Browsing articles from "Mart, 2012"

Hipnozla Zayıflama

Mar 30, 2012   //   by inciaktas   //   Hipnozla Zayıflama, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  10 Comments

Öncelikle belirtmem gerekiyor ki; değişmek için bilinçaltını değiştirmek zorundayız. Çünkü biz bilinçli zihnimizle her gün bir sürü karar veririz. Mantıken bizim için en iyinin ne olduğunu çok iyi biliriz ama yapamayız. Çünkü güç bilinçaltındadır. Bilinçaltının rızası olmadan hiçbir şey yapamayız. Sinirlendiğimizde, tatmin olmak istediğimizde yemeğe saldırmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yoksa kilo almak kaçınılmazdır. Bu duygusal açlığa işaret eder ve duyguların kaynağı bilinçaltıdır. Bilinçli zihin ise mantık beynidir.

Bilmek zorunda olduğumuz şey; artık bu konunun gereklilik halinden çıkarak şart haline gelmesidir. Çünkü kilonuzu metabolizmanız belirlemiyor. Bilinçaltınız belirliyor. Ne düşünüyorsanız, kendiniz hakkında ne söylüyorsanız tam olarak bu kaderiniz oluyor? Lütfen durup bir an düşünün, keniniz ve kilolarınız hakkında ne düşünüyorsunuz? ‘Su içsem yarıyor, biz de genetik, ne yapsam zayflayamıyorum kabullendim…’ Peki her sofraya oturduğunuzda ya da sevdiğiniz yemekleri yerken: ‘ Şimdi bunları yiyorum, kesin kilo alacağım..’ Kenimizi acımasızca eleştiriyor, önce çılgınca yiyor sonra da pişman oluyoruz değil mi?

Bedeninize tek besin diyetleriyle çılgınca acılar çektirerek zayıflayamazsınız. Ne kadar süre yağsız tuzsuz salata yiyerek yaşayabilirsiniz? Yaşayamazsınız. Aklınızda sürekli bir dilim pastanın hayali olur. Ve daima bilinçaltının hayali gerçeği yener. Gidip o pastayı yersiniz. Hipnozla zayıflamanın amacı önünüzde kocaman bir pasta dururken hayalinizde ideal kilonuzun olmasıdır. Ve emin olun sonunda bu hayal kazanacaktır.

Diyetlerin devam edememesinin en önemli sebeplerinden birisi kıtlık bilincidir. Birisi size yememniz gereken şeyleri sıraladığında canınız daha çok yemek istemiyor mu?Diyet esnasında yemenizin yasak olduğu şeyler hayallerinizi süsler. Ve hayaliniz kazanır. Kıtlık bilincinin çözümü ise formda bir vücuda sahip kişileri modellemektir. Onlar her zaman acıktığında yerler doyduklarında bırakırlar. Ama her şeyi yeme serbestisi içindedirler.

Artık bildiklerinizi unutun çünkü inandıklarınıza dönüşeceksiniz. Eğer asla zayıflayamam diyorsanız, sizi temenni ederim ki asla zayıflayamazsınız. İnançlar kendi kendini gerçekleştiren kehanetler gibidir. Onlara inanırsınız. Sonra gerçekleşirler. Ve siz de inanmaya devam edersiniz. Ama lütfen artık bir inancınız size fayda getirmiyorsa onu değiştirin. Sonra neden su içsem yarıyor diye düşünmeyin. Amerika’da çift kişilik sendromu yaşayan bir kadın bir kişiliğine büründüğünde şeker hastası olduğuna inanıyor ve hastalığın tüm belirtilerini gösteriyor. Diğer kişiliğine büründüğünde ise bu inancını hatırlamıyor ve hastalık belirtileri kayboluyor. İşte neye inandığınız bu kadar önemlidir. Bugünden itibaren su içseniz yaradığına inanmak yerine her gün ideal kiloma yaklaşıyorum diyebilirsiniz mesela.

Hipnoz ise bir telkinin kabul edilmesidir. Birisi size bir şeyi yap derse ve siz yaparsanız onun hipnozu altındasınız demektir. Yani aslında hayatımızı bir çok anında hipnoz oluyoruz. Hipnoz bir iletişimdir.

Aynı zamanda hayatımızın büyük bir bölümünü transta geçiriyoruz. Kaç sefer evinizden çıkıp işyerinize vardığınızda aradan geçen zamanı farketmediiğinize ve nasıl geldiğinize şaşırmıştınız? Birisine doğduğun evi gözünde canlandır, ne renkti dediğimde o bunu düşünürken zamanın bağlarından koptuğu için transa girer.

Kilo problemi bilinçaltının doğru ya da yanlış hiçbir bilgiyi ayırt etmeden kaydettiği bilgilerden dolayı sisteminin çökmesinden ortaya çıkar. Hipnoz ise bir hayal kurdurma sanatıdır. Hipnozla zayıflama programında bilinçaltının hayalini değiştiririz. Hipnozla kişinin zihninin bilinçli kısmını atlayarak bilinçaltına ulaşılır ve kişiye özel hazırlanan telkinler yerleştirilir.

Hipnozla zayıflama süreci 8 seanstan oluşmaktadır. Kişiye özel hipnoterapi yöntemi, eft, nlp ve psikolojik danışma tekniklerinden gerekli olanlar kullanılmaktadır.

Unutmayın, neye inanıyorsanız o olacaksınız..

Detaylı bilgi için uzmanlarımıza danışınız.

Tel: (224)2434314

İnci AKTAŞ- Psikolojik Danışman & Hipnoterapist

Özlem Aktaş-Psikolojik Danışman & Hipnoterapist

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Siz Hangi Zamanda Yaşıyorsunuz? Yaşam Koçu İnci Aktaş

Mar 28, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Siz hangi zamanda yaşıyorsunuz? Gelecek zamanda mı, geçmiş zamanda mı? Ne yazık ki insanlık olarak bir türlü şimdiki zamanda yaşamayı başaramadık. Ya geleceğin planlarıyla ilgilendik ya da geçmişin başarısızlıklarıyla. Oysa unuttuğumuz bir şey vardı. Daima şimdi de yaşamayı başarabilirsek mutlu olabiliyorduk…

Günlük hayatın koşuşturmacası içinde kendimizle ve öz benliğimizle bağlantımızı yitirdik. Keşke farkında olsaydık geçmiş ve geleceğin olmadığını. Keşke anda yaşamanın bu dünyadaki cennet olduğunun farkına varsaydık.

Bir düşünün hayatınızda kaç kere eşinizle, çocuklarınızla, arkadaşlarınızla ya da patronunuzla ilişkilerinizde felaketin kıyısından döndünüz? İçinizde bir şey, sizi uyandıran ve şimdiki zamanda tutan bir şey felaketi son anda fark etmenizi sağladı. Ben ne yapıyorum diye sordunuz kendi kendinize… Hala durup düşündüğünüzde yüreğiniz ağzınıza geliyor. Peki yaklaşan felaketi niçin görmemiştiniz? Çünkü ya geçmiş zamandaydınız, ya gelecek zamanda… Asla şimdiki zamanda olamamıştınız…

Günlük hayatta insanlar transta gezerler. Geçmişi ya da geleceği düşünmek bir transa halidir. İnsanlara; ‘Şimdi senden doğduğun evi hatırlamanı istiyorum. Boyası ne renkti, kimler yaşıyordu, ne tip eşyalar vardı?’ dediğinizde, kişiyi şimdiki zamanından koparıp başka bir zaman geçirmiş olursunuz ve kişi transa girer. Yolda yürürken kaç kere bir arkadaşınızın yüzüne baka baka geçtiniz ama onu tanımadınız. İşte o anda, anda değilsiniz demektir. Transtasınızdır. Muhtemelen geçmişi, bazen de belirsiz geleceğinizi düşünüyorsunuzdur. Bu durumda fiziken yaklaşan felaket hızla gelen bir araba ve arabanın kornasının sizi transtan çıkaran sesidir. Manevi uyaran ise ruhunuzdan gelir…

Yaklaşmakta olan felaketi son anda görmek yerine sürekli içinizde bulunduğunuz anı yaşamak nasıl bir şey olurdu? Her an değişen gerçeğin farkında olabilecek kadar ayık olabilseydik…

Anın farkında olabilmek ise tüm benliğimizle kendimizi kabul etmekle başlıyor. Bizler kişiliğimizin ötesinde bir şeyleriz. Ancak kişiliğimizin ötesindeki şeyleri görmek istemeyiz. Sahiplenmek istemediğimiz bir çok özelliğimiz engellenmiş ya da içimizde bir yerlerde üstü örtülmüştür. Bu örtüyü kaldırmanın ve onları ortaya çıkarmanın kişiliğimizin zayıflığını ortaya çıkarmak olduğunu sanırız.  Bu da dünyayla başa çıkma gücümüze darbe vuracaktır.

Aldatıldığımızda ‘Ben kimseyi aldatmam.’ diyebiliriz o zaman. Biri bizim canımızı yaktığında, ‘O kötü bir insan.’ diyebiliriz rahatlıkla. Oysa insanın içinde iyilik de vardır, kötülük de… Güzellik de vardır çirkinlik de… İyi özelliklerimizle birlikte kötü özelliklerimizi de kabullendiğimizde evren bizi aynı özellikleri taşıyan kişilerle sınamaktan vazgeçer. Yani sürekli ihanet eden bir eşle sınanıyorsak, belki de kendi içimizdeki aldatma potansiyelini kabullenmeliyiz. Ben aldatmam diye bağırdıkça, bu özelliği size hatırlatacak kişilerle karşılaşmaya devam ederiz. Oysa anda olmak aynı anda her yerde olmak ve aynı anda her şey olabilmektir.

Yaşanan anda var olmak gerçek doğamızın özelliklerini kucaklamamızı sağlıyor. Kötü özelliklerinde bazı şartlarda bizde de olabileceğini kabullenip iyi özelliklerimize odaklandığımızda hem ruhumuz özgürleşiyor, hem de anın farkında olarak yaşamaya başlıyoruz.

Trans halinden çıkıp ayık bir şekilde ruhumuzu sevgiyle doldurduğumuzda, gelecekle ilgili kaygılarımız yok oluyor ve geçmişle ilgili olumsuz bağlarımız da kopuyor. Çok eski zamanlardan beri tüm öğretiler diyor ki ya birbirimizi seveceğiz ya da yok olacağız. Ve sevmeye iyi kötü tüm özelliklerimizle kendimizden başlamalıyız.

Unutmayın;  Geçmiş ve gelecek yok, sadece sonsuz bir şimdi vardır. Zaman sadece bir yanılsamadır.

Sevgiyle Kalın;

İnci Aktaş-Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

NLP, Beyninizi Kullanın – NLP Uzmanı İnci Aktaş

Mar 27, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  1 Comment

Arabayı kim kullanıyor? Siz mi bir başkası mı? İnsan kendinin en büyük düşmanıdır. Bir çok insan gaza tüm gücünüzle basarken direksiyonu yanında oturan kişiye emanet ederek kendine neler yaptığının farkında bile değildir. Kendi kendilerini koltuğa bağlamışlardır. Her gelen direksiyonu başka yöne çeviriyor ve onlar ya bir yerlere çarpıp duruyor, ya da hep beklediğinin dışında bir köye varıyorlar…

Motor lambanız uzun süredir yanıyordu. Kendi arabanızın kontrolü uzun süredir sizde olmadığından nerede bir bozukluk olduğunun da farkında değildiniz. Uzun süredir ite kaka giden arabanız artık durduysa ve servis bakımına ihtiyacınız varsa işte artık değişim için zihninizi kullanmanın vakti gelmiş demektir. İşte NLP kişinin öznel deneyimlerini anlamaya çalışır. Herkesin arabası farklı nedenlerden duruyor değil mi?

Hepimiz henüz olmamış şeyler için bin türlü felaket senaryosu üretiyoruz. Ve şimdiden kendimizi kötü hissetmeye başlıyoruz. Bir bakıyoruz ki olay beklediğimiz kadar kötü gerçekleşmiyor. Yine de kendimizi kötü hissetme fırsatını kaçırmıyoruz değil mi? Tabi sürekli gaza pasıp direksiyonu öylece bırakırsak olacağı bu olur işte…

Beyinlerimizi bir bilgisayara benzetebiliriz. İlk aldığımızda mükemmel bir program yüklüdür. Biz zaman içinde işimize yarayan programları yüklediğimiz gibi yanlarında kötü programlar olan virüsleri de yükleriz ve bilgisayara zaman içinde doğru düzgün çalışmamaya başlar ve sonunda da çöker. İşte bilinçaltımızı da her gün bilgi bombardımanına tutuyoruz. O doğruyu yanlışı ayırt etmeden, gerçekle şakayı da ayımadan hepsini kaydediyor. Böyle olmak da zorunda çünkü bir anoreksia hastası için kilo alıyorum demek faydalıdır, ancak 210 kilo birisi için ben kilo alıyorum demek hayati derecede zararlıdır. Ve biz doğruyu yanlışı ayırt etmeyen bilinçaltımızı yükledikçe zamanla doğru düzgün çalışmamaya başlar ve en sonunda da çöker. İşte o zaman, korku kaygı, depresyon, aşırı yeme, sinirli davranışlar, alkol, sigara ve uyuşturucu bağımlılığı ortaya çıkar. İşte NLP, sinir dili programlaması yani kişinin zihninin kendi isteğiyle yeniden düzenlenmesine imkan verir.

Beyinler ne yazıkki bilgisaylar gibi kolay çalışmazlar. Bilgisayara emri verir, entera basarsınız ama beyinler yapmanızı söylediğiniz şeyi yapar. Sonrada yapmasını kastettiğiniz şeyi yapmadı diye sinirlenip üzülürsünüz. Ve siz sevgiliniz olmadığınından dolayı kendniz yalnız olarak nitelendirdiğinizde çevrenizde neden insan kalmadığını anlamazsınız bile.

Nedense insanlar araba kullanmayı öğrenmeye zihinlerini kullanmayı öğrenmekten daha fazla vakit ayırıyor. Ne yazık ki insanların çoğu kendi beyinlerinin esiridir. Ve zihinlerini etkili bir biçimde kullanamıyor. Gerçekte beynimiz kapalı düğmesi olmayan bir bilgisayra benziyor ona yapacak bir iş vermezseniz elektirik kesilinceye kadar başıboş çalışmaya devam eder.  Evinize bir bilgisayar alırız. Ya internette başıboş dolanırız ya da oyun oynarız. Sonra sıkıldıkça oyun değiştirirz. İşte bilgisayarın gerçek amacı bu ıvır zıvır işlerle uğramak olmadığı gibi beyninizin gerçek işler için de kullanmıyor aksine ıvır zıvır işlerle dolduruyoruz.

Öğrenmenin küçük yaşlarda sona erdiği söyleniyor. Ama bana gelen danışanlara bakıldığında hiç de öyle değil.                “Uçak fobim var.’’                                                                                                                                                                                                               “Ne zaman öğrendin?’’                                                                                                                                                                                                     “Ne zaman mı?’’                                                                                                                                                                                                                  “Daha önce uçağa bindin mi?”                                                                                                                                                                               “Bindim.”                                                                                                                                                                                                                              “Öyleyse uçaktan korkmayı öğrendin.’’                                                                                                                                                                 “Evet tribülansa girdi.”

Fobiler, tekrar etmeye gerek kalmadan tek seferde öğreniliyor. Demek ki hala zihnimizi doğru kullanmayı öğrenebiliriz.

Siz mükemmel işliyorsunuz. Belki de yaptıklarınızdan hoşlanmıyorsunuz ama hoşlanmadığınız halde tekrar tekrar ve sistematik olarak muntazam bir şekilde yapıyorsunuz. Yaptıklarınız iyi ya da kötü, önemli olan onu mükemmel şekilde yapmanız. Bu sizin depresyonda olduğunuz göstermiyor. Sadece davranışlarınızın olmasını istediğinizden farklı olduğunuzu gösteriyor. Ve davranışlar adaptasyondan ibarettir.

Unutmayın; “Zihin onu kontrol etmeyenlere düşman gibi davranır.”

M.Ö.5.yy Eski Hindu Yazısı

NLP Uzmanı Son Söz: Her istediğiniz an beyninizi kullanarak hayatınızı değiştirebilirsiniz. Hemen şimdi kontrolü elinize alın. Kontrolü nasıl elinize alacağınızdan bahsetmeye devam edeceğim.

Sevgiyle kalın…

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu Ve NLP Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Siz Hiç Uçan Araba Gördünüz Mü? – İnci Aktaş Yaşam Koçu

Mar 22, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Siz hiç uçan araba gördünüz mü? Ben gördüm. Gördüm ve hani derler ya yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi diye, o çizgide olma  hissini yaşadım? Nasıl bir his derseniz? İlk defa kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Yasin Suresi 50. Ayet: Artık ne bir vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler… İşte his buydu. Sadece bekledim. Anlatmaya çalıştığım olay 2 saniye içinde karşı şeritten neredeyse 10 metre genişliğindeki orta reflüjü atlayarak önüme uçan arabayla ilgili. Büyük şans kimseye hiçbir şey olmadı ama o uçarken ben sadece bekledim. Ne gaza basabildim ne frene. Ne ileri gidebildim ne geri merak ettiğim ise ne zaman üstüme düşeceğiydi. Büyük şans diyorum ama Allah isteseydi o kazadan kimse sağ çıkamazdı. Ama hepimiz sağ çıktık.

Bir an öldüğümü düşündüm. Ailemi, işimi ve geride bıraktıklarımı. Güzel bir hayat yaşamıştım. Ölürken tek pişmanlığım ise boşver yahu diyemeden Allah’ın bana verdiği o harika günleri heba etmemdi.

Hayattaki amacınız nedir? Geçtiğimiz günlerde bir dost sohbetinde herkes hayat amacını açıklarken, kendimize ve varlığımıza ilişkin yolculuğumuzun yanı sıra çok sevdiğim ve değer verdiğim bir dostum hayat amacının MUTLULUK olduğunu dile getirdi. Ne kadar etkileyici değil mi? Tek istediğimiz mutlu olmak. Öyleyse neden olamıyoruz? Neden her gün mutsuz olmak ya da kendimizi üzmek için nedenler arıyoruz.

Suçlayacak hep birisi var. Suçlayacak başkasını bulamadığımızda kendimizi suçluyoruz. Hayatım boyunca üzüldüğüm şeyleri düşündüğümde karşıma hep Konfüçyus’un harika cümlesi çıkıyor. “Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir.”

Hayatımız tercihlerden ibaret ya mutlu olmayı seçeriz ya da mutsuz olmayı. Benim kendimi iyi hissetmem için fazla bir şeye ihtiyacım yok aslında. Ayağa kalkıp yere bakmam yeterli. Yerin altında değil üstünde olduğum her gün harika bir gündür. Bugün de yerin üstündeydim. Aracımın üzerine doğru uçan arabaya rağmen.

Geçmiş ve gelecek yok sevgili dostlar. Sadece bu an var ve yüce yaratıcı geçmişe takılmamak ve bu anda kalmak için ölümün bize ne kadar yakın olduğunu her an gösteriyor.

Sadece yapın. Bunu bir deneyin. Şuandan itibaren ne olursa olsun mutlu olmaya karar verdim deyin. Ve bu kararınıza uyun. Hiçbir şeyin mutluluğunuzu bozmasına izin vermeyin. Hiçbir şey sizden değerli değildir. Ne kişiler ne olaylar siz izin vermedikçe mutluluğunuz bozamaz. İnsan kendiniz en büyük düşmanıdır. Ama insan kendiyle dost olduğunda tüm sorunları çözer.

Bu yazıyı okuduğunuzda kafanıza taktığınız ve sizi üzen bir şey varsa, hemen derin bir nefes alın ve “Boşver Yahu!” deyin. Hayallerinizi ve hedeflerinizi düşünüp gülümseyin. Unutmayın her şey bizim iyiliğimiz için olur.

Yüce yaratıcıya güvenin. Işığınız bol olsun..

Sevgilerimle…

İnci Aktaş-Yaşam Koçu Nlp Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ara

Kategoriler