Browsing articles from "Mart, 2014"

Mutlu Evlilik ve Sevgi – İnci Aktaş

Mar 31, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, Makaleler, Mutlu Evlilik ve Sevgi  //  No Comments

 

Bir gün bir kadın, bir din adamına gider ve ona şöyle der; “Ben kocamdan ayrılmak istiyorum, onu hiç sevmiyorum, ama öyle bir terk etmek istiyorum ki bunu hiç unutmasın.” Din adamı dinler ve cevap verir: “Çok iyi, öyleyse bugün eve git ve kocana onu ne kadar sevdiğini söyle, onun sevdiğini bildiği her şeyi yap. Her sabah, her öğlen, her akşam günün her saati ona sevildiğini hissettir ve o bundan en mutlu olduğu anda ondan ayrılmak istediğini söyle. Bu, onu çok yaralayacaktır.” Kadın bu fikre bayılır. Her gün her dakika kocasına onu sevdiğini hissettirir ve bir süre sonra bakar ki, kocasını çok seviyor, kocası da kendisi de çok mutludur. Din adamına gider ve artık kocasını sevdiğini ayrılmak istemediğini söyler . Sevmek bir eylemdir. Sevgi de bu eylem sonucu oluşan bir duygu…

Bugünkü yazımda yetişkin bireyin evliliğe adım atma evrelerinden bahsedeceğim.

Evliliğe adım atma evresinde, kişinin önceki evrelerde kazandığı becerileri ilişkisine yansıtabilmesi gerekir, ancak bunu yaptıktan sonra evliliğe karar vermelidir. Bekar kalmayı tercih etmekte aynı şekilde bir “karar”dır. Bu karar uygun da olabilir, bu anlamda ortaya konan kararları gayri resmi bir evliliğe (eşcinsellik, evlenmeden beraber yaşama gibi) de işaret edebilir. Günümüzde bu vakalarla birlikte, boşanıp tekrar evlenme vakaları da sıkça görülmektedir. Fakat böyle bir durumda daha önce yapılan hatalardan arınmak ve ders almak özellikle gereklidir. Bu yalnızca 2. evliliklerde değil, ilk evliliklerde de görülür. Kişi eski “acılı” ilişkisinin travmatik izlerinden arınmadan özgüvenini kazanmadan, hatalarının farkına varmadan yeni bir ilişkiye sonra da evliliğe gider. Ne yazıkki bu hatalar, sonraki evlilikte de kendini tekrarlar.

Evliliğe adım atma aşamasında eşler kendi ailelerinden (anne-baba ve kardeşlerin oluşturduğu) sağlıklı bir şekilde ayrılmalı; kendi aileleriyle ve birbirlerinin ailesiyle yeni etkileşim şekilleri kurmalıdırlar.

Ailelerden sağlıklı kopamamak mutlu bir evliliğin önünde duran en önemli engellerden biridir. Bu aşamada seçimler, eşlerin ailelerinden gelen baskılar bertaraf edilerek, çok fazla seçeneğin arasından her bireyin değerini ifade etmesiyle yapılmalı.

Eşler, evlilik içinde birbirine bakabilmeli, biri diğerinden “ilgi isteyebilmeli” veya diğerine ilgi gösterebilmelidir. Ayrıca eşler problemlerini bağımsız ve birlikte çözebilmeli, birbiriyle oynamalı, eğlenmeli, beraber hareket edebilmeli ve birbirlerinin davranışlarını eğitmek için eğlenmeyi bırakabilmeli, suç ve sebep arasındaki farkı görebilmelidirler. Problemlerin ciddiyetini gerçekçi olarak değerlendirilebilmeli, problemleri aciliyetine göre çözebilmelidirler.

Her şeyin ötesinde evlilikte duygusal açıklık olmalı, eşler duygularını içine atmamalı, sorun çıktığı anda konuşulmalı ve özür dilenmiş ya da çözümlenmiş bir konu tekrar tekrar gündeme getirilmemelidir.

Eşler birbirlerine sözler vererek iletişimlerini daha iyi hale getirebilirler. Başkaları içinde tartışmamaya, birbirlerine sıfatlar takmamaya ve sevgilerini ifade etmeye söz verebilirler. Ne de olsa güven eylemle kazanılır.

Bir dahaki yazımda çocuk sahibi olmayla devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci AKTAŞ – Evlilik Danışmanı, Koç, NLP Uzmanı

(224)2434314

Erkekle Kadının Hayata Bakış Açıları ve İletişim Nasıl Olmalı? – İletişim Koçu Özlem Aktaş

İletişim hayatın belki de en zor işi, özelikle duygusal bir ilişki ise yaşadığımız. Sağlıklı ve kalıcı sevgiler kurmak, yaşatabilmek için; farklılıkları anlamak ve farklılıklarla aslında hayatın güzel olduğunu ve daha yaşanılır olduğunu anlamaktan geçer.  İlişkilerimizde birbirimizi anlayabilmek, sevgimizi olması gerektiği gibi yaşayabilmek için aslında;  farklı cinsler olarak öncelikle hayata bakış açılarımızın farklı olabileceğini anlamamız gerekiyor. Karşımdaki insanın her konuda benim gibi düşünmesini beklemem, düşünmediği ve  beklentilerimi karşılamadığı için aslında anlaşamadığımıza karar verip, ilişkimizde sorunlar olduğuna inanıp bunu ilan etmek, çabuk karar vermek olabilir mi? Ya da karşımdakinin de kendine ait bir karakterinin olduğunu, deneyimlerinin ve dünyayı algılayış şeklinin farklı olabileceğini niye görmek istemeyiz ki? Bilimsel olarak kanıtlanmış bazı gerçekler var. Kadın ve erkek beyni farklı çalışıyor. Bunu artık herkes biliyor, peki bu durumda hala niçin karşımızdakinin bizi yeterince anlamadığını düşünüyoruz? Aslında anlamadığımız şey; farklı iletişimler kuruyor olmamız olamaz mı? Ya da aslında karşımızdaki kişinin anlatmak istediği başka bir şey olabilir mi? Aslında yanlış anlamalara sebep olmamak için iletişim ve ilişki  koçluğunda bizim sıkça sorduğumuz şu soru sorulmalıdır; Bana bunu mu demek istedin? Tam olarak nasıl? Ya da benim anladığım şu gibi yaklaşımlar ve soru şekilleri duruma daha çok netlik kazandıracaktır. Çünkü genellikle birbirimizi yanlış anlamaya eğilimliyizdir. Durumları, anlamak istediğimiz şekilde anlamayı, aldığımız bilgiyi kendimize göre çarpıtıp, genelleyerek farklı yorumlamalar yapıp kendi dünya modelimize göre anlamlandırmayı tercih ederiz.

İletişimin % 7 ‘sinin sözcükler, %38 ‘in sözcükleri söyleyiş şeklimiz, geri kalanının ise beden dilinin oluşturduğunu düşünürsek aslında doğru iletişim kurabilmek için, sözcüklerden ziyade sözcükleri nasıl söylediğimiz ve beden dilimizle bunu nasıl ifade ettiğimiz önemlidir. İkili ilişkilerimizde şöyle  düşünürüz; “Eşim bana artık sevdiğini söylemiyor” ya da, “Benden nefret ettiğini söyledi, beni kesin sevmiyor” diyerek aslında sevginin sadece sözel olarak ifade edilebileceğini düşünerek kendimizi hem üzüyor, hem de kısıtlı düşünüyoruz.  Aslında karşınızdaki kişi belki de bambaşka şeyler söylemek ve anlatmak istiyor olamaz mı? Nasıl söylediğine bakın, sevdiğiniz insan, “seni sevmiyorum artık” derken gözlerinin içi deli gibi sizi sevdiğini anlatmaya çalışıp, bedeni sizi sevdiğini her şekilde gösteriyor mu? Belki de kızgınlığından canınızı açıtmaya çalışıyordur, olamaz mı? Dikkate almanız gereken şeyler öncelikle bunlar, beden dili ve kelimeleri nasıl söylediğimiz.

İletişim kurabilmek, empatik olup birbirimizi gerçekten anlamaya çalışmak evet  zor iş. Ne yazık ki sorunlar genellikle birbirimizi yeterince dinlemeyip, anlamaya çalışmamaktan, birbirimizin isteklerini, beklentilerini görmezden  gelmekten, birbirimize yeterince dikkat etmemekten kaynaklanıyor. Karşınızdaki kişi sizin birçok kişi arasından sevmek için seçtiğiniz kişi ve o kişi sizin sevgi dolu , ilgili yaklaşımımızı hak ediyor. Hep bekleriz, daha fazla ilgili, sevgi, şefkat, oysa ki ne verdik ki bekliyoruz? Unutmayın, daha fazla sevgi, saygı ve anlaşılmayı bekliyorsanız, önce bunları siz vermelisiniz. Diğer yandan, eğer ben sevgi, saygı, ilgi, alaka gösterebiliyorken; daima yaşama neşe, sevinç mutluluk dolu gözlerle bakabiliyorken, sevgili eşim daima şikayet ediyorsa işte o zaman da  ortada sorun var  demektir. Zihinlerimiz farklı çalışıyor olabilir ancak ilişkilerde ortak bakış açısı ilişkilerin olmazsa olmazıdır. Yaşama hangi gözlerle bakıyorsunuz? Biriniz olumlu tarafından görürürken hayatı, diğeriniz herşeyin olmazını, olumsuzunu mu görüyor? Hayata hangi gözlerle baktığınız önemli, farklılıkları fark edip, kabul edip ve aynı zamanda dünyaya aynı gözlerle bakabilmektir önemli olan. En azından eşimiz olumlu tarafından bakmayı istiyorsa sizde olumlu olun, bundan kimseye zarar gelmez. Aksine siz de hayatın güzelliklerini görüp, daha çok gelişirsiniz. Son olarak; karşımızdaki insan bizim gerçekten hayatımızı sürdürmek istediğimiz kişi ise, empatik yaklaşmak, anlatmak istediği şeyin aslında gerçekte ne olduğunu anlamak için gayret etmek, onun dünyayı algılayış şeklinin farklı olabileceğini kabul etmek ve iletişimin bir bütün olduğunu hatırlayarak değerlendirme yaparken, bir  bütün olarak bakmak; ve en önemlisi de hayata aynı gözlerle bakmak, kalıcı ve sağlıklı ilişkinin anahtarıdır. Bu dünyada hepimiz birbirimizin aynasıyız aslında. Belki de karşımızdakinde sorun olarak gördüklerimiz kendimizdedir, hiç düşündünüz mü bu şekilde? Öyleyse gerçek bir empati, her iki tarafında birbirini anlamasının yoludur.

Empati ve Sevgiyle kalın.

İletişim Koçu, Özlem AKTAŞ

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yetişkin Bireylerin İlişki Kurma, Bağlanma ve Yakınlaşma Gelişimsel Evreleri

 Doğumdan ölüme, gelişimsel evreleri ve davranışlarımızı tanımladığım yazılarıma bugün de devam ediyorum.

Yetişkin bireyin gelişimsel evrelerinde kur yapma dönemi vardır. Yetişkin birey bu safhada kendine değer verme hissini ve hayal kurma, risk alma, süre isteme, başkalarına süre vermeyi reddetme becerilerini kazanmak ister. Kişi bu evrede kendini dürüstçe ifade edebilmeli ve gerçeği hayalden ayırt edebilmelidir. Bu evrede özellikle güzel bir ilişkinin sürdürülebileceğine dair bir düşünce içerisinde olmak önemlidir. Bu düşüncenin oluşması ileride evlilik ve ilişkilerde sorun yaşamasına yol açar.

Ayrıca bu dönemde bireyin önemsiz konuşmalara katılabilmesi, belirsiz konuşup zaman kazanabilmesi, kahkaha atabilmesi, gülümseyebilmesi, dans edebilmesi… vb gerekir. Beraberlik boyunca kişinin hataları doğal ve gerekli karşılamaya ihtiyacı vardır.

Yetişkin birey bağlanma ve yakınlaşma evresini de yaşar. Bu safhada birey, kendi değerinin farkında olmalı ve insanların birbirlerinin hayatlarını güzelleştirdiği anlayışını kazanmalıdır. Birbirlerine olumsuz davranışlar sergileyen ebeveynlerin çocukları bu anlayışı tam tersi olarak geliştirebilirler. Birey ayrıca başka biriyle zaman geçirmek için gerekli davranışlar geliştirmelidir. Kişi, ilişkinin gelecekte devam ettiğini hayal edebilmelidir.

Ne yazık ki ilişkinin gelecekte devam ettiğini hayal edebilen kişiler azalmaktadır. Birey sevdiği kişiyle arasında fikir uyuşmazlıklarının, geçici küslüklerin olabileceğini ve sevdiği kişinin kendisinde hayal kırıklıkları yaratabileceğini kabullenmeli, bunların doğal olduğu ve ilişkiye zarar vermeyeceği yönünde bir tutum içinde olmalıdır. Bunun aksi, böyle giderse bir gün ayrılacakları/boşanacakları tutumudur. Bu tutum ise gelecekte kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür.

Milton Ericksoncu gelişimsel evreleri tanımlamaya, yarınki yazımda evlilik ve çocuk sahibi olmayla devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci AKTAŞ – Profesyonel Koç & Eğitmen

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

16 Yaşına Kadar Çocuklar Ne Yaşar? Nasıl Davranılmalı?

Doğduğumuz andan 2 yaşına kadarki evre biyolojik güvenlik ve temel güven evresidir. 0-2 yaşları arasındaki bebek; beslenme, fiziksel bakım ve çevresinde etki yaratma yollarını öğrenmek için anneyle (bakan kişiyle) bir ortak yaşam geliştirir. Bebek bu süreçte şeyleri kontrol etmeyi, onlara karşı durmayı ve kendi kendine beslenmeyi öğrenip ortak yaşamayı bitirmelidirler.

Çocuk 2-7 yaşlarında diğerlerinin duygularını hesaba katmayı, konuşmak ve soru sormak için uygun zamanlamayı yapmayı öğrenmelidir. Çocuk bu dönemde fikir uyuşmazlıklarının normal olduğunu öğrenmelidir. Bu süreçte çocuk başkalarına karşı sevgi geliştirir. Başkalarıyla sahip olduğu şeyleri ve duygularını paylaşmayı öğrenir.

7-12 yaşlarında çocuk akran ilişkilerini geliştirir. Gelişmiş etkileşimler kurar, daha erken dönemlerde geliştirdiği rahatlık duygusunu başkalarının yanlarında olduğu anlara da yayar. Bu evrede çocuğun tanışma, mücadele etme, başarma, karşılıklı konuşma, şaka yapma ve başkalarından aldığı sözsüz duygusal cevapları yorumlama konusunda becerileri daha da gelişir.

12-16 yaş arası girişimcilik ve kimlik evresidir. Bu evrede çocuk, yarı çocuk yarı yetişkin olabilmeyi öğrenmelidir. Uygun bir cinsel kimlik ve kendilik imgesi geliştirmelidir. Öyle bir görüş geliştirmelidir ki, başkalarıyla ortak işler başlatma becerisini kabul etmeli ve kapsamalıdır. Bireye bu evrede bir tutum belirlemesi konusunda yardımcı olur. Çünkü bu evrede geliştirebileceği ve geliştirmesi gereken bir tutum belirlemelidir. Bu tutum genellikle merak ve ilgi yönünde olmalıdır. Merak bir şeyler öğrenme konusunda olmazsa olmazdır. Kendisi değişken olan bir bedende merak ve ilgi barındırmanın sağlıklı olduğu yönünde bir tutum geliştirmelidir. Bu bireyin hem kendisi hem de yaşıtları için geliştireceği bir tutumdur.

Bu evreler modern hipnozun babası Psikiyatrist Milton Erickson’un tedavilerinden yola çıktığı, karşısındaki kişinin sosyal ve gelişimsel ihtiyaçlarıyla ilgili gelişim evreleridir.

Yazıma kur yapma ve evlilik dönemleriyle devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın,

İnci Aktaş – Profesyonel Koç & Eğitmen

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Depresyona Girmenin Kolay Yolu

Mar 18, 2014   //   by admin   //   Depresyona Girmenin Kolay Yolu, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Biliyorum, herkes depresyondan ya da kötü ruh halinden çıkmanın yolunu anlatıyor. Ben ise bu yazımda depresyona girmenin en kolay yolundan bahsedeceğim.

Şimdi oturun, omuzlarını çökertip yere doğru bakın, başınızı eğin. Son zamanlarda yaşadığınız bir tramvayı düşünün ve kendi kendinize “ben dünyanın en şanssız insanıyım” deyin. Biraz ayrılık ve acı şarkısı da yardımcı olur.

Size 5 dakika veriyorum. 5 dakika içinde depresyona girersiniz.

Yıllardır, psikolojide fareler üzerinde deneyler yapılıyor. Labirentteki farenin peynire giden tüm yolları kapatılıyor. Fare bu kapalı yolu en fazla 3 ya da 4 kere deniyor. Ve sonra denemekten vazgeçiyor. Çünkü fare biliyor. Dünyanın tüm motivasyonları bir araya gelse o peynire bu yoldan ulaşamaz. Farenin başka bir yol denemesi gerekir.

Ama insan hep aynı yolu dener ve farklı sonuçlar bekler. Einstein bunu delilik olarak tanımlamıştır. Hep aynı yolu dener ve farklı sonuç alamayınca depresyona gireriz. İşte bu yüzden eğer, depresyona girmek istiyorsanız en azından kolay yolu deneyin dedim. Eğer istemiyorsanız farklı bir yol deneyin. Richard Bandler’in çok sevdiğim bir sözü vardır; “Dünyada cennete ulaşmanın pek çok farklı yolu vardır.”

Sevgiyle kalın…

 

İnci Aktaş

NLP Uzmanı & Yaşam Koçu

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Makaleler Categories

Ara

Kategoriler