Browsing articles from "Temmuz, 2014"

DİKKAT! Konsantrasyonum Bozuk – İnci Aktaş

Tem 31, 2014   //   by admin   //   DİKKAT! Konsantrasyonum Bozuk, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Dikkat, konsantrasyonum bozuk! Her şeyi yapabilirim… Kaza yapabilirim, sınavda kaydırma yapabilirim, derslerimde başarısız olup sınıfta kalabilirim… Daha da önemlisi, mutsuz, moralsiz, elini kolunu kaldırmak istemeyen, kararsız, halsiz, sinirli ve şüpheci ve bunu belli etmemeye çalışan bir insan olabilirim.

Eğer konsantre olamadığınızı düşünüyorsanız sadece herhangi bir konuda başarısız olmazsınız, aynı zamanda mutsuz da olursunuz.

Konsantre olmamızı sağlayan zihnimiz sürekli bir odak arar. Beynimiz Richar Bandler’in dediği gibi kapalı düğmesi olmayan bir makineye benzer; eğer siz ona yapacak bir iş vermezseniz, elektrik kesilinceye kadar başıboş çalışmaya devam eder. Elektrik kesildiğinde ne olacağını da siz düşünebilirsiniz.

Günlük hayatımızda Dikkat ve Konsantrasyon kelimelerini çok fazla kullanıyoruz. Dikkat Köpek var, Dikkat etsene oğlum kıracaksın, dikkatsizlikten kaydırma yaptım, dikkat dağınıklığım var vs… Öyleyse nedir dikkat? Dikkat duygu ve düşüncelerimizi belirli bir yere yönlendirme, odaklamadır. Aslında gün içerisinde beynimizi odaklamadığımız bir an yoktur. Ancak bilinçli bir şekilde odaklanmazsak, beynimiz bizim için ya da en azından o an için gerekli olmayan yerlere odaklanır. Biz bu odaklanma işlemini bilinçli şekilde iptal etmezsek, doğal olarak orda takılı kalırız.

Dikkatimiz, bizim için gerekli olmayan yerlerde takılı kaldığında ise dikkat ve konsantrasyon sorunları ortaya çıkar. Ancak bu durum bilinçli bir çabayla aşılabilir.

Dikkat hayattır. İnsanların genellikle takılı kaldığı konular geçmiş, gelecek ya da bitirilmemiş işlerdir. Bugünün işini yarına bırakmayın. Dilenmemiş bir özürünüz, aranmamış bir sevdiğiniz ya da okumadığınız bir kitabınız varsa okuyun. Bunları yapamıyorsanız basitçe ‘boş ver’ deyin. Boş ver diyebiliyorsanız beyninizi takılı kalmaktan kurtarırsınız. Diyemiyorsanız o işi yapın ve bitirin. Bazen o kadar kolay olmayabilir. Bir profesyonelden yardım almaktan çekinmeyin. Dikkat ve Konsantrasyon Geliştirme çok önemli bir konudur. Bir dikkat ve konsantrasyon eğitimine katılabilir ya da bir yaşam koçu/danışmandan destek alabilirsiniz…

Dikkatli günler dilerim.

İnci AKTAŞ

Pofesyonel Yaşam Koçu & Eğitmen & Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yıldızlar Ne Kadar Güzel! – İnci Aktaş

Tem 24, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Yıldızlar Ne Kadar Güzel!  //  No Comments

Yağmur, sevimli köpeğimiz Peter ve ben bahçede oynarken, yağmur birden başını kaldırdı ve bağırdı; “Aaaa, yıldızlar ne kadar güzel..”

Yağmur 5 yaşında ve  her baktığı şeyde farklı güzellikler görüyor. Peki biz ne zaman bıraktık çimenin yeşilinin kaç farklı tonda olduğunu görmeyi?

“Yaşlandığımız için oyun oynamayı  bırakmayız; oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız,” diyen Bernard Shaw, şu soruyu size de sordurmuyor mu? ‘ Nasıl tekrar çocuklar gibi düşünmeyi öğrenip yeniden biraz yaratıcılık kazanabiliriz?’

Küçük çocukları seyredin. Resim çizerken onları izleyin. “Bu bir inek mi?” diye sorarsınız. “Hayır, o bir ağaç,” der küçük çocuk. Resimler, onlar ne olmasını istiyorsa o olur.

Yaratıcı olmak istiyorsanız, özgür olmalısınız. Özgürce düşünmeli ve konuşabilmelisiniz. Bu nedenle çocuklar özgürdür. Sizin “Tanıştığıma memnun oldum,” dediğiniz kişiye onlar, “Onu sevmedim, o gitsin,” diyebilirler. Yani siz özgür değilsiniz. Belli kalıpları izliyorsunuz ve davranışlarınızı sınırlıyorsunuz. Yağmur, gökyüzüne bakıyor ve yıldızları görüyor. Belki de siz, gökyüzüne bile bakmıyorsunuz.

Çocuklar meraklıdır, dikkatli ve yaratıcıdır. Bu nedenle sizin görmediklerinizi görürler. Sihirbazlık numaralarını anında fark ederler. Elindeki güvercini kaybedip şapkadan çıkaran sihirbaza ağlamaklı bir şekilde “diğer kuş öldü mü?” diye sorarlar.

Artık içimizdeki çocuğu uyandırmanın zamanı gelmedi mi? oyun oynayın, eğlenin, kahkaha atın ve merak edin. İşte her kapıyı açan anahtar budur.

Bu anahtarı bir kez bulduğunuzda artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Bol farkındalıklı ve meraklı bir gün dilerim.

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & Eğitmen & Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Konsantrasyon Ve Dikkat Güçlendirme Semineri

Tem 14, 2014   //   by admin   //   Eğitimler, Konsantrasyon Ve Dikkat Güçlendirme Semineri, Makaleler  //  No Comments

İşinize, özel hayatınıza, sosyal hayatınıza konsantre olabiliyor musunuz?

Eğer zihniniz çeşitli konulara takılıp kalmışsa; kendinizi yorgun, halsiz, moralsiz, kararsız, uykulu, hedefsiz, dalgın hissediyorsanız dikkat dağınıklığı yaşıyorsunuz demektir. Ya da hedefinize daha fazla konsantre olmak istiyorsunuzdur.

Öyleyse bu seminer tam size göre!

Konu başlıkları:

*Konsantrasyon ve Dikkatin Yaşamdaki Önemi
*Konsantrasyon ve Dikkat Yetersizliğinin Nedenleri
*Konsantrasyon ve Dikkati Güçlendirme Yöntemleri
*Alıştırmalar ve Uygulamalar

Katılmayı düşünüyorsanız, kontenjanımız sınırlı olduğundan ön kayıt yaptırmanız rica olunur.

Tel : (224)2434314
Mail: info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sınav Kaygısı mı, o da ne? – Özlem Aktaş

Tem 11, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, o da ne?  //  No Comments

Endişeleri düşünürsen başarısız olursun. Endişeleri bırakıp zaferi düşünürsen başarılı olursun.

-D.J.Schawartz

Türkiye’deki eğitim sistemi malüm. Başarımız girdiğimiz sınavlardaki sonuçlarımız ile değerlendiriliyor. Pırıl pırıl gençlerimiz kendilerini ispatlamak için ilk andan itibaren bir çok sınavı başarı ile geçmek zorunda. Ailelerde çocukları kadar bu zorlu süreci başarı ile atlatmak zorunda. Herkes çocuğunun iyi bir geleceğe sahip olmasını istiyor ve bunu sağlamak için tüm ailenin olanakları seferber ediliyor. Bu kadar yatırım yapılan çocuklardan beklentiler yüksek. Çocuklar hem aileden  hem okuldan hem de çevreden gelen baskıların farkında. Bu beklentiler abartıldığında çocuklarda psikolojik bir baskı oluşuyor ve zaten istek ve yeteneklerinin çok farkında olmayan gençler ciddi kaygı sorunları ile mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Sınav sisteminin içindeki sorunlardan ziyade yazmak istediğim çocukların, gençlerin bu süreci nasıl başarı ile aşacakları. Hayatları boyunca bir yarışın içerinde yarış atı gibi koşturulmaya çalışılan çocukların öncelikle ilgi, yetenekleri ve isteklerinin keşfedilmesi çok önemli. Kendi yetenekleri ile örtüşen bir meslek seçiminde kişi çok daha başarılı ve mutlu bir kariyerin yolunu açması kaçınılmazdır. Peki gençlerimiz, çocuklarımız ilgilerinin, yeteneklerinin, isteklerinin, hedeflerinin ne kadar farkında? Kendi arzularına, hayallerine göre mi seçimler yapıyorlar yoksa başkalarının istek ve beklentilerine göre koşullanmış tercihler mi  yapıyorlar? Bu sorulara verilecek cevaplar geleceklerine yön vermek isteyen gençler için önemli. Farkındalıklı, özgüvenli, ne istediğini bilen gençlere ihtiyacımız var. Hayatının sorumluluğunu ele alan, ne istediğini bilen ve hedefleri için çabalayacak, eyleme geçecek gençlere. Bir çok genç sınav baskısı, kaygı ve endişe ile baş edemediği için kapasitesinin çok altında sonuçlar almakta ve işin üzücü tarafı bunu “kader” olarak kabullenmeleri. Oysa ki, endişe normal bir durum değildir. Endişe, durumlar karşısında verdiğimiz  negatif tepkilerdir. Kendimize ve gelecekle ilgili yarattığımız korku dolu senaryolar endişe ve kaygının en üst düzeyde yaşanmasına sebep olmaktadır. Başarı için belli düzeydeki kaygı gerekli olmakla beraber fazlası başarısızlığa götüren bir faktör olmaktadır. Sınav kaygısı, üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Potansiyelin altında kalarak istemediğimiz sonuçlara razı gelmek kaderimiz değildir. Tüm durumlar yönetilebilir ve değiştirilebilir. Koçluk, Nlp yöntemleri, hipnoterapi ve daha bir çok yöntem bu baskıların üstesinden gelinip, arzu edilen sonuçların oluşturulmasında etkili olmaktadır. Koçluk ve Nlp ile kendi gücünüzü keşfeder, neyi başarabileceğinizi kavrar, farkındalığınızı geliştirerek verimli çalışma  metodları geliştirerek, öğrenmeyi kolaylaştırır ve hedeflerinizine ulaşmayı kolaylaştırırsınız. Özellikle sınav kaygısı, endişesi gibi ihtiyacınız olmayan duyguları yönetmek ve durumlarınızı değiştirebilme becerisini hipnoterapi, Nlp ile kazanabilirsiniz. Çalışmalarımızla  yapılan, sadece size kendinzdeki varolan gücü hatırlatmak ve her şeyi yalabileceğinize olan inancınızı arttırmak. Hayatınızın sorumluluğunu ele almak ve istediğiniz değişimi yaparak, yaşamınızı daha yaşanılır hale getirmek sizin elinizde. Çözüm sizsiniz! Süreci endişeli yaşamak mı yoksa keyif alarak mı geçirmek istersiniz? Sonuçla beraber sürecin de çok önemli olduğunu daima hatırlayın.

Sevgiyle kalın..

Özlem Aktaş – Nlp Koçu, Hipnoterapist

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yetişkin Çocuklarınızla Yetişkinliği Paylaşın – İnci Aktaş

Tem 11, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, Makaleler, Yetişkin Çocuklarınızla Yetişkinliği Paylaşın  //  No Comments

Bireyin kişisel gelişim evrelerinde kuşkusuz  artık birer yetişkin olan çocuklarıyla yetişkinliği paylaşmak büyük yer tutar.

Kendi tecrübelerinizi çocuklarınızla paylaşırken, kendi anne babanızdan görmediğiniz davranışlarda bulunmanız gerekebilir. Belki sizin ebeveynleriniz gergindi, belki rekabetçiydi belki sizi anlamıyorlardı, siz bunun yerine çocuklarınızla ve başkalarıyla gurur duymalısınız.

Çocuklarınız, bir zamanlar sizin de yapmış olduğunuz gibi kendilerine bir eş seçecekler ve tabi ki eşlerinin aileleri olacak. Lütfen ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve çocuğunuzun eşini ve ailesini oldukları gibi kabul edin.

Çocuklarınızın artık yeni rolleri olacak. Herhangi bir konuda uzman olacaklar, eş, ebeveyn olacaklar, sizler de bu konularda esnek ve saygılı olmalısınız.

Bir de sizin yeni rolleriniz vardır. Öncelikle artık yeni bir evladınız olacak ve  siz onunda ebeveyni olacaksınız. Torunlarınızın ise büyükanne yada büyükbabası. Yeni rollerinizi kabul edin. Çocuğunuzun taşıdığı rollerle beraber sizlerin de destek vermeniz gereken alanlar da değişebilir. Bu nedenle destek vermeniz gereken yeni alanları öğrenin.

Bir veya daha fazla yetişkin çocuğa sahip olmak harika bir şey olabilir. Onlar sizin arkadaşınız olur ve karşılıklı çok şey öğrenebilirsiniz. Unutmayın ki, bu dönemde yaşanan, sitemkarlıklar (geçmişte yapılan fedakarlıkların karşılığını bekleme, alamayınca bunu dile getirme davranışı) ilişkiyi zedeleyecektir.

Bırakın çocuklarınız, siz onları koşulsuz sevdiğiniz ve koşulsuz destek verdiğiniz için yanınızda olsunlar, ki siz bunları koşulsuz verirseniz zaten yanınızda olacaklardır.

Ve son olarak, bir sonraki yazımda emeklilik döneminden bahsedeceğim. Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Evlilikte “İlişkiyi Yenileme” – İnci Aktaş

Tem 4, 2014   //   by admin   //   Evlilikte "İlişkiyi Yenileme", Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Bireyin gelişim evrelerinde evlilik, evliliği sürdürme ve bu süreç içinde kurulan ortaklığı yenileyebilme büyük önem taşır.

Evli çiftler, hem kişisel ihtiyaçlarını karşılama hem de problem çözme konularında yeni bir denge oluşturmalıdırlar. Özellikle çok uzun yıllar evli kalan kişilerde bağlılık bağımlılığa dönüşür ya da tam tersi kopmalar başlar.

Duygusal ve cinsel anlamda yakınlaşma ihtiyaçlarını ifade etme ve yardım isteme davranışlarını yeniden canlandırmalıdırlar. Yıllar geçtikçe zihin okuma ve ters zihin okumalar başlar. “Sen benim bu saatlerde kahve içtiğimi bilmiyor musun?”, “İnsan yanına bir kurabiye koymayı düşünür.”… Bu cümleler içten söylenir dışa yansıtılmaz. Karşı tarafa içerlenir; bu davranışlara yansır ama sözlere dökülmediği için diğer taraf, bozulan tarafın niye bozulduğunu anlamaz bile.

Sahip oldukları değerlerden uzaklaşmış olsalar bile gelecekle ilgili planlar yapmaya devam etmelidirler. Aralarında farklılık ve bazı konularda fikir ayrılığına izin vermeli hatta bunun için birbirlerini teşvik etmelidirler. Çünkü bireysel ilgisini herkes kendi oluşturur. Bireysel ilgi geliştirme kapsamında seyahat çıkmak, hobi veya bir arkadaş edinmek gibi davranışlar olabilir.

Eşlerden biri hobi edindiğinde, arkadaşlarıyla yalnız çıkmak istediğinde ya da bir turla seyahate çıkmak istediğinde bu diğer eş tarafından “artık istenmiyorum” olarak  algılanmak yerine desteklenmelidir.

Bireyin gelişim evreleri konu alan yazılarıma yarın da devam edeceğim. Önceki yazılarıma:

www.inciaktas.com

www.akademiplena.com web adreslerinden ulaşabilirsiniz.

Mutlu ve huzurlu bir gün olsun.

Sevgiyle kalın…

İnci Aktaş,Profesyonel Yaşam Koçu, NLP Uzmanı, Eğitmen, Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Kilolu Olmak Kaderim Değil Diyorsanız – Özlem Aktaş

Tem 4, 2014   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

“Kilolarımdan kurtulmak istiyorum, artık öyle bıktım ki kendimi sevmiyorum, yorgunum, birçok şeyi denedim ama olmuyor. Sanki içimde her şeyi tüketmek isteyen bir canavar var ve yemek görünce kendimi tutamıyorum ve yiyiyorum, çok yiyiyorum. Bu içimdeki illet öyle bir şey ki ona  söz geçiremiyorum. Bir gün karar veriyorum, bu sefer kesin olacak diyorum ancak aklımı çelen yiyecekleri gördüğüm an irademe hakim olamıyorum. Birçok diyet denedim kilo verdim ama sonra fazlasıyla geri aldım. Sanırım yeme alışkanlığımı kalıcı bir şekilde değiştirmem çok zor. Artık başarısızlığa uğramaktan bıktım.”  Bu sözler bir danışanıma ait, aslında bu konuda çalıştığımız danışanlarımızın ortak problemi umutsuzluk. Kendilerine ve yapabileceklerine olan inançlarını kaybetmiş olmaları. Çünkü o kadar çok yöntem denemiş ancak defalarca başarısızlığa uğramış olmanın verdiği hayal kırıklığı. Yeniden mücadeleye olan isteksizlikleri onları farklı arayışlara itmekte. Biz Koçlara göre uyguladığımız en etkili yöntemler bütünü olan  Nlp’nin en etkili varsayımlarından birine göre başarısızlık diye bir şeyin olmamasıdır. Eğer vazgeçerseniz işte başarısızlık budur. Danışanlarımıza şunu söyleriz, sadece bu zamana kadar nasıl zayıflayamayacağınızı öğrendiniz. Ancak daha henüz nasıl başaracağınızı deneyimlemediniz henüz. Nlp der ki,  biri başardıysa herkes başarır. Kalıcı bir şekilde zayıflayanları modelleyerek ortaya çıkardığımız yöntemler bütününü kendilerine anlatırız.  Kilolu olmak bir kader değildir sadece yanlış davranışlar ve alışkanlıklar bütünüdür. Kalıcı bir şekilde kilo vermek mümkün, ancak kalıcı bir zihinsel tutum ve davranışlar bütününü geliştirmek koşuluyla. Kilo problemi sadece yemeklerle  ilgili bir durum değildir, duygularla ilgilidir sıklıkla. Duygularımızı bastırmayı düstur edinmiş bir toplum olarak yaşanmamış, hissedilmemiş duygular bilinçaltımızda baskı yaratmaya devam eder ve kişi yönetemediği duygusunu açlık sanar ve tüm duygular neredeyse midemizde hissedilir ve kişi bu durumla baş edebilmenin yolunu yemek yemekte bulur ancak bu gerçek doyumu sağlamaz çünkü tatmin olmamış, birikmiş duygular yoğun bir şekilde kişiye baskı yaratmaya devam eder. Bu sebeple kilo verme süreci sadece yemek yeme düzenini değiştirerek gerçekleştirilemeyebilr çünkü bazılarımızın duyguları ve bu konudaki sınırlayıcı inançları çok güçlüdür. Kilo verme sürecinde Duygular kadar, düşünce yapımız ve tutumlarımız da önemlidir. Sınırlayıcı bir yaklaşımın içerisindeyken başarılı sonuclar almamız güçleşir. Kilo vereceğimize dair olan inancımız bizi başarıya götürecek olan kutup yıldızı gibidir. Eğer yapabileceğimize olan inancımız eksilse başarısızlık kaçınılmazdır. Kişilere zayıflama sürecinde kalıcı başarıyı yakalamalarının yollarını öğretmekle beraber hayatın genel yapısında bir doyum, denge ve farkındalık kazandırılmak amaçlanmaktadır.

 

Duygularınızı, düşüncelerinizi, tutumlarınızı yönetmeyi öğrenip başarıyı ve sağlıklı yaşamı kalıcı hale getirip kilo verebilirsiniz. Kilolu olmak kimsenin kaderi değildir, sadece bir seçimle ve kararlılıkla başarı elde edilir ve hayatta yaptığımız seçimler ile yol alır ya da geri kalırız. Sağlıklı yaşamak hepimizin hakkı bunu hatırlayın. Ne istediğinize karar verin artık kilolu olmak canınızı acıtıyorsa değişim yolculuğunun zamanı gelmiştir. Bu yolculuk hem keyifli, hem güçlü farkındalığın kapısını açan kendini tanıma ve sağlıklı yaşama merhaba deme süreci. Bu keyifli farkındalık sürecinde biz Koçların görevi, sizi başarı yolunda tutmak ve hedefinize ulaşmanıza yardım etmektir. Hatırlayın; biri başardıysa siz de yapabilirsiniz. Biz her zaman yanınızdayız. Sevgiyle kalın..

 

Özlem Aktaş – Nlp Koçu, Yazar

(224)2434314

Hipnoz ve Farkındalık – İnci Aktaş

Tem 3, 2014   //   by admin   //   Hipnoz ve Farkındalık, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  10 Comments

 

Kişide herhangi bir konuda iyileşme sağlamak için hipnozu kullanan psikoterapiste, hipnoterapist denir. Aslına bakarsanız hipnozu sadece problem çözümünde kullanmayız. Kişinin içinde bulunduğu durumdan daha iyi bir duruma gelmesi için kullanırız.

Örneğin, kişi gelir ve “Ben insan ilişkilerinde çok iyi olmak istiyorum,” der. Biz de “Çok iyi olmadığını mı söylemek istiyorsun diye sorarız,”. “Hayır, çok iyiyim, ama daha iyi olmak istiyorum,” diyebilir. Bu ilginç bir yaklaşımdır ama kişisel gelişim için kullanıldığında nasıl bir farkındalık yaratacağını bir düşünsenize…

Kişide değişim, hipnoterapistin kullandığı hipnotik teknikten doğan hipnozun değeri farklı yaklaşımlar çerçevesinde gelişir.

Hipnoz iyileşme ve değişme sürecini kolaylaştıran bir etkendir. Özellikle belli hedeflere ulaşmada büyük önem taşır. Bu hedefler arasında, bilinçdışına itilmiş unsurları ortaya çıkarmak ve davranış değişikliğini teşvik etmek gibi çalışmalar sayılabilir.

Ayrıca hipnoz; kişisel gelişim, zayıflama, sigarayı bırakma, anksiyete, depresyon, dikkat, konsantrasyon, disiplin, çalışma alışkanlığı kazandırma, affetme, satış, insan ilişkileri, olumlu tutum, kendisiyle ilgilenme vb birçok davranış değişikliği için kullanılabilir.

Hipnoz, uyku değildir. Tam tersi uyanmışlık halidir. Mevcut hipnozunuzdan çıkar ve farkındalık kazanırsınız. Bugüne kadar neyi niçin yaptığınızı fark eder, bundan sonra nasıl davranacağınızı tasarlayabilirsiniz.

Hipnozla ilgili sorularınız için her zaman bize yazabilirsiniz.

Mail : info@akademiplena.com

Sevgiyle kalın…

 

İnci Aktaş

Hipnoterapist, Profesyonel Yaşam Koçu

(224)2434314

Sufi Nefesle Metamorfoz – Hicran İpekbağlar

Tem 2, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Sufi Nefesle Metamorfoz  //  No Comments

Sufi nefesin amacı: varlığımızın en derin yeri olan ”ruhumuzun” bilincine varmamızdır. İçsel yaşantılarımızın daha fazla farkında olmamızdır.

Bu birçok insana zor gelir çünkü “dikkatimiz” sürekli olarak dışsal yaşama, zihinsel ve bedensel olarak aktif olduğumuz alana dönüktür. Bedenimizin içinden dünyaya baktığımızdan, kendimizi “ayrı bir varlık”, herkesten farklı biri olarak görüyoruz. Bir ismimiz var, herkes bizi bu isimle tanıyor. Belirli bir yerde, belirli bir anne ile babadan doğduk. Bebeklik döneminde ilk deneyimlerimizi yaşadık. Bu deneyimler zihnimizde derin etkiler oluşturdu. Düşüncelerimizi, duygularımızı ve olaylara verdiğimiz tepkilerimizi yönlendirdi. Bizim ”karakterimizi” biçimlendirdi.

Sorunlar, arzular ve amaçlarla dolu kendi “zihinsel-dünyamız” böyle oluştu ve bizi her an “dışsal yaşamla” ilgilenen birisi haline getirdi. Kendimizi bu sınırlı “zihin” ve “beden” ile kimliklendirdik. Bunların daha ötesinde bir şey olduğunu, “gerçek varlığımızı”, “ruhumuzu” unuttuk. Bu durumumuzu bir yolcuya benzetebiliriz. Bir trenin penceresinden dışarıya bakıyoruz ve gördüğümüz sahneler hep değişiyor. Bu görünüşlerde kayboluyoruz ve kendimizi unutuyoruz. Dışsal yaşamın bizi sarhoş kılan yanılsamasına kapılıyoruz.

“Gerçek yaşamı” ya da “ruhumuzun yaşamını” keşfedebilmemiz için kendimizi bu yanılsamadan, bu bağımlılıktan kurtarmamız gerekiyor.

Bireysel farkındalık programı bu amaç üzere, kendin olma, öze dönüş ve farkındalık oluşturmak için hazırlanmıştır. FARKINDALIK VE ÖZE DÖNÜŞ sadece mistik kişiliklere verilen özel bir hediye değildir. Dışsal yaşamın sarhoşluğundan rahatsızlık duymaya başlayacağı bir zamanı vardır herkesin. Bu zaman geldiğinde daha derin ve daha dolu dolu bir mutluluk ve daha huzurlu deneyimlerin arayışı başlar. Bu duruma “RUHUN UYANIŞI” denmektedir.

Sadece beden ya da zihin olmadığımızı ve bunların yalnızca bizim kullandığımız araçlar olduklarını anlarız. Düşünceler, duygular, bellek kayıtları, akıl ve ego bunların hepsi bizim kullandığımız araçlardır.

Öyleyse biz neyiz? Bunu keşfedebilmek için önce bedenimizi ve zihnimizi sakinleştirmeliyiz. Sakin ve rahat bir şekilde oturup, düşüncelerimizin ve duygularımızın dinmesini beklemeliyiz. Bunu uygulayın. Bırakın onlar bilincinizden gitsinler. Bunun için onları zorlamayın, yalnızca “kayıtsız” ve “bağımsız” bir konumda kalın. Bunu başardığınızda, içsel bir deneyim yaşayacaksınız. Dışsal yaşamda hiçbir zaman bulamayacağınız bir şeyi keşfedeceksiniz. Bu deneyim çok “huzur” doludur. İnsan bunu ilk deneyimlediğinde, çok yoğun ve zevkli bir şey olduğunu hisseder.

Fakat bu sakinlik ve rahatlık veren “huzuru” elde etmek zordur. Gözlerimizi kapayıp oturduğumuzda, her çeşit düşünce ve duygu zihnimizi meşgul etmeye başlar. Onlardan kurtulmaya çalıştığımızda, zihnimizi kontrol edemediğimizi, zihnimizin bu yüzden bir “ruhsal bir eğitim ve disiplin” gereklidir. Zihnimizin huzursuz ve disiplinsiz bir ata benzediğini görürüz.

Nefes alma pratikleri de, “ruhsal eğitimde” önemli bir unsurdur. Şöyle ki;

“NEFES”, varlıkların canıdır. Nefesin gücü, bedenin parçalarını bir arada tutar. Nefes gücü azaldığında, irade gücü de azalır ve beden üzerindeki kontrolünü yitirir. Güneşin gücü nasıl gezegenleri yörüngelerinde tutuyorsa, nefes gücü de organları tutar. Nefes, bunların yanında, bedeni saflaştırır da. Yeni ve taze canı içeriye alır ve kullanılmış gazları dışarıya verir. Nefes bedeni besler. Bedenin yediği ve içtiği şeylerden daha gereklidir.

Nefes, en içteki canımızın kendini ifade ettiği bir kanaldır. Sonsuz yaşam (can) ile ölümlü beden arasındaki bir elektrik akımıdır. Bu nefesin yardımıyla insanlar ‘sezgileri’ ‘mucizevi’ güçleri ya da diğer güçleri elde ederler. Bu nefes için Saf bir kanal olmalıdır ve bu kanal insan bedenidir. Eğer kanal tıkanırsa, bloke olursa, nefes özgürce akamaz. Nefes böyledir. Kendi başına saftır, fakat saf olmayan bir kanalda, kirlenir.”

Dolayısıyla, ruhsal gelişim isteniyorsa, nefes kanalları saflaştırılmalıdır. Bunun için nefes pratikleri yapılması gerekir Nefes, bir Sufi için, kendisiyle Tanrı arasındaki bir köprüdür. Sufinin dünyada tuttuğu ve göklere tırmandığı (öteki ucu göklerde olan) iptir.

Nefes aynı zamanda zihnin konsantrasyon ile odaklanmasına yardımcı olur.

“Mistikler zihinlerini sağlam bir ipe bağlarlar. Bu ip nedir? Bu ip, nefestir. Nerede durmak isterlerse, orada durur ve zihinlerini bu ipe bağlarlar. Tıpkı bir kuşun, tükrüğünü kullanarak yuvasını yapması gibi. Mistik de nefesini kullanarak atmosfer yaratır. Yaşadığı yerde hafiflik, ışık ve manyetizm yaratır.”
Bireysel Farkındalık Programı ile uygulanan pratikler (konsantrasyon, nefes egzersizleri), ruhsal yoldaki arayıcıların özlemini çektikleri meditasyon ve kendini gerçekleştirme için birer hazırlıktır.

Bu pratiklerde insan aktiftir. Bedenini ve zihnini saflaştırmak ve sakinleştirmek için irade gücünü kullanır.

Bu meditasyon düzeyinde, “mistik sakinlik” başlar. İrade gücünün fiziksel ya da zihinsel çabaların ardından doğal bir şekilde sakinleşme gelir. Bu yolda, konsantrasyon ve nefes çalışmalarının  ardından bedenimiz ve zihniniz doğal olarak sakinleşir.

BİREYSEL FARKINDALIK PROGRAMI ile düşüncelerin ya da duyguların olmadığı bu sessizliğin içinde “Saf Bilinci” deneyimleyebiliriz.

 

Hicran İPEKBAĞLAR – Nefes terapisti

(224)2434314

Günün Şarkısı, “İnsan” – İnci Aktaş

Tem 2, 2014   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

“Geçmişin üstesinden gelmiyorsa,

Hesabı kesip dosttan saymıyorsa,

Vicdanının sesini duymuyorsa, yanılıyor insan

Ne biliyor insan?

Ağlıyor, azalıyor, tükeniyor insan

Yanılıyor, tükeniyor, ölüyor insan.”

 

Bazen insan aklının ve gururunun esiri oluyor ama işte o zaman azalmaya başlıyor. Bu şarkıyı ilk dinlediğim andan itibaren yazmak istiyordum, bugüne kısmetmiş. Bora Duran’a teşekkürler.

Şimdi, şu anda, bu yazıyı okurken hayatınızı gözden geçirin lütfen. Neredesiniz? On yıl önce nerede olmayı bekliyordunuz, oraya varabildiniz mi? Neler değişti hayatınızda, neler değişmedi?

Bu süre içinde ne zaman hatırladık insan olduğumuzu, ne zaman unuttuk, sevgimizi belli edemedik, belki önce kendimizi sevemedik. Sevgi çoğalamadı ve insanları kaybettikten sonra; “Yalnız olmaktan korkmuyorum” dedik. Gururu dost sandık.

Stephen Covey, “Vizyon, tutku, disiplin, vicdan dünyayı yönetir,” der. Sanırım bizde hepsi vardı da vicdanı unuttuk.

Şimdi tekrar onu dinlemenin zamanı geldi. Huzursuzsanız, mutsuzsanız, ağlıyorsanız, tükenmişseniz, yalnızca bugün için bir şeyler yapın. Yalnızca bugün için diyorum, çünkü yarın diye bir şey yoktur.

Öyleyse şimdi, bugün, şu anda yalnızca bugün için sevmekten korkmayın. Gülmekten, kahkaha atarak gülmekten korkmayın. Sevdiğinizi söyleyin karşılık görmeseniz de, yardım edin reddedilseniz bile; bugün için ağlamaktan korkmayın hesabı kesemedikleriniz için, elalem ne der diye düşünmeyin. Bugün için elinizi vicdanınıza koyun ve sesini duyun. Ne diyorsa onu yapın. Özür dileyin, af dileyin, affedin ve doyasıya sevin ve sarılın. Yalnızca bugün için azalmayın; çoğalın sevgiyle. Unutmayın aklının sözünden çıkmıyorsa, vicdanının sesini duymuyorsa azalıyor insan.

Unutmayın! Ölüyor insan..

 

İnci Aktaş

 

Sayfalar:12»

Ara

Kategoriler