Browsing articles tagged with " KISKANÇLIK"

Evliliklerin ve İlişkilerin Düşmanı ‘Kıskançlık’-İnci Aktaş

Kas 9, 2014   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Evliliklerde ve romantik ilişkilerde bir kişiyi kıskanç yapan nedir?

Son zamanlarda hem danışanlarımdan hem de çevreden yükselen yakınmalar, ilişkilerin içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seriyor. Kadınlar, geçmiş tecrübelerinden kaynaklanan erkeklere olan güvensizliklerini ön plana çıkarırken, erkeklerde de durum değişmiyor…

Peki sorumuzun yanıtı ne? Kişiyi kıskanç yapan şey nedir? ‘Sahiplenme’ Aslında ilişkilerde sorun yaratan kıskançlık değildir. Sahiplenmedir. Bir kadını veya bir erkeği seversiniz ve yarın bir başkasına gidebileceği korkusuyla ona sahip olmak istersiniz. Yarının korkusu bugünü yaşamanızı engeller ve aslında bu bir kısır döngüdür. Kısa bir süre sonra, bu korkular kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür. Eninde sonunda eşiniz kendine başka bir eş aramaya başlar ve bunu bilinçsizce yapar. Çünkü kısknan eş, sinir bozucu biri olur çıkar. Ve sonunda beklenen gerçekliğe dönüştüğünde, eşiniz artık başka biriyle olmak için sizden ayrıldığında siz kıskanmakta haklı olduğunuzu düşünürsünüz. Aslında tam tersi, her şey sizin kıskançlığınız yüzünden ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle ilk yapmamaız gereken şey ‘anda kalmaktır’ yarın hiçbir zaman gelmeyecek. Daima şu anı yaşayacaksınız. Ve şu anda asla problem yoktur. Sorununuz yoktur. 5 dakika sonra eşiniz sizi aldatacak olabiir ama şu anda hiçbir probleminiz yoktur. 5 dakika sonra olabilecekleri düşünerek yalnızca olmasını hızlandırırsınız. Bugün size yeterlidir. Yarını düşünürseniz bugünü isteksizce ve yarım yaşarsınız…Seviliyorsunuz. Biri sizi gerçekten seviyor. Bunun için sevinin, mutlu olun, bunu kutlayın. Bugün o kadar büyük, o kadar bütün bir şekilde aşık olun ki, eşinizin sizden uzaklaşmasını engelleyecek kadar büyük olsun. Kıskanmak, sahiplenmek, onun da bir birey olduğunu unutmak onu uzağa itmekten başka bir işe yaramaz. Tam tersi, sevginizin ve aşkınızın büyüklüğü onu sizin yanınızda tutar.

Bazen sevdiğiniz kişi bir başkasıyla birlikte olmak ister. Onunla mutludur. O andan itibaren yapılacak tek şey mutlu olmasına izin vermektir. Eğer onu gerçekten seviyorsanız mutlu olmasını istersiniz…Ve eğer siz sadece onun mutlu olmasını isterseniz, zaten o başkasını aramayacaktır.

Şunu unutmayalım. Kıskançlık her şeyi yok eder, sahiplenme her şeyi yok eder. Onu ne kadar kıskanır, ne kadar kin ve öfkeyle dolarsanız, onu kendinizden o kadar uzağa itersiniz.

O bir insan, bunu anlamaya çalışın. Çünkü bazen her şeyden sıkıldığımız her şeyden bıktığımız olur. Gerçekçi olun. Bu size artık aşık olmadığı anlamına gelmez. Belki biraz değişikliği, belki biraz yalnız zaman geçirmeye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. Örneğin yalnız bir tatil..Tatil dönüşü mutlaka bir şeyler farklı olacaktır.

Birbirinizi sahiplenmeyin, özgür olun.  Hiçbir şey bizim değil bu hayatta…İşte tam da bu yüzden…Sahiplenmeyin..

Evrensel yasa şudur ki; sizden kaçıyormuş gibi görüneni serbest bırakırsanız o size mutlaka gelecektir..

Sevgiyle kalın..

İnci AKTAŞ

Profesyonel Yaşam Koçu & Yazar


(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Kıskançlık – Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Oca 5, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Daha önceki yazılarımda, değişim, kararlar ve bakış açılarımızı değiştirmenin hayatımızda yapacağı büyük değişimlerden bahsetmiştim. Bugün ise farklı bir konuya değinmek istiyorum. Kıskançlık.

Kıskançlık: insanın ruhunu saran, beynini yönetmesine engel olan ve bir süre sonra kendinin ve sözde sevdiklerinin hayatını cehenneme çeviren duygu. Kıskançlık aslında insanın başkaları üzerinde hakimiyet kurma arzusudur. Aslında bu yazıda bahsetmek istediğim bir kişinin diğer bir kişide olup kendisinde olmayanı kıskanması değil sevdiğini kıskanması, bir duygusal birliktelik yaşadığı sevgilisini ya da sevdiği diğer bir insanı kıskanması.

Bazen bir kişi sevgilisi ya da eşini, ki ben burada sevdiği olarak bahsedeceğim, o kadar kıskanır ki insan, karşı taraf onun bu hastalıklı tavrını kanıtlamaya girişir. Sevdiğinizin eve geç kaldığını, saatin ilerlediğini ama hala gelmediğini, haber de vermediğini ve herhangi bir şekilde ulaşamadığınızı farz edelim. Kıskanç kişi hemen felaket senaryoları üretmeye başlayacaktır. Sevdiğinin onu artık önemsemediğini, değer vermediğini, bir haber bile vermeye layık olmadığını ve hatta en kötüsü başka biriyle kendisini aldattığını kurgulamaya başlar.

Farzedelim ki biz kıskançlık edip bu senaryoları kurarken biri aradı ve sevdiğimizin başına kötü bir kaza geldiğini hastanede ölümle pençeleştiğini bildirdi. İşte asıl sorunumuz budur. Biz ulaşamadığımız kişi hakkında felaket senaryoları üretirken asıl düşünmemiz gerekenin onun sağlığı ve eve dönüp dönmeyeceği oluşunu unutmuşuzdur. İşte kıskanç kişinin en çok düştüğü tuzak budur. Haber alamamak, hakimiyet kuramadığı için aklına gelen en kötü seneryoları gerçekmiş gibi canını sıkmak ve en çok önemsemesi gereken şeyi önemsememek. Bazen sevdiğinin onu aldatmasını düşünmek yerine ölmesini tercih eder kıskanç kişi. Evet kulağa korkunç geliyor değil mi?

Bir gün birisi bana, ‘Beni aldatacağına ölseydi.’ demişti. ‘En azından gözümde hep aynı iyi, temiz ve dürüst kişi olarak kalırdı…’

Kıskançlığın bu sisli perdesini aralamak, zihinde yaratılan ama gelecek zamanda geçmişte sanki yaşanmış gibi bahsedilen bu olaylardan kaçınmak elbette ki kolay değildir. En kötüsü de ruhumuzu zehirleyen ve çarçabuk öldürmeyen, yavaş yavaş acı çektirerek insanın içini yiyip bitiren bu zehrin hazır bir panzehiri yoktur. Kurtulmak için tek seçenek vardır. Kabullenmek.

Örnek olayımıza geri dönelim. Kıskanç kişi sevdiği, eve geç kaldığında kurduğu felaket senaryoları içinde debelenirken gelen o can yakıcı telefon onu uyandırır. Sevdiğinin bundan sonra yanında olup olamayacağından artık kuşku duyduğu anda kıskançlık yerini dayanılmaz bir vicdan azabına bırakır. Peki senaryonun başka bir versiyonunu düşünelim. Diyelim ki sevdiğiniz eve gece geç saatte geldi. Kapıyı çaldı ve açtınız. Onu sağ sağlim karşınızda gördüğünüz anda ne yaparsınız? Normal bir insan o gelene kadar meraklanmış, ulaşamadığı içinde sağlığından şüphe duyduğu için, onu karşısında görünce boynuna sarılıp yaşadığına şükredecektir elbette. Hem de hiçbir açıklama beklemeden. Ama kıskanç kişi onu kapıda gördüğünde bir saniyelik bir rahatlama dalgası hissedecek daha sonraki dakikalarda muhtemelen sevdiğinin canına okuyacaktır. Her iki durumda da sevdiğinizin sizi aldatma ihtimali elbette ki vardır. Ama eğer kurulan felaket senaryoları sadece bir kuşkudan ibaretse bekleyin ve görün. Karşınızdaki bu düşüncenizi kanıtlamak için elinden geleni yapacaktır. Çünkü bu durum karşıdaki kişi için de son derece aşağılayıcıdır.

Daha öncede belirttiğim gibi kıskançlığın bilinen bir panzehiri yok. Ama kurtulmak olası. Kıskançlığın hakimiyet kurma arzusunun doyurulmamasından ileri geldiğini söylemiştik. Bu histen kurtulmanın yolu onu kabul etmekten geçer. Kişi önce oturup geçmişinde neler yaşadığının peşine düşmelidir. Belki geçmişin perdesini aralamak, hiç gün yüzüne çıkartılmamış, sürekli kaçınılmış ve korkulmuş gerçeklerle yüzleşmek başlangıçta zor gelebilir. Ama bu duygunun kaynağı belirlenip, bataklık kurutulduğunda ödülü sevgi olacaktır.

Geçmişin perdesini aralamak, tabiri caizse insanın çocukluğuna inmesinin önemi, insanların sahip olduğu genel yargıların 6-7 yaşına kadar şekilleniyor olmasındandır. Bu yaşlarda annesi tarafından terk edilen, annesi, babası tarafından aldatılan ya da babası annesi tarafından aldatılan, anne ve babası diğer kardeşlerini kendisinden üstün tutan- ve daha bir çok örnek sayılabilir- bir çocuk bu durum karşısında genel yargılar üretir ve bunu hayatın her alanında kısa yol olarak kullanır. Herhangi bir konuda uzun uzun düşünüp mantıklı kararlar almak yerine daha önce öğrenilmiş genel yargılara başvurmak ya da toplum tarafından genel kabul görmüş davranış biçimlerine bakarak karar vermek günlük kararlarımızda bize kolaylık sağlar ve karar karmaşasında boğulmamızı engeller. Ancak hayatımızı olumsuz anlamda etkilemiş bazı genel yargılar hayatımızın geri kalan kısmını da mahvetmek için birebirdir.

Sonuç olarak kıskanç kişi pek nadirde olsa bu hastalığın farkına vardığında ilk yapması gereken bir uzmandan yardım almak olabilir. Ancak her zaman bu gerekli değildir. Biz insanları hayvanlardan ayıran düşünce gücümüzse neden onu kendimizi geliştirmek için kullanmıyoruz. Kıskançlık insana zaman içinde tarifi mümkün olmayan yaralar açar. Bunu yaptığımızı fark ettiğimiz anda durup düşünmeli, kaynağını araştırmalı ve üstüne gitmeliyiz. Belki bir genellemeden kurtularak, belki bir yanlış anlaşılmayı düzelterek, belki açık bir iletişim ile çözülmeyecek bir sorun değildir. Mutluluk içinde gereklidir. Shakespeare’nin de dediği gibi; ‘ Kendi kendini dölleyip doğuran bir canavardır kıskançlık.’ Öyleyse bu canavar yok edilmelidir…

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ara

Kategoriler