Browsing articles tagged with " yaşam koçu"

Söz Verdim Yarına Güzel Olacak – Yaşam Koçu İnci Aktaş

Tem 4, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Bu sabah işe gelirken radyoda bir şarkı dinledim. Ve sözleri gerçekten hoşuma gitti. “Söz verdim yarına güzel olacak, ay dolunay sabah çok uzak, üstüme düşen gölgene baktım, aşkın tenime çok yakışacak.” Emir’in söylediği bir şarkıydı. Dikkatle dinleyince bu şarkının aslında bir dilek olduğunu hissedebilirsiniz.

Sıkça yaptığım seanslar ilişkiler üzerine. Yeni bir ilişkiden çıkmış ya da doğru eşin hayatına girmesini isteyen kişilerle yaptığım seanslarda gördüğüm en önemli ortak özellik umutsuzluk. Duyduğum tek şey ise; “Böyle biri kaldı mı ki?” O zaman onlara şunu soruyorum; ‘Peki siz yeterince iyi değil misiniz?’

Unuttuğumuz şey şu, umutsuzluğa kapıldığımızda odağımızı gerçek bir aşka çeviremiyoruz. Odağımız daima dileğimizin gerçekleşmediğinde olursa bunu elde etme şansımız zaten yoktur. Eminim Edison ampulü icat ederken edememeyi düşünmemiştir. Yani evlenmeyi isterken evlenememeyi düşündüğünüzde kendi kalesine gol atmak için ters yöne koşan futbolculardan farkınız kalmaz.

İşte bu yüzden bu şarkıyı çok sevdim. Bu sözlerde henüz doğru eşinizle tanışmamış olsanız bile, aşkının size çok yakışacağına dair bir inancınız var. Yarınlardan umutlu! Eğer doğru eşin hayatına girmesini istiyorsanız önce niyet etmelisiniz. Çok basit, doğru eşin hayatıma girmesine niyet ediyorum. İçinizi yaratıcı gücün sonsuz şefkati ve sevgisiyle doldurmalısınız. Şefkati ve sevgiyi her şeyde görmelisiniz. Kötü olanı zaten biliyorsunuz, bu nedenle daima iyi olanı görün. Önce kendi güzelliğinizi görmeye başlayın. Güldüğünüzde gözlerinizin içinin nasıl parladığına daha önce dikkat etmemiştiniz değil mi? Şimdi tekrar aynanın karşısına geçin. Kendinize gülümseyin. Şu telkini alışkanlık haline getirin. Her gün her bakımdan daha güzel oluyorum.

Siz sadece telaşla aramaktan vazgeçin. Aramak sahip olamamak demektir. Ruh eşinizi ise zaten ona sahipmişsiniz gibi davrandığınızda bulabilirsiniz. Peki zaten sahipmiş gibi davranmak ne demektir? Bir düşünün, bugün hayatınızın aşkıyla karşılaşmış olsaydınız, nasıl hissederdiniz? Mutluluktan gözlerinizin içi gülerdi, kullandığınız kelimeler ‘mutluyum’ şeklinde olurdu, dünyayı elinizin altında hissederdiniz, birkaç kilo fazlanız vardıysa da aşık olduktan sonra kaybolup giderdi. İşte şimdi de böyle olmalısınız. Çünkü sahipmiş gibi davranmak, odağınızı sürekli elde etmek istediğiniz arzunuzda tutar. Eğer düşünceleriniz sürekli neden hala onunla karşılaşmadığınız yönündeyse sizi temin ederim asla karşılaşamayacaksınız.

Bilin ki siz kalbinizi sonsuz sevgiyle doldurduğunuzda evren de size aynı şekilde karşılık verecek. Tebrizli şemsin de o güzel cümlelerinde söylediği gibi;

               “Başkalarından sevgi, saygı ya da ilgi bekliyorsan önce kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen bir          insanın sevilmesi mümkün değildir. Eğer sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.”            

                                                                                                                                                                                                       Tebrizli Şems

Şuanda kendinizi terk edilmiş, aldatılmış, yalnız ve mutsuz hissediyor olabilirsiniz. Ama bilin ki başınıza gelen en kötü şey asla gelebilecek en kötü şey değildir. Ve mutluluk haline dönüşmeyecek felaket yoktur. Çünkü şuanda negatif olarak hissettiğiniz her şey sonradan sizin iyiliğinize yarar ve şükredersiniz.

Yeni bir aşk ya da ruh eşinizi bulmak için ise tek yapmanız gereken aşka hazır olmaktır. Sizi yaratan gücün rehberliğini ve yardımını kabul edin. Ve ona güvenin. O’nun her şeye gücü yeter. Siz daima hazır olun ve kalbinizi aşka açın, bu yaydığınız mutluluk dolu enerji her zaman doğru kişiye ulaşır ve onu size getirir. Bu yan kapı komşunuzda olsa dünyanın öbür ucundaki her hangi biri de olsa… Öyle olmasını isteyin. Öyle olsun.

Amin, öyle olsun demektir. Dualarımızın sonunda ‘amin’ demez miyiz? ‘Amin’ deyin öyle olsun.

Ve söz verin yarınınıza her şey güzel olsun.

Sevgilerimle,

İnci Aktaş

Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

NLP Ve Hipnoz İle Kilo Kontrolü Eğitimi

Haz 28, 2012   //   by admin   //   Eğitimler, NLP Ve Hipnoz İle Kilo Kontrolü Eğitimi  //  8 Comments
NLP, Bilinçaltı Teknikleri ve Hipnoz İle Kilo kontrolü ve Zayıflama Eğitimi
 
EĞİTMENLER
 
 İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ
 
EĞİTİMİN AMACI VE İÇERİĞİ
 
Kilonuzu belirleyen metabolizmanız değil bilinçaltınızdır. Bilinçli aklımızla kendimizce doğru olduğunu düşündüğümüz bir çok karar veririz ama uyamayız. Çünkü bütün güç bilinçaltındadır. O ikna olmazsa hiç bir değişikliği gerçekleştiremeyiz.
 
NLP Nedir?
 
NLP Zihnin, kişinin istediği gibi yeniden prgramlanması demektir. Başta aşırı yeme, kilo problemleri, alkol sigara, uyuşturucu ve depresyona kadar tüm sıkıntı ve problemler zihnin yanlış programlanmasından kaynaklanır. Eğer bugüne kadar diyet yapmış ama forma girememiş ya da verdiğiniz kiloları geri almışsanız artık bilinçaltınızı yeniden programlamanın vakti gelmiş demektir. NLP ve Hipnozla Kilo Kontrolü Eğitimi kapsamında öğreneceğiniz tekniklerle, olaylara bağladığınız olumsuz duyguları değiştirebilecek ve duygusal açlığa bağlı aşırı yeme probleminizi çözeceksiniz. Swish tekniğiyle sadece size zarar veren yeme alışkanlıklarınızı değil istemediğiniz tüm alışkanlıklarınızı kolayca değiştirebileceksiniz. Bilinçaltındaki kilit inançlarınızı değiştirmeyi öğrenecek ve kilo almanıza neden olan inanışlarınızın dışında bu teknikleri hayatınızın her alanına uygulayabileceksiniz. Yemek Yeme stratejiniz belirlenerek doğru yeme alışkanlığına kavuşacaksınız. Tercihe bağlı olarak yapılacak olan toplu hipnoz seansında ise bilinçaltınıza sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlıkları telkin edilecektir. Eft teknikleri ile duygusal özgürleşme sağlanacaktır. Seans sırasında verilen telkinlerin bilinçaltınızda şartlanabilmesi için hazırlanmış olan KİLO KONTROLÜ CD si de eğitim kapsamında verilecektir. Hipnozla Zayıflma hakkında detaylı bilgi için aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz.http://www.youtube.com/watch?v=PztBXz_hkWA

http://www.youtube.com/watch?v=K49dcmdeSbo

Eğitimin tarihi  ve Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.

E mail: info@akademiplena.com
Tel: 0 (224) 243 43 14

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sevgi Ekerseniz, Sevgi Biçersiniz! Yaşam Koçu İnci Aktaş

Haz 27, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu Nlp Uzmanı

Bu sözün gerçek anlatmak istediği şudur; eden bulur. Yani bu iyi de olabilir kötü de. Ne verirseniz onu alırsınız. Ya da ne ekerseniz onu biçersiniz.  Sabah komşunuza gülümseyerek günaydın demekle öğlen de harika bir iş telefonu almanız arasında bağ kurmazsınız, ben kurarım eden bulur. Ya da akşam annenize sinirlenip bağırmanızla sabah gelen yüklü telefon faturası arasında bağ kurmazsınız ben kurarım.

Bu bir denge. İyi ya da kötü. Eden bulmak zorunda. Yani ne ekerseniz onu biçersiniz. Olumlu duygular ekerseniz, o gün harika olaylar yaşayıp olumlu duyguları kat kat arttırarak biçersiniz.

Bu düz mantık açıklıyor ki, sevgi ekerseniz sevgi biçeceksiniz. Çok eski zamanlardan beri gelen öğretiler bize açıkça şunu özetliyor. Ya birbirimizi severiz ya da mahvoluruz.

Bizler hayatımız boyunca bilmeden ya da bilerek insanlara maddi ya da manevi zararlar veririz ve elbette ki bu bizden bir şekilde çıkar. Yani hayat bir aynadır, ona gülümserseniz o da size güler. O zaman da bir paranoya başlar. Başımıza gelen her kötü olayda acaba nerde hata yaptım da bu başıma geldi diye sormaya başlarız. Ben kötü bir insan mıyım? Sonra mükemmel olmakla bu çıkmazdan kurtulmaya çalışırız. Mükemmel olursam kimseyi kırmam, üzmem, başarılı ve mutlu olurum. O zaman hayatta bana aynısı verir. Başarı, mutluluk… Yani mükemmeli verirsen mükemmeli alırsın. Oysa unuttuğumuz bir şey var. Mükemmellik algısı herkese göre değişir. Oysa Tanrı için insana duyduğu sevgi değişmez. Onun sevgisi sonsuzdur. Yani sevgi… Hayattan alacağınız her güzel şeyin kaynağı sevgidir. Sevgi ekerseniz sevgi biçersiniz.

Aslında “hayata nasıl bakarsan aynen karşılığını alırsın” cümlesinin tam anlamı budur. Sen mükemmel olursan evren sana mükemmeli verecek demek değildir. Allah herkesi eşit derecede sever ve sana verecekleri senin mükemmelliğinle ilgili değil senin içindeki sonsuz sevgi ve sınırlarınla ilgilidir.

Sadece sevin o zaman bütün kapılar açılacaktır…

Huzur sizinle olsun.

İnci AKTAŞ

Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ben Daima Gülüyordum – Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Haz 25, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Yaşam Koçu Nlp Uzmanı İnci AKTAŞ

“Kötü olanı zaten biliyorum, ben iyi olana bakıyorum.” diyor, 108 yaşındaki Nazi kampından kurtulmuş bir müzisyen olan Alice Herz Sommer. Bu cümle beni uzun süre düşündürüyor. İnsan kendinin en büyük düşmanı. Daha olmamış şeyler için türlü türlü  felaket senaryoları yazıp sonra olay beklediği şekilde gerçekleşmediğinde neredeyse böyle olmadığına üzülüyor. Yine de kötümser olma şansını kaçırmıyor. O ise bir iyimser olarak doğduğunu söylüyor.

Alice Herz Sommer 108 yaşında ve o Cehennemdeki Cennet Bahçesi isimli bir kitap yazdı. Kitabın adından da anlayacağınız gibi o bir doğuştan iyimser. Annesi ve babası öldürüldü ve o, 5 buçuk yaşındaki oğluyla hayatta kalmayı başardı. Anthony Robbins’le yaptığı röportajda Robbins soruyor;

‘Toplama kampında olmak size hiç acı verdi mi?’ Cevabı; ‘Hayır.’ oluyor. Bunun üzerine Robbins; ‘Toplama kampında nasıl oldu da acı çekmediniz?’ diye soruyor. Sommer cevap veriyor; ‘Ben daima gülüyordum.’

“Ben daima gülüyordum.” Aşırı iyimser olmaya karşı çıkanlar arttıkça biz; “Polyanacılık oynamak kötüdür. Gerçekleri görmemiz gerekiyor” falan demeye başladık. Ama anlayamadığımız şey şu; kötü olanı zaten biliyoruz, önemli olan iyiye bakmak değil mi?

Toplama kampında iki yıl boyunca oğluyla yerde yatan bu kadın ve oğlu daima gülüyorlardı. Sommer, etrafındakiler öyle olmasa bile daima gülerdi. Belki de bunu iyimser olarak doğduğunu düşünmesine borçluydu. Hayatının başlangıcından beri gülüyordu çünkü kendini seviyordu. Londra’ya geldiği gün kanser olduğunu öğrendi ve o buna : ‘Bu harika kanserim.’ diye yanıt verdi. Hala gülüyordu.

Harward üniversitesinde bir araştırma yapıldı. Kötümser bir gurubun sağlığı ile kontrol gurubu karşılaştırıldı. Başlangıçta sağlığı gayet iyi olan iki grup araştırma kapsamındaydı. Araştırma süresince gurupların genel sağlık düzeyine etkileyecek hiçbir şeye izin verilmedi. Ve özellikle 40 yaş üzerinde belirgin bir kötüye gidiş gözlemlendi. Araştırma sonuçları gösterdi ki; kötümserlikle sağlığın bozulması arasındaki istatistiki ilişki, sigara ile akciğer kanseri arasındaki ilişkiden çok daha kuvvetlidir.

Şimdi bazı kötümserlerin peki, öyleyse bu hanım neden kanser oldu diye sorduğuna eminim. Ben ise onlara şöyle sormak istiyorum. Bu hanımın kanser olduğunu öğrendiğinden beri 25 yıl geçtiğini biliyor muydunuz?

Ve yazımı son olarak onun sözleriyle bitirmek istiyorum. Eğer bu yazıyı okuyorsanız bu bir tesadüf değildir. Burada okuyacağınız bir cümle sizin hayatınıza ilham olabilir.

Daima huzur sizinle olsun.

‘Nefret, kin besleyenin ruhunu yer, nefret edilen kişinin değil.’

Alice Herz Sommer

Sevgiyle Kalın

İnci AKTAŞ

Yaşam Koçu Nlp Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Çocuk Yetiştirmek Zor Zanaat – Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Haz 18, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Yaşam Koçu NLP Uzmanı İnci AKTAŞ

Belki de çocuk sahibi olmaya karar vermeden önce derin derin düşünülmesi ve planlanması gereken konu bu… Çocuğumu nasıl yetiştireceğim? Çocuk yetiştirmek ne demek?  Çocuğumun gelişimini nasıl doğru planlayabilirim?

Bir insanın zihninin programlanması, ana rahmine düştüğü anda başlar. Hipnoz çalışmaları bize göstermiştir ki, yetişkinlerde gözlemlenen bir çok kronik rahatsızlık dahi, bebeğin annenin karnındayken her şeyi duyduğunu ve hissettiğini unutmamızdan ya da bilmediğimizden kaynaklanıyor.  Artık;  “O daha bebek, anlamaz” anlayışından bir an önce vazgeçin. Çünkü ana rahmine düştüğü andan itibaren ona sağlamaya çalıştığınız ilk şey, onu çok istediğinizi hissettirmektir. Sen değerlisin, sen bizim için önemlisin…

Çocuk yetiştirme sanatının çocuğa kendini değerli hissettirmekten başka kuralı yoktur. Bebek daha annenin karnındayken onunla konuşun. Annenin duyguları doğmamış bebeği derinden etkilemektedir. Bebek doğduktan sonra annenin stresi süte geçtiğinden bebekler sütü bile reddetmektedirler.

Eğer ruhen ve bedenen sağlıklı bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız. Sevgiyle bezenmiş, affetmeyi bilen, dostluk, paylaşım ve hayattan zevk almayı bilen bir aile ortamı yaratmaya çalışmalısınız.

Elbette kurallar koyacaksınız. Ancak çocuğunuzun gelişimi için bu kuralları hiçe saymasına, ilerisine geçmesine izin verin. Bırakın yaşayarak öğrensin. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Koyduğunuz kurallar çocuğunuzun hayatı anlamasına, gerekirse yanlış yapıp ders almasına yarayacak kurallar olmalıdır.

Her birey doğuştan biri yapabiliyorsa ben de yapabilirim inancıyla doğar. Bu nedenle etrafındaki yürüyen insanları modelleyerek yürümeyi öğrenir. Ve diğer her şeyi de modelleyerek öğrenir. Eğer çocuğun öğrenme çabası kurallarla engellenirse çocuk kendini kötü, yetersiz ve değersiz hissetmeye başlar. Ne yazık ki biz çocuklarımızın yapmaya çalışıp da yapamadığı şeylerde yardımcı olarak onlara iyilik ettiğimizi sanırız. Bebeğimiz masanın üzerinden oyuncağını almaya çalıştığında elimizle ona doğru ittiririz ve bebekte hemen o an ben yardım almadan tek başıma yapamam inancı oluşmaya başlar.

Özellikle ebeveynin ikisinin de çalıştığı ailelerde çocuğa daha az zaman ayrılması durumuyla karşı karşıyayız. Daha az ilgilenilen çocuk, bir de sadece başarılı olduğu zamanlarda ödüllendirildiğinde, çocukta sürekli beklentileri karşılamaya çalıştığı için bir değersizlik inancı oluşturur.

Bırakın koltuğa kendisi tırmanmaya çalışsın, döke saça yemek yesin. Sadece başardığı zaman değil başaramadığında da çabası için ödüllendirilsin. Çocuğun bazen sadece ilginizi çekmek için yaptığı olumsuz davranışları bile, yeterince zaman ayıramamanın verdiği vicdan azabı ile yok sayıyorsanız, çocuğunuzda onarılana kadar hayatını kısıtlayan yaralar açarsınız.

Ve çocuklarınızın sizin saçma gördüğünüz şeylerle uğraşmasına engel olmayın. En büyük başarılar, insanlar tarafından saçma bulunan ve çoğu zaman dalga geçilen uğraşlardan doğmuştur. Bırakın çocuğunuz başınıza icat çıkarsın. Yaşama katkıda bulunmanın yollarını öğretin.

Çocuklar programlanmaları tamamlanana kadar doğal trans durumundadırlar. Çoğu zaman hiçbir bilgisi olmadıkları ve bilinçaltlarında herhangi bir bilginin kayıtlı olmadığı durumlarda verdiğiniz telkinler direk bilinçaltlarına ulaşır. Sizler sorumlusunuz. Her yorumunuz her konuşmanız her planınız siz bir gün unutsanız bile onun bilinçaltına kazınacaktır.

Ve huzur… Unutmayın, çocuklarınız bir kez çocuk olacaklar. Çocukluklarında tamamlanmamış bir duygu ya da yaşayamadıkları bir dönem olursa daima enerjileri eksik, mutsuz ve isteksiz bireyler yetiştirmeye devam edeceğiz.

Huzur sizinle olsun.

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İçindeki Gücü Ortaya Çıkarmanın Bir Yolu, Hipnoz – Yaşam Koçu Ve NLP Uzmanı Özlem AKTAŞ

Şub 27, 2012   //   by ozlemaktas   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Mutlaka Okuyun  //  No Comments

İçindeki  Gücü Ortaya Çıkarmanın  Bir Yolu Hipnoz-Yaşam Koçu ve Hipnoterapist ÖZLEM AKTAŞ

Hayatınızda değiştirmek isteyip de, değiştiremediğiniz neler var? Kilo vermek isteyip de bir türlü başaramıyor musunuz?  Ya da sigara, onunla da mı başınız dertte, çok istediğiniz halde defalarca tekrar mı döndünüz eski alışkanlıklarınıza? Ya da sizi sınırlayan düşünce şekillerinizden artık size yarar sağlamadığı için vazgeçmek istiyor ancak davranışlarınızı ve düşüncelerinizi bir türlü değiştiremiyorsunuz?  İşte bu nokta da değişim için ve değişimin kalıcı olması için hipnoz çok etkili bir araçtır. Peki nedir bu hipnoz? Hipnozla neler başarılabilir? Hipnozun faydalarının çok da bilinmediği ortada. Çoğumuz hipnozla ilgili çeşitli ön yargılara sahibiz ya uyuyup da uyanamazsam, ya istemediğim bir şeyleri yaptırırlarsa, ya sağlığım tehlikeye girerse gibi. Bunların tümü hipnozu gerçekte bilmemekten kaynaklanmaktadır.  Hipnoz bilinçlilik halidir. Hipnoz uyku değildir, evet fiziksel olarak uykuya benzer ancak zihinsel olarak uyanıklık halidir. Kimseye zorla hipnozla istemediği bir şeyi yaptıramazsınız. Gün içinde defalarca farkında olmadan hipnoz ya da trans halinde  olduğumuz zamanlar vardır.  Bir yerden bir yere nasıl vardığınızı anlamadığınız anlar hipnozdasınızdır. Televizyon seyrederken çoğu zaman hipnoza gireriz ancak bunun hipnoz olduğunun farkında değilizdir . Hipnoz, kişinin telkinleri alma halidir.  Kişi verilen telkinleri genellikle duyar ve hatırlar. Hipnozla ne amaçlanır?  Hiç bir şeyleri değiştirmeye çalışıp güçlü dirençlerle karşılaştığınız oldu mu? Eminim çoğumuz bu sorunun cevabına evet diyecektir.  Bu direncin adı bilinçaltıdır. Bilinçaltı değişimi sevmez, önce her değişiklikte bunun olmayacağına dair bizi inandırmaya çalışır. Bu sebepledir ki değişim için bilinçaltının onayı ve ikna edilmesi gerekliliği doğar. Değişim, bilinçaltında gerçekleşmediği sürece kalıcı olmayacaktır. Eski alışkanlıklara ve davranışlara istemsizce geri dönülecektir. Değiştirmek istediğimiz davranış için, bu sefer çok güçlü bir motivasyona sahip olabiliriz evet ancak bir süre yeni davranışı sürdürür daha sonra çeşitli bahanelerle eski davranışımıza döneriz . Değişimin kalıcı olması için irade her zaman işe yaramayabilir. İşte tam bu noktada hipnoz etkilidir. Hipnotik telkinler kişinin bilinçaltında değişimin kalıcı olması için etkili olabilmektedir ve kişinin istediği davranış şekline ulaşabilmesini kolaylaştırmaktadır.  Hipnozla değiştirmek istediğiniz bir alışkanlığınızı değiştirmek  mümkün, ister sigarayı bırakma ya da istediğiniz kiloya sahip olmak olsun bilinçaltına verilen hipnotik telkinlerle içinizdeki bir şeyleri başarma gücüne, iradeye, kararlılığa sahip olunabilir. Kısacası içinizdeki gücü ortaya çıkarmanın bir yoludur hipnoz.

Sevgiyle kalın..

Özlem AKTAŞ

Yaşam Koçu , NLP Uzmanı ve Hipnoterapist

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Anlayarak Hızlı Okuma Tekniklerini Bilmek Niçin Gerekir?

Şub 20, 2012   //   by admin   //   Eğitimler, Makaleler, Mutlaka Okuyun  //  No Comments

Anlayarak Hızlı Okuma Tekniklerini Bilmek  Niçin  Gerekir?

Anlayarak hızlı okumaya olan ihtiyaç, bizim  gelişimimize verdiğimiz önemde yatıyor.  Okumak, kişisel gelişimin can damarıdır. Kuran-ı Kerim’in ilk ayeti dahi Oku’dur. Okumak, ufkumuzu genişleten en güzel alışkanlıktır.

Bilgi çağındayız, her gün öğrenilecek, hayata geçirilecek o kadar çok bilgiyle karşılaşıyoruz ki. Yerimizde saymamak ve her gün gelişip ilerleyebilmek için daha çok okuma ve anlama ve bunları hayata adapte edebilme zorunluluğu doğuyor. Okuma hızımızı arttırarak, kişisel gelişimimize sayısız katkılar sağlayabiliriz . İş ve özel yaşamımızda daha etkili olmak, kendimize olan güvenimizi arttırmak,  daha iyi anlayarak kişisel gelişimimize olumlu katkılar sağlamak, kolayca okuduğumuzu anlayıp öğrenebilmek, 1 haftada okuyabileceğimiz bir kitabı 2 saatte okuyarak, okumak istediğimiz tüm kaynakları okuma fırsatı yaratmak , dikkatimizi ve konsantrasyonumuzu arttırarak kendimize olan inancımızı arttırmak gibi bir çok faydayı anlayarak hızlı okuma teknikleri eğitimini aldığımızda kazanabiliriz.

Anlayarak hızlı okuma teknikleri kursu; okuma hızımızı % 300 gibi oranlarda arttırarak, bilgiye daha kolay ulaşıp, kişisel gelişimimize çok büyük katkı sağlayacak; sınavlarda, iş ve özel hayatımızda daha başarılı olmanın yolunu açacak ve okumaya olan ilgimizi ve sevgimizi arttırmaya yardımcı olacaktır.

Anlayarak hızlı okuma Eğitimi Sn.Ayşin ERTÜZÜN tarafından verilmektedir.

Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.

Tel: 0 (224) 243 43 14

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Neye Odaklanırsanız Onu Deneyimlersiniz – Yaşam Koçu İnci Aktaş

Oca 23, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Şimdi kendinizi kötü hissetmek çok kolay… Bunun için şunu yapın lütfen, yaşamınızda size acı veren bir konu hakkında düşünün ve tam anlamıyla o ana odaklanın. O anda nasıl hissetmişseniz aynı duyguları tekrar yaşarsınız. Oysa ne kadar saçma görünürse görünsün insanlarımız kendilerini üzen bir filmi tekrar tekrar seyretmeye pek meraklılar.

Bir tv dizisi var gayet acıklı ve seyrettiğinde insanın içini sızlatıyor. Ablam bu dizi hakkında şöyle bir cümle kurdu, bu diziyi ne zaman seyretsem içim cız ediyor, gözlerim doluyor. Ben de şunu sordum sana acı veren bu diziyi neden seyrediyorsun öyleyse? Cevap yok…

Niçin zihninizdeki o kötü filmi tekrar tekrar seyrediyorsunuz? Oysa belki kötü anılarınızdan çok, mutlu anılarımız vardır. Ama biz iyilerden ziyade kötülere odaklanmakta meyilliyiz. Ve anında da ruhsal çöküntüye gireriz.

Bugün kendinizi iyi hissetmek için müteşekkir olduğunuz bir konuya odaklanabilirsiniz. Ya da şimdiden sizi heyecanlandıran hayalinizi ve hedefinizin üzerinde tüm benliğinizle odaklanabilirsiniz. Bu bazı şeyleri yapmanızda size enerji verecektir.

Sizde hayatınızın yarış arabalarının da başına geldiği gibi yoldan çıkıp kaymaya başladığını hissediyorsanız, odağınızı karşınızdaki duvara değil bitiş noktasına çevirmelisiniz. Yarış arabalarını kullananlar da böyle yapar. Karşıdaki duvarı görür direksiyonu kırar odağını bitiş noktasına çevirir ama araba kayarak hala duvara doğru gider ve son anda araba tekerleklere uyum sağlar ve bitiş noktasına ilerlemeye başlar..

Genellikle odağı yeniden yönlendirmemizle deneyimi yaşamamız arasında bir gecikme vardır.

Bugüne kadar başınıza gelen tüm bu olayların neden başınıza geldiğine ya da dünyanın adaletsizliğine odaklanmış olabilirsiniz. Tüm bunlar bir an önce gitmeyi istediğiniz yere odaklanmanız ve problemi çözmek için beklemenin nedenleridir. Odağı değiştirmek bir gecede olur mu? Elbette olmaz. Siz düşüncelerinizi bilinçli şekilde odaklayın ve sonuçları bekleyin…

Lütfen amacınız konusunda güler yüzlü olun. Tereddüt ve endişe olmasını istemediğiniz şey için dua etmenin bir yoludur.

Yaşam Koçunuzdan Son Söz: Nereye odaklanırsanız, oraya gidersiniz…

Sevgiyle kalın,

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu Ve NLP Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Hedefimin Suçu Ne? Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Oca 6, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Hayat yapmak için sıraya koyduğunuz işlerden oluşmuyor. Hayat daha fazla bir şey…

Ne istiyorum? Sanırım asıl soru bu. Biz genelde hedefle görevi birbirine karıştırıyoruz. Hedef asıl ne istediğiniz, görev ise onu elde etmeniz için yapmanız gerekendir. Hedef belirlemek, istediğiniz şeyi elde etme yolculuğunda başarıya ulaşmanızı sağlayan ilk koşuldur. Hadi diyelim ki, güç bela bir hedef belirledik. Daha ilk adımı attığımızda bir problem duvar gibi dikiliverir karşımıza. Etrafından dolaşmak yerine duvarı düşünmeye başlarız. Kalınlığını, kimin yaptığını, ne amaçla yapmış olduğunu, kesinlikle yıkılamaz olduğunu… Oysa problemi düşünmek kişiyi neyin yanlış olduğu üzerine odaklar. Bir çok insan, ‘sorun ne, kimin suçu, neden hala çözemedin…’ gibi sorular sorarak aynı duvara çarpar durur. Oysa problemi düşünmek problemi çözmeyi daha zor hale getirir. Bundan sonra bir problemle karşılaştığınızda insanlara yapmalıydın etmeliydin dememeye söz verin. Eğer bir problem varsa bu sizin probleminiz ve onu çözmek için siz bir şeyler yapacaksınız. Yani çözmesini beklediğiniz biri sizsiniz. İnsanlar problemler karşısında suçlayacak birini bulurlar oysa bu dünyada ilerleyenler ayağa kalkıp çözümü arayan bulamazlarsa yaratan kişilerdir.

Çoğu zaman problemlerin etrafında dönüp durmaya çözmeye çalışmaktan daha fazla zaman harcıyoruz. Bir olayı görmezden gelmek çoğu zaman öcünü almaktan daha iyidir. Canınızı sıkan bir kişi veya durum olduğunuzda kendinize ilk sormanız gereken soru şudur: Davranış kasıtlı mı yoksa masum mu? Çünkü her davranışın altında olumlu bir niyet vardır. Başkalarının yanlışlarından da öğrenmeliyiz çünkü hepsini kendimiz yapacak kadar zamanımız yok. Şayet davranış kasıtlı değilse öfke ile tehlike arasında çok ince bir çizgi vardır. Bu nedenle sözcükleri ağzındayken yutmak onları daha sonra yemekten daha iyidir. İnsanlara taze bir başlangıç ve şans tanıyın ve dostça cümleler kullanın.

Unutmayın ki probleme neden olan kişi siz hedefinizde başarısız olasınız diye bunu kalleşlikle yapmış ve yarışı kazandığını sanıyorsa unuttuğu bir şey vardır. Kazansa bile kalleş kalmaya devam edecektir.

Hedeflere giden yolda bir zaafımız var. Ben ona ‘konfor bölgesi’ diyorum. Bu bölgeyi korumak için en ufak bir problemde çabucak vazgeçiyoruz. Peki hedefinizin suçu ne? Oysa başarının en emin yolu her zaman bir kez daha denemektir. Çünkü başarı bir sonraki sokakta olabilir. Ama köşeyi dönmeden asla bilemezsiniz…

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Çerçeve Resmi Değiştirir mi? Yaşam Koçu – İnci AKTAŞ

Oca 3, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Liderlik  //  No Comments

IIBM’in kurucusu Tom Watson’ ın yardımcılarından birisi bir gün şirkete on milyon dolara mal olmuş bir hata yapmış, yardımcısı Watson’ın yanına çağrıldığında istifa etmesinin isteneceğini sanıyormuş. Ancak Watson’ın cevabı: ‘Sadece eğitimin için on milyon dolar harcadık.’ olmuş.

Bütün gerçek liderler bilir ki bakış açısı, ustalaşmaları gereken en önemli konulardan biridir. İşten çıkarıldığınızı düşünün. Bu herhangi bir sebepten olmuş olabilir. Sizin de iki seçeneğiniz vardır. Ya bu olay karşısında psikolojinizin bozulmasına izin vereceksiniz ya da bakış açınızı değiştirip bu olaydan neler öğrendiğinize odaklanacaksınız., size olumsuz duygular aşılayan deneyimlerinize karşı nasıl bir bakış açısı geliştirebilirsiniz? Diyelim ki eşiniz ona doğum gününüzde hediye ettiğiniz, sizin çok severek okuduğunuz ve büyük bir heyecan ve beğeniyle aldığınız kitabı üzerinden uzun süre geçmesine rağmen okumuyor. İlk bakışta bunu kendinize ve değer vererek aldığınız hediyenize bir hakaret orak görebilirsiniz. Bu değer yargısı doğal olarak çöküntü durumuna girmenize hatta eşinizin gözünde değersiz hissetmenize sebep olacaktır. Yani size acı veren olayı canlandırın. Tüm benliğinizle konunun içinde olun. Daha sonra kendinizi olaydan dışarı çıkarın. Görüntüye dışarıdan bakın uzun uzun… Görüntüyü zihninizde alt köşeye çekin, bulanıklaştırıp uzağa gönderin. Görüntü zihninizden uzaklaştıkça kalbinizin derinliklerinde olayın aslında ne kadar önemsiz olduğunu hissedeceksiniz. Bulunduğunuz çöküntü halinden nasıl kolay çıktığınızı rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.un. Ne kadar mutluydunuz değil mi? Üst düzeyde motive durumdaydınız. Yüzünüzde kocaman bir gülümseme oluşacak engel olamayacaksınız. Ve bir kaç dakika önce size acı veren o konuyla ilgili çöküntü hissinin, tamamen kaybolduğunu göreceksiniz.Öyleyse geleceği sanki şuanda oluyormuş gibi zihnimizde deneyebiliyoruz. Ben size –mış gibi davranırken oluşturduğunuz uyarıcıyı geri çağırabileceğinizi söylüyorum?

Önce kendinizi ister özel, ister iş, ister okul hayatınızda olmak istediğiniz yere koyan bir canlandırma içinde görmeniz gerekiyor. Evet bu sadece bir canlandırma. Aslında gerçekten başarılı, mutlu, öz güvenli ya da yaratıcı olduğunuz bir anınızı da aklınıza getirebilirsiniz. Ancak bunlar sizi yeterince ruhsal olarak en iyi durumunuza getiremiyorsa canlandırma yapmalısınız.Ya da amacınız çok iyi yemek yapmak olabilir. Çok özel bir yemeği hazırladığınızı ve herkesin afiyetle yerken ki mutluluğunuzu gözünüzde canlandırın. Bu yetenekli durumunuzun amacınızı dolayısıyla da sizi en tatmin etmiş olduğu noktada ise kendinize bir uyarıcı belirleyin, sizi tatmin ettiği anda belirleyeceğiniz uyarıcınız her zaman yapabileceğiniz bir hareket ve sesli ifadeden oluşmalıdır. Örneğin, bir parmak şıklatma hareketi, bir yumruk sıkma, bir el ovuşturma, her neyse bunu siz belirleyin. Belirlediğiniz anda da işte bu deyin içinizden. İşte, uyarıcınızı belirlemiş oldunuz. Bu alıştırmayı birkaç kez tekrarlayın.

Diyelim ki uyarıcınız parmak şıklatma olsun. Zihninizde olmasını istediğiniz durumu en canlı haliyle hayal ettiğiniz ve en tatmin olduğunuz anda parmağınızı şıklatın ve işte bu deyin.

Şimdi her elinizi sıkıp işte bu dediğinizde her parmağınızı sıktığınızda beyniniz otomatik olarak sizi yetenekli, mutlu, başarılı durumunuza sokacaktır.

Biraz düşünürseniz uyarıcıların hayatımızda zaten sürekli olarak var olduğunu hatırlarız. Duygusal bir şarkı dinlediğimizde üzülürüz. Ama her şarkıda değil. Çünkü bazı şarkıları dinlerken hayatınızda üzücü bir olay olmuştur.

Biraz daha düşünün kötü bir deneyim yaşadınız. Üzüntü içindesiniz. Bir arkadaşınız şefkatle elinize dokundu. Sonra başka bir arkadaşınız ve anneniz ya da babanız. Bu olay aynı gün içinde o kadar sık tekrarlandı ki ele şefkatle dokunup bırakmak siz de bir uyarıcıya dönüştü. Şimdi biri yanlışlıkla aynı şekilde elinize dokunsa kendinizi üzüntülü hissedecek ve bunun sebebini asla anlayamayacaksınız.

İşte uyarıcılar bu kadar kuvvetlidir. Bilinçsiz zihninize gönderilen her uyarıcı hangi duruma bağlıysa sizi o duruma sokar. Artık biliyorsunuz. Kullanmanız dileğiyle..

Örneğin mezuniyet gecenizde bir şarkı çalmış ve sizi ayrılığın hüznüne odaklamıştır. Yıllar sonra siz o gece bu şarkının çaldığını bile unutursunuz ama zihniniz unutmaz. O şarkıyı her duyduğunuzda anlayamadığınız şekilde hüznlenirsiniz. Siz fark etmezsiniz ama zihniniz aniden sizi üzüntülü durumunuza sokar. Siz bunu şarkının acıklı olmasından ya da size acı dolu anılarınızı hatırlattığından sanırsınız. Kısmen doğrudur. Ama çoğunlukla şarkılar bir uyarıcıdır.

Bu olumsuz düşünceler yerine bakış açınızdaki ufak bir değişiklik anında durumunuzu çöküntü halinden mutlu halinize sokacaktır. Hediye ettiğiniz kitabı okumayan eşiniz belki de kitaba siz hediye ettiğiniz için aşırı önem veriyor ve yoğun iş temposu arasına sıkıştırmak istemiyor olabilir. Belki eşiniz size ve aldığınız hediyeye sizin düşündüğünüzün aksine o kadar önem veriyordur ki bütün gününü hediyenize ayırmak için zaman kolluyordur.

Farklı bir bakış açısıyla düşünmeyi öğenmek hem zaman kazandırır hem de gereksiz yere ruhsal çöküntü içine girmenizi engeller.

Aynı şekilde size üzüntü veren bir olayın yoğun acısından kurtulmak için kullanılan bir model daha vardır. Ben buna ilgisizleşme diyorum. Lütfen buna bir kaç dakikanızı ayırın. Sadece okumak işe yaramaz. Gerçekten işe yaradığını göreceksiniz. Zihninizde söz konusu olayı şimdi bulanıklaştırıp uzağa gönderdiğiniz, zihninizde buruşturup çöpe attığınız görüntünün yerine, çok mutlu ve başarılı hissettiğiniz, bir işi başarıp takdir edildiğiniz bir gününüzdeki ruh halinizdeki ‘sizi’ koyun.

Bu bir bakış açısı değiştirme yöntemidir. Gerçekte hepimizin çok başarılı, mutlu, zinde, güvende vs. hissettiği zamanlar vardır. Ve yine mutsuz, yeteneksiz, beceriksiz, güvensiz hissettiğimiz zamanlar da. Önemli olan mutsuz olduğumuz görüntüyü zihnimizde bulanıklaştırıp, komik hallere sokup zihnimizden uzaklaştırmak, yerine mutlu olduğumuz görüntüyü koyabilmektir.

Mutluluk, başarı, beceriklilik, yeteneksizlik gibi durumlar –dikkat edin- sadece bir durumdur ve bizim tarafımızdan yaratılırlar. Sahip olduğumuz değerler her zaman hareketlerimizi ve dolayısıyla durumumuzu etkiler. Kötü durumlardan çıkarılacak dersi aldıktan sonra yapılması gereken tek şey, bir şeyi fayda sağlayamayacak bakış açısıyla çerçevelediyseniz hemen açınızı değiştirmenizdir. Durumunuzun nasıl değiştiğini hemen fark edeceksiniz.

Durumu ele aldığımız açı eşinize aldığınız kitap örneğindeki gibi sizin ruhunuzu etkileyecekse neden ısrarla yanlış açıdan bakalım ki?

Hepimiz Pavlov’un klasik koşullanma deneyini biliriz. Deneysel Psikoloji biliminin kurucusu Pavlov, köpekler üzerinde yaptığı deneyi ile ünlenmiştir. Kısaca bahsetmek gerekirse köpeğe önce zil sesi verilmiş sonra yemek verilmiştir, köpek daha sonra yemek verilmese bile her zil sesini duyduğunda salya akıtmaya başlamıştır.

Sonuçta bir hayvan bile reflekslerini bilinçsiz bir şekilde şartlandırabiliyorsa, biz neden durumumuzu değiştirmek için kendimizi şartlandıramıyoruz.

Hayatımızın her anında bilinçaltımızı yoklayarak eskileri çıkartan, hatta ilk kez ne tepki verdiysek aynı tepkiyi verdirten uyarıcılarla karşılaşıyoruz. Çoğu zaman fark etmiyoruz bile. Ama aynı uyarıcı her geldiğinde aynı tepkiyi veriyoruz.

Örneğin, ben yıllar önce bir film seyretmiştim. Filmin konusu kısaca, şartlarımız her ne olursa olsun ayakta kalmak ve umudunu kaybetmemekti. Filmden o kadar etkilenmiştim ki, beni çöküntü halinden yetenekli halime sokabilmişti. Şimdi ne zaman kendimi yetersiz hissetsem filmi düşünürüm ve yetenekli durumuma geçerim. Bu elimde değil.

Tabi ki herkes için aynı şeyler geçerli değil. Bazı insanlar olumsuz örneklerle iyiyi yapmaya güdülenir, bazı insanlar olumlu örneklerle güdülenir. Bazıları ise örneklerle güdülenmez, bizzat yaşaması gerekir.

Yaşam Koçunuz olarak  işte ben her üç durumda güdülenen herkesin işine yarayacak bir örnek vermek istiyorum. Modern ve iletişim çağında hepimiz okuyoruz, dinliyoruz, öğreniyoruz. Ve hepimiz artık beklediğimiz, özlemini duyduğumuz durumun gerçekleşmesi için olmuş yani –mış gibi davranmanın önemini çok iyi biliyoruz.

Durumunuzu değiştirmek için kendinize bakış açınızı hemen değiştirmeye yarayacak uyarıcılar bunlar.

Peki bu uyarıcıyı nasıl yaratabiliyoruz?

Zihninizde olmasını istediğiniz olayı ya da olmak istediğiniz kişiyi detaylı bir şekilde canlandırın. Renkli, size heyecan veren, sesli ve olabildiğince canlı bir görüntü olsun. Bu olayı zihninizde yaşayın. Örneğin isteğiniz bir firmada ceo olmak olabilir. O zaman kendinizi o koltukta hayal edin. Başarılarınızdan dolayı ortakların sizi takdir ettiğini, alkışladığını, maaşınıza zam yapıldığını veya amacınız her ne ise onu olmuş gibi hayal edebilirsiniz.

Bu uyarıcı ileride zihninizi her uyardığında bilinçaltınız neler yapabileceğinizi hatırlayacak, sizi yetenekli durumunuza sokacaktır.

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı Bursa

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«1234567»

Ara

Kategoriler