijen alıp sağlıklı hücreler üretmesi için bol oksijen ve su bakımından zengin kana ihtiyaç var. Son yıllarda yapılan araştırmalar her iki kişiden birinin ciddi hastalıklarla boğuştuğunu ortaya çıkardı. Bunun en büyük sebebi insanların %30 oksijen alan akciğerin sadece ortasını kullanarak yaptığı göğüs nefesini kullanıyor olması…

Sorsanız herkes doğru nefes aldığını iddia eder. Ama gerekli testi yaptıktan sonra göğüs, hatta “köprücük” dediğimiz en kısıtlı oksijen sağlayan üst akciğer solunumu yaptığını görüyoruz.

ÖYLEYSE BİLİNÇLİ NEFESLE BEYİN KİMYASINI OLUMLU YÖNDE NASIL DEĞİŞTİREBİLİRİZ?

Düzenli şekilde ve bilinçle alınan nefes direk beyin zarı üzerinde etkisini göstermektedir, beyin zarının daha fazla kan ve dolayısı ile daha fazla oksijenle beslenmesini sağlamaktadır.
Bilinçli olarak nefes almak sinirsel gerginliklerimizi kaldırır, bedenimizin gevşemesine yardımcı olur, pozitif enerjimizi yükseltir, hastalıklara karşı vücudumuzun direncini artırır. Buna karşılık yeterli oksijenin alınmadığı zamanlarda en basitinden baş ağrısı, bitkinlik, yorgunluk ve negatif enerjinin yükselmesi ile her şeye karşı isteksizlik meydana gelir. Bunu, kapalı bir odada uzun müddet kaldığımızda kendi üzerimizde test etmemiz her zaman mümkündür.

En faydalı ve doğru nefes, her iki burun kanalından birden eşit oranda, farkındalıkla ve kontrollü olarak yavaş yavaş alınan nefestir. Ağızdan nefes alındığında oksijenden yeteri kadar istifade edilemez. Bunun nedeni nefesin vücuda girişini sağlayan kanallarının burun deliklerinden başlıyor olmasıdır.

Dikkatli bir gözlem yaparsak, insanın normal yaşamı içinde iki burun deliğinden birden eşit nefes alamadığını fark ederiz. Burun kanallarımızdan bir tanesi açık ve kullanılabilir olduğunda diğeri faaliyetini yavaşlatmaktadır, bu 60 ila 90 dakikalık aralıklarla değişme eğilimindedir. Bu değişimde bir burun deliği baskın olduğunda, o burnun boşluğundaki damarlar daralırken, burun boşluğu genişler. Bu esnada, diğer burun boşluğundaki damarlar genişlerken, burun boşluğu daralır. Oysa, ideal olan her iki burun deliğinden de yukarıda söylediğimiz gibi eşit nefes alabilmektir.

Burun mukozası altında bulunan sinir uçları, beyinle irtibatlı olduğundan, solunumdaki bu değişim, beynin normal çalışmasına ve fonksiyonlarına tesir etmektedir. Eğer sağ burundan nefes alınırsa, ki bu diğer burun tıkanarak da uygulanabilir, sol beyinde elektrikî aktivite artar ve bu beyinden elektroensefalogram (EEG) ile izlenebilir. Tersine, eğer sol burundan nefes alınırsa, sağ beyinde elektrikî aktivite artar.

Bilindiği üzere, insan beyni sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden yaratılmıştır. Diğer taraftan irade dışı çalışan iç organ faaliyetlerini düzenleyen otonom sinir sisteminin iki ana dalı vardır: 1- Sempatik sinir sistemi, 2- Parasempatik sinir sistemi. Sol beyin yarım küresi sempatik sinir sistemi faaliyetlerini düzenler, sağ beyin yarım küresi parasempatik sinir sisteminin fonksiyonlarını düzenler. Yani sağ burundan nefes alırken farkında olmadan sempatik sinir sisteminin, sol burundan nefes alırken de parasempatik sinir sisteminin faaliyetlerini artırmış oluyoruz.

Beyin konusunda yapılan araştırmalarda, her yarı kürenin kendine özgü karakteristik davranış kalıpları olduğu, bunların da ancak elektrik o yarı kürede merkezlenirse ortaya çıktığı anlaşılmıştır.

Enerji sol yarı kürede yoğunlaştığında kişi daha aktif, sözel, entellektüel, dışa dönük, yaratıcı olur. Bunun karşısında sağ yarı kürenin baskın olması, pasiflik, görsellik ve işitsellik, duygusal tepkiler, içe dönüklük ile kendini gösterir.

Sağ burun deliği nefes alırken sol yarı küre hüküm sürer, sol burun deliği nefes alırken sağ yarı küre. Her iki burun deliği bir anda çalıştığında beyin yarı kürelerinin her ikisi hüküm sürer. Nefes alınan burun deliğini değiştirmekle beyin yarı küresinin hakimiyeti de tersine döner, organizmadaki kimyasal reaksiyonlar değişir. Nefes almanın bilinçli kontrolü beden kimyasının da bilinçli olarak kontrol edilmesini sağlar.

İnsanın duyguları beden kimyasının bir ürünüdür. Nefes alma biçimini beden kimyasını değiştirecek ve bu da duygusal durumumuzda bir değişiklik yaratacaktır. Hastalık durumu da beden kimyasının bir sonucudur.

Düzenli burun nefesi egzersizleriyle, SEMPATİK VE PARASEMPATİK sinir sistemini bilinçli olarak dengelediğimizde sağlığımızı da dengeleyebileceğimizi fark edeceğiz.

Hicran İPEKBAĞLAR – Nefes Koçu

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Makaleler Categories

Ara

Kategoriler