Browsing articles from "Ekim, 2011"

İnançlar Yaratabilir De Yıkabilir De

Eki 27, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Ne düşünüyorsak oyuz. Biz her neysek düşüncelerimizden doğar, düşüncelerimizle biz dünyamızı yaparız. – BUDA

İnanın, gerçekten inanın, istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz. Dünyayı yerinden oynatabilirsiniz. Zengin olabilirsiniz, sağlıklı olabilirsiniz, ünlü, başarılı, artist, ressam, şarkıcı, doktor, anne, sevgili, eş… Her ne istiyorsanız o olabilirsiniz. Ama birçok insan dünyayı yerinden oynatabileceğine inanmaz. Bu yüzden de yapamaz.

Nedir inanç? Herhangi bir şey konusunda kesin emin olma durumudur. Hayatımızı biçimlendiren yaşadığımız olaylar değildir. Bizim o olaylara ne anlam yüklediğimiz ve sonuçta nasıl bir inanç geliştirdiğimizdir. Doğru inançları geliştirmeden önce tüm yanlış inançlarımızdan doğan başarısızlıklarımıza katlanmak zorunda değiliz.

Siz, inanmanın gücünü zaten biliyorsunuz. Nasıl kendi kendini gerçekleştirdiğine hepimiz hayatımızda birkaç kez şahit olmuşuzdur. İnandığınız ve güvenle beklediğiniz, olması için elinden geleni yaptığınız her şey mutlaka gerçekleşir.

Neyse ki bu kadar güçlü bir silaha hepimiz sahibiz. Ve iyi haber daha da geliştirebiliriz. Neden mi bunu bir habermiş gibi veriyorum size? Çünkü biz insanlar duygusal kısa yollar gibi inançlar konusunda da kısa yollar geliştiririz.

Buna psikolojide ‘ Toplumsal Kanıt İlkesi’ denir. ‘İknanın Psikolojisi’ kitabının yazarı Robert B. Cıaldını, kitabında bu ilkeyi şöyle açıklar. İnsanlar bir durumda neye inanması veya nasıl davranması gerektiğine karar vermek için diğer insanların davranışlarına ve neye inandıklarına bakarlar. Toplumsal kanıt en çok iki durumda etkilidir. Birincisi belirsizlik, ikincisi benzerlik.

Biz insanlar oturup hayatımızı kendi inançlarımıza göre biçimlendirmek yerine, hele ki bir belirsizlik anında , toplum neye inanıyorsa ona inanarak biçimlendiririz. Düşünmediğimiz ise şu; ya o inanç bizi güçsüzleştiriyorsa?

‘Bütün erkekler aldatır.’ Bu yaygın olarak kullanılan bir inanç değil midir? Oysa ki hem erkek kadın arasındaki duygusal ilişkiyi, hem çocukların ruhsal dengesini, hem de bu inancın getirdiği ithamdan nasibini alan erkekleri olumsuz yönde etkilemez mi?

‘Zaman kötü, dünya tehlikeli!’ Bu inanca neye göre bağlandık? Kime göre doğru bu inanç? Bazı olumlu inançlar bile (Örneğin: Her şey olacağına varır.) kişiye sınırlama getirirken, nasıl olur da bu kadar kısıtlayıcı inançlara körü körüne bağlanabiliyoruz?

İyi bir hayata yalnızca düşlediğimiz ve kendimize ona sahip olma iznini verdiğimiz sürece ulaşırız. Bu yüzden iyi bir hayata sahip olma iznini kendinize verin. Evren bize sınır koymaz, biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi. İnandığınız kadarına sahip olursunuz.

Öyleyse inançlarınızı test etmeye bugün başlayın. İlk aşama, oturun ve bugün kullandığınız güçsüzleştirici inançlarınızı düşünün. Bugün kendinize ne hatırlatıp durdunuz? Hangi inançlarınıza göre hareket ettiniz? Kendinizi sınırladınız mı? Ya da olumlu bir inancınız sayesinde elde ettiğiniz bir şey oldu mu bugün?

Merak ediyor musunuz? Lütfen bir düşünün. Elinize bir kağıt kalem alın. Başlayın yazmaya. Hangi olumsuz inançlara sahipsiniz? Hepsini yazın. Bireysel inançlarınızla başlayın. ‘Ben bu işi asla yapamam.’, ‘Ben şarkı söyleyemem’, ‘Beni kimse sevmiyor.’ ‘Asla başaramayacağım.’ Sonra evrensel inançlarınıza geçin. ‘Dünya kötüdür. Hayat acımasızdır.’ Gerçekten buna inanıyor musunuz? Daha sonra olumlu inançlarınıza geçin. Gerçekten size bir şey katıyor mu?

Olumlu ve olumsuz inançlarınızı yazdıktan sonra ilk işi sizi kısıtlayan inançlarınızdan kurtulmak olacak. Onları iyice anlayın. Ne kadar gülünç olduklarına hayret edin. Kendinize sorun. Buna gerçekten inanıyor muyum? Bu inanç hayatımı hangi yönde etkiliyor? Daha önce yazdığım yazılarda insanların yaptıkları her şeyi acıdan kaçmak için yaptığından söz etmiştim. Olumsuz inançlarınızı katlanılmaz acılara bağlayın. Bu inançları sürdürürseniz başınıza gelebilecek en kötü şeyleri düşünün. Ancak bu inançtan vazgeçtim demek yetmez. Yerine yenilerini koymalısınız. Sizi güçlendiren, sahip olmanız için güdüleyen inançlar. Sürekli olarak kendinize ben bunu benimsedim deyin.

İkinci aşama ise zaten sahip olduğunuz olumlu inançları güçlendirmektir. İnançlarınıza şöyle bir bakın, onlara adanabilir misiniz? Sizin hayatınızı değiştirebilirler mi? Bu güçlendirici inançlar arasında sizi en çok güçlendirecek olan inancı seçin. Ona iman edin. Nedir iman? İman ettiğiniz bir şeyi tartışmazsınız. Koşulsuz şartsız ona inanırsınız. Sorgulamazsınız. Olup olmayacağını, varlığını yokluğunu, sonuçlarını… İman etmek olduğunu bilmektir. Sahip olduğunuz inancı sanki onu yaşıyormuş gibi davranabilmektir. İnançlar öldürebilir. İnançlar yaşatabilir.

En çok yapmayı istediğiniz şeye, en çok olmayı istediğiniz kişiye dair inancınıza iman edin. Bundan sonraki hayatınızda ona bağlı yaşayın. Planlarınızda ve eylemlerinizde esnek olun ama inançlarınız hep sağlam ve güçlendirici olsun.

Ve son söz: “İlaçlar her zaman şart değildir. Ama inanç her zaman şarttır.”    Norman Cousıns

Sevgiyle kalın..

İnci AKTAŞ

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Amaç Belirlemenin Sihri

Eki 27, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Amacın olmadığı bir yerde hayat var olabilir mi? Çevrenize bir bakın. Bazen insanlar fiziksel olarak ölmeden önce ruhsal ve duygusal olarak ölürler. Amaçları yoktur çünkü. Ulaşmak istedikleri bir hedefleri de… Bazı araştırmalara göre hasta ve çok yaşlıların ölüm döşeğinde olsa bile gelecek olan bir bayramı ya da doğacak olan torunlarını bekliyorlar, sonra ölüyorlarmış. Amaçlar bizi hayata bağlar. Siz de duydunuz mu? Bazı insanlar yaşamak için hiçbir nedenim kalmadı derler. Yaşamak için bir nedeni kalmayanlar zaten ruhsal ve duygusal olarak yok olmuş demektir. Oysa biz biliyoruz ki, hayatımızda belli hedeflere sahip olursak yaşama bağlanıyoruz. Ayrıca bir amaç seçtiğimizde beraberinde onu gerçekleştirecek güç de yanında promosyon olarak veriliyor. Bizim evde bir kadının hikayesi anlatılır. Kanser teşhisi konulan ve yakında öleceği belirtilen kadın kendine bir hedef koyar. O sırada 2 yaşında olan çocuğunu üniversiteden mezun etmeden ölmeyecektir. Kadın çocuğunu mezun eder ve iki ay sonra ölür. Amaçlarımıza adanırsak onlara ulaşırız. Yine de çalışmamız gerekiyor. Çünkü hedefler gerçekleşir ve bedava değillerdir. Biz insanlar için amaç ve eylem bir araya geldiğinde dünyayı değiştirme gücünü elde ederiz. Ancak bu iş sabır gerektirir. Asla içinde bulunduğumuz durumdan ötürü kendimizi aciz ve zavallı görmemeliyiz.

Çevremizde gördüğümüz her şey başlangıçta sadece uçuk bir fikir değil miydi? Birisi kalktı, hayal etti, inandı, çabaladı ve düşündüğü şey varlığa kavuşmadı mı? İnandığımız, çabaladığımız ve güvenle beklediğimiz her hedefimize ulaşırız. Bu nedenle hayattaki hedefleriniz konusunda içinizi karartmayın. Sürekli olarak kendinize bu amacı benimsediğinizi hatırlatın ve elde etmişçesine mutlu olun. Benim hala geleceğimle ilgili bir amacım yok mu diyorsunuz. Yapmayın! Bence vardır. Bir düşünelim. Belki tango kursuna gitmektir amacınız. Bundan önceki üç paragraf ne kadar karamsardı değil mi? Bütün amaçlar işle ve parayla mı ilgili olmalı? Sizin eğlenmeniz ya da kişisel gelişiminiz için olamaz mı? Bu yılki hedefiniz bir 4×4 almak mı? Fransızca öğrenmek mi? Bunu şuana kadar hiç oturup düşünmediyseniz lütfen biraz zaman ayırın ve yazın. Ne istiyorsunuz?

Gerçekten. Yeni yıla da girdik. Hepimizin birkaç yeni yıl dileği vardı değil mi? Noel baba yada lambadaki cin karşınıza çıkmamış olabilir. Varsayalım ki çıktı. Ne isterdiniz? Gerçekleştirmek istediğiniz amaçlarınız ne olurdu? Bir düşünelim. Detaylı sağlık kontrolü yaptırmak, İtalyanca kursuna gitmek, ayda 5.000 TL kazanmak, ayda 100.000 TL kazanmak. Uçuk mu göründü? Boşverin yahu! Hayallerinize sınır koymayın. İçimizdeki gücü salıvermenin yolu olağanüstü güzellikte amaçlar seçmektir. Yani ulaşılmaz olacak bir o kadar da heyecan verici. Dedim ya, bazı komik fikirler inanılmaz bir kader yaratabiliyor. Siz sezgilerinize kulak verin. Yaratıcı fikirler en umulmadık zamanlarda gelir. Yeter ki siz onları yakalamaya hazır olun. Görünmeyeni görmeye başladığınızda, imkansız görünen şeyler de gerçekleşmeye başlar. Sınırsızca hareket ederek yazdığınız amaçlarınıza şöyle bir bakın. Bazıları yıllarınızı alacak şeyler. Bazıları ise bir ay içinde olabilecek amaçlar. Bu nedenle en kısa vadeli gibi gözükenden başlamalısınız. Amaçlarınız yıllar içerisinde değişecek, yenileri eklenecek ama siz bir şeyi gerçekleştirmek için sebat edip yaklaşımınızı değiştirdiğinizde sürecin bizzat kendisi amaç kadar değerli olacaktır. Bir amacı yazdıktan sonra kağıtları bir yere kaldırmak kolaydır. Niçin yazdınız o zaman? Kaldırmayın. En kısa vadeli amacınızı görebileceğiniz yerlerde muhafaza edin. Neler yapmanız gerektiğine karar verin. Ve bu amaç için bir adım atmadan bulunduğunuz yeri terk etmeyin. Seçtiğiniz amaç konusunda sebat ederseniz, gözünüzü yoldan ayırmazsanız eninde sonunda ona ulaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Ancak seçtiğiniz amaç için yeterli nedeniniz yoksa iyi şanslar. Çünkü istediğiniz ölçü de elde edersiniz. Ulaşmak istediğiniz amaçlar konusunda yeterli nedeniniz olduğundan emin olun. Bir çok insan tanırım, kendilerine seçtikleri hedefe ulaştıktan sonra bunalıma giren. Bunalıma girerler çünkü hedefe ulaşmak üzereyken yeni hedefler belirlememişlerdir. Sonra hedefe ulaşmak için harcadıkları çabayı da küçük görmeye başlarlar. Sonuç tam bir hayal kırıklığı. Oysa içimizdeki o büyük güç daima isteklerimizi yerine getirmeye hizmet ediyor. Hayatınızda tek hedefiniz varsa gerçekleştiğinde tüm büyüsü kaybolur. Amacınıza adanın ama sizin için tek olmasına izin vermeyin. Yaklaşmaya başladığınızda yenilerini daha fazlasını daha yükseğini hedefleyin. Sadece ölü balıklar akıntıda sürüklenir. Adaya çıkma amacı olanlar ise gözlerini hedeften ayırmadan kürek çekerler. Onlar karşılarına kaya çıktığında yön değiştirirler ama aynı adaya ilerlerler. Ve adaya varmak üzereyken de vardıklarında uğruna adanacakları hedefi çoktan seçmiş olurlar.

Saygılar, sevgiler…

İnci AKTAŞ

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Mucizeler Onu Bekleyene Gelir

Eki 27, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

 

Modelleme; başarmak istediğiniz şeye sizi daha önce ulaştıran Nlp tekniğidir.  Sizden önce, başarmak istediğiniz şeyi başarmış birisini bulur ve onu herşeyiyle modellersiniz. Bu sonucu elde ederken neler yapmış, hangi inançlara sahipmiş, duygu ve düşünceleri ne yöndeymiş? Belki onun bu sonucu elde etmesi yıllarını almıştır. Belki bu başarıyı elde ederken çok güzel şeyler yaşamış, bir o kadar da hata yapmıştır. Ve inanın ki bütün hataları tek başımıza yapacak kadar vaktimiz yok. Bu yüzden başkalarının yaptığı hatalardan ders almayı öğrenmeliyiz.

Ben de ne zaman tanıyayım ya da tanımayayım, herhangi bir alanda başarılı olmuş bir insanın hikayesini duysam dikkat kesilirim. Ne yapmış, neden yapmış? Nasıl yapmış? Hangi yollardan geçmiş? Bu yollardan geçerken nelere dikkat etmiş? Neleri mükemmelleştirmiş? Hangi hataları yapmış?

Bu soruların cevabını ararken ister istemez ortak bir noktaya rastlıyorsunuz. Bu insanların hepsi bir karar vermiş, niyetlenmiş, o kararı ne pahasına olursa olsun uygulamaya adanmış ve bilin bakalım ne olmuş? Mucize…

Olmaz denilen, başarılamaz denilen her bilinçli ve adanılmış karardan sonra insanların başına yolları açacak olaylar gelmiş.

Siz buna ister mucize deyin, ister çekim yasası deyin, ister olumlu düşünce gücü deyin ne derseniz deyin ama gerçek olan bir şey var ki, siz bir şeyi yapmayı gerçekten tüm yüreğinizle istediğiniz zaman, tüm dünya bunu gerçekleştirmek için işbirliği yapar.

Kararların gücünden bu yazıda ayıca bahsetmeyeceğim. Bu yazımda sadece verdiğimiz karara olumlu düşünceyle bağlanmanın öneminden bahsetmeye çalışıyorum.

Hayatımız bazen gerçekten inanılmaz olumsuz olaylarla dolu olabiliyor. Katlanılmayacak sandığımız acılar, ölümler ayrılıklar ve daha birçok şey. Ve hepimiz biliyoruz ki, ölüm bile yeni bir başlangıçtır doğru yönden bakarsak eğer.

Ne de olsa kolay bir hayat insana hiçbir şey öğretmez. Elbette ki her zaman zorluklarla ve içimizi yiyip bitiren sorunlarla karşılaşacağız. Ancak önemli olan bunu nasıl deneyimlediğimiz ve bundan ne öğrendiğimiz değil midir? Gece ne kadar karanlık olursa olsun güneş sonunda doğmaz mı? Öyleyse şükretmeliyiz. Elimizdekilere, sahip olduklarımız ve henüz olamadıklarımıza da.

Şems’i Tebriz-i’ nin de dediği gibi; “Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolay. Önemli olan dileğin gerçekleşmediğinde de şükredebilmektir.”

Ben size bir şey önermek istiyorum. Olumlu düşünce egzersizi. Şimdi bir düşünün, sürekli olumsuz düşüncelerle hayatınızı aşağıya mı çekmek istiyorsunuz yoksa o olumsuz düşünceleri zihninizde belirdiği anda yok ederek mucizeleri hayatınıza çekmek mi istiyorsunuz? Evet tam da düşündüğüm gibi, cevabınız, olumsuz düşünceleri hayatımdan çıkarmak istiyorum oldu.

Öyleyse sıkı durun. Reçeteyi veriyorum. On gün boyunca bu reçeteyi uygulayacaksınız. Zihninizde herhangi bir konuyla ilgili olumsuz bir düşünce belirdiğinde iki dakika içinde onu kovmanız, o yabani otu gül bahçenizden kesip atmanız gerekiyor. Eğer kesip atmazsanız uzun bir süre o olumsuz düşünceye bağlanır kalırsanız, üzgünüm, beşinci günde bile olsanız reçeteyi en baştan tekrar uygulamanız gerekecek.

‘Ben kararlıyım iki dakikadan fazla takılı kalmam ama bu düşünceden nasıl sıyrılacağımı bilmiyorum’ diyorsanız onunda basit bir yolu var. O da daha önceki yazılarımda bahsettiğim kelimelerin gücü ve güçlendirici sorulardan geçiyor. Kendinizi olumsuz bir düşünceye kapılmış sürükleniyor hissettiğinizde hemen durun ve kendinize sorular sormaya başlayın. Bu durumun iyi yanı ne? Nesi henüz mükemmel değil? Daha iyi olması için neler yapabilirim? Nasıl davranabilirim?

Emin olun bu soruların üzerine zihninizde yeni referanslar araştırmaya başlayacak ve durumunuz hemen değişecektir. On gün boyunca bu alıştırmayı yapmak, bir ay boyunca sıkı bir rejim yapıp bir ay sonunda verdiği kilolara kıyamayıp tekrar aşırı yemeye başlayamamaya benzer. On gün boyunca hep olumlu düşünüp olumsuz düşünceleri kovmayı öğreneceğiniz için, on gün sonunda kendinize kıyıp olumsuz düşünceye kapılamayacaksınız. Denemeniz dileğiyle…

Sevgiler…

İnci AKTAŞ

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Bilinç altının gücünü Hipnoz ile keşfet !-Yaşam Koçu ve Hipnoterapist Özlem Aktaş

Eki 26, 2011   //   by ozlemaktas   //   Kişisel Gelişim, Mutlaka Okuyun  //  No Comments

Hipnoz , bir çoğumuza göre bir uyku hali olarak algılanır. Aslında hipnoz halinde kişinin bilinci açıktır ve kişiye istemediği bir şey yaptırılamaz. Hipnoz yapılacak kişilerin önce hangi konu üzerinde hipnoz yapılacağı üzerine konuşmaları ve değiştirmek istedikleri durum üzerinde ikna edilmeleri gerekmektedir. Hipnoz bir odaklanma durumudur. Bu konu ister kendini sınırlayan bir takım düşünce kalıplarının değiştirilmesi olsun , ister sigara kullanma alışkanlığını bırakma olsun , kısacası hipnoz ;  kişinin bir konuya konsantre olması demektir.

Örneğin kişi çikolatayı yemekten vazgeçemediğini söylüyorsa , kişiye hipnozla odaklanma ile , zihninde çikolatayı çok yedirerek çikolatadan tiksinmesi sağlanabilir. Normalde bu uygulama NLP denilen zihnin yeniden programlanması ile de mümkündür. Kişi sadece çikolata ile beslenir en fazla üç gün içinde yediği şeyden tiksinir. Kısacası kişinin vazgeçemediği şeyden fazlasıyla tüketme halinin yaşatılarak tiksinme duygusunun yaratılması amaçlanır.

Hipnoz seansları ile sigaranın bıraktırılması da mümkündür . Ancak önce kişinin bunu bilinçli bir şekilde istiyor olması gerekmektedir. Başkalarının ricası yada zorlamaları ile yapılan hipnozdan bir sonuç alınamaz. Kişinin , sigaranın kendisine verdiği zarara konsantre  olması sağlanırsa, sigarayı bırakması kolaylaşacaktır. Hipnozun özü aslında tamamen mantıklı telkinlere dayanan hipnotik bir terapi olmasıdır. Hepimiz daha iyi bir yaşam , daha iyi koşullar , daha iyi iş ve imkanlar isteriz ancak bunların gerçekleştirilmesi olaya tamamen konsantre olmamız ve kendimize yürekten inanmamızdan geçer. Burada önemli olan hepimizin içindeki başarma , değişim gücüne azmine inanmamızdır, yani kendimize , kapasitemize inanmamızdır. Örneğin kişi sahip olmak istediği , arzuladığı şeyi hayal edip , konsantrasyonunu bu yöne çevirdiğinde , bu konuyla ilgili olumlu durumları düşünerek , kendine telkin vermesi halinde de aslında kendi kendini hipnoz etmiş olacaktır. Gün içinde hepimiz hipnoz anlarını sık sık birçok şekilde yaşıyoruz. Bir yolculuğun bazen nasıl geçtiğini hatırlamadığınız olmuyor mu ?,  işte hipnozdasınız .

Hipnoz ile  yani bilinç altına verilen olumlu telkinlerle hayatınızda değiştirmek istediğiniz  size şu an yarar sağlamayan her türlü duygunun  ve davranışının değiştirilmesi sağlanabilir. Bu olumlu telkinler tam olarak istediğiniz şeyle ilgili , yeni davranış modelinizle ilgili , yeni alışkanlıklarınızın bilinç altına  kelimelerle uygulanmasıdır. İster sigarayı bırakma , isterseniz dilediğiniz kiloya ulaşma arzunuz olsun hepsi gerçekleştirilebilir . Yeter ki değişmeyi isteyin  ve hayatınızda yolunda gitmeyen şeyleri değiştirebilecek gücün içinizde var olduğuna inanın.

Özlem Aktaş

(0224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

AsTv Günü Yakala Programı

Eki 25, 2011   //   by admin   //   Basında Biz  //  No Comments

Bireysel ve Kurumsal Koçlar ve NLP Danışmanları İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ  07.10.2011 Cuma günü 15:30’da Ezgi Kasapoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Günü Yakala programının konuğu oldular. İşte programdan kareler…

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Hayat Bir Oyundur

Eki 25, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  1 Comment

“Kamyon çarpmış gibiyim. Çukurda hissediyorum. Duvarları aşamıyorum. Kafam patlayacak gibi…” Günlük hayatımızda kullandığımız bu tür benzetmelere hiç dikkat ettiniz mi? Uzun süredir aynı duvarın karşınızda dikildiğini, ya da kamyon üstümüzden geçtikten sonra doğal olarak kalkamadığınızı hissettiniz mi? Çoğumuz çoğu zaman kullandığımız kelimelere bile dikkat etmezken eminim benzetmelerimize hiç dikkat etmemişizdir.

Oysa beyin gerçekle hayali ayırt edemez. Siz bir şeyi olmuş gibi düşünürseniz beyniniz için o, gerçekten olmuştur. Size kamyon mu çarptı? Geçmiş olsun. Başınız mı patlıyor? İyi öyleyse sizin için yapacak bir şey yok demektir. Duvarları aşamıyor musunuz? Neden aynı duvara çarpıp duruyorsunuz? En azından etrafından dolaşın.

Algıladığınız tüm gerçek, bir benzetmeden ibarettir aslında. Öyleyse güzel benzetmeler yapalım. Kamyon çarpmasın, çukura düşmeyelim. Gecede olalım, kışta olalım onun yerine. Çünkü her geceden sonra sabah olur, her kıştan sonra bahar gelir. İnsanların hayatlarında acı da olur. Kaçınılmazdır ve olması gerekendir. Ve biz mecazlarımızı buna göre belirlersek duygularımız da buna göre yönlendirmiş oluruz. Duygularımızın kaynağı bizleriz. Yaptığımız benzetmeler, kullandığımız kelimeler ve sorduğumuz sorularla kaderimizi biçimlendiririz.

Bir düşünün, basit bir örnek. Arkadaşınız size bir kadından bahsediyor. “Melek gibi” dedi. Ne hissettiniz? Kadını görmediniz bile. Gördüğünüzde nasıl davranacaksınız? Durun vazgeçtim. Arkadaşınız kadının tam bir şeytan olduğunu söyledi. Şimdi kadın hakkında ne düşünüyorsunuz? Aman sizden uzak olsun değil mi? İşte benzetmeler duygularınızı bu kadar çabuk yönlendirebilir.

Öyleyse önce hayatla ilgili benzetmelerinizi bir gözden geçirin. Hayat nedir? Yarış mı? Enkaz mı? Zorlu bir mücadele mi? Yaşam kavgası dediğimiz şey ne? Yaşam bir kavga mıdır? Hayır. Eğer sizin için böyleyse bol şanslar, çünkü ihtiyacınız olacak. Hayat bir oyundur. Kazanmak veya kaybetmek yoktur. Eğlenmek vardır. Hayat bir danstır. Hayat bir şarkıdır. Hayat bir mücadele değildir, hayat bir armağandır başlı başına.

Bu yüzden oturup düşünmemiz gereken şey hayata, ilişkilere, işimize, evliliğe, erkeklere ya da kadınlara bağladığımız benzetmelerdir. Yeni benzetmeler bulup onlara bağlanmalıyız. Nasıl ki hayatımızdan olumsuz anlam içeren kelimeleri çıkarmaya çalışıyoruz olumsuz anlam yükleyen benzetmeler yerine olumlu anlamları olan mecazlar kullanmak daha doğru olacaktır.

Ve hayatı Super Mario oyununa benzetseydim, Mario’nun  ‘game over’ olması yani oyunun bitmesi için dört can hakkı oluyor. Bizimse sadece bir hakkımız var. Bu nedenle yaşayacak bin yılımız varmış gibi davranmayalım ve yaşamayı ertelemeyelim. Hemen başlayalım… Bize sunulan bu armağanı en iyi şekilde değerlendirelim.

Siz kelimelerinize, benzetmelerinize, sorularınıza dikkat edin yeter. Belki hemen sonuç alamayabilirsiniz ama hemen sonuç alamadınız diye bir şey olmamış demek de değildir. Hayatı bir oyun gibi yaşamanız dileğiyle…

Sevgiler…

İnci AKTAŞ

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Falcının Sırrı

Eki 25, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Üzerinde en çok düşündüğümüz şeyin başımıza geldiğinin farkında mısınız? Ama ne yazık ki genelde korkularımız üzerine düşündüğümüz ve odaklandığımız için ‘korktuğumuz başımıza gelir.’ Aslında istediklerimiz de başımıza gelir istemediklerimiz de.

“Sakınan göze çöp batar.” da ne kadar çok korkularımıza odaklanırsak o kadar başımıza geleceğini gösteren bir atasözüdür. Öyleyse artık odağımızı değiştirmenin zamanının geldiğini düşünmüyor musunuz?

Dualarınıza dikkat edin, her an gerçekleşebilirler, ki gerçekleşecekler. İnandığınız çaba sarf ettiğiniz ve güvenle beklediğiniz her şey gerçekleşir. Biz her şeyi düşüncelerimizle yapıyorsak neden dualarımızı da ona göre şekillendiremiyoruz?

Aslında süreç hep aynı işler. Tanrı dualarımızı kabul eder, ya da evren dileklerimize yanıt verir veya nörolojik şartlanma yoluyla elde ederiz isteklerimizi. Bir insan bir dua eder ya da bir niyet belirtir, yeni bir karar verir. Sonra bu duanın kabul edildiğine, niyetin duyulduğuna ve kararına uyacağına inanır. Çünkü bu karar onu sonuca götürecektir. Şüphe duymaz, olumsuz düşüncelere kapılmaz. Emindir. Bu isteği gerçekleşecektir. Mutludur, çünkü emindir. Tüm planlamalarını, çalışmalarını ve günlük yaşamını buna göre düzenler ve sanki istediğini şimdiden elde etmiş gibi mutlu olur. Ne de olsa beyin gerçekle hayal arasındaki farkı ayırt edemez. Ve bilin bakalım ne olur? Mucize…

Daha önce mucizeler, onu bekleyene gelir demiştim. Sonuçta korkularımızla, parayla, ilişkilerimizle, işimizle olan kavgalarımız sürdükçe mucize beklemediğimiz kesindir. Bize gelmeyeceği de…

Siz bir şeyi istediğiniz zaman yeryüzünde bir istek oluşur ve tüm evren bu isteğinizi gerçekleştirmek için işbirliği yapar. Ne de olsa Yüce Yaratıcı tüm dünya insanının dualarını duyuyor. Neticede şuanda çevrenizde gördüğünüz her şey yalnızca bir düşünceden ibaretti. Ve biri o düşünceyi hayal etti, daha hayal ederken mutlu oldu, zihninde ve kalbinde varmış gibi yaşadı, hayata geçirebileceğine inandı ve en büyük mucitler en büyük icatlarını bu şekilde yaptı.

Süreç basit. Duanızı edin, bir dilekte bulunun ya da ne istediğinize dair bir karar verin. Zihninizde bunu yaşıyormuş gibi canlandırın. Sıkılmadan her gün. Şüphe duymayın. Duanızın kabul edildiğinden şüpheniz olmasın. Nasıl olabilir ki? Dileğiniz kabul olacak, istediğiniz elde edeceksiniz. Sanki elde etmiş gibi mutlu olun. Lütfen olun. Yalandan da olsa mutlu olmanın kime zarı dokunur ki… Ve bekleyin en doğru zamanda isteğinizi elde edeceksiniz…

Anlatmayı sevdiğim bir hikaye var:

Bir gün bir genç kadına; ‘Kısmetin açık, ruh eşinle bu ayın sonuna kadar tanışacaksın.’ dedi falcı. Genç kadın bu falcının adını çok duymuştu. Gelecek hakkında yorumlar yapabiliyordu. Bu öngörü onu çok heyecanlandırmıştı. Sonunda duaları kabul olmuştu. Bir ay içinde hayalindeki ruh eşiyle tanışacaktı. Bütün bu ayı, bu mutluluk ve inanç duygusuyla geçirdi. Emindi, ne de olsa falcı çok ünlüydü. Hiç şüphe duymadı. Bilin bakalım ne oldu? O ayın sonunda ruh eşiyle tanıştı. Mutlu son…

Peki bu falcının sırrı neydi? Gerçekten geleceğini biliyor muydu, yoksa bilerek genç kadının geleceğini mi yazıyordu?

Cevap ne olursa olsun, süreç daima işe yarar, siz inanır ve sebat ederseniz. Kimsenin bize geleceğimizi söylemesine ihtiyacımız yok. Çünkü biz düşüncelerimizle kaderimizi yaratırız. Unutmayın herkes kendi falını kendi yazar…

Sevgiler…

İnci AKTAŞ

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Değer Mi? Hiç Düşündünüz Mü?

Eki 25, 2011   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  3 Comments

 

Hayatta hiçbir şey istediğiniz gibi gitmiyor mu? Bu cümleyi o kadar çok duydum ki çevremdeki insanlardan. Ben de kullanırdım bazen ama başlıbaşına sorgulayacağım bu yazımda. Hiç düşünmüş müydüm peki, neden hiçbir şey İSTEDİĞİM gibi gitmiyordu o cümleyi kullandığım sıralar?

Üzerinde biraz düşününce her şeyin tam da istediğim gibi gittiğini fark ettim. Herşey önem verdiğim değerlere göre işliyordu hayatımda.

Değerlerim arasında en üst düzeyde yer alanı bağımsızlıkken, nasıl sürekli ailemle birlikte olmayı arzulayabilirdim? Ya da en yüksek değeri başarı olan bir kişi aynı zamanda nasıl rahatlık, evde oturmak ve dinlenmek isteyebilirdi?

Sonunda anladım. Eğer hayatımızda yolunda gitmeyen bir şeyler varsa artık daha az üzülebilirdik. Nasıl mı? Değerlerimizi doğru saptayarak!

Değerlerimizi bizi bir kolumuzdan çeken küçük sevimli yaratıklar gibi düşünün. Onlar bizi başarıya, mutluluğa, dürüstlüğe ya da minnete doğru çekerken, korkularımızı temsil eden küçük sevimsiz yaratıklar ise diğer kolumuzdan çeker.

Örneğin, ilk değeri başarı, hayatında en önemli şey başarı olan bir kişinin en büyük korkusu reddedilme veya aşağılanma, küçük düşme ve başarısızlıksa, hem değerini gerçekleştiremediği gibi bu çatışma beyinde bir karmaşaya, dolayısıyla da strese yol açacaktır.

Bu durumda ilk yapılacak şey, önce bir değerler listesi yapmaktır. Hayatta en çok neyi önemsiyorsunuz? Bunlar para yada araba gibi araçlar değil gerçek değerler olmalıdır.

Örneğin; sevgi, aşk, mutluluk, neşe, eğlence, zeka, yaratıcılık, sağlık, aile, alçakgönüllülük, yardımseverlik, başarı, özgürlük, bağımsızlık vb.

Bunları kendinize göre en önemli olandan başlayarak sıralayın. Benim eklemediğim değerler varsa onları da kullanın. Daha sonra korkularınızı bir kenara yazın ve karşılaştırın.

En önemli değeriniz bağımsızlıksa ve en büyük korkunuz başka şehre taşınıp orada yaşamaksa nasıl işler yolundaymış gibi gözükebilir?

Ben burada korkuların olumlu düşüncelere dönüşmesinden şuanda bahsetmeyeceğim. İlk aşama değerler hiyerarşisinde bazı değerlerin yerini değiştirmek olacaktır. Daha bunu yaptığınızda bile rahatlayacak, mutlu olacaksınız.

Bir arkadaşım vardı. Ailesine hiç vakit ayıramadığı için işten ayrılmayı düşünüyordu. Ama işini ve dolayısıyla para kaybetme korkusu inanılmaz canını acıtıyordu. ‘Neden?’ diye sorduğumda başarının en üst düzeyde öneme sahip değeri olduğunu fark ettim. Bu durumda tabî ki işten ayrılıyor olmak ona acı verecekti.

Sonra oturup değerler hiyerarşisine baktık. En üst sırada olan başarı yerine aileyi koyduk ve arkadaşım işten ayrıldığında çok mutluydu. Çünkü en önemli değeri için bir şeyler yapmıştı. Kendisiyle çelişmiyordu ve her şey istediği gibi gidiyordu artık.

Hadi hemen şimdi oturup değerlerinizi gözden geçirin. Sizinle çelişen, strese sokan ve sınırlayan değerleriniz neler? Yer değiştirin. Örneğin sıralamanız; özgürlük, başarı, sağlık vs. gibi sıralanıyor ama sağlığınızdan endişe ettiğiniz için dünya turuna yalnız çıkamıyorsanız, değerler listenizin başına sağlığı koyun. Bakın nasıl durumunuz bir anda değişecek.

Elbette değerler sıralamanızı değiştirmenin yanı sıra sizinle çelişen korkularınızdan da arınmanızın vakti geldi. En kötü ve sınırlayıcı inançlarınızı tespit edip onları büyük acılara bağlarsanız ve yerine olumlu ve güçlendirici inançları koyarsanız, değerler listeniz amacına ulaşmış olacaktır.

Kullanmanız dileğiyle…

Sevgiler

İnci AKTAŞ

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ara

Kategoriler