Browsing articles tagged with " nefes terapisi"

NEFES FARKINDALIĞINI ANLAMAK

Tem 19, 2021   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

NEFES FARKINDALIĞINI ANLAMAK

Nefes koçluğu almak isteyen bazı danışanlar, şu problemler ile başvuruyorlar.

-Nefes koçluğu ve ya terapisi alırsam kısmetim açılır mı?

-Ev, araba, villa sahibi olur muyum?

-İnsanlar tarafından sevilir, sayılır kabul görür müyüm?

Gibi, gibi..buna benzer pek çok soru ile karşılaşıyorum. SANIRIM biz nefes farkındalığını tam olarak anlatamamışız. ÜZGÜNÜM!EVET! Yukarıdaki sorular hayatımızın bir parçası ve pek çoğumuzun sıkışıp kaldığı durumlar. Ve pek tabi çözüm aramakla çok haklısınız. Ancak yukarıdaki bağlamda sorduğunuz sorulara alacağınız cevaplar sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Çünkü buradaki beklenti 2 ya da 3 seans terapi alırım, beyaz atlı prensim beni bulur, istediğim işe girer, parayı bulurum. Hap yap istediğini kap. HAYIR! Sistem böyle işlemiyor. EVET! “nefesin” Yaradanın kendi ruhundan sana üflediğidir. Mucizendir. Mucize ise insanın nefesi aracılığı ile özündeki sonsuz güç ile bağlantıya geçebilmesidir. Eğer, sen nefesinin ritmini, hızını ve kalitesini olması gerektiği gibi değiştirebilirsen, bilinçaltı zihninde kayıtlanan ve ruhunu yaralayan tüm olumsuz durumlardan özgürleşerek bağlantıya geçmiş olursun. Buradaki asıl niyet ise nefes mucizesini keşfetmek için çalışmak, nefesin ile iç alemine kapı açmak ; beden, zihin ve ruhsal iyileşmeyi başlatmak olacaktır. Nefesin sana yol verecektir. Öyle üç kuruşa beş köfte olmayacaktır. Yolun sonunda ise kim bilir belki öyle bir yere varırsın ki, o çok aradığın aşk, para ya da şöhret bulduğunun karşısında tüm anlamını yitirip, sadece bonus olacaktır.

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

HİCRAN İPEKBAĞLAR & NEFES KOÇU

02242434314

#nefes koçluğu #nefes farkındalığı #bursa nefes koçu#doğru nefes#nefes terapi

NEFES VE SAĞLIKLI YAŞAM

Oca 26, 2021   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

NEFES VE SAĞLIKLI YAŞAM

“Hyat ilk nsef ile bşlar ve son nsfele btier”

Yukarıdaki cümlede eksik ve karışık harfler olmasına rağmen doğru okudunuz değil mi? Çünkü bunu, beynimizin otomatik tamamlama ilkesine bağlı olarak gerçekleştirdiniz. Beynimiz ve bedenimiz mükemmel çalışmak üzere tasarlandı. Hal böyle iken insanlar neden sürekli fiziksel, zihinsel ve ruhsal anlamda sorunlar yaşıyor?

Kendi değerimizi bilmek, sağlıklı olmak illa karmaşık ve zor mu olmalı?

HAYIR!

En basit bir hücremiz bile insanoğlunun şu ana kadar ürettiği en karmaşık makineden milyonlarca kez daha karmaşık. İşte bu karmaşık sistemde muhteşem bir düzen var. Eğer biz bozmazsak! Bu muhteşem sistem hayatta kalabilmek için basitçe su, hava ve besine ihtiyaç duyar. İnsan dışındaki tüm canlılar hava, su ve besini mükemmel oranda ve olması gerektiği gibi kullanırken sadece “insan” bunu başaramıyor. Günde “ne kadar su tüketiyorsunuz?” desem çoğumuz cevaplayamayız. Ya günde ne kadar nefes alıyorsunuz? Nefesinizin ritmi, hızı hakkında ne söyleyebilirsiniz desem?

İster dünyayı yönetecek zekâya, ister üstün yeteneklere sahip olalım bu basit sorulara cevap veremiyorsak küçücük bir kedi yavrusu, yaptığı mükemmel solunum sayesinde bir adım öne geçecektir. İşte insanları hayvanlardan ayıran ve üstün kılan ise beynini kullanma yeteneği. Kendine yapacağı en büyük iyilik ise önce nefes aldığını ve su tüketmesi gerektiğini hatırlamak sonra bir kedi kadar mükemmel hale getirmek için doğru nefes almayı öğrenmek, yeterli miktarda suyu bedenine almak olacaktır. Dengeli beslenip bir de de spor yapma alışkanlığı edinirse “YAŞAM” hiç de zor olmayacaktır.

Şimdi hepimiz kendimize soralım

-Kendimi ne kadar sağlıklı, zinde zihinsel ve ruhsal olarak huzurlu ve dengede hissediyorum?

-0 ila 10 arasında puanlayalım. (0-hiç; 10-mükemmel)

Eğer puanınız hoşunuza gitmediyse harekete geçmek için ne bekliyorsunuz?

Hicran İpekbağlar & Nefes Koçu

02242434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Nefes Terapisi Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendirir?

Nis 23, 2019   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

NEFES TERAPİSİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ NASIL GÜÇLENDİRİR?

Yaradan tüm varoluşu en mükemmel seviyede yaratmış. Bunun en güzel örneği ise”BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZ”. Tamamen bilinçli bir varoluş sunuyor. Neden mi?

Varoluşun sürmesi ve hayatta kalmak adına, bedenimize giren mikrop,virüs gibi  yabancılarla savaşırken aynı zamanda kendi vücudumuza ait hücreler ve organlara zarar vermeden organizmayı korur. Ancak bazen atalarımızdan gelen genetik bilgi, yanlış beslenme, çevresel faktörler ve en önemlisi  “STRES”  bağışıklık sisteminin bizim zararımıza çalışmasına sebep olabilir.

Bazen saldırıya geçen virüs ve mikroplara karşı savaşırken kendini kaptırıp savunmayı arttırır. Kendi hücre ve organlarını da yabancı zannedip saldırmaya başlar. Bazen de tam tersi, yabancı mikrop ve virüsleri, tanımaz, kendi vücuduna ait hücreler olarak algılayıp savunmayı bırakır. Her iki durumda da bağışıklık sistemi bozulmuş demektir.

Savunmayı arttırıp  kendi hücrelerini, organlarını, eklemlerini, kaslarını,cildini hedef alıp saldırmaya başladığında romatoid artrit, lupus, sedef, haşimato troidi, gibi pek çok otoimmun hastalıkların oluşmasına sebep olabilir.

Bazen de savunmayı boş verir, organizmaya saldıran yabancı ve zararlı mikrop ve virüslere açık hale gelir. Onları tanımaz ve kendine ait varsayar. Grip virüsü bile büyük sıkıntılara sebep olabilir.

Oysaki asli görevi: Özüne zarar vermeden yabancılarla savaşarak kaleyi korumaktır. SAVUNMAYI bozan en önemli unsurlardan biri de “STRES” diyebiliriz. Olması gereken düzeydeki stres hayatta kalmamızı, motivasyon ve odaklanmamızı sağlar. Otonom sinir sistemi “yaşamsal bir tehdit” algıladığında adrenalin, noradrenalin, kortizol gibi stres hormonlarını salgılatır, savaşarak ya da kaçarak hayatta kalmamızı sağlar.

Salgılanan stres hormonları tehdide karşı bedeni hazırlar. Kalp atışı ve kan basıncı artar. Bazı damarlar genişiler bazıları daralır, kaslar gerilir, dikkat yoğunlaşır kişi hızla karar alır, savaşarak ya da kaçarak hayatını kurtarır.

Tabii bu durum vahşi bir hayvandan kaçarak kurtulmamızı sağlar. İyi bir şey. Ancak zihnimiz gireceğimiz önemli bir sınavı, bir iş görüşmesini, öfkelenen bir ebeveyni, öğretmeni ya da patronu yaşamsal bir tehdit olarak algıladığında aynı stres hormonları salgılanır ve bağışıklık sistemi alarma girer. Stresli durumlarda da hastalıklara verdiği tepkiyi verir.. Savaş için seferberlik ilan eder, kanda akyuvar sayısını arttırır. Sık sık strese maruz kalındığında vücut yıpranır, organizma sürekli savaş ya da kaç alarmında kalır. Bağışıklık sistemi zarar görür.

Stres seviyesini düşürmek duygu, düşünce ve inançlarımızı dönüştürmek için otonom sinir sistemini yönetimi altına alacak güce sahip olan tek unsur “Doğru nefes”tir. Doğal şifa aracımız doğru nefes, nefes egzersizi ve terapisi ile stres hormonları kontrol altına alınabilir. Dopamin, endorfin, oksitosin, serotonin gibi mutluluk hormonları salgılatıp stres hormonlarını azaltır. Fiziksel, zihinsel, ve ruhsal anlamda rahatlama sağlamak, güçlü ve sağlıklı bağışıklık sistemi oluşturmak esastır.

Nefes koçu & Hicran İpekbağlar.

02242434314

Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.

Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Etiketler. Romatoid artrit, lupus, sedef hastalığı,otoimmun,Behçet hastalığı, nefes terapisi, ve otoimmun, nefes koçu bursa, bağışıklık sistemi nasıl güçlendirirlir,bağışıklık sistemi için nefes egzersizleri

NEFES TERAPİSİ İLE MİGREN ATAKLARI KONTROL ALTINA ALINABİLİR Mİ?

Eyl 3, 2018   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

migren

NEFES TERAPİSİ İLE MİGREN ATAKLARI KONTROL ALTINA ALINABİLİR Mİ?

Migren otonom sinir sisteminde oluşan bio-elektriksel bir hastalıktır. Otonom sinir sistemi ise bedendeki tüm yaşamsal faaliyetleri yönetir. Çeşitli faktörler otonom sinir sisteminin işlevsel faaliyetlerini bozarak beyin damarlarının genişleyip daralmasına sebep olur. Açlık, susuz kalma, uykusuzluk, hormonâl değişiklikler ve hava olayları migreni tetikler. Ama en çok da mükemmeliyetçi, detaycı, hassas kişilik yapısı diyebilirim.

Migren şikâyeti olan danışanlarımın genelinin takıntılı, kırılgan ve duygularını ifade etmekte zorlandıklarını fark ettim. Bu durum onların diyafram adalesini kullanmadan göğüs solunumu yapmalarına sebep olur. Göğüs solunumu ise zihinde kutuplaşma ve gerginliğe yol açar. Bir de bu duruma genetik yatkınlık eklendiğinde kişi bir kısır döngü içine girer.

Ortaya çıkan gerginlik omurilik boyunca yükselir, omurilik soğanından başın bazı bölümlerine yayılır. Bu da sinir sistemi üzerinde basınç algılamasına, ağrılara ve duygusal sıkışmalara neden olur. Sinir hücreleri arasındaki sinyallerin iletimini sağlayan canlılık, zindelik, mutluluk hissi veren serotonin hormonu azalır. Stresi tetikleyen kortizol hormonu yükselir. Böylece migren atakları içinden çıkılmaz bir kısır döngü haline gelir.

Bu döngünün kırılma noktası, diyafram nefesini kullanarak doğru nefesi hayata geçirmek, düzenli nefes egzersizleri ve nefes terapisi ile migren ataklarında ağrıyı azaltmak, kontrol altına alabilmektir. Diyaframı kullanarak doğru nefes alımı ile tüm kaslar gevşer, sinir sistemi üzerinde basınç algısı ortadan kalkar. Serotonin, dopamin hormonları artar, kortizol  gibi stres hormonlarının  seviyesi  düşer. Böylece zihindeki kutuplaşma, anlayış ve kavramada düzelme olur. Baş ve boyun çevresindeki sıkışan enerji serbest kalır. Beyin hücrelerine bol oksijen gider. Otonom sinir sistemi doğal işlevlerini yerine getirmeye başlar. Nefes terapisi ve düzenli nefes egzersizleri migren ataklarını kontrol altına almaya yardımcı olur.

Nefes Terapisti

Hicran İpekbağlar

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Nefes Terapi ve Kişilik Deformasyonu

Ara 9, 2017   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

histrionik_kisilik_bozuklugu_h2149_f4e6aNefes Terapi ve Kişilik Deformasyonu

“Neden ben? Tüm çocukluğum, acı veren travmatik olaylara defalarca maruz kalarak geçti. Suçum ne? Nefes alamıyorum..” Diyordu danışanım.

Evet bazılarımız diğerlerine göre sorunlu erken çocukluk ve ergenlik dönemi geçirebiliriz. Bir yanda danışanım gibi hatta  defalarca daha ağır, üst üste yaşanmış karmaşık travmatik anılara sahip bireyler, diğer yanda ise mutlu çocukluk dönemi geçirmiş pek çok insan.

Ne yapalım? Siz mutlu çocuk olamadınız. Onlardan biri değilsiniz. Geçmişinizi değiştiremeyiz, siz o acıları yaşadınız. Ancak, yaşadığınız kötü anıların şu anki hayatınıza yansıyan olumsuz etkilerini değiştirebiliriz. Travmatik anıların etkisiyle yaralanmış olan o yaralı çocuğun ki “o hala sizin içinizde yaşamaya devam ediyor” yaralarını sarabiliriz. Lakin şu anda sorun yaratan da yara almış çocuğun ta kendisi.

Çocukluk çağından itibaren uzun süreli, tekrarlayan tarvmatik olayları yaşamak zorunda kalan bireyler,  ilişki ve kişilik deformasyonları yaşabiliyor.

Danışanımda çekingen, bağımlı ve takıntılı durumlar gözlemleniyordu. Bunaltılı ve zorlantılı özelliklere sahipti. Anne karnında başlayan çocukluk ve ergenlikte devam eden bir dizi olumsuz olaylar yaşamıştı. Çeşitli nedenlerle şiddet, taciz ve tecavüz, toplumsal baskı, hayatta kalma endişesi, zorbalık ve dışlanmışlık gibi pek çok istenmeyen durumları yaşamak zorun da kalmıştı. Bu karmaşık ve üst üste yaşanan olaylar,  şu anki hayatında çekingen, korkak, yersiz utangaç tavırlar nedeniyle iletişim zorluğuna sebep oluyordu. Eleştirilme ve dışlanma korkusu nedeniyle ilişki gerektiren sosyal ortamlardan kaçınma ve değersizlik duygusuyla içe kapanma, sevilme ve beğenilme arzusu nedeni ile hayır diyememe, sevildiğine inandığında ise bağımlı ilişkiler geliştirme, ahlak, değer ve doğruluk, cinsellik konularında esnek olamama gibi pek çok rahatsız edici durumlar yaşıyordu.

Birtakım terapi tekniklerini denediğini ancak başarılı olmadığını bu nedenle umudu kalmadığından yakınıp derman aramaktan yorulduğunu söylüyordu. KURTULAMAYACAĞINA DAİR OLUMSUZ İANÇ GELİŞTİRMİŞTİ.

Aile ve çevrenin etkisiyle oluşan travmatik etkiler, bilişsel düşünce hataları yapmasına sebep olmuş,  olumsuz davranış kalıpları ile katı sınırlar çizmişti.

Tabiii değişim zor!

Çünkü yaşanan, özellikle çocukluk döneminde yaşanan olumsuz olaylar, bireyin hormon dengesini alt üst eder. Özellikle ruh hallerini yöneten hormon dengesi bozguna uğrar.  Çünkü yaşanan stres otonom sinir sistemini alarma geçirir. Bir terslik olduğunu ve hayatta kalmak için tüm sistemlerin ve organların harekete geçmesi gerektiğini ön görerek serotonin, dopamin, endorfin, noradrenalin. Adrenalin, melatonin gibi hormonları harekete geçirir. Savaş ya da kaç emri vererek tehdidi ortadan kaldırmak amacı ile düşünmeyi durdurur. Göğüs nefesi almaya zorlar. Tekrarlanan travmatik olayların olumsuz etkisiyle birey artık göğüs nefesini kullanma alışkanlığı geliştirir. Ve artık o olayları yaşamıyor dahi olsa, sinir sistemi normal olan  olayları da  tehdit olarak algılar ve alarmda kalır. Bozulan hormon dengesi bireyi özgüvensiz, neşesiz, depresif, korkak, endişeli, huzursuz, çekingen ve mutsuz bir insan haline dönüştürür.

Nefes terapisi ile içerdeki yaralı çocuğun yaşadığı kötü anılar, bilinçaltı düzeyde dönüştürülerek ve hormon dengesi sağlanarak sağlıklı bir ruh hali oluşturmak esastır.

Hicran İpekbağlar

Nefes Koçu

02242434314

Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.

Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Depresyon ve Nefes Terapisi-Hicran İpekbağlar

Eki 25, 2016   //   by admin   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

indirDilimize pelesenk olmuş, şarkılara, şiirlere yansımış “depresyondayım” ifadesi. O kadar sık kullanırız ki, sanki doğal bir durum algısı yaratıp ahbaplık kurarız.

Oysa hiç de hafife alınası bir durum değildir. Duygu durum bozukluğu ve ruhsal çöküntü olarak adlandırabileceğimiz  “depresyon”,  derecesine göre bireyin ve yakınlarının hayatını olumsuz etkileyen bir hastalıktır.

Çoğumuz zaman zaman hayat içinde olumsuz olaylar karşısında bezginlik, yaşama karşı isteksizlik, içe kapanma, üzüntü gibi negatif duygu durumları yaşayabiliriz. Hayat durağan değil ki akıyor. Uçsuz bucaksız bir umman. İçinde inci, mercan olduğu gibi köpek balığı da mevcut. İyisiyle kötüsüyle devam ediyor. İşte bu durumlara verdiğimiz olumsuz tepkiler 3- 4 haftadan uzun sürüyor ve normal hayat aktivitelerimizi kötü etkiliyorsa ciddi anlamda depresyon düşünülebilir.

Süregelen iştahsızlık veya aşırı yeme, uykusuzluk ya da aşırı uyuma, kişisel bakımını yapamama, normal sosyal aktivitelerden  uzaklaşma, ilgisizlik, hayattan zevk alamama, sebebi olmayan yoğun üzüntü hali, bezginlik, halsizlik, intihar eğilimi ağır depresyon belirtileri olabilir.

Genetik yatkınlık, kişilik yapısı, hayat içinde yaşanan olumsuz olaylar depresyon sebebi olabilir. Her ne olursa olursun şu bilinmelidir ki, depresyon iyileşebilir bir hastalıktır. İyileşme süreci değişebilir, ancak “MUTLAKA İYİLEŞİR.”

Depresyon tedavisinde medikal desteğin yanı sıra “nefes terapisi” ile yaşam kalitesi artarak iyileşme süreci hızlanır.

Nefes terapisi ile kandaki oksijen ve karbondioksit dengesinin ani değişimi sonucunda, otonom sinir sistemi tüm dolaşım sistemlerini ve hormonları alarma geçirerek yeniden yapılandırmaya zorlar.

Depresyon ve hormonlar arasında önemli bir ilişki vardır. Çoğu ruhsal bozukluğun serotonin hormon dengesi bozulduğunda ortaya çıktığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Depresyonda olan insanların serotonin seviyeleri düşüktür. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların bir çoğu beyindeki serotonin seviyesini yükseltmeye yöneliktir.

Serotonin hormonu enerjik olmamızı sağlayan , sakinlik ve güven hissi veren hormondur. istek, ilgi , iştah ve uyku düzeninden sorumludur. Stres hormonları seviyesi artarsa mutluluk hormon seviyeleri düşer.

Nefes terapisi ile hücre bazında oksijenlenen beden yaşam enerjisiyle dolar. Kandaki oksijen ve karbondioksit dengesi mükemmel dengeye geldiğinde,  beden yüksek potansiyel enerjisini açığa çıkararak çalışma kapasitesini fabrika ayarlarına geri yükler. Adrenalin, noradrenalin, kortizol gibi stres hormonları seviyelerini düşürür. Serotonin, dopamin, melatonin gibi mutluluk hormon seviyelerini yükseltir. Bireyin enerjisi artar ve depresyon etkileri kaybolur. Yaşam kalitesi artar, bedensel,zihinsel ve ruhsal anlamda iyileşme süreci başlar.

Hicran İpekbağlar & Nefes Terapisti.

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Doğru Nefes Nasıl Olmalı?

Mar 28, 2016   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

nefes-alirken-nelere-dikkat-edilmelidir

Doğru nefes nasıl olmalı?

Nefes almanın doğrusu-eğrisi mi olur? Otomatik olarak alıp-veriyoruz işte..Halâ yaşadığımıza göre sorun yok!

Evet, yaşamak için sorun yok, ama sağlıklı yaşamak için sorun büyük. Hatta bu sorunun altında eziliyoruz, desem hiç yalan olmaz.

Çünkü sadece nefes almak değil, “doğru nefes almak” önemli. Zira vücudumuzun  sağlıklı  kalması ve ihtiyaç duyduğu oksijenin tam ve eksiksiz alınması, atık ve toksinlerin hızla atılması açısından çok değerli.

Hafif bir bitkinlikten ölümcül hastalıklara kadar yaşadığımız pek çok fiziksel ve  ruhsal  hastalıkların sebebi olarak yanlış solunum ve yetersiz oksijen alımını gösterebiliriz.

Doğru nefes  ile  vücut hücre bazında oksijenlenir, bağışıklık sistemi güçlenir. Tüm dolaşım sistemleri, salgı bezleri ve organlar tam kapasite çalışır.

O zaman doğru nefes nasıl olmalı?

1-     1 dakikadaki nefes sayısı 8-12 arasında olmalı.

2-     Nefes burunda alınıp burundan verilmeli.

3-     Tüm akciğer loblarının etkin kullanılmasını sağlayan diyafram solunumu yapılmalı.

4-     Nefes alış-verişleri rahat, dingin, sakin, derin ve yavaş olmalı.

Teknolojinin  hızlandırdığı  yaşamımızda zamana  yetişmek oldukça zor. İş, aile ve sosyal ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar, duygusal iniş-çıkışlar, nefesimizi göğüs kafesimize hapsediyor ve oksijen açlığı yaratıyor.

Nefes egzersizleri ve nefes terapisi ile doğru nefes almayı öğrenebilir ve otonom  sinir sistemine öğretebiliriz.

Sağlıkla Kalın.

Nefes Terapisti & Hicran İpekbağlar.

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sosyal Fobi ve Nefes Terapisi

Şub 4, 2016   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

“İş hayatım berbat. Sanki kendi kendimi baltalıyorum. İnsan kendi işini kendi bozar mı? Ağzımdan çıkan kelimelere ve davranışlarıma hakim olamıyor, iş anlaşmalarımı berbat ediyorum.”

Elektronik mühendisi genç danışanımın hikâyesini dinledikten sonra “sosyal fobi”si olduğu ve zihninde yarattığı noksanlık algısıyla, iş, aile ve sosyal ilişkilerinde sorun yaşadığını gözlemledik.

Suçlanmaya, beğenilmemeye, başkaları tarafından olumsuz eleştirilip kabul edilmemeye duyarlı hale gelmişti.

Sosyal fobi çok çeşitli nedenlerle gelişen ve sık görülen kaygı ve korku durumudur. Sosyal fobisi olanlar eleştirilme, küçük düşme, reddedilme, rezil olmaktan korkarlar. Kendilerini değersiz ve beceriksiz olarak nitelerler. Bu nedenle toplumdan kaçınma ve içe çekilme eğilimi gösterirler. Yakın ilişkiler kuramaz, sosyal ortamlardan uzaklaşırlar. Eksik ve kusurlu olma korkusuyla savaştıkça kendini beceriksiz, aptalca davranışlar sergilerken bulabilirler. Tıpkı danışanım gibi. Başkalarıyla kendini kıyaslar, değersiz bulur, diğerlerinin suistimâline maruz kalabilir.

Bu tür sosyal fobinin kökeninde çocukluk döneminde, kendini sevme ve değerli hissetme konusunda yaşanmış herhangi bir travma olabilir.

Birey çocukluk döneminde;

-Aile üyelerinin, arkadaşların ve öğretmenlerin eleştirel davranış ve cezaları, anne ve babası tarafından reddedilmiş ve sevilmemiş olabilir.

-Bir aile ferdi tarafından cinsel, fiziksel ve duygusal tacize uğramış olabilir.

-Kardeşleriyle kıyaslanmış ve aşağılanmış olabilir.

-Aile içinde herhangi bir nedenden ötürü suçlanmış olabilir.

Danışanıma uyguladığımız terapi seanslarının sonucunda, sosyal fobisinin kaynağının ilkokul öğretmeninin yanlış tutum ve davranışı olduğunu bulduk. Andımızı okumak üzere çıktığı kürsüde başarısız olunca, başarı hırsı olan öğretmeninin, ”Beni tüm okula rezil ettin” diyerek herkesin içinde azarlaması ve bazı arkadaşlarının gülerek tepki vermesi dahası, eğitim boyunca öğretmenin benzer davranışları.

Şimdi “ ne var canım bunda” demeyin. Bir insan hayatını mahveden, aile, eş, çocuk, eğitim ve iş hayatına kadar yansıyan 20 yıllık travmatik yolculuk. Öğretmenin kişilik özelliği ve olumsuz tutumu, çocukların psikolojisinde, rezil olma, alay edilme, beğenilmeme, beceriksiz ve noksan olduğu algısı yaratabilir. Zihnine kusurluluk tohumu atabilir. Daha sonra bireyin yaşadığı her olayda önüne geçer, tohumu besler korkuları dallanıp budaklanır. Mutsuz ve tatminsiz bir hayata sebep olabilir.

Sandığımızdan çok fazla insan sosyal fobi belirtileri gösteriyor.

Eğer;

-İlgi odağı olmaktan

-Toplum içinde konuşmak, yemek-içmekten

-Tanımadığınız biriyle yüz yüze ya da telefonla konuşmaktan

-Yetkili biriyle konuşmaktan

-Misafir ağırlamaktan ve misafir olmaktan

-İkili ilişkilerde aşırı çekingen olup harekete geçmekten

-Eğitim hayatında sözlü iletişim kurmaktan

-İş hayatında eleştiri almak ve küçük düşmekten

-Genel tuvaletleri kullanmaktan

Korkuyorsanız sosayal fobi belirtileri sergiliyor olabilirsiniz.

Sosyal fobinin her türü, beynimizin amigdala bölgesinde oluşur. Burası duygu merkezi olup korku ve kaygıdan sorumludur.

Nefes terapi ile beynimizin yeterli oksijeni alması sağlanır. Transformal nefes ve holotropi ile bedendeki oksijen ve karbondioksit dengesi olması gerektiği gibi devindiğinde, sempatik ve para sempatik sinir sistemi aktive olur. Beynimizin duygu merkezindeki olumsuz tüm duygular dönüşmeye başlar. Doğru nefes tıpkı bir anti-virüs programı gibi işleyerek korku ve kaygı gibi güçlü olumsuz duygular kontrol altına alınabilir.

Hicran İpekbağlar :& Nefes Terapisti

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sufi Nefesle Metamorfoz – Hicran İpekbağlar

Tem 2, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Sufi Nefesle Metamorfoz  //  No Comments

Sufi nefesin amacı: varlığımızın en derin yeri olan ”ruhumuzun” bilincine varmamızdır. İçsel yaşantılarımızın daha fazla farkında olmamızdır.

Bu birçok insana zor gelir çünkü “dikkatimiz” sürekli olarak dışsal yaşama, zihinsel ve bedensel olarak aktif olduğumuz alana dönüktür. Bedenimizin içinden dünyaya baktığımızdan, kendimizi “ayrı bir varlık”, herkesten farklı biri olarak görüyoruz. Bir ismimiz var, herkes bizi bu isimle tanıyor. Belirli bir yerde, belirli bir anne ile babadan doğduk. Bebeklik döneminde ilk deneyimlerimizi yaşadık. Bu deneyimler zihnimizde derin etkiler oluşturdu. Düşüncelerimizi, duygularımızı ve olaylara verdiğimiz tepkilerimizi yönlendirdi. Bizim ”karakterimizi” biçimlendirdi.

Sorunlar, arzular ve amaçlarla dolu kendi “zihinsel-dünyamız” böyle oluştu ve bizi her an “dışsal yaşamla” ilgilenen birisi haline getirdi. Kendimizi bu sınırlı “zihin” ve “beden” ile kimliklendirdik. Bunların daha ötesinde bir şey olduğunu, “gerçek varlığımızı”, “ruhumuzu” unuttuk. Bu durumumuzu bir yolcuya benzetebiliriz. Bir trenin penceresinden dışarıya bakıyoruz ve gördüğümüz sahneler hep değişiyor. Bu görünüşlerde kayboluyoruz ve kendimizi unutuyoruz. Dışsal yaşamın bizi sarhoş kılan yanılsamasına kapılıyoruz.

“Gerçek yaşamı” ya da “ruhumuzun yaşamını” keşfedebilmemiz için kendimizi bu yanılsamadan, bu bağımlılıktan kurtarmamız gerekiyor.

Bireysel farkındalık programı bu amaç üzere, kendin olma, öze dönüş ve farkındalık oluşturmak için hazırlanmıştır. FARKINDALIK VE ÖZE DÖNÜŞ sadece mistik kişiliklere verilen özel bir hediye değildir. Dışsal yaşamın sarhoşluğundan rahatsızlık duymaya başlayacağı bir zamanı vardır herkesin. Bu zaman geldiğinde daha derin ve daha dolu dolu bir mutluluk ve daha huzurlu deneyimlerin arayışı başlar. Bu duruma “RUHUN UYANIŞI” denmektedir.

Sadece beden ya da zihin olmadığımızı ve bunların yalnızca bizim kullandığımız araçlar olduklarını anlarız. Düşünceler, duygular, bellek kayıtları, akıl ve ego bunların hepsi bizim kullandığımız araçlardır.

Öyleyse biz neyiz? Bunu keşfedebilmek için önce bedenimizi ve zihnimizi sakinleştirmeliyiz. Sakin ve rahat bir şekilde oturup, düşüncelerimizin ve duygularımızın dinmesini beklemeliyiz. Bunu uygulayın. Bırakın onlar bilincinizden gitsinler. Bunun için onları zorlamayın, yalnızca “kayıtsız” ve “bağımsız” bir konumda kalın. Bunu başardığınızda, içsel bir deneyim yaşayacaksınız. Dışsal yaşamda hiçbir zaman bulamayacağınız bir şeyi keşfedeceksiniz. Bu deneyim çok “huzur” doludur. İnsan bunu ilk deneyimlediğinde, çok yoğun ve zevkli bir şey olduğunu hisseder.

Fakat bu sakinlik ve rahatlık veren “huzuru” elde etmek zordur. Gözlerimizi kapayıp oturduğumuzda, her çeşit düşünce ve duygu zihnimizi meşgul etmeye başlar. Onlardan kurtulmaya çalıştığımızda, zihnimizi kontrol edemediğimizi, zihnimizin bu yüzden bir “ruhsal bir eğitim ve disiplin” gereklidir. Zihnimizin huzursuz ve disiplinsiz bir ata benzediğini görürüz.

Nefes alma pratikleri de, “ruhsal eğitimde” önemli bir unsurdur. Şöyle ki;

“NEFES”, varlıkların canıdır. Nefesin gücü, bedenin parçalarını bir arada tutar. Nefes gücü azaldığında, irade gücü de azalır ve beden üzerindeki kontrolünü yitirir. Güneşin gücü nasıl gezegenleri yörüngelerinde tutuyorsa, nefes gücü de organları tutar. Nefes, bunların yanında, bedeni saflaştırır da. Yeni ve taze canı içeriye alır ve kullanılmış gazları dışarıya verir. Nefes bedeni besler. Bedenin yediği ve içtiği şeylerden daha gereklidir.

Nefes, en içteki canımızın kendini ifade ettiği bir kanaldır. Sonsuz yaşam (can) ile ölümlü beden arasındaki bir elektrik akımıdır. Bu nefesin yardımıyla insanlar ‘sezgileri’ ‘mucizevi’ güçleri ya da diğer güçleri elde ederler. Bu nefes için Saf bir kanal olmalıdır ve bu kanal insan bedenidir. Eğer kanal tıkanırsa, bloke olursa, nefes özgürce akamaz. Nefes böyledir. Kendi başına saftır, fakat saf olmayan bir kanalda, kirlenir.”

Dolayısıyla, ruhsal gelişim isteniyorsa, nefes kanalları saflaştırılmalıdır. Bunun için nefes pratikleri yapılması gerekir Nefes, bir Sufi için, kendisiyle Tanrı arasındaki bir köprüdür. Sufinin dünyada tuttuğu ve göklere tırmandığı (öteki ucu göklerde olan) iptir.

Nefes aynı zamanda zihnin konsantrasyon ile odaklanmasına yardımcı olur.

“Mistikler zihinlerini sağlam bir ipe bağlarlar. Bu ip nedir? Bu ip, nefestir. Nerede durmak isterlerse, orada durur ve zihinlerini bu ipe bağlarlar. Tıpkı bir kuşun, tükrüğünü kullanarak yuvasını yapması gibi. Mistik de nefesini kullanarak atmosfer yaratır. Yaşadığı yerde hafiflik, ışık ve manyetizm yaratır.”
Bireysel Farkındalık Programı ile uygulanan pratikler (konsantrasyon, nefes egzersizleri), ruhsal yoldaki arayıcıların özlemini çektikleri meditasyon ve kendini gerçekleştirme için birer hazırlıktır.

Bu pratiklerde insan aktiftir. Bedenini ve zihnini saflaştırmak ve sakinleştirmek için irade gücünü kullanır.

Bu meditasyon düzeyinde, “mistik sakinlik” başlar. İrade gücünün fiziksel ya da zihinsel çabaların ardından doğal bir şekilde sakinleşme gelir. Bu yolda, konsantrasyon ve nefes çalışmalarının  ardından bedenimiz ve zihniniz doğal olarak sakinleşir.

BİREYSEL FARKINDALIK PROGRAMI ile düşüncelerin ya da duyguların olmadığı bu sessizliğin içinde “Saf Bilinci” deneyimleyebiliriz.

 

Hicran İPEKBAĞLAR – Nefes terapisti

(224)2434314

İkinci Beyniniz Bedeninizin Neresinde? – Hicran İpekbağlar

Haz 30, 2014   //   by admin   //   İkinci Beyniniz Bedeninizin Neresinde?, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Kafatasımız içindeki “beynin” bir ikizi olan, son yıllarda nörobilimcilerin araştırma konusu, sahip olduğumuz “ikinci beyin” düşünüyor, hatırlıyor ve karar veriyor.

Anne karnında yaşam enerjimizi almak üzere annemize bağlanıp, hayata tutunmamızı sağlayan göbek kordonumuz, dünyaya geldikten sonra da görünmeyen bir köprüyle sonsuza bağlanarak yaşam enerjimizi devam ettirmede önem kazanıyor.

Dünyadaki tüm insanlara hangi kültürden olursa olsun, korku, endişe, kaygı, huzur ve sevinç gibi duyguları nerede hissettiklerini sorsak, hemen hemen tümü “karın bölgelerini” işaret eder. Ezelden beri insanlar zor işlerin üstesinden gelirken “göbeğim çatladı”, sevinçli zamanlarında “göbek atmak istedikleri”, aşık olunca “karnımda kelebekler uçuşuyor”, acılı zamanlarında “karnımın içi yanıyor”, heyecanlanınca “karnım ağrıyor, midem bulanıyor” ifadelerini kullanarak bilinçsizce olsa da, bu bölgeden gelen mesajları hissedebildiklerini vurgulamışlardır. İnsanlık bunu hep sezmiştir. Artık bilim dünyası da bunu doğruluyor.

Evet, birçok bilim insanına göre “karın bölgesi” kafatasımızın içindeki merkezin devamı. Yani alt sindirim sistemini oluşturan organların hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynimizle aynı. Otuz adım uzunluğundaki bağırsaklarımız (ENS) enterik sinir sistemimizin hücreleriyle dolu. ENS yüz milyon nöronuyla “ikinci beyin” olarak adlandırılan komplex bir sistem. ENS sindirim işlemini yönetiyor. Beyin ve omuriliği ihtiva eden merkezi sinir sistemi  (CNS) ile yakın ilişkide ve etkisi altındadır. Yani beynimiz ve bağırsaklarımız konuşuyor. Sindirim sistemimiz hiç durmadan, uyurken dahi beyne hikâyeler anlatıp duruyor. Ona duygusal profil yaratıyor. Yaşamın her dakikasında beyne bir duygu yatağı hazırlıyor. Gece de bu rüyalarla devam ediyor. İnsanlar o gizli bilgi deposunu hiç bilmeden kullanıyor. O karından gelen şifreler ancak, yapay bir kuvvetlendirme ile bilinçaltına gizleniyor, zamanı gelince de ortaya çıkıyor. Mesela kronik stres ve gerginlik durumunda, insan çok hassas bir yapıda olup, çok kuvvetli duyulan bu duyguları bilincin algılaması sonucu, insan korku ve kaygısını ne kadar iyi hatırlıyorsa, gelecek seferde o kadar bilinçli karar alıyor. Kimin, kiminle konuştuğunu araştıran bilim insanları, ağız ve yemek borusu tamamen, mide ise zaman zaman kafa beyninden emir alırken, mide çıkışından itibaren bağırsaktaki ikinci beyin, bilgileri kendisi değerlendirir, işleme koyar, enfeksiyonlara karşı savunma ve kas çalışmasını koordine eder. Çok az bilgi beyin tarafından bağırsaklara gönderilir. Kısa zaman önce bilim insanları bağırsaktan beyne giden sinir hatlarının, beyinden karına gidenlerden çok daha fazla olduğunu, bağlantıların % 90’ının aşağıdan yukarı doğru gittiğini bulguladılar. Bağırsaktan gelen sinyaller her yerde mevcut fakat bilinçli olarak algılayamıyoruz. Ancak bulantı, kusma ve ağrı gibi alârm işaretleriyle farkına varabiliyoruz. Yani karın bölgesi özerk çalışıyor ve hastalanıp kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyor. Karnımız da hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyor. Sezgisel kararlarımızı buradan gelen “iç ses” dediğimiz mesajlarla alıyoruz.

Bu ikizler, anatomik anlamda da benzerlik gösteriyor. Bağırsakların kıvrımlı yapısı beyindeki kıvrımları çağrıştırmakta. İkisi de hassas bir idare merkezi. Psikolojik durumumuza etki eden seratonin, dopamin gibi aktif maddelerin de kaynağı.

Bu karanlık mağaradaki olup bitenleri araştıran bilim insanları ve çok eski zamanlardan beri zikir ve meditasyon yapan kişilerin hemfikir olduğu konu ise şu: Beyin haricinde en çok sinir hücresinin bulunduğu bağırsaklar, hem beden hem de ruhun hayatta kalmasını sağlıyor. Bağırsaktan gelen mesajlarla bilinçaltı boyutta gizlenen korku, endişe, kaygı, stres gibi duygu durumları karın bölgemizde birikir. Kafa beynimizin yönetiminde olan alışkanlıklarımızın değişmesi gereken durumlarda, bu bölge üzerinde çalışmalar yapılarak arınma meydana gelir. Karın bölgesinde enerji zayıflığı olan insanlar cansız, moralsiz depresif, kendini gerçekleştiremeyen, hayatın kendine verdiklerinden memnun olmayıp şikayet ve öfke duyan kişilerdir. Bu bölgede gerekli enerjiyi barındıran insanlar ise enerjik, cesur ve akışkandır.

O halde karın bölgemize enerjiyi nasıl taşıyacağız?

NEFES!!

Evet bir ucu Yüce Yaradan da, diğer ucu yaradılanda olan nefes ile. Diyaframı kullanarak bütünsel nefes almayı öğrenerek karın bölgesi farkındalığıyla tüm tıkalı enerji kanallarının açılması hedeflenir. Meditatif bir zihin durdurma işlemi gerçekleşir. İkinci beyinle; daima geçmiş ve gelecekle ilgilenerek, “şu anı” kaçıran, civa gibi hareketli zihnimizin sakinleşmesi, içsel sessizlik yaratabilmenin manasal gücü ile yüce yaradan ile “farkında” olarak bağlantılı bir hayat gerçekleştirebilir.

Sufiler, nefes ve zikir çalışmaları ile  bilinç-bilinçaltı ve diyaframı kullanarak (karındaki ikinci beyin ile ) sır dolu bir enerji akımıyla, bilinmeyen ruhsal alemlere kapı aralamış ve bu sırrı nesilden nesile aktararak devamını sağlamışlardır. Sadece sufiler, İnsan-ı Kâmiller değil, tüm ezoterik bilgiler, uzak doğu dinleri, mistik öğretiler de nefes mucizesi ile kendi özlerine tanıklık etme şansını yakalayabilmek için çalışmışlardır.

Nefes, bizi gitmek istediğimiz yöne götüren sihirli ve gizemli bir köprü. Kafa beynimiz ve karındaki ikinci beynimiz arasında uyumu sağlayan bu köprü anda kalmanın, geçmişin masallarından, geleceğin endişesinden kurtulmanın en etkin yollarından biri.

Manevi öğretiler ve bilimin yaptığı araştırmalar sonunda zengin bir kaynak olan nefes mucizesi tüm insanlarda mevcut, hali hazırda bulunuyor. Bu dünyada sahip olduğumuz tek varlık, Yüce Yaradan’ın “üfürdüğü ruh” olan nefes ile dünyaya geliş amacımızı gerçekleştirmek mümkün olabilmekte. Tek mesele bu kaynağı kullanmayı isteyip istememekte….

Kişi eğer istiyorsa Nefes ve Meditasyon Koçluğu bu farkındalığı kazanmak adına, nefes egzersizleri ve nefes terapisi olmak üzere iki bölümden oluşan programıyla “an”da kalmamızı sağlayan bir yoldur.

Hicran İpekbağlar – Nefes Terapisti

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Makaleler Categories

Ara

Kategoriler