Browsing articles tagged with " NLP UZMANI BURSA"

Hedefimin Suçu Ne? Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Oca 6, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Hayat yapmak için sıraya koyduğunuz işlerden oluşmuyor. Hayat daha fazla bir şey…

Ne istiyorum? Sanırım asıl soru bu. Biz genelde hedefle görevi birbirine karıştırıyoruz. Hedef asıl ne istediğiniz, görev ise onu elde etmeniz için yapmanız gerekendir. Hedef belirlemek, istediğiniz şeyi elde etme yolculuğunda başarıya ulaşmanızı sağlayan ilk koşuldur. Hadi diyelim ki, güç bela bir hedef belirledik. Daha ilk adımı attığımızda bir problem duvar gibi dikiliverir karşımıza. Etrafından dolaşmak yerine duvarı düşünmeye başlarız. Kalınlığını, kimin yaptığını, ne amaçla yapmış olduğunu, kesinlikle yıkılamaz olduğunu… Oysa problemi düşünmek kişiyi neyin yanlış olduğu üzerine odaklar. Bir çok insan, ‘sorun ne, kimin suçu, neden hala çözemedin…’ gibi sorular sorarak aynı duvara çarpar durur. Oysa problemi düşünmek problemi çözmeyi daha zor hale getirir. Bundan sonra bir problemle karşılaştığınızda insanlara yapmalıydın etmeliydin dememeye söz verin. Eğer bir problem varsa bu sizin probleminiz ve onu çözmek için siz bir şeyler yapacaksınız. Yani çözmesini beklediğiniz biri sizsiniz. İnsanlar problemler karşısında suçlayacak birini bulurlar oysa bu dünyada ilerleyenler ayağa kalkıp çözümü arayan bulamazlarsa yaratan kişilerdir.

Çoğu zaman problemlerin etrafında dönüp durmaya çözmeye çalışmaktan daha fazla zaman harcıyoruz. Bir olayı görmezden gelmek çoğu zaman öcünü almaktan daha iyidir. Canınızı sıkan bir kişi veya durum olduğunuzda kendinize ilk sormanız gereken soru şudur: Davranış kasıtlı mı yoksa masum mu? Çünkü her davranışın altında olumlu bir niyet vardır. Başkalarının yanlışlarından da öğrenmeliyiz çünkü hepsini kendimiz yapacak kadar zamanımız yok. Şayet davranış kasıtlı değilse öfke ile tehlike arasında çok ince bir çizgi vardır. Bu nedenle sözcükleri ağzındayken yutmak onları daha sonra yemekten daha iyidir. İnsanlara taze bir başlangıç ve şans tanıyın ve dostça cümleler kullanın.

Unutmayın ki probleme neden olan kişi siz hedefinizde başarısız olasınız diye bunu kalleşlikle yapmış ve yarışı kazandığını sanıyorsa unuttuğu bir şey vardır. Kazansa bile kalleş kalmaya devam edecektir.

Hedeflere giden yolda bir zaafımız var. Ben ona ‘konfor bölgesi’ diyorum. Bu bölgeyi korumak için en ufak bir problemde çabucak vazgeçiyoruz. Peki hedefinizin suçu ne? Oysa başarının en emin yolu her zaman bir kez daha denemektir. Çünkü başarı bir sonraki sokakta olabilir. Ama köşeyi dönmeden asla bilemezsiniz…

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Lider Olmanın Dayanılmaz Cazibesi – Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Oca 6, 2012   //   by inciaktas   //   Kariyer, Kişisel Gelişim, Liderlik  //  No Comments

Kitleleri peşinden sürükleyen liderlerin özellikleri hakkında bugüne kadar binlerce kitap ve makale yayınlandı. Hepsinde de liderlerin sahip olduğu ortak özelliklerden bahsedildi durdu.

Karizmaları, uzmanlıkları, otoriteleri, bilgi birikimleri, iletişimleri, insan ilişkileri vs. maddeler halinde yayınlandı, açıklamaları yapıldı. Bu da liderin sahip olduğu otoriteyi kullanım tarzıyla ilgilidir.

Bense bu yazıda liderliğin dayanılmaz cazibesinden bahsedeceğim.

Herkes tarafından bilinen bir gerçek var ki: o da liderin güçlü bir iletişim ve insan ilişkilerine sahip olması. Bu özellik sonradan yoğun çaba ile kazanılabildiği gibi, bazı insanlarda doğuştan gelen bir yetenektir.

Dayanılmaz cazibe ise, liderliğin verdiği otoriteyi, güçlü insan ilişkilerini kullanmak yerine, bir şekilde elde ettiği liderliği yöneticiliğe çevirip emirler yağdırarak kullanmak, ekibi bir işi yaptırmaya bu şekilde yönlendirmektir. Gerçekte iyi bir liderin bilmesi gereken ilk şey emir vermeden insanlarda çalışma isteği uyandırabilmek için onları yüreklendirmek, takdir etmektir. Ekibinin hevesini kırmak istiyorsa bir liderin yapması gereken tek şey ise onları eleştirmektir.

Emir vermenin, otorite kurmanın, haklı da olsa haksız da olsa dediğini yaptırmanın cazibesi eleştiriye zemin hazırlarken övgü için hiçbir fırsat kalmaz. Oysa insanlar takdir edildiğinde eleştirildiğine oranla daha çok çaba harcarlar. Ayrıca bir kişinin sonsuza kadar nefretini kazanmanın yolunu öğrenmek istiyorsanız size bir önerim var. Onu eleştirin.

Liderlik şunu bilmeyi gerektiriki başkasının kendisine ne yapmasını istiyorsa, o da ona aynısı yapmalıdır. Karşısındaki kişiye önemli olduğunu hissettirmelidir. İnsanlara hatalarını dolaylı yollardan göstermelidir. İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırmalıdır. Karşısındakinin hatasının kolayca düzeltebileceğini hissettirmelidir. Ve eğer gerçek bir liderse kimsenin hatasını yüzüne vurmamalıdır.

Ne yazık ki ülkemizde hala bir çok ekibin lideri liderliğin dayanılmaz cazibesine kapılabilmekte, yöneticiliği liderlikle karıştırmaktadır. Aşağıdaki sözcükler konumuzu çok iyi açıklıyor aslında….

En iyi asker saldırmaz, Üstün savaşçı sessiz başarır, en büyük fatih mücadele etmeden kazanır, en başarılı yönetici emretmeden yönlendirir.

Sevgiyle Kalın

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Değişiklik Bir Motivasyon Sorunudur Yaşam Koçu – İnci AKTAŞ

Oca 4, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Sabahları uyanamıyorum, sekiz saat uyku yetmiyor, ayaklarım geri geri gidiyor, siz her ne yapıyorsanız severek yaptığınıza emin misiniz?

Sabahları uyanamamanızın fizyolojik sebepleri de var tabî ki. Örneğin yedikleriniz. Karbonhidrat ağırlıklı besleniyor, daha çok hayvansal gıdalar yiyor ve bunları gece geç saatlere kadar tüketip öyle yatıyorsanız, metabolizmanız gece boyunca bunları sindirmekle uğraşacağı için sabah yorgun uyanacaksınız demektir. Bu konu ayrıca tartışılabilir. Ben burada başka bir sebebi araştıracağım.

Eğer sabahları uyanamıyor geceleri de erkenden uykunuz geliyorsa hayatınızın amacını sorgulamanız gerekir. Öyle amaçlarınız olmalı ki sizi geç saatlere kadar uyutmamalı, geceleri rüyalarınıza girmeli ve uyanmak, biran önce sabah olması için heyecanlandırmalıdır.

Bu sebeple uyanamıyorsanız her ne yapıyorsanız sorgulamanız gerekir demiştim. Kendinize bir sorun. Bunca koşuşturmanın arasında, rüyalarınızı gerçekten unutmuş olabilir misiniz? Aslında içinizde bir yerlerde saklı duran bir gücün yattığını, kendinize, çevrenize hatta insanlığa katkıda bulunabileceğinizi bilirken, günlük koşuşturmanızın içinde bu rüyayı silikleştirdiniz mi?

Bir dakikanızı ayırın lütfen. On sene önce olmak istediğiniz yerde misiniz? On sene önce oturup düşündüğünüzde şimdi bulunduğunuz yerde olup yaşadığınız hayatı mı yaşamayı hayal etmiştiniz? Peki şimdi durup düşündüğünüzde bu şartlar altında, bu yaşadığınız hayatı devam ettirdiğiniz sürece, on sene sonra olmak istediğiniz yerde olacak mısınız?

Asıl üzerinde durmanız gereken konu bu. Sabahları uyanamıyorsanız bu hayal ettiğiniz hayat değil. Bir yıl nasıl çabuk geçiyor biliyor musunuz? Ya on yıl? Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.

Eğer sevdiğiniz işi yapıyorsanız ya da hayallerinizdeki işi, sabahları uyanmak zor gelmez. Hatta erkenden kalkıp hazırlık yaparsınız. Bir yerde çalışıyorsanız, haftanın yedi günü de çalışsanız, günde on altı saatte iş yerinde kalsanız bile zor gelmez size. Her şey hayal ettiklerinize bağlı. Başarı hayal ettiklerinize bağlı. Değişim bir anda olmaz. Bu gece yattığınızda sabah her şey değişmiş olmayacak. Sebat etmeniz gerekir. Eğer yaptığınız iş ya da bulunduğunuz nokta sizi on yıl sonraki hayalinize götürmeyecekse hemen yönünüzü değiştirmeniz gerekir. Yarın gidip istifa edin demiyorum. Demek istediğim durup kendiniz için bir şeyler yapmanız. Ne istiyorsunuz? “Değişiklik, bir yetenek sorunu değil bir motivasyon sorunudur.” der Anthony Robbins. Kafanıza biri silah dayayıp hadi hemen değiş dese hemen değişirsiniz..

Bugünden itibaren standartlarınızı yükseltmenizi istiyorum. Bence dünyanın büyük kısmı hayallerini yaşamıyor. Yaşayamıyor. Çünkü standartlarınızı yükseltmezseniz hayatın sizin için planladıklarını yaşarsınız. Oysa siz istemezseniz hayat size daha fazlasını vermez. Herkes için zenginlik, başarı ve mutluluk mevcuttur. Mutsuzluğu seçer ve mazoşistçe bu ızdırapta ısrar edecekseniz siz bilirsiniz. Ama standartlarınızı yükseltir hayattan beklentilerinizi artırırsanız hayal ettiğiniz yaşam için ilk adımı atmışsınızdır demektir.

İnanmak başarmanın yarısıdır derler. Doğrudur. İnançlar hareketi sağlayan ya da engelleyen en kısa yoldur. Bu yüzden sizi sınırlayan inançlardan kurtulun. Neye inanıyorsanız o’sunuz. İnançlarımız bizim kısa yollarımızdır. Çoğunlukla düşünmeden hareket ettiğimiz için inandığımız şeyler doğrultusunda hareket ederiz. Eğer bir şeyi yapamayacağınızı düşünüyorsanız yapamazsınız. Çünkü denemezsiniz bile. Bu çok önemli. Biri yapabiliyorsa sizde yaparsınız. On yedi yaşındayken göz tansiyonu nedeniyle göz ameliyatı olmuştum. Doktor ameliyat başarısız geçtiği halde bana söylememişti. Yakında gözüm kuruyacak ve ben kör olacaktım. Ama bilmiyordum. O sırada üniversiteye hazırlanıyordum. Ve bir an önce gözümün iyileşmesini, ders çalışabilmeyi istiyordum. Bir hafta boyunca kendimi olumlu yönde telkin ettim. Gözümün eskisinden de iyi olacağına inandırdım kendimi. Bir hafta sonra bu inancın ödülünü almıştım. Hayattan tek bir şey istemeye odaklandığım için miydi bilmem. Ama bildiğim tek şey, doğru şeye inandığımdı. Gözüm kendiliğinden iyileşti. Ve şu anda gayet iyi. Belki de doktor gözümün iyileşmeyeceğini bana söylemiş olsaydı yada ben iyileşemeyeceğime dair sınırlayıcı bir inanç geliştirseydim üniversitede bile okuyamayabilirdim. Hayalleriniz için ikinci adımınızı da attıktan sonra üçüncü adım izleyeceğiniz yoldur.

Bugüne kadar izlediğiniz yoldan memnun değilsiniz ki, değişim için isteklisiniz. Öyleyse yeni stratejiler geliştirmeniz gerekiyor. Nlp Uzmanınız olarak size bir ipucu vereyim. Sizin hayallerinizi gerçekleştirmiş birini bulup onu örnek alın. Onun hayatını araştırın. Düşünce ve inançlarını bulmaya çalışın. Onun başarmak için yıllarca uğraştığı şeyi siz onu gözlemleyip yaptıklarını tekrar ederek (modelleyerek) belki de kısa sürede başaracaksınız.

Nitekim hayatınızda kontrolü elinize almanın zamanının geldiğine inanıyorsanız, ki ben inanıyorum, şimdi zamanı. Şimdi değilse ne zaman başlayacaksınız?

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Çekici Doğru Yere Vurun Yaşam Koçu – İnci AKTAŞ

Oca 3, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Bazen hayatımız öyle bir noktaya gelir ki, küçük bir yerde meydana gelen tıkanıklık tüm sistemi sekteye uğratmaya yetmiştir. Ve bu tıkanıklık nerededir bilemeyiz. İşte o zaman belki de küçücük bir sıkıntımız varken aşılamayacak dağlara dönüşür problemlerimiz. Olmadık yanlış meteforlarla betimlemeye başlarız hayatımızı. Üstümüzden koca bir kamyon geçmiştir. Büyük bir çukura düşmüşüzdür, aşılamayacak dağlar karşımıza dikilir.

Dedik ya, bunları bize hissettiren belki de başımıza gelen küçücük bir olaydı. Ve muhtemelen başmıza gelen en büyük felaket değildi. Ama biz genelde olayları dar bir çerçeve içinde değerlendirmek üzere programlanmışızdır. Hep aynı yöne bakarız. Motivasyonun gücü de bizi bulunduğumuz tıkanmışlıktan çıkarmaya yetmez o zaman. Çünkü dünyanın bütün motivasyonları bir araya da gelse, bir sineği kapalı bir camın arkasına taşıyamaz. Sinek aynı cama vurup durur. Yönünü değiştirip açık bir kapı bulması gerekir.

Kendimizi bir tıkanmışlığın ortasında bulduğumuz zaman dövünmek yerine dönüp bir süre içimize bakmalıyız.  Yaşam koçluğunda doğru soru: Kendimize şunu sormalıyız. Benim şuan yaptığım şey ne? Bu problemin harika yanı ne, beni nasıl mükemmelleştirecek? Durumu istediğim hale getirmek için ne yapmam gerekiyor? Hissettiğim duygu bana tam olarak ne anlatmaya çalışıyor? Bir sene sonra bir anlamı olacak mı? Gerçekten kamyon çarpmasıyla aynı şeyi mi ifade ediyor? Eminim öyle değildir. Yani size daha önce gerçekten hiç kamyon çarptı mı?

Sonuçta bizim nasıl hissettiğimizi saptayan ve hayatımızı biçimlendiren yaşadığımız olaylar değil bizim onları nasıl yorumladığımızdır. Böyle anlarda kendimize sorduğumuz doğru sorular bir anda bakışaçımızı değiştirecek, doğru yere odaklanmamızı sağlayacak sorunun üzerini örtmek ve daha sonra tekrar aynı çukura düşmek yerine (tabir-i caizse) anlamını değiştirerek bir daha karşımıza çıkmasını engelleyecektir.

İyi çalışmayan dev bir buhar kazanı sistemini çalıştırması için çağrılan bir kazancıyla ilgili eski bir hikaye anlatılır. Kazancı, mühendisin anlattığı problemleri dinledikten ve bir kaç soru sorduktan sonra kazanın bulunduğu odaya girer. Sesleri dinler ve boruları elleriyle yoklar. Alet çantasına uzanıp küçük bir çekiç çıkarır ve parlak kırmızı kapağa bir kere vurur. Bu hareketi yapar yapmaz bütün sistem tıkır tıkır işlemeye başlar. İşletme sahibi ertesi gün, bin dolarlık faturayla karşılaşınca kazancının kazan dairesinde sadece on beş dakika kaldığını ve fiyatın çok fahiş olduğundan yakınır. Kazancının ona gönderdiği fatura şöyledir;

Çekiçle vurmak; 50

Nereye vurulacağını bilmek; 999,50

Toplam 1.000,00

Her zaman çekici doğru yere vurabilmeniz dileğiyle,

Sevgiyle kalın…

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Çerçeve Resmi Değiştirir mi? Yaşam Koçu – İnci AKTAŞ

Oca 3, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Liderlik  //  No Comments

IIBM’in kurucusu Tom Watson’ ın yardımcılarından birisi bir gün şirkete on milyon dolara mal olmuş bir hata yapmış, yardımcısı Watson’ın yanına çağrıldığında istifa etmesinin isteneceğini sanıyormuş. Ancak Watson’ın cevabı: ‘Sadece eğitimin için on milyon dolar harcadık.’ olmuş.

Bütün gerçek liderler bilir ki bakış açısı, ustalaşmaları gereken en önemli konulardan biridir. İşten çıkarıldığınızı düşünün. Bu herhangi bir sebepten olmuş olabilir. Sizin de iki seçeneğiniz vardır. Ya bu olay karşısında psikolojinizin bozulmasına izin vereceksiniz ya da bakış açınızı değiştirip bu olaydan neler öğrendiğinize odaklanacaksınız., size olumsuz duygular aşılayan deneyimlerinize karşı nasıl bir bakış açısı geliştirebilirsiniz? Diyelim ki eşiniz ona doğum gününüzde hediye ettiğiniz, sizin çok severek okuduğunuz ve büyük bir heyecan ve beğeniyle aldığınız kitabı üzerinden uzun süre geçmesine rağmen okumuyor. İlk bakışta bunu kendinize ve değer vererek aldığınız hediyenize bir hakaret orak görebilirsiniz. Bu değer yargısı doğal olarak çöküntü durumuna girmenize hatta eşinizin gözünde değersiz hissetmenize sebep olacaktır. Yani size acı veren olayı canlandırın. Tüm benliğinizle konunun içinde olun. Daha sonra kendinizi olaydan dışarı çıkarın. Görüntüye dışarıdan bakın uzun uzun… Görüntüyü zihninizde alt köşeye çekin, bulanıklaştırıp uzağa gönderin. Görüntü zihninizden uzaklaştıkça kalbinizin derinliklerinde olayın aslında ne kadar önemsiz olduğunu hissedeceksiniz. Bulunduğunuz çöküntü halinden nasıl kolay çıktığınızı rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.un. Ne kadar mutluydunuz değil mi? Üst düzeyde motive durumdaydınız. Yüzünüzde kocaman bir gülümseme oluşacak engel olamayacaksınız. Ve bir kaç dakika önce size acı veren o konuyla ilgili çöküntü hissinin, tamamen kaybolduğunu göreceksiniz.Öyleyse geleceği sanki şuanda oluyormuş gibi zihnimizde deneyebiliyoruz. Ben size –mış gibi davranırken oluşturduğunuz uyarıcıyı geri çağırabileceğinizi söylüyorum?

Önce kendinizi ister özel, ister iş, ister okul hayatınızda olmak istediğiniz yere koyan bir canlandırma içinde görmeniz gerekiyor. Evet bu sadece bir canlandırma. Aslında gerçekten başarılı, mutlu, öz güvenli ya da yaratıcı olduğunuz bir anınızı da aklınıza getirebilirsiniz. Ancak bunlar sizi yeterince ruhsal olarak en iyi durumunuza getiremiyorsa canlandırma yapmalısınız.Ya da amacınız çok iyi yemek yapmak olabilir. Çok özel bir yemeği hazırladığınızı ve herkesin afiyetle yerken ki mutluluğunuzu gözünüzde canlandırın. Bu yetenekli durumunuzun amacınızı dolayısıyla da sizi en tatmin etmiş olduğu noktada ise kendinize bir uyarıcı belirleyin, sizi tatmin ettiği anda belirleyeceğiniz uyarıcınız her zaman yapabileceğiniz bir hareket ve sesli ifadeden oluşmalıdır. Örneğin, bir parmak şıklatma hareketi, bir yumruk sıkma, bir el ovuşturma, her neyse bunu siz belirleyin. Belirlediğiniz anda da işte bu deyin içinizden. İşte, uyarıcınızı belirlemiş oldunuz. Bu alıştırmayı birkaç kez tekrarlayın.

Diyelim ki uyarıcınız parmak şıklatma olsun. Zihninizde olmasını istediğiniz durumu en canlı haliyle hayal ettiğiniz ve en tatmin olduğunuz anda parmağınızı şıklatın ve işte bu deyin.

Şimdi her elinizi sıkıp işte bu dediğinizde her parmağınızı sıktığınızda beyniniz otomatik olarak sizi yetenekli, mutlu, başarılı durumunuza sokacaktır.

Biraz düşünürseniz uyarıcıların hayatımızda zaten sürekli olarak var olduğunu hatırlarız. Duygusal bir şarkı dinlediğimizde üzülürüz. Ama her şarkıda değil. Çünkü bazı şarkıları dinlerken hayatınızda üzücü bir olay olmuştur.

Biraz daha düşünün kötü bir deneyim yaşadınız. Üzüntü içindesiniz. Bir arkadaşınız şefkatle elinize dokundu. Sonra başka bir arkadaşınız ve anneniz ya da babanız. Bu olay aynı gün içinde o kadar sık tekrarlandı ki ele şefkatle dokunup bırakmak siz de bir uyarıcıya dönüştü. Şimdi biri yanlışlıkla aynı şekilde elinize dokunsa kendinizi üzüntülü hissedecek ve bunun sebebini asla anlayamayacaksınız.

İşte uyarıcılar bu kadar kuvvetlidir. Bilinçsiz zihninize gönderilen her uyarıcı hangi duruma bağlıysa sizi o duruma sokar. Artık biliyorsunuz. Kullanmanız dileğiyle..

Örneğin mezuniyet gecenizde bir şarkı çalmış ve sizi ayrılığın hüznüne odaklamıştır. Yıllar sonra siz o gece bu şarkının çaldığını bile unutursunuz ama zihniniz unutmaz. O şarkıyı her duyduğunuzda anlayamadığınız şekilde hüznlenirsiniz. Siz fark etmezsiniz ama zihniniz aniden sizi üzüntülü durumunuza sokar. Siz bunu şarkının acıklı olmasından ya da size acı dolu anılarınızı hatırlattığından sanırsınız. Kısmen doğrudur. Ama çoğunlukla şarkılar bir uyarıcıdır.

Bu olumsuz düşünceler yerine bakış açınızdaki ufak bir değişiklik anında durumunuzu çöküntü halinden mutlu halinize sokacaktır. Hediye ettiğiniz kitabı okumayan eşiniz belki de kitaba siz hediye ettiğiniz için aşırı önem veriyor ve yoğun iş temposu arasına sıkıştırmak istemiyor olabilir. Belki eşiniz size ve aldığınız hediyeye sizin düşündüğünüzün aksine o kadar önem veriyordur ki bütün gününü hediyenize ayırmak için zaman kolluyordur.

Farklı bir bakış açısıyla düşünmeyi öğenmek hem zaman kazandırır hem de gereksiz yere ruhsal çöküntü içine girmenizi engeller.

Aynı şekilde size üzüntü veren bir olayın yoğun acısından kurtulmak için kullanılan bir model daha vardır. Ben buna ilgisizleşme diyorum. Lütfen buna bir kaç dakikanızı ayırın. Sadece okumak işe yaramaz. Gerçekten işe yaradığını göreceksiniz. Zihninizde söz konusu olayı şimdi bulanıklaştırıp uzağa gönderdiğiniz, zihninizde buruşturup çöpe attığınız görüntünün yerine, çok mutlu ve başarılı hissettiğiniz, bir işi başarıp takdir edildiğiniz bir gününüzdeki ruh halinizdeki ‘sizi’ koyun.

Bu bir bakış açısı değiştirme yöntemidir. Gerçekte hepimizin çok başarılı, mutlu, zinde, güvende vs. hissettiği zamanlar vardır. Ve yine mutsuz, yeteneksiz, beceriksiz, güvensiz hissettiğimiz zamanlar da. Önemli olan mutsuz olduğumuz görüntüyü zihnimizde bulanıklaştırıp, komik hallere sokup zihnimizden uzaklaştırmak, yerine mutlu olduğumuz görüntüyü koyabilmektir.

Mutluluk, başarı, beceriklilik, yeteneksizlik gibi durumlar –dikkat edin- sadece bir durumdur ve bizim tarafımızdan yaratılırlar. Sahip olduğumuz değerler her zaman hareketlerimizi ve dolayısıyla durumumuzu etkiler. Kötü durumlardan çıkarılacak dersi aldıktan sonra yapılması gereken tek şey, bir şeyi fayda sağlayamayacak bakış açısıyla çerçevelediyseniz hemen açınızı değiştirmenizdir. Durumunuzun nasıl değiştiğini hemen fark edeceksiniz.

Durumu ele aldığımız açı eşinize aldığınız kitap örneğindeki gibi sizin ruhunuzu etkileyecekse neden ısrarla yanlış açıdan bakalım ki?

Hepimiz Pavlov’un klasik koşullanma deneyini biliriz. Deneysel Psikoloji biliminin kurucusu Pavlov, köpekler üzerinde yaptığı deneyi ile ünlenmiştir. Kısaca bahsetmek gerekirse köpeğe önce zil sesi verilmiş sonra yemek verilmiştir, köpek daha sonra yemek verilmese bile her zil sesini duyduğunda salya akıtmaya başlamıştır.

Sonuçta bir hayvan bile reflekslerini bilinçsiz bir şekilde şartlandırabiliyorsa, biz neden durumumuzu değiştirmek için kendimizi şartlandıramıyoruz.

Hayatımızın her anında bilinçaltımızı yoklayarak eskileri çıkartan, hatta ilk kez ne tepki verdiysek aynı tepkiyi verdirten uyarıcılarla karşılaşıyoruz. Çoğu zaman fark etmiyoruz bile. Ama aynı uyarıcı her geldiğinde aynı tepkiyi veriyoruz.

Örneğin, ben yıllar önce bir film seyretmiştim. Filmin konusu kısaca, şartlarımız her ne olursa olsun ayakta kalmak ve umudunu kaybetmemekti. Filmden o kadar etkilenmiştim ki, beni çöküntü halinden yetenekli halime sokabilmişti. Şimdi ne zaman kendimi yetersiz hissetsem filmi düşünürüm ve yetenekli durumuma geçerim. Bu elimde değil.

Tabi ki herkes için aynı şeyler geçerli değil. Bazı insanlar olumsuz örneklerle iyiyi yapmaya güdülenir, bazı insanlar olumlu örneklerle güdülenir. Bazıları ise örneklerle güdülenmez, bizzat yaşaması gerekir.

Yaşam Koçunuz olarak  işte ben her üç durumda güdülenen herkesin işine yarayacak bir örnek vermek istiyorum. Modern ve iletişim çağında hepimiz okuyoruz, dinliyoruz, öğreniyoruz. Ve hepimiz artık beklediğimiz, özlemini duyduğumuz durumun gerçekleşmesi için olmuş yani –mış gibi davranmanın önemini çok iyi biliyoruz.

Durumunuzu değiştirmek için kendinize bakış açınızı hemen değiştirmeye yarayacak uyarıcılar bunlar.

Peki bu uyarıcıyı nasıl yaratabiliyoruz?

Zihninizde olmasını istediğiniz olayı ya da olmak istediğiniz kişiyi detaylı bir şekilde canlandırın. Renkli, size heyecan veren, sesli ve olabildiğince canlı bir görüntü olsun. Bu olayı zihninizde yaşayın. Örneğin isteğiniz bir firmada ceo olmak olabilir. O zaman kendinizi o koltukta hayal edin. Başarılarınızdan dolayı ortakların sizi takdir ettiğini, alkışladığını, maaşınıza zam yapıldığını veya amacınız her ne ise onu olmuş gibi hayal edebilirsiniz.

Bu uyarıcı ileride zihninizi her uyardığında bilinçaltınız neler yapabileceğinizi hatırlayacak, sizi yetenekli durumunuza sokacaktır.

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Alışkanlıklarınızı Değiştirin Hayatınız Değişsin – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Kas 25, 2011   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Alışkanlıklarınızı Değiştirin Hayatınız Değişsin 

Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Hayatınıza bir bakın. Günlük yaşadıklarınıza, olaylara verdiğiniz olağan  tepkilerinize bir bakın. Verdiğimiz tüm tepkiler alışkanlıklarımızın sonucudur. Günlük hayatımızı, yaşadıklarımızı, yaşattıklarımızı; düşüncelerimizle ve alışkanlık kalıplarımızla biz yaratıyoruz.  Eğer olaylara verdiğiniz tepkiden, yaşadıklarınızdan ve sonuçlarından memnun değilseniz, bir şeylerin değişme zamanı gelmiş demektir. Önce hayatınızda sizi tatmin olmaktan alıkoyan, mutluluğunuzu engelleyen düşünce kalıplarınızı belirlemeniz gerekmektedir. Örneğin, bir yanınız harika bir ilişkiye sahip olmayı isterken, düşüncelerinizin ve inanç sisteminizin temelinde karşı cinsin güvenilmez olduğu inancı yatıyorsa ne yazık ki o istediğiniz harika sadakat ve güven dolu ilişkiye sahip olamazsınız. Çünkü kendinize güvensizliklerle dolu öyle bir dünya yaratırsınız ki karşınıza gelen kişiye mutlaka bunu hareketlerinizle, davranışlarınızla yansıtırsınız. Güvensizlikle ve güvensizliğin sonucu oluşan kıskançlıkla  dolu bir ilişkinin de ne kadar sağlıklı olmasını beklersiniz?  Bu durum artık sizi yoruyor, yıpratıyor ve artık daha sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurmak istiyorum diyorsanız önce düşünce şekliniz üzerinde düşünmekle işe başlamalısınız. Olayları nasıl algılıyor ve değerlendiriyorsunuz? Değiştirmek istediğiniz size artık yarar sağlamayan alışkanlığınızı ve düşünce şeklini bulun. Bunu tespit edebilmek  yapılacak ilk ve önemli bir adımdır. Sorunun ne olduğunu bulursanız çözüm yolları da birer birer belirmeye başlayacaktır. Şimdi sorun belli olduysa çözüm için değişikliği istemek ve adım atmak gerekir. Kötü ve artık size fayda sağlamayan alışkanlıklarınızı değiştirmek için 21 gün yeterlidir. Eski sizi sınırlayan, mutluluğunuzu ve ilerleme şansınızı elinizden alan düşünce yapınızı değiştirip, yerine yepyeni sizi yaratacak harika alışkanlıkları edinmek için sadece 21 gün gerekli.

Örneğin, yeme alışkanlığınızdan memnun değilsiniz ve değiştirip sağlıklı beslenmeye başlayıp, istediğiniz hayal ettiğiniz kiloya ulaşmak istiyorsunuz. Bunun için yapmanız gereken öncelikle, niyetinizden emin olun. Sağlıklı yaşamayı ve arzuladığınız kiloya ulaşmayı gerçekten istiyor musunuz ? Eğer gerçekten kararlıysanız, hedefinizi kağıda döküp gözünüzün önünde bulundurmak işe yarayacaktır. Ayrıca hedefinizi gerçekten istemenizin gerekçelerini yazın. Eğer bir şeyi tutkuyla istiyorsanız ona ulaşırsınız ve bir şeyleri gerçekleştirmek için en az 20 tane geçerli neden bulmalısınız. Yeterince neden varsa, değişim kaçınılmazdır. Sizi hedefinize ulaşma yolculuğunda desteklemeyen, olumsuz insanları çevrenizden uzaklaştırın.  Her başardığınız küçücük bir ilerlemede kendinizi ve başarınızı taktir edin. Son olarak da olumlamalarla, yani olumlu cümlelerle her gün başarabileceğinizi kendinize hatırlatın.  Bütün bu uygulamaları 21 gün boyunca tekrar ettiğinizde alışkanlığınız haline gelecektir. Bir şeyin değişmesi için 21 gün yeterli. Bilinçaltı yeni düşünce ve davranış şeklinizi yeni sizin gerçekliğiniz olarak algılamaya ve davranışlarınıza yansıtmaya başlayacaktır.  Alışkanlıklarınızı değiştirdiğinizde davranışlarınız hayatınız ve kaderiniz değişecektir. Bunu daima hatırlayın.

Sevgiyle kalın.

Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Başarı, İçindeki Gücü Görebilenlerindir – Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı Özlem Aktaş

Eyl 7, 2011   //   by admin   //   Kariyer, Kişisel Gelişim, Mutlaka Okuyun  //  No Comments

Başarı İçindeki Gücü Görebilenlerindir – Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı Özlem Aktaş

Bu hayatta neler başarabileceğini biliyor musun? Yoksa hayat zor, imkansız deyip vaz mı geçiyorsun hayallerinden? Bir bilsen sahip olduğun içindeki hazineyi, içindeki gücü bir keşfetsen.  Trilyonlarla ölçülemeyecek kadar değerli bir hazineyi taşıyorsun; beynini, aklını. Oysa ki onu doğru kullanarak neler yapabileceğini bir bilsen, ona öyle hunharca davranır mıydın? O, senin en büyük hazinen. İçindeki gücü ortaya çıkarmak için ona ihtiyacın var. Kendini  bilmeye, tanımaya ihtiyacın var. Sahip olduklarının değerini  biliyor musun? Aldığın nefesin, evrendeki tüm güzelliklerin, sahip olduğun her şeyin değerini bilerek yaşıyor musun? Peki, kendi değerini biliyor musun? ‘Dünya altın madeninin peşinden koşuyor, sen kendin altın madenisin ama kendinden haberin yok.’ diyor Mevlana. Sen ne kadar kendinden haberdarsın? İçindeki sahip olduğun gücün farkına varsan şaşırırsın. Bu gücü uyandırıp eyleme geçebilirsen, işte o zaman içindeki karanlığa haykırıp aydınlığa çıkarsın. Hayat bisikletini sürerken daima frene basıp, kendine engeller koymak seni ne kadar ileri götürebilir ki? Marifet içindeki gücü keşfedip, ona güvenip, güçlü fırtınalara karşı  dik durabilmektir ve her türlü zorluğa karşı adım atabilme cesareti ve gücünü gösterebilmektir. Gerçek potansiyelini ortaya koymadığın bir hayat ne kadar doyumlu  olabilir. Kendine güven, içinde yatan hazinene, gücüne, bilgeliğine inan. Sende aklını kullanıp, cesur davranarak, ne istediğini bilerek bu dünyada fark yaratan önemli kişiler gibi olabilirsin. Potansiyelinin farkına var, içine bak, gör, sen bu dünyaya fark yaratmak, başarmak için geldin. Yüreğin sana ne yapman gerektiğini söyleyecektir. O zaman, içine, yüreğine bakıp, adım atmak için daha ne bekliyorsun ?

Sevgilerle…

Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı

Özlem Aktaş

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Başarı, Hayal Kurma ve Biraz Cesaret İster – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Eyl 7, 2011   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Mutlaka Okuyun  //  No Comments

Başarı Hayal Kurma ve Biraz Cesaret İster – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Bu hayatta çoğumuzun başarısızlıklarının sonucunda, bu dünyadan yok olmak istediği olmuştur. İçimizdeki gücün farkında olmadığımız zamanlardır bu anlar. Kendimizi ve doğamızı sınırlı kabul ederiz ve en ufak başarısızlıkta dipte olduğumuzu sanırız. Biraz yukarılara çıkmak istediğimizde, çevremizdekiler tarafından yapamayacağımız, başaramayacağımız hatırlatılır, sınırlarımız hatırlatılır ve haddimizi bilmemiz gerektiği söylenir. Hayal kurma gücümüz elimizden alınmak istenir. Bizde çok şey istediğimizi düşünür ve hayallerimizden vazgeçeriz ve diğer insanlar gibi olmayı, risk almadan adım atmadan yaşamayı  kabul ederiz. Bizi öğrenmeye,  gelişmeye  iten içimizdeki sesi susturur, başarısızlığa uğramaktan korkmak zorunda da kalmayız. Oysaki içimizdeki korkularımızla yüzleşerek, içimizdeki başarmak, öğrenmek için kendini duyurmaya çalışan iç sesimizi dinleyerek, hayatta yaşamak için ne çok neden olduğunu görebiliriz. Diğer insanların her gün tekrarladıkları şeyleri bizde aynen tekrarlamak zorunda değiliz. Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi özgür olabiliriz. Yaşamayı, gerçekten yaşamayı öğrenebiliriz. Geleceğe umutla bakabiliriz. Bu yaşamın amacının,  her günü birbirinin aynısı tekrarlardan oluşan bir hayat olmadığının bilincine ve gücümüzün sınırsızlığına inanarak farkına varabiliriz. Sadece gözlerimizi aralayıp birazcık ileriye bakmamız yeterli. İçimizde bizi engellemeye çalışan korku,  bezginlik, umutsuz gibi duyguların bizi gelişmekten alıkoyan düşünceler olduğunun ayrımına varabilmek gerekli. İyinin mükemmelin sınırları yoktur. Düşlerini, hayallerini gerçekleştirmek için, şimdiden oraya vardığını görebilmeli ve kabul etmelisin. Ne yaptığını, ne istediğini bilerek  hayal kuran ve kendini orada gören kişi başarmış demektir. Hayal kurmak, istemek başarmanın yarısıdır çünkü. En yükseklere gidebilen kişi, en uzağı gören ve bunun hayalini daha önceden kuran kişidir. Uzağı, varacağın noktayı görebilmelisin, yaşamalısın o anı. Uzağı  görebilmek, ancak düşüncelerinin zincirlerini kırdığın sürece gerçekleşir. İstediğimiz noktada kalmak ve istediğimiz yere gitmeyi istemekte özgürüz. Özgür olarak doğduk, özgürlük doğamızda var. Hedefe varmak için, özgürlüğünü sınırlayacak her şeyi bir kenara koyabilme cesaretini gösterebilmelisin. Diğerlerinin ne söylediği, gelenekler ya da herhangi sınırlayıcı inançların. Bizi sınırlayan bu düşünceleri, inançları sabırla aşmaya çalışmalıyız. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Hayata gerçekten anlayarak bakarak  ve her zorluğun, her kişinin içindeki güzellikleri görmeye çalışarak  gerçekten sevebilir ve hayallerimizin  peşinden inançla giderek  ve onlara ulaşabiliriz.

Başarı bazen sadece bir adım ötededir. Bunu unutmayalım. Başarı ve mutluluk sizinle olsun…

Sevgilerimle…

Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

Özlem Aktaş

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Duyuların Gelişimi Çocuklukta Başlar – Yaşam Koçu, NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Eyl 4, 2011   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Mutlaka Okuyun  //  2 Comments

 Duyuların Gelişimi Çocuklukta Başlar – Yaşam Koçu, NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Hayatı algılayışımız; görme, işitme, dokunma, tatma, koku alma olan beş duyu organımızı kullanarak gerçekleşir. İletişimde, öğrenmede ve pek çok insani ilişkilerde algı sistemlerimizin etkinliği çok önemlidir. Bunlardan en önemlileri; görsellik, işitsellik ve dokunsallıktır. Hepimiz bu temsil sistemlerinin tümünü kullanırız. Ancak kimimizin görsel, kimimizin işitsel, kimimizin dokunsal duyuları gelişmiştir. Etkin öğrenmenin ve davranış kalıplarımızın bu temsil sistemlerinden hangisini kullandığımızla yakından ilgisi vardır. Daha etkin, gelişmiş, yaratıcı bir insan olmak bu duyuların hepsinin etkin bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Gelişmiş, yaratıcı insanların en önemli özelliği; bu duyuların hepsini etkin kullanabilmeleridir. Duyuların gelişimi için bu gereklidir. Kişiliğin gelişiminin 0-2 yaş arasında oluştuğunu düşünürsek bu süreçte anne ve babalara çok ciddi görevler düşmektedir. Dış dünya ile ilgili algılarımızın geliştiği bu dönemde çocukların bol bol görsel, işitsel ve dokunsal uyarıcılarla tanıştırılması gerekmektedir. 2-14 yaş arası bu sürecin gelişme evresidir. Çocuklarımızın tüm duyularını geliştirmeye yönelik bu çaba, algılama ve kavrama kapasitelerini yükselterek, yaratıcı zekalarını olumlu etkileyecektir. Birkaç küçük çaba ile bu kolayca başarılabilir. Aşağıdaki ufak uygulamalarla çocuklarınızın geleceği için en güzel yatırımı yapmış olacaksınız.

Çocukların işitselliğini geliştirmek için, ses değişikliklerini, ses düzeyindeki iniş ve çıkışları, hızdaki artma ve azalmaları vurgulayalım. İşitselliğini uyaracak ses kaynaklarını bulup, kullanmasını ve fark etmesini sağlayalım.

Çocukların görselliğini geliştirmek için, görsel uyaranlarla besleyerek, görüntüler ve şekiller arası, hatta renklerin tonları arasındaki farkları vurgulayalım. Ayırt edebilmesine yardımcı olalım.

Çocukların dokunsal duyularını geliştirmek için, dokundukları objeleri tüm ayrıntıları ile hissetmelerini sağlayalım. Sıcaklık soğukluk, sertlik yumuşaklık, pürüzlülük ve pürüzsüzlük gibi ögeleri hissetmesini sağlayalım. Evdeki ve dışarıdaki her şeye dokunmasını isteyelim.

Bunların dışında, duyularını aktif kullanacakları körebe gibi oyunlar oynayalım. Çocuklarımızın içlerindeki sınırsız potansiyele ne kadar ulaşabilirsek, hayatlarına olumlu olarak ne kadar dokunabilirsek ve ne kadar katkıda bulunabilirsek, anne ve babalar olarak onlar için, kişiliklerinin gelişimleri için bir şeyler yapmış oluruz. Yetenekli, potansiyelini ortaya çıkarabilen başarılı bir nesli hep beraber, çabalarımızla yaratabiliriz…

Sevgiler

Yaşam Koçu, NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Hayat Cesurları Sever – Yaşam Koçu, NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Ağu 26, 2011   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Hayat Cesurları Sever – Yaşam Koçu, NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Cesaret nedir? Cesaret, korkuya rağmen, korkunun üzerine gidip, korkularımızla yüzleşebilme gücüdür. Hayat cesurları sever, cesurları sever derken aptal cesareti alanları değil, hesaplanabilir riskleri alarak adım atabilenleri sever. Hayatta insanların çoğu cesurları sevmez, çünkü cesur kişiler onlara cesaretsizliklerini, oldukları yerde bir adım atabilme cesaretini gösteremediklerini hatırlatır.

Risk alabildiğimiz ölçüde gelişiriz,  ilerleriz, başarının basamaklarını bir bir tırmanabiliriz.  Risk alamayan kişi güvendedir belki, ancak monotonluğun ve her gün tekrarlanan bir hayatın sıkıntısı içinde yaşamak zorunda olan kişidir. Monotonluk, her gün tekrarlanan hayattır; sıkıcıdır, yaşamın enerjisinin içinde olamamaktır, yerinde saymaktır, olduğun yerde kalmaktır. Hayat değişimdir, öyleyse sizi değişmekten, gelişmekten alıkoyan ne?  Güvenli limanlarınızdan bilinmeyene yelken açmanızı engelleyen ne? Korkularınız mı? Korkularınla yüzleşmek zorundasınızdır. Gelişmek, yaşamak, adım atmak ve başarmak istiyorsanız, risk alabilecek cesareti gösterebilmeniz gerekir. Bundan 20 yıl sonra yapmadıklarımızdan duyduğumuz pişmanlık, yaptıklarımızdan duyduğumuz pişmanlıktan çok daha fazla olacaktır, bundan emin olabilirsiniz. Keşke yapsaydım, harekete geçebilseydim dememek için bugün adım atın, eyleme geçin. Yaşam dinamiktir, yaşam hareket demektir. Dolu dolu bir yaşam eyleme geçmeyi, adım atmayı gerektirir. Cesaret gerektirir. ‘Sen ilk adımı atmakla yükümlüsün, gerisi zaten gelir. Sonrasının ne olacağını düşünmek beyhude bir çabadır.’ der Şems. Ne kadar da doğru söylemiştir. Unutmayın ki hayat, ya cesur bir tecrübedir ya da hiçbir şeydir.

İnsanların sizin hakkınızda, hayalleriniz hakkında söylediklerinin önemi ne kadar? Adım atmaya karar verdiğinizde iç ve dış sabotajcılar harekete geçiyorlar mı? “Yapamazsın, yeterince iyi değilsin, hazır değilsin, genç değilsin, yeterli değilsin” mi diyorlar? Kendinize ne kadar inanıyorsunuz? İnancınızın gücü cesaretinizi belirleyecektir.  Hayatta biri dahi bir şeyi başardıysa, bunu herkes yapabilir. Yapabilme gücü içimizde, sınırsız bir güce, potansiyele sahibiz, her birimiz. Sadece ne istediğimizi, bu hayattan ne beklediğimizi bilmek zorundayız. Hayatınızda bir şeyleri değiştirmekse amacınız, değiştirme gücünün sizde olduğuna  yürekten inanın ve harekete geçin. Başkalarının ya da bazen iç sesinizin “Başaramazsın, yapamazsın!” demesine rağmen harekete geçin, cesur olun, evet yolun belli kısımlarında  cesaretiniz kırılabilir, tökezleyip düşebilirsiniz  belki, ancak gerçek başarıyı yakalayanlar, düştükten sonra da ayağa kalkabilenlerdir. Bir çocuk yürümeyi öğrenirken asla pes etmez, her düşüşü yeniden kalkmak için ilham olur. Sizin de böyle olsun, her karşılaştığınız zorluk biraz daha sizi yüreklendirsin. Zorluklar en büyük öğretmenlerimizdir. Yazımı Şems’in çok güzel bir sözüyle bitirmek istiyorum.

”Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık! Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.”

Unutmayın;  hayat cesurları sever.

Sevgiler

Yaşam Koçu, NLP Uzmanı Özlem Aktaş

0(224) 243 43 14

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«1234»

Ara

Kategoriler