Browsing articles from "Kasım, 2013"

Acının Ta Kendisi Misiniz? İnci Aktaş – Profesyonel Yaşam Koçu

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Acının Ta Kendisi Misiniz?, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  1 Comment

 

Duygularınız nasıl oluşuyor? Onlar bedeninizin zihninize verdiği tepkidir.  Düşüncelerinizi değiştiridiğinizde duygularınızın da değişeceğini varsayabilirsiniz. Bu varsayımla bazı yerleşmiş duygularla başbaşa kalırsınız. Örneğin, derin bir mutsuzluk, sıkıntı veya üzüntü… Çünkü her düşünce kalıbının heran farkında olamazsınız. Bu nedenle duygularınızı izlemelisiniz. Onlara özdeşleşmeden biran önce onların farkına varmalısınız. Acının ta kendisi olmak bir marifet değildir.

Eğer duygularınızı hissedemiyorsanız, onların farkında değilseniz, eninde sonunda fiziksel bir rahatsızlık olarak kendilerini gösterirler.

Zihninizi tanımak için duygularınızın farkında olmalısınız. Eğer zihniniz başka bir şey,  duygularınız başka bir şey söylüyorsa, zihniniz yalan söylüyordur. Ve bu da sizin o anki ruh halinizi yansıtır.

Artık kendimizi biraz sorgulamanın zamanı geldi. Şunu sormayı alışkanlık haline getirebilirsiniz; “Şuan içimde neler oluyor?” Dikkatinizi içinize odaklayın. Duygunun enerjisini hissedin. Çünkü o duygu size hakim olmak istiyor. Ve çoğunlukla da bunu başarır. Ve siz acının ta kendisi olursunuz.  Düşünceleriniz ve duygularınız arasında bir kısır döngü oluşur. Düşünceleriniz duyguyu beslerken, duygu da daha fazla olumsuz düşünce yaratımını hızlandırır ve besler. Bu böyle sürüp gider. Ta ki siz bu özdeşleşmeyi bırakana kadar.

Sevgi, sevinç ve huzur sizin özünüzdür. Bir düşünceniz sonucunda ortaya çıkmaz. Onlar duygu değildir daha derinlerde bir yerlerde oluşurlar. Duygular zihnin bir parçasıdır ama sevgi, sevinç ve huzurun karşıtı yoktur. Onlar derin varlığınızdan gelir.

Artık daha fazla acı yaratmak istemiyorsanız, şimdiki anın tek şey olduğunu kabul edin. Geçmiş ve gelecek zaman yoktur. Bir mutsuzluk belirtisi hissettiğinizde onun uyanmaya çalışan bir acı olduğunu anlayın, onun acıyla beslenmesine izin vermeyin. Bu ne demektir? Acı ancak acıyla beslenebilir. Yani daha çok mutsuzluk, daha çok terkedilme, daha çok parasızlık belki de daha çok hastalık yaratacaktır. Onu fark ettiğiniz an takip etmeye başlayın, geçmiş ya da gelecekle beslenmesine izin vermeyin. İzleyici durumuna geçerseniz kendiliğinden eriyip kaybolacaktır.

Sevgi, sevinç ve huzur sonradan elde edilen bir şey değildir. O insanın içinden gelir, belki de onu nasıl hissedeceğinizi bilmek istiyorsunuz. İşin sırrı şimdidedir, bu andadır. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirseniz, huzurun ta kendisi olursunuz…

Sevgiyle kalın..

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşa Koçu, NLP Uzmanı

 

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Artık Değişim Zamanı Geldi Mi Sizce? Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Yaşamınızın şuan ki halinden ne kadar memnunsunuz? İşiniz, ilişkiniz, aile ilişkileriniz, parasal durumunuz, sağlığınız, sosyal hayatınız, arkadaşlıklarız, hobileriniz sizi memnun ediyor mu? Yoksa hayat bir sıkışmışlığın içinde oradan oraya sizi sürüklüyor mu? Artık yaşadığınız hayat sizi tatmin etmiyorsa bir yerlerde eksiklik hissediyorsanız değişme zamanı gelmiş demektir. Değişimi istediğiniz yer neresi peki? İnsanlar bize, koçluğa  değişmek için gelmek isterler. “Peki neyi değiştirmek istiyorsunuz” diye sorarız. İlk başlarda daha iyi bir maaş, daha mutlu bir beraberlik, daha büyük ev, araba gibi nedenler sayabilirler. Biz sonra “Gerçekten ne istiyorsun?” diye sorduğumuzda şaşırırlar. “İstediklerimi saydım” derler. “Peki, bu saydıklarınızı elde ettiğinizde, bu sizi ne kadar mutlu edecek? Daha doyumlu, daha mutlu bir yaşam, yaşamanıza ne kadar katkı sağlayacak?” diye sorarız. Aslında istediklerinize kavuşursunuz yeteri kadar isterseniz; ancak sonrasında ne olacağını hiç düşündünüz mü? Eğer mutluluğunuzu alacağınız eve, evliliğe  ya da daha yüksek maaşlı bir işe bağladıysanız bunlara sahip olunca da mutlu olamazsınız. Evet, olursunuz belki ama çok kısa süreliğine. Çünkü gerçek tatmin, mutluluk, doyum sahip olacaklarınızda değil, şuanda var olan bir şeydir. Eğer şuan mutlu değilsek, gelecekte istediğimiz şeye sahip olduğumuzda da mutlu olamayız. Doyum, sahip olduklarımızda değil, sahip olduklarımızın ne kadar farkında olduğumuza göre değişir. Bir şeyleri değiştirmenin yolu önce bu yoldaki düşünce yapımızı değiştirmekten gelir. Neyi değiştirirseniz mutlu ve doyumlu olacağınıza karar verin . Aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde davranarak farklı sonuç alamazsınız. Değişimi sağlamak istiyorsanız kendinize güçlü sorular sorun. Değişimi niçin isterseniz isteyin değişmemenin size maliyetini sorun kendinize. Aldığınız cevap ne kadar duygu yüklüyse o kadar başarılı olursunuz. Örneğin kilo vermek isteyen kişi, kendisine şunu sormalıdır; Bu şekilde devam edersem neler kaybetmeye devam edeceğim? Kayıp olarak saydığınız şeylere duygu yükleyin. Örneğin, “her geçen an daha fazla şişmanlayıp, kendimden nefret edeceğim. Kendime acıyıp, belki de istediğim ilişkiye sahip olamayacağım” gibi. Sonra değiştikten, kilo verdikten sonra nasıl biri olmak istediğinize karar verin. Nasıl bir görüntüye sahip olacak, kendinize ne söyleyecek, kilo verdikten sonra nasıl hissedeceksiniz? Bu tasarladığınız yeni size öyle güçlü duyguyla bağlanın ki, sanki şuan olmuş gibi mutlu olun. Değişmeyi güçlü bir şekilde isteyin, değişmemeyi ise acı ile bağdaştırın. Yaşam, kendimize acıyacak kadar, mutsuzluklarla geçirilecek kadar uzun olmayabilir. Mutlluğu, sağlığı beklemek yerine şimdi hayatınızda bunları yaratın. Şimdi mutlu hissederseniz, bir şeyler değiştiğinde doyumu yakalayabilirsiniz. Mutluluk için illaki dediklerinize sahip olmak gerekmez; mutlu olmak için şuan nedenler bulun. Etrafınıza şöyle bir bakın yüzlerce sebep bulabilirsiniz tabi ki bulmayı isterseniz. Kişisel gelişim ve değişim bir yolculuktur. Değişmeyi isteyin, karar verin  ve harekete geçin. Bu yolculuktan, şuandan keyif almayı seçin.

Sevgiyle kalın.

Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı, Koç

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İlişkilerde Nefes Almanın Önemi – İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Kas 20, 2013   //   by admin   //   İlişkiler, İlişklerde Nefes Almanın Önemi, Makaleler  //  No Comments

İkili ilişkilerdeki mutluluk ve doyum herkesin istediği bir gerçeklik.  Kimse bir ilişkiye mutsuz olmak için başlamaz.  Ancak  ilişkiler ve evliliklerde yaşanan belki de en önemli sorun, kişilerin birbirlerine nefes alacak boşluklar bırakmaması. Birini sevmeye başladığımızda yaşanılan şey genellikle, sahiplenme dürtüsüdür. Sahiplendiğimiz kişinin her an bizimle birlikte olmasını, bizimle paylaştığı anlardan başka anlarının olmamasını bekleriz içten içe.  Örneğin, eşi dışarıda arkadaşları ile bir şeyler yapmak isteyen biri bunu kendisine yansıtıp, benimle olmak yerine başka birini tercih ediyor diyerek üzülebilir. Oysa ki bu durum nasıl eşimizin başkasını tercih ettiği anlamına gelir ki? Ya da o gün eşlerden biri yalnız kalmayı istiyor olabilir. İlişkilerde yalnız kalmayı istemek reddedildiğimiz anlamına gelmez. Aksine kişilerin karşıdakine gerçek anlamda yenilenmiş olarak kendisini verebilmesi için zaman zaman yalnız kalıp içine dönmeyi istemesi en doğal şeydir. Gerçek  doyumlu bereberlikler; Her iki kişinin de birey olduğunu ve kendine ait bir alanının olduğunu bildiği ve bu şekilde yaşadığı bereberliklerdir. Yaşanılan bereberliğin en güzel yanı, aşk ve sevgi duygularıdır. Bu duygular, yaşamı güzelleştiren, anlam veren duygulardır. Sevgi ihtiyacı hepimizin en temel ihtiyaçlarındandır. Ancak sevgi,  karşımızdakini tutsak etmek, bizden başka bir yaşamı olabileceğini düşünmemek değildir. Sevgi dolu bir beraberlik, karşılıklı özverinin olduğu, kişilerin kendilerini ifade edebildikleri, kendilerine ait yaşam alanlarının, ilgi alanlarının olduğu coşkun bir ilişkidir. Bu ilişkide kişiler bir takım ilgi alanları olduğu için, arkadaşları ile görüştükleri için kendilerini suçlu hissetmez , aksine ilişkinin dışında bir şeyler yaptıkları için yenilenerek sevdiği insanın yanında varolabilmektedirler. Kişinin kendi kalabildiği bereberliklerde Aşk, varlığımızda açan bir gül olur  ve mükemmeldir. Kendimizi tuttuğumuz, sınırlar koyduğumuz, duvarlarımızı ördüğümüz , karşımızdakini kafeslere sıkıştırdığımız zaman aşkı yaşamak ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Gerçek aşk,  sevgi özgürlük verir, karşıdaki kişiyi koşulsuz kabul eder.  Sevgi dolu bir beraberlikte kişi karşısındaki kişiyi herşeyi ile olduğu gibi kabul eder.  Karşıdaki insanın kendisini yaşamasına izin verir. Karşımızdakini  kendimize tutsak etme isteğimiz tamamen egomuzdan kaynaklanır ve kişi gerçek aşk ve sevgiye ulaştığında ego devre dışı kalır. Kişi kendi gibi olur. Ta ki egomuz konuşup, kendimizden, özümüzden uzaklaştığımızda karşımızdakini de kendimizi de kalıplara sokmaya başlarız. İşte o zaman deli gibi sevdiğiniz insan, birden bire sizin için bir yük olmaya, sizi sıkmaya başlar. O güzel duyguları yaşamak için başladığınız o güzelim ilişkideki, yapılan baskıcı tutumlar sonucunda , aşkın sizi terketmesine ve ilişkinizin çıkmaz bir yola girmesine sebep olur. Baskının olduğu, anlayışın olmadığı ilişkilerde ilişki nefessiz kalır, nefessiz kalan ilişki, aşk, sevgi ölmeye mahkumdur.  Kişi kendisi olabildiği ölçüde mutlu olur. En doyumlu ilişkiler kişilerin kendilerini, hobilerini, alışkanlıklarını keyifle ifade edebildikleri beraberliklerdir.

Sevgi dolu beraberlikler dileğiyle…

İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yaşam Koçu Olunur Mu, Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu? – Yaşam Koçu Özlem Aktaş

Kas 7, 2013   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu?  //  No Comments

Çağımızın yeni parlayan mesleği yaşam koçluğu. Peki  nedir bu yaşam koçluğu dedikleri ? Yaşam koçluğu, çözüm bulma yeridir. Yaşamınıza farklı perspektiflerden bakarak daha işe yarar çözümler geliştirerek eyleme geçme gücü konusunda motivasyonunuzu sürekli kıldığınız bir değişim dönüşüm yolculuğudur.  Yaşam koçluğu kavramı  her geçen gün biraz daha gelişiyor, ilerliyor, anlaşılıyor ve tanınıyor. Çok uzun yıllardır dünyada uygulamaları olan yaşam koçluğunun, ülkemizde de hızlı bir şekilde ilerlemesinin büyük nedeni ihtiyaçlardır. Artık bilinçlenme arayışında olan insanların, farklı çözüm arayışları içerisinde olması, hep aynı yöntemlerden bir yarar sağlayamıyor olması bu kişileri koçlara yönlendiren temel neden. Koçluk, kişilere çözüm buldurma konusunda çok güçlü bir araç. Koçluk, kişilere hiç düşünmedikleri bakış açılarını fark ettirerek yeni olasılıkları keşfetmesine araç olan bir yöntem. Koçluk doğru uygulandığında muazzam etkileri olan güçlü bir araç. Bununla beraber her geçen gün bu kadar çoğalan koçluk popülasyonu bazı soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. Gerçekten her eğitim alan kişi bu işi layıkıyla yapabilecek mi? Ya da koçluk kişinin içinden gelen, doğuştan getirdiği becerilerle mi yapılabilir? Aslına bakarsanız koçluk yapabilmeye karşı becerinizin olup olmadığını eğitimlere başlamadan önce sezebilirsiniz. İnsanlara doğal olarak güçlü bir yardım etme arzunuz varsa, yaratıcı biriyseniz, gerçekten yürekten insanların sorunlarını dinleyip, onlarla yürekten ilgilenebiliyorsanız, kendinizi doğru ifade etme konusundaki becerinize inanıyorsanız aslında koçluk mesleğini yapabilmek için içsel olarak önceden bazı özellikleri taşıyor olursunuz. Bu da size, bu süreçte çok daha kolay ilerlemenize yardımcı olacaktır. Elbette sadece bu yeterli değil, eğitim süreci uzun, zahmetli ve çaba gerektiren bir süreçtir. Başarıyı ve iyi bir koç olmayı gerçekten İsteyen bir kişi için ise çok keyifli , farkındalığın sürekli geliştiği, dönüşümün olduğu mükemmel bir süreç.  Yaşam koçu herkes olabilir ama önemli olan gerçek manada  “fark yaratmayı” isteyen bir koç olmayı seçmektir. Sıradanlıktan uzak, öğrendiklerinin üstüne sürekli  gelişmeyi , ilerlemeyi kendisine görev olarak benimsemiş, bu işe yüreğini adamış, tüm ruhu ve kalbiyle insanların hayatlarında fark yaratmayı isteyen kişiler bu süreçte öne çıkan kişiler olacaktır. Samimiyetiniz bu süreçte sizi ilerleten şey olacaktır. İnsanlara hayatlarında ışık olma yolculuğunda samimi bir düşünceye sahip olan herkes eninde sonunda başarı yolculuğunda bunun karşılığını fazlasıyla alacaktır. Koçluk bilincinin ve farkındalığının her geçen gün çoğalması ümidiyle.

Sevgiyle kalın.

Yaşam Koçu Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Bu Odadan Diğerine Kaç Farklı Yolla Gidersiniz? İnci Aktaş-NLP Uzmanı

Danışanlarıma sorarım; Bu odadan diğerine kaç farklı yolla gidersiniz? Bazen son derece kısıtlı cevaplar alırım. “Bu kapıdan çıkar ve diğer odanın kapısından girerim.” Bazen de yaratıcı cevaplar alırız; “Duvarı kırarım. Yeri kırıp alt kata iner oradan geri buraya gelirim” vs. Sorun küçük olduğunda ve üzerimizde psikolojik baskı olmadığında bile çoğu zaman tek bir yolumuz varmış gibi gelir. Sorun büyüdükçe, stres yaratıcı düşünceyi engeller ve kişi hiçbir seçeneği olmadığını düşünmeye başlar. Ancak bunun bir istisnası vardır. Biz buna “eşik” diyoruz. Herkesin sonsuz sayıda çözüm olduğunu göreceği, kendince adapte olduğu gerçekliğin bir sınırı vardır. İşte, kişi yeter artık dediğinde kendini o eşikte bulur.

Şimdi basit bir alıştırma yapalım. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi zifiri karanlık bir odada yürüken hayal edin. Biraz sonra önünüze bir duvar gelecek. Duvara dokununca durun. Birçoğunuz odanın boş olduğunu söyleyecektir. Bu sizin gerçekliğinizdir. Bu gerçeklik, odada ayağınız bir eşyaya takılana kadar da değişmez.

Birey, bazen de çözü bulmak zorunda kalır. Bunun için vücudun aşırı tehlike altında olup yüksek düzey adrenalin salgılaması gerekir. İşte o zaman bilinçaltı çözüme odaklanır ve diğer odaya geçmek için, her yolu dener ve bir yolunu bulur. Aynı zamanda, eşiğe gelmek için ille de bilinçaltının tehlike algılaması gerekmez. Eşiği biz kendimiz de yaratabiliriz. Örneğin sizi her ortamda küçük düşüren bir kedi fobiniz olsun. bundan kurtulmanın en basit yolu yeter artık dediğiniz eşiği geçmektir. Rahat bir yere oturun ve zihninizde ard arda on kere, kedi fobinizin sizi küçük düşürdüğü durumu hatırlayın. Bunu adeta yaşayın ve sonunda “yeter artık o küçük tüylü şeyin bir daha hayatımı mahvetmesine izin vermeyeceğim” deyin. Sonra bir kedinin kuyruğunu ayaklarınıza sürterek geçip gittiğini hayal edin.

Biliyorum, hayatınızı esir almış bir çok duygusal sorunun, alışkanlığın ve davranışın bu kadar basitlikle çözüleceğine inanmıyor olabilirsiniz. NLP uygulamalarının tam anlamıyla sizi korku, kaygı, anksiyete, sinirli davranışlar, sigara, aşırı yeme vb alışkanlık ve davranışlardan sonsuza kadar arındırabilmesi için nitelikli bir NLP Uzmanına başvurabilirsiniz.

Bizce insanlar mükemmeldir ve evrende sonsuz sayıda çözüm vardır. Biz, size inanıyoruz; siz de kendininize inanın!

Sevgiyle kalın;

İnci AKTAŞ

NLP Uzmanı & Profesyonel Koç

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Makaleler Categories

Ara

Kategoriler