Browsing articles tagged with " MUTLULUK"

Ölünmüyor Mutsuzluktan! – İnci Aktaş

Eyl 17, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Ölünmüyor Mutsuzluktan!  //  No Comments

Siz hiç mutsuzluktan ölmeyi denediniz mi?

“Kah aradım kendimi, kah kayboldum boşlukta

Sen yokken denedim kaç kere ölünmüyor mutsuzluktan.”

Sabah ofisime gelirken dinlediğim şarkılar, yazı yazmam için ilham veriyor. Kolpa’nın “Ölünmüyor Mutsuzluktan” isimli şarkısı hafif doz depresyonu çağrıştırdığından yazmak istedim.

Ben çok eminim ki, yaşamının bir döneminde her insan mutsuzluğun en uç noktasını yaşamıştır. Bu bir ayrılıkla, bir ölümle veya herhangi bir şeyle ilgili de olabilir. O zaman acı bedenimizi ele geçirir.

İnsan eceliyle ölmek ister, ama olmaz. Depresyonun kötü bir şey olduğunu sanıyoruz çoğu zaman. Ama depresyon insanın kendi içine dönüp kendisiyle tekrar barışması ve bir olması için bir fırsattır.

“Kah vezgeçtim, kah gülümsedim doğan güne, böyledir yaşamak….” diye devam ediyor kolpa grubu şarkısına. Bu tercihinizdir. Vazgeçmek ya da yeniden başlamak ve gülümsemek tercihinizdir. Yaşam bize her zaman yeniden başlamak için bir fırsat sunar, tekrar gülümsemek için.

Şimdi, mutsuz musunuz? O zaman mutsuzluktan ölünmediğini de anlamışsınızdır. Öyleyse neden şimdi, zamanın şu anında yeniden başlamıyorsunuz?

Mutsuz musunuz? Şarkı söyleyin, dans edin, kahkahalar atın. Sır nedir biliyor musunuz? Her şeyi kutlamak! Bir kez bu anahtarı bulduktan sonra artık hiç birşey eskisi gibi olmaz. Onunla her kapıyı açabilir ve içinde bulunduğunuz her durumdan çıkabilirsiniz.

Yazımı Üç Çinli Azizin hikayesiyle noktalamak istiyorum. Her şeyi kutlarsanız, hayat güzeldir!

“Üç Gülen Aziz” olarak tanınırlarmış çünkü bundan başka hiçbir şey yapmaz, yalnızca gülerlermiş. Böyle gülerek bir kasabadan diğerine gezerek, her kasabanın Pazar yerinde durup, şöyle göbeklerini tuta tuta bir güzel kahkahalarla gülerlermiş. Tüm pazardakiler onların etrafını saramış. Herkes gelir, dükkalar kapanır, insanlar pazara almak için gittikleri şeyleri unuturmuş.

Bu üç insan gerçekten güzellermiş, gülüp dururken göbekleri de sallanırmış. Sonra bu bir hastalık gibi yayılır, diğerleri de gülmeye başlarmış. En sonunda tüm Pazar yeri kahkahalara boğulur, ortamın havası bir anda değişiverirmiş.

Birisi onlara, “Bizlere bir şeyler söyleyin” dediğinde, “Bizim söyleyecek bir şeyimiz yok. Biz yalnızca gülerek buraların havasını değiştiriyoruz” diyorlarmış. Az önce insanların hırsla paradan başka bir şey düşünmediği çirkin bir yerden, bu üç deli adam gelip, gülmeye başlayınca tüm Pazar yerinin havası gerçekten değişiverirmiş. Artık herkes satıcı ya da müşteri olmaktan çıkar, oraya alış-veriş yapmaya geldiklerini unuturlarmış. Kimsenin para hırsıyla da ilgisi kalmaz, herkes kahkahalar atıp, dans ederek bu üç delinin etrafında dönmeye başlarmış. Böyle anlarda birkaç saniyeliğine de olsa yeni bir dünyanın kapıları açılırmış.

Çin’de üç aziz yaşarmış. Bu üç adam Çin’in her tarafını, bir yerden diğerine, bir köyden ötekine dolaşıp insaların gülmesine yardımcı olmuşlar. Üzgün insanlar, kızgın insanlar, paragöz insanlar, kıskanç insanlar, hepsi onlarla birlikte kahkahalar atmış. Ve bir çok insan bu anahtarı, bir dönüşümün mümkün olduğunu hissetmiş.

Sonra köylerden birinde bu üç adamdan birisi ölüvermiş. Köylüler toplanıp, “Şimdi sorun çıkacak. Bakalım şimdi nasıl gülecekler? Bir arkadaşları öldüğüne göre artık ağlamaları gerek” demişler. Fakat yanlarına vardıklarında görmüşler ki geriye kalan iki kişi dans ediyor, kahkahalarla ölümü kutluyorlarmış. Köylüler, “Artık bu kadarı da fazla. Bu kadarı da ayıp. Biri öldüğü zaman dans edip gülmek saygısızlıktır” demişler.

Ama onlar şöyle yanıt vermiş, “Siz neler olup bittiğini bilmiyorsunuz. Üçümüz hep önce kimin öleceğini düşünüyorduk. O kazandı, biz kaybettik. Tüm yaşamımız boyunca onunla beraber güldük. Şimdi onu başka bir şekilde nasıl uğurlayabiliriz? Kahkahalar atmalı, neşelenmeli ve kutlamalıyız. Tüm yaşamı boyunca gülmüş birine başka türlü elveda denemez. Biz gülmezsek o bize gülecek ve “Sizi sersemler. Siz de bu tuzağa düştünüz ha?” diye düşünecektir. Biz onun öldüğünü kabul etmiyoruz. Kahkaha nasıl ölür, yaşam nasıl ölür?”

Kahkaha sonsuzdur, yaşam sonsuzdur, kutlama devam eder. Oyuncular değişir ama oyun devam eder. Dalgalar değişir ama okyanus varolmaya devam eder. Siz güler sonra başkasıyla yer değiştirirsiniz ve o güler, kahkaha böylece sürüp gider. Siz bir şeyleri kutlarısnız, sonra başkaları kutlar, kutlama da sürer. Varoluş içinde bir anlık bir boşluk bile bulunmaz. Fakat o köyün insanları bunların farkında olmadıkları için o günkü kahkalara katılamamışlar.

Sonra ölen adamın yakılma zamanı gelmiş ve köylüler toplanıp, “Adetlere göre ölüyü yıkamamız gerekiyor” demişler. Ama diğer iki adam buna karşı çıkıp, “Arkadaşımız herhangi bir adetin uygulanmamasını vasiyet etmişti; ne yıkanacak, ne de üzerindekiler değiştirilecek. Olduğu gibi yakılacak, onun isteklerine uymak zorundayız” demişler.

Ve o zaman olanlar olmuş! Bedeni ateşe verildiği anda, yaşlı adamın son bir oyun oynadığı ortaya çıkmış. Meğer giysilerinin altında havai fişekler saklıymış ve patlamalarla birlikte bir anda büyük bir ışık festivali başlayıvermiş. Bunun üzerine bütün köy halkı gülmeye başlamış. İki deli arkadaş zaten dans ediyormuş, köylüler de onlara katılmış. Bu bir ölüm değil, yepyeni bir yaşamın başlangıcıymış.

Mutlu günler dilerim,

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & NLP Uzmanı & Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek – Özlem Aktaş

Haz 28, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek, Makaleler  //  No Comments

“Ben evli ve  çocuklu bir adamım ve karım sürekli beni boğuyor, buna dayanıyorum . Çocuklar olmasa bir gün dahi bu evlilikte duramayacağım.” Bu sözler bir danışmanıma ait.  Bu sözcükleri son zamanlarda sıkça işitir olduk maalesef.

Ne acıdır ki birçok evlilik veya ilişki bu çerçevede ilerliyor. Sevmeyi, birbirimiz üzerinde baskı kurmak sanıyoruz. Birbirimizi kıskandığımız ölçüde sevdiğimizi sandığımızı düşünüyoruz. Oysa ki karşımızdaki insana yaşam alanı bırakmadığımızda onu da kendimizi de bozduğumuzu fark etmiyoruz. Sonradan kendimize neden mutsuzum diye soruyoruz. İlişkilerdeki mutsuzluklar bir kader mi? Elbette değil, ancak ilişkilerde cehennemimizi yarattığımızı fark etmiyoruz. Oysaki cennet cehennem burada, yaptığımız seçimler, yaşadığımız duygular sonucunda cenneti de cehennemi de burada yaşıyoruz. İlişkide intikam, aldatma, huzursuzluk, mutsuzluk, anlaşılmadığımızı hissetmek… bu duygular içerisinde olduğumuz her an cehennemimizi yaşıyoruz. Oysaki ilişkide anlayış, empati, saygı, aşk, tutku, huzur yaşadığımız her an cennetimizi yaşıyoruz. Hayat okyanuslarını biz yaratıyoruz. Gelgitlerimiz, dalgalanmalar, fırtınalar karşılıklı bizim eserimiz; tek başına ne erkeğin ne de kadının. Yarattıklarımıza bakmak lazım. Etrafta sahte ve birbirinin aynı evlilikler ve ilişkiler, mutluluk oyunu oynamaya çalışan ama ne istediğini bilmeyen mutsuz insanlar. Diyoruzki eskiden böyle değildi, evlenince çok değişti, gerçekten öyle mi? Evlilikle birlikte algılarımız, anlayışımız, beklentilerimiz değişiyor olabilir mi? Aslında her an biz, biz olmadığımızın farkında mıyız? Hepimiz her an  değişiyoruz. İnsanlar sürekli  değiştiği için hiç kimse iki kişinin mutlu olacağını zaten garanti edemez. Neyin garantisini verebiliriz ki? İnsanlar evliliğe bir garanti gözüyle baktığı müddetçe gerçek mutluluk yakalanamaz. Evlilik de hayat da risktir, ancak riskler güzeldir ve güzel olan risklidir. Oysa ki garantici bakış açısı sıkıcıdır. Neyin garantisi vardır ki? Hayat sınırsızdır, her türlü duyguyu, her şeyi içinde barındıran. Bize düşen ise, hayatta yaşadıklarımızı sevgiyle karşılamaktır, belki de kalbinin şarkısını dinleyerek çünkü o zaman evlilik de ilişkiler de boğucu olmaktan çıkarak, anın farkındalığında keyif alınan süreçlere dönüşebilir. İlişkilerinize yeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz. Daha mutlu bir ilişkiye nasıl sahip olabilirim? Sınırlayan korkularım ve takıntılarından nasıl vazgeçebilirim? Evliliğimi, ilişkimi bir şölene nasıl dönüştürebilirim? Daha mutlu, doyumlu bir yaşamı nasıl oluşturabilirim? Bu soruların cevaplarını ilişki koçluğu ile bulabilirsiniz. Değişimin kaçınılmaz olduğunu fark ettiğiniz an, adım atma zamanıdır ve her an bir dönüşüm fırsatıdır. İlişkilerde dönüşümü sağlamak, ilişki koçluğunun ana temasıdır. Aynı kalmayan bu dünyada herşey değişirken, sizin de ve ilişkinizin de değişebileceğini kabul etmek gerekir ve her şey sadece bir adımla başlar, değişme kararını vermek ile.

Kalbinizin şarkısını dinleyip, mutluluğu sonuna kadar yaşadığınız aşk ve sevgi dolu günler diliyorum.

Özlem Aktaş – İlişki Koçu, Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Olumlu Tutum Eğitimi

Şub 7, 2014   //   by admin   //   Eğitimler, Makaleler, Olumlu Tutum Eğitimi  //  No Comments

Çağımızın sorunu sadece bir hava durumu olmaktan çıkmış iklimimiz haline gelmiş olan mutsuzluktur. Mutsuzluğun ana kaynaklarından biri de olumsuz tutumdur. Herkes kendini az çok olumlu tutuma sahip görür ancak çalışmalarımız bunun böyle olmadığını ortaya koydu. İşin ilginç yanı da olumlu tutumu öğetecek bir eğitimi her zaman bulamamanızdır. Plena Human olarak her ay bir pazar günü düzenlenecek olan etkinliğimizde, MUTLULUK için olumlu tutum kazanmaktan bahsedeceğiz. Sizleri de bekliyoruz.

Maddi manevi büyük zenginliklere ulaşmış her insan, bir nehrin akışına benzetilebilecek olan, görünmeyen bir güç akışının farkındadır. Düşüncenin olumlu duyguları akıntının insanı servete götüren tarafıdır.  Olumsuz duygular ise yoksulluğa götüren taraftır.

Eğitimin Hedefi

Proaktivite ve Olumlu Tutum Eğitiminin hedefi çalışanların insiyatif ve sorumluluk alarak tam potansiyellerini gerçekleştirmelerini sağlamak. Katılımcıların hayatları boyunca devam ettireceği keyifli ve üretkenlikle dolu bir sürecin kapılarını açmak. Siz katılımcılarımızın kendinizle, sevdiklerinizle, işinizle, dostlarınızla kısacası hayatla ilgili daha iyi hissetmenizi sağlayacak. Aynı zamanda hayatta elde etmek istediğiniz her şey için bir çekim metkezi haline getirecek bir eğitimdir.

Konu Başlıkları

-Proaktivite Nedir?

-Olumlu Tutum Nedir?

-Niçin Tutum?

-Tutum Kazanma Eylemleri

-Alıştırmalar

 

Eğitmenler : İnci Aktaş, Özlem Aktaş

Bilgi ve önkayıt için lütfen bize ulaşın:

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Acının Ta Kendisi Misiniz? İnci Aktaş – Profesyonel Yaşam Koçu

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Acının Ta Kendisi Misiniz?, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  1 Comment

 

Duygularınız nasıl oluşuyor? Onlar bedeninizin zihninize verdiği tepkidir.  Düşüncelerinizi değiştiridiğinizde duygularınızın da değişeceğini varsayabilirsiniz. Bu varsayımla bazı yerleşmiş duygularla başbaşa kalırsınız. Örneğin, derin bir mutsuzluk, sıkıntı veya üzüntü… Çünkü her düşünce kalıbının heran farkında olamazsınız. Bu nedenle duygularınızı izlemelisiniz. Onlara özdeşleşmeden biran önce onların farkına varmalısınız. Acının ta kendisi olmak bir marifet değildir.

Eğer duygularınızı hissedemiyorsanız, onların farkında değilseniz, eninde sonunda fiziksel bir rahatsızlık olarak kendilerini gösterirler.

Zihninizi tanımak için duygularınızın farkında olmalısınız. Eğer zihniniz başka bir şey,  duygularınız başka bir şey söylüyorsa, zihniniz yalan söylüyordur. Ve bu da sizin o anki ruh halinizi yansıtır.

Artık kendimizi biraz sorgulamanın zamanı geldi. Şunu sormayı alışkanlık haline getirebilirsiniz; “Şuan içimde neler oluyor?” Dikkatinizi içinize odaklayın. Duygunun enerjisini hissedin. Çünkü o duygu size hakim olmak istiyor. Ve çoğunlukla da bunu başarır. Ve siz acının ta kendisi olursunuz.  Düşünceleriniz ve duygularınız arasında bir kısır döngü oluşur. Düşünceleriniz duyguyu beslerken, duygu da daha fazla olumsuz düşünce yaratımını hızlandırır ve besler. Bu böyle sürüp gider. Ta ki siz bu özdeşleşmeyi bırakana kadar.

Sevgi, sevinç ve huzur sizin özünüzdür. Bir düşünceniz sonucunda ortaya çıkmaz. Onlar duygu değildir daha derinlerde bir yerlerde oluşurlar. Duygular zihnin bir parçasıdır ama sevgi, sevinç ve huzurun karşıtı yoktur. Onlar derin varlığınızdan gelir.

Artık daha fazla acı yaratmak istemiyorsanız, şimdiki anın tek şey olduğunu kabul edin. Geçmiş ve gelecek zaman yoktur. Bir mutsuzluk belirtisi hissettiğinizde onun uyanmaya çalışan bir acı olduğunu anlayın, onun acıyla beslenmesine izin vermeyin. Bu ne demektir? Acı ancak acıyla beslenebilir. Yani daha çok mutsuzluk, daha çok terkedilme, daha çok parasızlık belki de daha çok hastalık yaratacaktır. Onu fark ettiğiniz an takip etmeye başlayın, geçmiş ya da gelecekle beslenmesine izin vermeyin. İzleyici durumuna geçerseniz kendiliğinden eriyip kaybolacaktır.

Sevgi, sevinç ve huzur sonradan elde edilen bir şey değildir. O insanın içinden gelir, belki de onu nasıl hissedeceğinizi bilmek istiyorsunuz. İşin sırrı şimdidedir, bu andadır. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirseniz, huzurun ta kendisi olursunuz…

Sevgiyle kalın..

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşa Koçu, NLP Uzmanı

 

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Artık Değişim Zamanı Geldi Mi Sizce? Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Yaşamınızın şuan ki halinden ne kadar memnunsunuz? İşiniz, ilişkiniz, aile ilişkileriniz, parasal durumunuz, sağlığınız, sosyal hayatınız, arkadaşlıklarız, hobileriniz sizi memnun ediyor mu? Yoksa hayat bir sıkışmışlığın içinde oradan oraya sizi sürüklüyor mu? Artık yaşadığınız hayat sizi tatmin etmiyorsa bir yerlerde eksiklik hissediyorsanız değişme zamanı gelmiş demektir. Değişimi istediğiniz yer neresi peki? İnsanlar bize, koçluğa  değişmek için gelmek isterler. “Peki neyi değiştirmek istiyorsunuz” diye sorarız. İlk başlarda daha iyi bir maaş, daha mutlu bir beraberlik, daha büyük ev, araba gibi nedenler sayabilirler. Biz sonra “Gerçekten ne istiyorsun?” diye sorduğumuzda şaşırırlar. “İstediklerimi saydım” derler. “Peki, bu saydıklarınızı elde ettiğinizde, bu sizi ne kadar mutlu edecek? Daha doyumlu, daha mutlu bir yaşam, yaşamanıza ne kadar katkı sağlayacak?” diye sorarız. Aslında istediklerinize kavuşursunuz yeteri kadar isterseniz; ancak sonrasında ne olacağını hiç düşündünüz mü? Eğer mutluluğunuzu alacağınız eve, evliliğe  ya da daha yüksek maaşlı bir işe bağladıysanız bunlara sahip olunca da mutlu olamazsınız. Evet, olursunuz belki ama çok kısa süreliğine. Çünkü gerçek tatmin, mutluluk, doyum sahip olacaklarınızda değil, şuanda var olan bir şeydir. Eğer şuan mutlu değilsek, gelecekte istediğimiz şeye sahip olduğumuzda da mutlu olamayız. Doyum, sahip olduklarımızda değil, sahip olduklarımızın ne kadar farkında olduğumuza göre değişir. Bir şeyleri değiştirmenin yolu önce bu yoldaki düşünce yapımızı değiştirmekten gelir. Neyi değiştirirseniz mutlu ve doyumlu olacağınıza karar verin . Aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde davranarak farklı sonuç alamazsınız. Değişimi sağlamak istiyorsanız kendinize güçlü sorular sorun. Değişimi niçin isterseniz isteyin değişmemenin size maliyetini sorun kendinize. Aldığınız cevap ne kadar duygu yüklüyse o kadar başarılı olursunuz. Örneğin kilo vermek isteyen kişi, kendisine şunu sormalıdır; Bu şekilde devam edersem neler kaybetmeye devam edeceğim? Kayıp olarak saydığınız şeylere duygu yükleyin. Örneğin, “her geçen an daha fazla şişmanlayıp, kendimden nefret edeceğim. Kendime acıyıp, belki de istediğim ilişkiye sahip olamayacağım” gibi. Sonra değiştikten, kilo verdikten sonra nasıl biri olmak istediğinize karar verin. Nasıl bir görüntüye sahip olacak, kendinize ne söyleyecek, kilo verdikten sonra nasıl hissedeceksiniz? Bu tasarladığınız yeni size öyle güçlü duyguyla bağlanın ki, sanki şuan olmuş gibi mutlu olun. Değişmeyi güçlü bir şekilde isteyin, değişmemeyi ise acı ile bağdaştırın. Yaşam, kendimize acıyacak kadar, mutsuzluklarla geçirilecek kadar uzun olmayabilir. Mutlluğu, sağlığı beklemek yerine şimdi hayatınızda bunları yaratın. Şimdi mutlu hissederseniz, bir şeyler değiştiğinde doyumu yakalayabilirsiniz. Mutluluk için illaki dediklerinize sahip olmak gerekmez; mutlu olmak için şuan nedenler bulun. Etrafınıza şöyle bir bakın yüzlerce sebep bulabilirsiniz tabi ki bulmayı isterseniz. Kişisel gelişim ve değişim bir yolculuktur. Değişmeyi isteyin, karar verin  ve harekete geçin. Bu yolculuktan, şuandan keyif almayı seçin.

Sevgiyle kalın.

Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı, Koç

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Söyleyin Ustam, Yaşamın Anlamı Nedir? İnci Aktaş – Profesyonel Koç, NLP Uzmanı

Eki 10, 2013   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Yaşamın Anlamı Nedir?  //  No Comments

“Konuştuğumuz bu şeyi aramakla bulamayız, ama onu ancak arayan bulabilir.”

-Bir Sufi Deyişi

‘Neden intihar etmiyorsunuz?’  Logoterapinin kurucusu Psikiyatrist Viktor E. Frankl, hayatlarından sürekli yakınıp duran hastalarına bu soruyu sorar. Amacı, hastaların hayata tutunma nedenini öğrenmektir. Değerlerimiz ve amaçlarımız bizi hayata bağlar. Eğer yaşamınızın anlamını bulabilirseniz, ruhsal ve fiziksel tüm hastalıklarınızdan kurtulabilirsiniz.

Değerlerimiz söz konusu olunca Nietzche’nin sözleri ayrıca önem kazanır. “Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir.”

İnsanlar, hayatları boyunca yaşamın anlamını soracakları bir bilge kişi ararlar. Oysa farkında olmaları gereken şey; bu sorunun muhattabı sadece kendileridir. Yaşamın anlamı saatten saate bile farklılık gösterir. Yaşamın anlamını bulmak için soyut bir arayışa gerek yoktur. Çünkü herkesin yaşamında özel bir görevi, uğruna çaba harcayacağı bir misyonu ve sevebileceği kişiler vardır. Bu nedenle kendinizi sorgulayın. “Neye karşı, ne için, kime karşı sorumluyum?”

Bizler sorumluyuz ve yaşamın anlamını gerçekleştirmemiz gerekiyor. Yaşamın gerçek anlamını sadece içine dönüp aramak yerine gerçek dünyada keşfetmeliyiz. Kişi kendini ne kadar çokhizmet edeceği bir davaya ya da seveceği bir insana adarsa, o kadar çok kendini gerçekleştirir. Bununla birlikte kendini gerçekleştirme o kadar da basit bir iş değildir.

Önce kendinizi adayacağınız görevi bulun. Bu mesleğiniz de olabilir, toplumsal bir hizmet de. Yüzyıllar boyu, keşiş olarak, yogi olarak ya da aç susuz kalarak kendini gerçekleştirmiş olan insanoğlu, şimdi günümüz dünyasında çok zor şartlar altında hayatının anlamını bulmak zorundadır.  Bir sufi deyişi der ki; konuştuğumuz bu şeyi aramakla bulamayız, ama onu ancak arayan bulabilir. Hayatın anlamını bulmak için sevin. İçinizi sonsuz karşılıksız sevgiyle doldurun. Kendinizi sevmeye adayın. Ve son olarak; umutsuz bir durumla karşılaştığınızda, asla değiştiremeyeceğiniz bir kaderle yüz yüze geldiğinizde, ne olursa olsun yaşamda bir anlam bulacağınızı asla unutmayın. ‘Hayat böyleyse yaşamanın anlamı ne?’ demeyin, ‘ Böyle bir hayat yaşayacaksam ölmemin anlamı ne olacak?’ diye sorun.

Ölüm döşeğindeyken hayatınıza şöyle bir baktığınızda, anımsamak istedikleriniz mali başarılarınız olmayacak, işinizden ve insanlığa sağladığınız faydadan aldığınız hazzı, sevgileriniz ve kişisel bir trajediyi zafere nasıl dönüştürdüğünüzü hatırlayacaksınız..

Anlamlı bir hayat dileğiyle,

Sevgiyle Kalın

İnci Aktaş – Profesyonel Koç, NLP Uzmanı

(224) 2434314

Olumlu Tutum Eğitimi

Şub 11, 2013   //   by admin   //   Olumlu Tutum Eğitimi  //  No Comments

OLUMLU TUTUM EĞİTİMİ

“Evim yanıp kül olduğunda ayı daha açık seçik görür oldum.”  Eski bir ZEN deyişi

Hayattaki başarınızın ne kadarı olumlu tutumunuza bağlı?

%80-%100 arasında. Peki bir de Amerika’da ulusal çapta yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göz atalım. Kişiler iş hayatında neden başarısız oluyorlar?

%20 işle ilgili beceri eksikliği, yetersiz eğitim

%15 yazılı ve sözlü iletişimde yetersizlik

%15 yetersiz patron veya yönetici

%50 olumsuz tutum

Maddi manevi büyük zenginliklere ulaşmış her insan, bir nehrin akışına benzetilebilecek olan, görünmeyen bir güç akışının farkındadır. Düşüncenin olumlu duyguları akıntının insanı servete götüren tarafıdır.  Olumsuz duygular ise yoksulluğa götüren taraftır.

Şimdi gözlerinizi kapayın ve büyük bir şey başardığınızı düşünün. Bu herhangi bir şey olabilir. Üniversiteyi kazanmak, büyük bir satış gerçekleştirmek, terfi almak, işe girmek veya bitiş çizgisini geçmek. Ve elinizi zafer jesti yaparak evet diye havaya kaldırdığınızı hayal edin. Bu harika bir andır değil mi? Olumlu ve mutlu bir andır. Hayatınızın tamamının bu duyguyla geçmesini ister miydiniz? Eğer geçmiyorsa buna engel olan nedir? Sizsiniz ve sizin tutumunuz.

Olumlu Tutum Eğitimi, hayatınız boyunca devam ettireceğiniz harika bir sürecin kapılarını açacak sizlere. Keyifli ve üretkenlikle dolu bir süreç.

Olumlu Tutum Eğitimi, sadece olumlu düşünceyi değil, olumlu düşünen, olumlu konuşan ve olumlu davranan bir insan olma ve hem kendinize hem de sevdiklerinize harika bir hayat yaratma olanağı sunacak.

Olumlu tutum eğitimi, kendinizle, sevdiklerinizle, işinizle, dostlarınızla kısacası hayatla ilgili daha iyi hissetmenizi sağlayacak. Aynı zamanda hayatta elde etmek istediğiniz her şey için bir çekim merkezi haline geleceksiniz.

Peki olumlu bir tutuma sahip misiniz? Tutum testi için tıklayınız.

http://www.akademiplena.com/blog/tutum-testi/

Kimler Katılabiir?

-Hayatına mutlu, huzurlu, olumlu ve başarılı olarak devam etmek isteyen herkes

Eğitimin Süresi 

Eğitmin Süresi: Haftaiçi veya Haftasonu

Kayıt ve bilgi için lütfen bize ulaşın.

Tel:( 224) 243 43 14

Mail: info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Eft ile Duygusal Özgürleşme Eğitimi

Haz 27, 2012   //   by ozlemaktas   //   EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi, Eğitimler  //  No Comments

EFT ile DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME EĞİTİMİ

EĞİTMENLER: İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ (Yaşam Koçu,NLP Uzmanı ve Hipnoterapist)

EĞİTİMİN AMACI VE İÇERİĞİ:

EFT bedende birikmiş duyguları temizleme aracıdır. EFT’nin kurucusu Gary Graig, “Tüm negatif duyguların nedeni bedenin enerji sistemindeki bozukluğa bağlıdır.”  der.

İnsan bedeninde akışkan enerji kanalları vardır. Bu enerji kanalları meridyenler olarak tanımlanır. Bu meridyenlerde enerji rahat bir şekilde akarken her yönden iyi hissederiz. Bu enerji kanalları bir şekilde tıkandığı zaman olumsuz dediğimiz duygular ortaya çıkar ve sorunlar o zaman başlar. Tıkanan, bloke olan enerji kanallarının, EFT ile yeniden düzgün çalışmaya başlanması  amaçlanır. Hedef, iyi hissetmektir ve sorunun duygusal özgürleşme sağlanarak ortadan kaldırılması ve çözülerek, mutlu olmayı başarabilmektir.

Kısaca; Duygusal Özgürlük Tekniği (EFT) psikolojik sorunların üstesinden gelmek için kullanılan bir alternatif yöntemdir. Belirli bir olumsuz  anı üzerinde yoğunlaşmışken meridyen noktalarına hafifçe vurarak vücudun enerji alanını düzenlemeyi amaçlar.

Eft, vücudunuzun, enerji sisteminin yenilenmesinden, zihin ve beden dengesin sağlanmasına  kadar pek çok konuda  iyileştirici olmaktadır.

EFT eğitimi ile, kendi hayatınızın kontrolünü elinize alıp, bir çok sorununuzun çözümünü bulabilecek, daha doyumlu ve mutlu bir hayata kavuşabilecek ve çevrenizdekilere de uygulanması kolay ve etkili olan bu tekniği göstererek faydalı olabileceksiniz.

EFT ‘nin kullanım alanları

  • Duygusal rahatsızlıklar

Stres, takıntılar, uykusuzluk, kekemelik, evham vs

  • Olumsuz alışkanlıklar

Kilo problemleri, aşırı yeme isteği, alkol ve sigara bağımlılığı, tırnak yeme vs

  • İlişkiler

Çekingenlik, kızgınlık, öfke, kıskançlık, kendini ifade edememe vs

  • Fobiler ve korkular

Örümcek, böcek, kedi, köpek, yükseklik, uçuş, karanlık, asansör, dişçi, iğne korkusu vs

Topluluk önünde konuşma, başarısızlık, evlilik, hastalık, yalnız kalma korkusu, reddedilme korkusu vs

  • Fiziksel rahatsızlar

Baş, eklem, sırt, boyun… ağrıları ve regl sancıları vs

  • Eğitim

Konsantrasyon ve motivasyon sorunları, sınav korkusu, genel olarak okul ve öğrenmeye yönelik korkular vs

  • İş dünyası

Motivasyon ve konsantrasyon sorunları,topluluk önünde konuşamama, etkili iletişim kuramama,stres, başarısızlık       korkusu, öz güven sorunları vs

  • Sanat ve spor

Her türlü performansın arttırılması, yaratıcılıkla ilgili blokajların çözülmesi

Eğitim Süresi: Eğitim bir tam gün aşağıda belirtilen saat aralığında yapılmaktadır

Katılımcılara katılım sertifikası verilmektedir.

Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.

Tel : 0 (224) 243 43 14

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Siz Hiç Uçan Araba Gördünüz Mü? – İnci Aktaş Yaşam Koçu

Mar 22, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Siz hiç uçan araba gördünüz mü? Ben gördüm. Gördüm ve hani derler ya yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi diye, o çizgide olma  hissini yaşadım? Nasıl bir his derseniz? İlk defa kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Yasin Suresi 50. Ayet: Artık ne bir vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler… İşte his buydu. Sadece bekledim. Anlatmaya çalıştığım olay 2 saniye içinde karşı şeritten neredeyse 10 metre genişliğindeki orta reflüjü atlayarak önüme uçan arabayla ilgili. Büyük şans kimseye hiçbir şey olmadı ama o uçarken ben sadece bekledim. Ne gaza basabildim ne frene. Ne ileri gidebildim ne geri merak ettiğim ise ne zaman üstüme düşeceğiydi. Büyük şans diyorum ama Allah isteseydi o kazadan kimse sağ çıkamazdı. Ama hepimiz sağ çıktık.

Bir an öldüğümü düşündüm. Ailemi, işimi ve geride bıraktıklarımı. Güzel bir hayat yaşamıştım. Ölürken tek pişmanlığım ise boşver yahu diyemeden Allah’ın bana verdiği o harika günleri heba etmemdi.

Hayattaki amacınız nedir? Geçtiğimiz günlerde bir dost sohbetinde herkes hayat amacını açıklarken, kendimize ve varlığımıza ilişkin yolculuğumuzun yanı sıra çok sevdiğim ve değer verdiğim bir dostum hayat amacının MUTLULUK olduğunu dile getirdi. Ne kadar etkileyici değil mi? Tek istediğimiz mutlu olmak. Öyleyse neden olamıyoruz? Neden her gün mutsuz olmak ya da kendimizi üzmek için nedenler arıyoruz.

Suçlayacak hep birisi var. Suçlayacak başkasını bulamadığımızda kendimizi suçluyoruz. Hayatım boyunca üzüldüğüm şeyleri düşündüğümde karşıma hep Konfüçyus’un harika cümlesi çıkıyor. “Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimeleri yitir.”

Hayatımız tercihlerden ibaret ya mutlu olmayı seçeriz ya da mutsuz olmayı. Benim kendimi iyi hissetmem için fazla bir şeye ihtiyacım yok aslında. Ayağa kalkıp yere bakmam yeterli. Yerin altında değil üstünde olduğum her gün harika bir gündür. Bugün de yerin üstündeydim. Aracımın üzerine doğru uçan arabaya rağmen.

Geçmiş ve gelecek yok sevgili dostlar. Sadece bu an var ve yüce yaratıcı geçmişe takılmamak ve bu anda kalmak için ölümün bize ne kadar yakın olduğunu her an gösteriyor.

Sadece yapın. Bunu bir deneyin. Şuandan itibaren ne olursa olsun mutlu olmaya karar verdim deyin. Ve bu kararınıza uyun. Hiçbir şeyin mutluluğunuzu bozmasına izin vermeyin. Hiçbir şey sizden değerli değildir. Ne kişiler ne olaylar siz izin vermedikçe mutluluğunuz bozamaz. İnsan kendiniz en büyük düşmanıdır. Ama insan kendiyle dost olduğunda tüm sorunları çözer.

Bu yazıyı okuduğunuzda kafanıza taktığınız ve sizi üzen bir şey varsa, hemen derin bir nefes alın ve “Boşver Yahu!” deyin. Hayallerinizi ve hedeflerinizi düşünüp gülümseyin. Unutmayın her şey bizim iyiliğimiz için olur.

Yüce yaratıcıya güvenin. Işığınız bol olsun..

Sevgilerimle…

İnci Aktaş-Yaşam Koçu Nlp Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Hayat Bir Oyundur

Eki 25, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  1 Comment

“Kamyon çarpmış gibiyim. Çukurda hissediyorum. Duvarları aşamıyorum. Kafam patlayacak gibi…” Günlük hayatımızda kullandığımız bu tür benzetmelere hiç dikkat ettiniz mi? Uzun süredir aynı duvarın karşınızda dikildiğini, ya da kamyon üstümüzden geçtikten sonra doğal olarak kalkamadığınızı hissettiniz mi? Çoğumuz çoğu zaman kullandığımız kelimelere bile dikkat etmezken eminim benzetmelerimize hiç dikkat etmemişizdir.

Oysa beyin gerçekle hayali ayırt edemez. Siz bir şeyi olmuş gibi düşünürseniz beyniniz için o, gerçekten olmuştur. Size kamyon mu çarptı? Geçmiş olsun. Başınız mı patlıyor? İyi öyleyse sizin için yapacak bir şey yok demektir. Duvarları aşamıyor musunuz? Neden aynı duvara çarpıp duruyorsunuz? En azından etrafından dolaşın.

Algıladığınız tüm gerçek, bir benzetmeden ibarettir aslında. Öyleyse güzel benzetmeler yapalım. Kamyon çarpmasın, çukura düşmeyelim. Gecede olalım, kışta olalım onun yerine. Çünkü her geceden sonra sabah olur, her kıştan sonra bahar gelir. İnsanların hayatlarında acı da olur. Kaçınılmazdır ve olması gerekendir. Ve biz mecazlarımızı buna göre belirlersek duygularımız da buna göre yönlendirmiş oluruz. Duygularımızın kaynağı bizleriz. Yaptığımız benzetmeler, kullandığımız kelimeler ve sorduğumuz sorularla kaderimizi biçimlendiririz.

Bir düşünün, basit bir örnek. Arkadaşınız size bir kadından bahsediyor. “Melek gibi” dedi. Ne hissettiniz? Kadını görmediniz bile. Gördüğünüzde nasıl davranacaksınız? Durun vazgeçtim. Arkadaşınız kadının tam bir şeytan olduğunu söyledi. Şimdi kadın hakkında ne düşünüyorsunuz? Aman sizden uzak olsun değil mi? İşte benzetmeler duygularınızı bu kadar çabuk yönlendirebilir.

Öyleyse önce hayatla ilgili benzetmelerinizi bir gözden geçirin. Hayat nedir? Yarış mı? Enkaz mı? Zorlu bir mücadele mi? Yaşam kavgası dediğimiz şey ne? Yaşam bir kavga mıdır? Hayır. Eğer sizin için böyleyse bol şanslar, çünkü ihtiyacınız olacak. Hayat bir oyundur. Kazanmak veya kaybetmek yoktur. Eğlenmek vardır. Hayat bir danstır. Hayat bir şarkıdır. Hayat bir mücadele değildir, hayat bir armağandır başlı başına.

Bu yüzden oturup düşünmemiz gereken şey hayata, ilişkilere, işimize, evliliğe, erkeklere ya da kadınlara bağladığımız benzetmelerdir. Yeni benzetmeler bulup onlara bağlanmalıyız. Nasıl ki hayatımızdan olumsuz anlam içeren kelimeleri çıkarmaya çalışıyoruz olumsuz anlam yükleyen benzetmeler yerine olumlu anlamları olan mecazlar kullanmak daha doğru olacaktır.

Ve hayatı Super Mario oyununa benzetseydim, Mario’nun  ‘game over’ olması yani oyunun bitmesi için dört can hakkı oluyor. Bizimse sadece bir hakkımız var. Bu nedenle yaşayacak bin yılımız varmış gibi davranmayalım ve yaşamayı ertelemeyelim. Hemen başlayalım… Bize sunulan bu armağanı en iyi şekilde değerlendirelim.

Siz kelimelerinize, benzetmelerinize, sorularınıza dikkat edin yeter. Belki hemen sonuç alamayabilirsiniz ama hemen sonuç alamadınız diye bir şey olmamış demek de değildir. Hayatı bir oyun gibi yaşamanız dileğiyle…

Sevgiler…

İnci AKTAŞ

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«123»

Ara

Kategoriler