Browsing articles by " inciaktas"

Evlilik Ve Parasal Durum ‘Dar boğaz ‘ ve ‘Bolluk’ – İnci Aktaş

Haz 27, 2014   //   by inciaktas   //   Makaleler  //  No Comments

Bireyin gelişim evrelerini anlattığım yazılarıma bugün de evlilikte parasal durum ile devam etmek istiyorum.  Milton Ericson’un tanımladığı gelişim evrelerinde bu evre geniş bir yer tutar.

Evliliklerde her şey her zaman istendiği gibi gitmeyebilir. Hayal edilen pembe panjurlu evler satın alınamayabilindiği gibi, eşler maddi açıdan dar boğaza da girebilirler.

Bu evrede maddi açıdan dar boğazda olan çiftler, birbirlerinin mükemmel olması gerekmediğine dair bir tutum geliştirmelidirler. Asla içinde bulunduğunuz durum için birbirinizi suçlamayın. Bu işlerin daha fazla ters gitmesine sebep olur. Birbirinizi destekleyin. Elinizde olanları değerlendirmek ve fırsata çevirmek için çaba harcayın.

Bu durumda çiftler istedikleri takdirde bir evlilik danışmanı, yaşam koçu ya da psikolojik danışmandan yardım alabilirler. Ayrıca bu durum sayesinde maddi veya duygusal geçici tersliklerin, kişisel başarısızlık göstergesi olmadığını anlayabilirler.

Herkes zor zamanlardan geçer.  Eşler bu zor zamanların onları daha iyiye taşıyacak basamaklar olduğunu bilmelidir. Karşılarına çıkan engelleri düşman olarak görmek yerine dost ve yardımcı olarak görün.  Böyle zamanlarda canlı tutulması gereken en önemli şey umuttur. Eğer biraz sabredebilirseniz ileride mutlaka ışıltılı bir şeyler belirecektir. Bu durumda tek yapmanız gereken şey çözüm odaklı olup beklemektir.

Eşler çözüm bulma konusnda azimli olmalıdır. Karşılaşılabilecek zor zamanlarda gururu elden bırakıp dışarıdan yardım isteyebilirler ya da farklı işler öğrenebilirler. Terzilik gibi. Zor zamanlar için özellikle önemli olan ikinci şey gururu elden bırakmaktır. Çiftler karşılaştıklarını düşündükleri haksızlıklara, azimle karşı durabilmelidirler.

Zor zamanlarda umudu canlı tutun, birbirinizi destekleyin, gururu elden bırakın ve çözüm odaklı olun. ‘Bunu nasıl çözebiliriz?’ gibi doğru soruları sorun. İçinde bulunduğunuz durumu yazın. Olası çözümleri listeleyin. İçlerinden birini seçin ve ilk adım için karar verin.

Yarın çocukların evden ayrılması konulu yazımla devam edeceğim. Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & Nlp Uzmanı & Eğiten & Yazar & Psiklojik Danışman

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Nedir Bu Yaşam Koçu Dedikleri…

Eki 24, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Yaşam Koçu Nedir?

İnci Aktaş Yaşam Koçu NLP Uzmanı

Modern Hipnozun babası M.Ericson çok küçük bir çocukken, kaybolmuş bir at bulur. Atı alır ve yola çıkarır.  At önden Ericson arkadan yürür. Sonra at acıkır, çayıra iner bir süre gelmeyince Ericson onu tekrar yola koyar. At önden Ericson arkadan yürür. At susar, su içer ama geri gelmez. Ericson atı yola koyar, at önden Ericson arkadan devam ederler. At bir evin önünde durur. Ericson kapıyı çalar. Kapıyı açan çiftçi şaşkınlıkla Ericson’a bakar. ‘Aman Tanrım. İki gün önce kaybolmuştu. Onu buraya nasıl getirdin?’ Ericson gülümser. ‘Onu buraya ben getirmedim. Ben onu sadece yolda tuttum.’

Ericson’un bu hikayesi yaşam koçluğunu çok iyi açıklar. Oysa hala bazı kişiler tarafından, yaşam koçları hiçbir lisans eğitimi olmadan kişilere hayat dersi ya da akıl veren kişiler olarak tanımlanıyor.

Oysa, Yaşam Koçları herkesten daha iyi bilmezler hatta kimseden daha iyi bilmezler. Onlar danışman ya da terapist değildir sadece hedefe giden yolda yol arkadaşlığı yaparlar. Hiçbir hastalığı iyileştirme iddiaları yoktur. Tek hedefleri faydalı olmaktır. Onlar madencidirler, insanların içinde zaten varolan elması ortaya çıkarmalarına yardım ederler.

Çoğu zengin ailelerde doğmamıştır. Evlerinde 140 ekran LCD tv, kapıda jeep varken bir köşkte doğmamışlardır. Doğanları da vardır elbet. Bu da onların yaşam dengesi konusunda koçluk yapamayacağını göstermez. Kimseye hayat dersi vermezler. Hiç acı çekmeden bugünlerine gelmemişlerdir.

Onlar da geçmişte eşlerinde ya da sevgililerinden ayrılmışlardır. Aldatılmışlardır. Çalıştıkları işlerden ayrılmışlardır… Hasta olmuşlardır. Parasızlık çekmişler, uykusuz geceler geçirmişlerdir. Para kazanmanın ne demek olduğunu da bilirler, acı çekmenin de ağlamanın da… Önemli olan bu gidişatı nasıl tersine çevirdikleri, nasıl hayatlarının her alanında dengeyi yakalamak için pozitif olarak odaklandıklarıdır. Başlarına ne gelirse gelsin olumlu tutumu nasıl koruduklarıdır.

Onlar toz pembe hayatlarda doğmaz, insanlara da hayatı toz pembe göstermezler. Herkesin içinde kendilerini gerçekleştirecek bir güç olduğuna inanır ve bu gücü ortaya çıkarabilmelerine destek olmaya çalışırlar.

Kendi kendine koçluk yapamayan, hayatının her alanında dengeyi yakalayamamış, bu işi sadece ticari amaçla yapmaya çalışan, kötüye kullananlar olmayacak mı? Her meslekte, en kutsal mesleklerde örneğin doktorlukta da olduğu gibi yaşam koçluğunda da olacak.  Bu konudaki tavsiyem, anlattıklarını kendi hayatında uygulayan kişilerden destek alınması yönündedir.

Ve asla unutulmamalıdır ki koçluğun değeri açıkça kişinin değişmeye dair yeteneğine bağlıdır.

Çimenlerin her yönünün, yeşilin farklı bir tonunda olduğunu biliyor musunuz?

Bu soru size çok mu saçma geldi? Bugün bir bakın. Çimenlerin kaç farklı renk tonunda olduğuna değil, bunun üzerinde daha önce düşünüp düşünmediğinize…

Yaşam koçluğu sahip olduğunuz ama farkında olmadığınız, yeteneklerinize ve hayata karşı farkındalığınızı  arttırmak için vardır.

Hepimiz doğduğumuz andan itibaren ölmeye başlarız. Bazıları bunu diğerlerinden daha hızlı yapar. Yapabileceğimiz tek şey hayatın tadını çıkarmaktır.

M.Ericson

Sevgilerimle

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Problemi Çözemezlerdi…

Eyl 20, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Zeynep şuanda 6 yaşında. Ama öğretmeni tüm sınıfa; ‘Bütün çocuklar aynı anda ağlasaydı ne olurdu?’ diye sorduğunda ve kendisi de ‘Problemi çözemezlerdi.’ diye yanıtladığında sadece dört yaşındaydı. Ağlamanın problemi çözmeyeceğini, hatta daha da kötüleştireceğini idrak edebilmişti.

Başımıza herhangi bir kötü olay geldiğinde hemen yakınmaya başlarız. Neden ben? Bunu hak edecek ne yaptım? Hiçbir şey yolunda gitmeyecek mi? Ağlasak en azından duygularımızı boşaltmış oluruz ama çoğumuza bunun da utanç verilecek bir durum olduğu öğretilir. Ağlayamayız bile. Sürekli neden diye sorarak problemler labirentinde kayboluruz. Oysa soruna odaklanmak sorunu daha karmaşık hale getirir.

Probleme odaklanmak sürekli düşük enerji içerisinde olmamıza sebep olur.

Dr.Hawkins’in, ‘ The Eye of The I’ kitabında yer verdiği araştırmasında çarpıcı sonuçlar elde etmiştir. Dr. Hawkins’e göre yüksek enerjili insanlar düşük enerjili insanların olumsuz etkisini dengeler. Anacak insanlığın %87’lik kısmı düşük enerjiye sahiptir. Bu durumda birebir dengeleme gerçekleşmez. Aşağıda Dr. Hawkins’in çalışmalarından bazı bulgular okuyacaksınız.

Hayata iyimser bakan iyimser enerji yayan, başkalarını yargılamaktan uzak duran bir insan, kendilerini zayıflatan düşük seviyede enerjiye sahip 90 bin insanın olumsuzluğunu tek başına dengelemektedir.

Sevgi dolu yaşamı olan ve saf sevgi enerjisi yayan, hayata saygı gösteren bir insan, kendilerini zayıflatan düşük seviyede enerjiye sahip 750 bin insanın olumsuzluğunu tek başına dengelemektedir.

Aydınlık mutluluk ve sonsuz huzur içinde yaşayan ve bu tarz enerji yayan bir insan kendilerini zayıflatan düşük seviyede enerjiye sahip 10 milyon insanın olumsuzluğunu tek başına dengelemektedir.

Faziletli beden ötesi saf ruha sahip, ikilik prensibine değil de bir olmaya inanan ve bu tarz enerji yayan bir insan, kendilerini zayıflatan düşük enerjiye sahip 70 milyon insanın olumsuzluğunu tek başına dengelemektedir.

Sonuç olarak: Yüksek enerji alanlarının dengeleyici etkisi söz konusu olmasaydı tüm insan nüfusunun olumsuzluğu insanlığın kendi kendini yok etmesine neden olurdu.[1] (DR Wayne W.Dyer-Niyet Etmenin Gücü)

Yani bu sonuçlara göre tüm dünya aynı anda problemlere odaklanırsa bu dünyanın sonu olurdu. Bunun yerine bir daha ki sefer bir sorunla karşılaştığınızda başınıza gelen en kötü felaketmiş gibi hayata küsmek yerine, başınıza gelen en kötü şeyin gelebilecek en kötü şey olmadığını kabul edin. Ve ‘felaket haline dönüşmeyecek mutluluk ve mutluluk haline dönüşmeyecek felaket yoktur’ fikrini benimseyin. Kendi kendinize aşağıdaki problem çözen soruları sorabilirsiniz:

1-Neden yerine nasıl diye sorun?

2-Suçlama yapmak yerine nereye gitmekte olduğunuzu sorun? Şimdi neredesiniz, nereye gitmek istiyorsunuz? Önemli olanlar bunlardır. Ve sonra nasıl sorusunu sorabilirsiniz. Bulunduğum yerden varmak istediğim noktaya nasıl gelirim?

3-Gereklilik yerine olasılık ortaya çıkarın. Eğer bir şeyi yapmak için yalnızca bir yolunuz varsa yalnızca bir yolunuz var demektir. Bu genelde başka bir anlama gelmez. Ve o yolu kullanmak zorundasınızdır. Gereklilikler ise tepki yaratır. Bu nedenle olasılıklarınız değerlendirin. Ne yapmak gerek yerine mümkün olanlar sonsuz olasılıklarım ne diye sorun.

4-Neden başarısız olduğunuzu sorgulamayın, ne öğrendiğinizi sorgulayın. Bütün sonuçlar gelişiminiz için faydalıdır. Hiçbir şey öğrenmezseniz nasıl başaramayacağınızı öğrenirsiniz.

5-Varsayımlarda bulunmak yerine merak geliştirin. Varsayımda bulunuyorsanız soru sormazsınız çünkü yanıtı zaten biliyorsunuzdur. Oysa en yararlı alternatifler, sonsuz olasılıklar için merak geliştirildiğinde ortaya çıkar.

Sorunlar her zaman var olacaktır. Bilgelik, bu sorunlarla ne yapacağınızı bilmektedir.

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu

Sonsuz sevgilerimle,

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314


Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

YGS,LYS ve SBS Adaylarına; Mutlu Olun…

Ağu 7, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Öğrenci Koçu İnci Aktaş;

Bilmenizi istediğim bir şey var. O da ne kadar değerli olduğunuz. Bir şeyi başarmak istiyorsanız 4 önemli şeye sahip olmanız gerekir. Birincisi sizi güdüleyecek bir vizyon bir hayal… İkincisi bu hayalinizi körükleyeceğiniz tutkulu bir istek, üçüncüsü bu hayaliniz için çaba sarf ederken hevesli bir bekleyiş ve dördüncüsü de kendinize verdiğiniz değerdir. Bu yüzden bilmeni istediğim bir şey var…

Sen çok özel bir gençsin. Gözlerinin içi ışık dolu. Bugüne kadar o kadar çok çeşitli insanla karşılaştım ki.  Beni en çok şaşırtan kapasitesi olduğu halde kendine inanmayan insanların düştüğü acınası hallerdi.  Keşke demek o zaman insanı çok sinirlendirir. Çünkü onları tutan bir şey yoktu.

Yapmak ya da yapmamak işte bütün mesele budur. Seçimdir. Üniversiteyi kazanmayı tercih edersin ya da kazanmamayı. Tercihi aslında tercih formunda yapmazsın. Daha ilk günden oraya neyi işaretleyeceğini zaten biliyorsundur. Bilinçli olarak bunu söylemezsin ama bilinç dışın bilir. Ve sınav sonucunu gördüğünde söylediğin tek bir cümle olacaktır. Bunun olacağını biliyordum.

Peki sen neyi biliyorsun? O gün neyi biliyor olacaksın? Öyle ya da böyle o gün gelmeyecek mi? Kazanamayacağını zaten bildiğin bir sınava girmeye boşuna zahmet etme. Ve hayatta tek bir hata bile yapacaksan bari kapasiten yüksek sandığın için yap.

Sevgili YGS,LYS ve SBS adayları, ben sizlere çok inanıyorum.  Siz farklısınız. Bu dünyada eşiniz ve benzeriniz yok.  Eğer olsaydı sizin burada olmanıza gerek olmazdı. Bu yüzden herkes kadar değerlisiniz ve iyisiniz.  Kendi değerinizi bilin ve bu süreci mutlulukla atlatın.

Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma. Çünkü “Bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir.” demiş Mevlana. Bildiğiniz ama bildiğinizi bilmediğiniz bir şey var. Bugünden itibaren tüm kaynaklarınız ortaya çıkarıp daha başarılı olduğunuzu gördüğünüzde şaşırmaz mısınız? İmkansız yoktur, sadece yapmanız gerekeni yapın…

Tüm öğrenciler YGS,LYS ya da SBS’yi kazandığında mutlu olacağını sanıyor. Oysa gerçek, mutlu olduğunuzda sınavları kazanacağınız yönündedir.

Mutlulukla kalın..

Sevgiler..

İnci Aktaş Yaşam Koçu-Öğrenci Koçu

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Söz Verdim Yarına Güzel Olacak – Yaşam Koçu İnci Aktaş

Tem 4, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Bu sabah işe gelirken radyoda bir şarkı dinledim. Ve sözleri gerçekten hoşuma gitti. “Söz verdim yarına güzel olacak, ay dolunay sabah çok uzak, üstüme düşen gölgene baktım, aşkın tenime çok yakışacak.” Emir’in söylediği bir şarkıydı. Dikkatle dinleyince bu şarkının aslında bir dilek olduğunu hissedebilirsiniz.

Sıkça yaptığım seanslar ilişkiler üzerine. Yeni bir ilişkiden çıkmış ya da doğru eşin hayatına girmesini isteyen kişilerle yaptığım seanslarda gördüğüm en önemli ortak özellik umutsuzluk. Duyduğum tek şey ise; “Böyle biri kaldı mı ki?” O zaman onlara şunu soruyorum; ‘Peki siz yeterince iyi değil misiniz?’

Unuttuğumuz şey şu, umutsuzluğa kapıldığımızda odağımızı gerçek bir aşka çeviremiyoruz. Odağımız daima dileğimizin gerçekleşmediğinde olursa bunu elde etme şansımız zaten yoktur. Eminim Edison ampulü icat ederken edememeyi düşünmemiştir. Yani evlenmeyi isterken evlenememeyi düşündüğünüzde kendi kalesine gol atmak için ters yöne koşan futbolculardan farkınız kalmaz.

İşte bu yüzden bu şarkıyı çok sevdim. Bu sözlerde henüz doğru eşinizle tanışmamış olsanız bile, aşkının size çok yakışacağına dair bir inancınız var. Yarınlardan umutlu! Eğer doğru eşin hayatına girmesini istiyorsanız önce niyet etmelisiniz. Çok basit, doğru eşin hayatıma girmesine niyet ediyorum. İçinizi yaratıcı gücün sonsuz şefkati ve sevgisiyle doldurmalısınız. Şefkati ve sevgiyi her şeyde görmelisiniz. Kötü olanı zaten biliyorsunuz, bu nedenle daima iyi olanı görün. Önce kendi güzelliğinizi görmeye başlayın. Güldüğünüzde gözlerinizin içinin nasıl parladığına daha önce dikkat etmemiştiniz değil mi? Şimdi tekrar aynanın karşısına geçin. Kendinize gülümseyin. Şu telkini alışkanlık haline getirin. Her gün her bakımdan daha güzel oluyorum.

Siz sadece telaşla aramaktan vazgeçin. Aramak sahip olamamak demektir. Ruh eşinizi ise zaten ona sahipmişsiniz gibi davrandığınızda bulabilirsiniz. Peki zaten sahipmiş gibi davranmak ne demektir? Bir düşünün, bugün hayatınızın aşkıyla karşılaşmış olsaydınız, nasıl hissederdiniz? Mutluluktan gözlerinizin içi gülerdi, kullandığınız kelimeler ‘mutluyum’ şeklinde olurdu, dünyayı elinizin altında hissederdiniz, birkaç kilo fazlanız vardıysa da aşık olduktan sonra kaybolup giderdi. İşte şimdi de böyle olmalısınız. Çünkü sahipmiş gibi davranmak, odağınızı sürekli elde etmek istediğiniz arzunuzda tutar. Eğer düşünceleriniz sürekli neden hala onunla karşılaşmadığınız yönündeyse sizi temin ederim asla karşılaşamayacaksınız.

Bilin ki siz kalbinizi sonsuz sevgiyle doldurduğunuzda evren de size aynı şekilde karşılık verecek. Tebrizli şemsin de o güzel cümlelerinde söylediği gibi;

               “Başkalarından sevgi, saygı ya da ilgi bekliyorsan önce kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen bir          insanın sevilmesi mümkün değildir. Eğer sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.”            

                                                                                                                                                                                                       Tebrizli Şems

Şuanda kendinizi terk edilmiş, aldatılmış, yalnız ve mutsuz hissediyor olabilirsiniz. Ama bilin ki başınıza gelen en kötü şey asla gelebilecek en kötü şey değildir. Ve mutluluk haline dönüşmeyecek felaket yoktur. Çünkü şuanda negatif olarak hissettiğiniz her şey sonradan sizin iyiliğinize yarar ve şükredersiniz.

Yeni bir aşk ya da ruh eşinizi bulmak için ise tek yapmanız gereken aşka hazır olmaktır. Sizi yaratan gücün rehberliğini ve yardımını kabul edin. Ve ona güvenin. O’nun her şeye gücü yeter. Siz daima hazır olun ve kalbinizi aşka açın, bu yaydığınız mutluluk dolu enerji her zaman doğru kişiye ulaşır ve onu size getirir. Bu yan kapı komşunuzda olsa dünyanın öbür ucundaki her hangi biri de olsa… Öyle olmasını isteyin. Öyle olsun.

Amin, öyle olsun demektir. Dualarımızın sonunda ‘amin’ demez miyiz? ‘Amin’ deyin öyle olsun.

Ve söz verin yarınınıza her şey güzel olsun.

Sevgilerimle,

İnci Aktaş

Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sevgi Ekerseniz, Sevgi Biçersiniz! Yaşam Koçu İnci Aktaş

Haz 27, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu Nlp Uzmanı

Bu sözün gerçek anlatmak istediği şudur; eden bulur. Yani bu iyi de olabilir kötü de. Ne verirseniz onu alırsınız. Ya da ne ekerseniz onu biçersiniz.  Sabah komşunuza gülümseyerek günaydın demekle öğlen de harika bir iş telefonu almanız arasında bağ kurmazsınız, ben kurarım eden bulur. Ya da akşam annenize sinirlenip bağırmanızla sabah gelen yüklü telefon faturası arasında bağ kurmazsınız ben kurarım.

Bu bir denge. İyi ya da kötü. Eden bulmak zorunda. Yani ne ekerseniz onu biçersiniz. Olumlu duygular ekerseniz, o gün harika olaylar yaşayıp olumlu duyguları kat kat arttırarak biçersiniz.

Bu düz mantık açıklıyor ki, sevgi ekerseniz sevgi biçeceksiniz. Çok eski zamanlardan beri gelen öğretiler bize açıkça şunu özetliyor. Ya birbirimizi severiz ya da mahvoluruz.

Bizler hayatımız boyunca bilmeden ya da bilerek insanlara maddi ya da manevi zararlar veririz ve elbette ki bu bizden bir şekilde çıkar. Yani hayat bir aynadır, ona gülümserseniz o da size güler. O zaman da bir paranoya başlar. Başımıza gelen her kötü olayda acaba nerde hata yaptım da bu başıma geldi diye sormaya başlarız. Ben kötü bir insan mıyım? Sonra mükemmel olmakla bu çıkmazdan kurtulmaya çalışırız. Mükemmel olursam kimseyi kırmam, üzmem, başarılı ve mutlu olurum. O zaman hayatta bana aynısı verir. Başarı, mutluluk… Yani mükemmeli verirsen mükemmeli alırsın. Oysa unuttuğumuz bir şey var. Mükemmellik algısı herkese göre değişir. Oysa Tanrı için insana duyduğu sevgi değişmez. Onun sevgisi sonsuzdur. Yani sevgi… Hayattan alacağınız her güzel şeyin kaynağı sevgidir. Sevgi ekerseniz sevgi biçersiniz.

Aslında “hayata nasıl bakarsan aynen karşılığını alırsın” cümlesinin tam anlamı budur. Sen mükemmel olursan evren sana mükemmeli verecek demek değildir. Allah herkesi eşit derecede sever ve sana verecekleri senin mükemmelliğinle ilgili değil senin içindeki sonsuz sevgi ve sınırlarınla ilgilidir.

Sadece sevin o zaman bütün kapılar açılacaktır…

Huzur sizinle olsun.

İnci AKTAŞ

Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ben Daima Gülüyordum – Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Haz 25, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Yaşam Koçu Nlp Uzmanı İnci AKTAŞ

“Kötü olanı zaten biliyorum, ben iyi olana bakıyorum.” diyor, 108 yaşındaki Nazi kampından kurtulmuş bir müzisyen olan Alice Herz Sommer. Bu cümle beni uzun süre düşündürüyor. İnsan kendinin en büyük düşmanı. Daha olmamış şeyler için türlü türlü  felaket senaryoları yazıp sonra olay beklediği şekilde gerçekleşmediğinde neredeyse böyle olmadığına üzülüyor. Yine de kötümser olma şansını kaçırmıyor. O ise bir iyimser olarak doğduğunu söylüyor.

Alice Herz Sommer 108 yaşında ve o Cehennemdeki Cennet Bahçesi isimli bir kitap yazdı. Kitabın adından da anlayacağınız gibi o bir doğuştan iyimser. Annesi ve babası öldürüldü ve o, 5 buçuk yaşındaki oğluyla hayatta kalmayı başardı. Anthony Robbins’le yaptığı röportajda Robbins soruyor;

‘Toplama kampında olmak size hiç acı verdi mi?’ Cevabı; ‘Hayır.’ oluyor. Bunun üzerine Robbins; ‘Toplama kampında nasıl oldu da acı çekmediniz?’ diye soruyor. Sommer cevap veriyor; ‘Ben daima gülüyordum.’

“Ben daima gülüyordum.” Aşırı iyimser olmaya karşı çıkanlar arttıkça biz; “Polyanacılık oynamak kötüdür. Gerçekleri görmemiz gerekiyor” falan demeye başladık. Ama anlayamadığımız şey şu; kötü olanı zaten biliyoruz, önemli olan iyiye bakmak değil mi?

Toplama kampında iki yıl boyunca oğluyla yerde yatan bu kadın ve oğlu daima gülüyorlardı. Sommer, etrafındakiler öyle olmasa bile daima gülerdi. Belki de bunu iyimser olarak doğduğunu düşünmesine borçluydu. Hayatının başlangıcından beri gülüyordu çünkü kendini seviyordu. Londra’ya geldiği gün kanser olduğunu öğrendi ve o buna : ‘Bu harika kanserim.’ diye yanıt verdi. Hala gülüyordu.

Harward üniversitesinde bir araştırma yapıldı. Kötümser bir gurubun sağlığı ile kontrol gurubu karşılaştırıldı. Başlangıçta sağlığı gayet iyi olan iki grup araştırma kapsamındaydı. Araştırma süresince gurupların genel sağlık düzeyine etkileyecek hiçbir şeye izin verilmedi. Ve özellikle 40 yaş üzerinde belirgin bir kötüye gidiş gözlemlendi. Araştırma sonuçları gösterdi ki; kötümserlikle sağlığın bozulması arasındaki istatistiki ilişki, sigara ile akciğer kanseri arasındaki ilişkiden çok daha kuvvetlidir.

Şimdi bazı kötümserlerin peki, öyleyse bu hanım neden kanser oldu diye sorduğuna eminim. Ben ise onlara şöyle sormak istiyorum. Bu hanımın kanser olduğunu öğrendiğinden beri 25 yıl geçtiğini biliyor muydunuz?

Ve yazımı son olarak onun sözleriyle bitirmek istiyorum. Eğer bu yazıyı okuyorsanız bu bir tesadüf değildir. Burada okuyacağınız bir cümle sizin hayatınıza ilham olabilir.

Daima huzur sizinle olsun.

‘Nefret, kin besleyenin ruhunu yer, nefret edilen kişinin değil.’

Alice Herz Sommer

Sevgiyle Kalın

İnci AKTAŞ

Yaşam Koçu Nlp Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Çocuk Yetiştirmek Zor Zanaat – Yaşam Koçu İnci AKTAŞ

Haz 18, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Yaşam Koçu NLP Uzmanı İnci AKTAŞ

Belki de çocuk sahibi olmaya karar vermeden önce derin derin düşünülmesi ve planlanması gereken konu bu… Çocuğumu nasıl yetiştireceğim? Çocuk yetiştirmek ne demek?  Çocuğumun gelişimini nasıl doğru planlayabilirim?

Bir insanın zihninin programlanması, ana rahmine düştüğü anda başlar. Hipnoz çalışmaları bize göstermiştir ki, yetişkinlerde gözlemlenen bir çok kronik rahatsızlık dahi, bebeğin annenin karnındayken her şeyi duyduğunu ve hissettiğini unutmamızdan ya da bilmediğimizden kaynaklanıyor.  Artık;  “O daha bebek, anlamaz” anlayışından bir an önce vazgeçin. Çünkü ana rahmine düştüğü andan itibaren ona sağlamaya çalıştığınız ilk şey, onu çok istediğinizi hissettirmektir. Sen değerlisin, sen bizim için önemlisin…

Çocuk yetiştirme sanatının çocuğa kendini değerli hissettirmekten başka kuralı yoktur. Bebek daha annenin karnındayken onunla konuşun. Annenin duyguları doğmamış bebeği derinden etkilemektedir. Bebek doğduktan sonra annenin stresi süte geçtiğinden bebekler sütü bile reddetmektedirler.

Eğer ruhen ve bedenen sağlıklı bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız. Sevgiyle bezenmiş, affetmeyi bilen, dostluk, paylaşım ve hayattan zevk almayı bilen bir aile ortamı yaratmaya çalışmalısınız.

Elbette kurallar koyacaksınız. Ancak çocuğunuzun gelişimi için bu kuralları hiçe saymasına, ilerisine geçmesine izin verin. Bırakın yaşayarak öğrensin. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Koyduğunuz kurallar çocuğunuzun hayatı anlamasına, gerekirse yanlış yapıp ders almasına yarayacak kurallar olmalıdır.

Her birey doğuştan biri yapabiliyorsa ben de yapabilirim inancıyla doğar. Bu nedenle etrafındaki yürüyen insanları modelleyerek yürümeyi öğrenir. Ve diğer her şeyi de modelleyerek öğrenir. Eğer çocuğun öğrenme çabası kurallarla engellenirse çocuk kendini kötü, yetersiz ve değersiz hissetmeye başlar. Ne yazık ki biz çocuklarımızın yapmaya çalışıp da yapamadığı şeylerde yardımcı olarak onlara iyilik ettiğimizi sanırız. Bebeğimiz masanın üzerinden oyuncağını almaya çalıştığında elimizle ona doğru ittiririz ve bebekte hemen o an ben yardım almadan tek başıma yapamam inancı oluşmaya başlar.

Özellikle ebeveynin ikisinin de çalıştığı ailelerde çocuğa daha az zaman ayrılması durumuyla karşı karşıyayız. Daha az ilgilenilen çocuk, bir de sadece başarılı olduğu zamanlarda ödüllendirildiğinde, çocukta sürekli beklentileri karşılamaya çalıştığı için bir değersizlik inancı oluşturur.

Bırakın koltuğa kendisi tırmanmaya çalışsın, döke saça yemek yesin. Sadece başardığı zaman değil başaramadığında da çabası için ödüllendirilsin. Çocuğun bazen sadece ilginizi çekmek için yaptığı olumsuz davranışları bile, yeterince zaman ayıramamanın verdiği vicdan azabı ile yok sayıyorsanız, çocuğunuzda onarılana kadar hayatını kısıtlayan yaralar açarsınız.

Ve çocuklarınızın sizin saçma gördüğünüz şeylerle uğraşmasına engel olmayın. En büyük başarılar, insanlar tarafından saçma bulunan ve çoğu zaman dalga geçilen uğraşlardan doğmuştur. Bırakın çocuğunuz başınıza icat çıkarsın. Yaşama katkıda bulunmanın yollarını öğretin.

Çocuklar programlanmaları tamamlanana kadar doğal trans durumundadırlar. Çoğu zaman hiçbir bilgisi olmadıkları ve bilinçaltlarında herhangi bir bilginin kayıtlı olmadığı durumlarda verdiğiniz telkinler direk bilinçaltlarına ulaşır. Sizler sorumlusunuz. Her yorumunuz her konuşmanız her planınız siz bir gün unutsanız bile onun bilinçaltına kazınacaktır.

Ve huzur… Unutmayın, çocuklarınız bir kez çocuk olacaklar. Çocukluklarında tamamlanmamış bir duygu ya da yaşayamadıkları bir dönem olursa daima enerjileri eksik, mutsuz ve isteksiz bireyler yetiştirmeye devam edeceğiz.

Huzur sizinle olsun.

Sevgiyle Kalın,

İnci AKTAŞ-Yaşam Koçu NLP Uzmanı

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

NLP Bilinçaltı Teknikleri İle Kilo Kontrolü Eğitimi – Bursa

May 25, 2012   //   by inciaktas   //   Makaleler  //  No Comments
NLP, Bilinçaltı Teknikleri Ve Hipnoz İle Kilo Kontrolü ve Zayıflama Eğitimi
EĞİTMENLER: İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ
EĞİTİMİN AMACI VE İÇERİĞİ:
Kilonuzu belirleyen metabolizmanız değil bilinçaltınızdır. Bilinçli aklımızla kendimizce doğru olduğunu düşündüğümüz bir çok karar veririz ama uyamayız. Çünkü bütün güç bilinçaltındadır. O ikna olmazsa hiç bir değişikliği gerçekleştiremeyiz.
NLP Nedir?
NLP Zihnin kişinin istediği gibi yeniden programlanması demektir. Başta aşırı yeme, kilo problemleri, alkol sigara ve uyuşturucu ve depresyona kadar tüm sıkıntı ve problemler zihnin yanlış programlanmasından kaynaklanır. Eğer bugüne kadar diyet yapmış ama forma girememiş ya da verdiğiniz kiloları geri almışsanız artık bilinçaltınızı yeniden programlamanın vakti gelmiş demektir.

NLP ve Hipnozla Kilo Kontrolü Eğitimi kapsamında öğreneceğiniz tekniklerle, olaylara bağladığınız olumsuz duyguları değiştirebilecek ve duygusal açlığa bağlı aşırı yeme probleminizi çözeceksiniz.

Swish tekniğiyle sadece size zarar veren yeme alışkanlıklarınızı değil istemediğiniz tüm alışkanlıklarınızı kolayca değiştirebileceksiniz.

Bilinçaltındaki kilit inançlarınızı değiştirmeyi öğrenecek ve kilo almanıza neden olan inanışlarınızın dışında bu teknikleri hayatınızın her alanına uygulayabileceksiniz.

Yemek yeme stratejiniz belirlenerek doğru yeme alışkanlığına kavuşacaksınız.

Tercihe bağlı olarak yapılacak olan toplu hipnoz seansında ise bilinçaltınıza sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlıkları telkin edilecektir. Eft teknikleri ile duygusal özgürleşme sağlanacaktır.

Seans sırasında verilen telkinlerin bilinçaltınızda şartlanabilmesi için hazırlanmış olan KİLO KONTROLÜ CD si de eğitim kapsamında verilecektir.

Hipnozla Zayıflma hakkında detaylı bilgi için aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=PztBXz_hkWA

http://www.youtube.com/watch?v=K49dcmdeSbo

Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.
E mail: info@akademiplena.com
Tel: 0 (224) 243 43 14
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ruh Halinizi Nasıl Değiştirirsiniz? NLP Uzmanı İnci AKTAŞ

May 8, 2012   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Ruh halimiz, sürekli değişken bir seyir izleyerek daima bizi şaşırtır. Bir bakarız mutlu, beş dakika sonra mutsuz olmuşuz. Bunun sebepleri var elbette, etrafımız bize geçmişte yaşadığımız duygusal yoğunluğu fazla durumları çağrıştıran tetikleyicilerle dolu. Biz buna çapa diyoruz. Çapalar her yerde.

Ulusal bayrağımızı gördüğümüzde, benim gibi milli duyguları uyanan var mı? Eminim herkes böyledir… Ya sevgilisiyle ayrıldığında radyoda çalan şarkıyı her duyduğunda aynı yoğunlukta acı yaşamayan var mıdır? Mutlaka zaman içinde bunları yaşamışızdır. Bunlar hangi duygu durumuyla bağlı olduğunu bildiğimiz çapalar. Ancak günlük hayatımızda geçmiş deneyimlerimizle ilişki kurduğumuz sonra da unuttuğumuz bir çok çağrıştırıcı tarafından uyarılıyoruz ve bu nedenle ruh halimiz çabucak değişiveriyor.

Bu durumlarda bilmemiz ve farkında olmamız gereken ilk şey ruh halimizi değiştirmenin bizim elimizde olduğudur. Bu bir seçimdir. Ruh halinizi değiştirmek, daha fazla duygusal özgürlük ve daha mutlu bir yaşam için gerekli bir beceridir. Bu hiçbir zaman olumsuz ruh hali içinde olmayacağımız anlamına gelmez. Hepimiz insanız ve duygu durumumuz değişebilir. Önemli olan bunu yönetebilmektir.

Hepimiz bir çok kez kaynağı belirsiz bir olumsuz ruh durumuna gireriz o zaman bir uzmandan destek alınması doğrudur. Ama asla acınacak durumda olduğunuzu düşünmeyin. Önemli olan durumunuzu seçme hakkına sahip olduğunuzun farkında olmanızdır. İsterseniz bu ruh halini devam ettirebilirsiniz. Ama NLP bu ruh halini değiştirme imkanı sunar. Ruh halinizi değiştirmek için lütfen önce bulunduğunuz ruh halinden çıkmayı deneyin. Bunun için bir fıkra anlatın, gülümsemek hemen modunuzu değiştirir. Ayağa kalkıp yürüyün. Başınızı yukarı kaldırıp derin bir nefes alın. Fizyolojinizi değiştirin mutlaka dik oturun.

Lütfen şimdi bu alıştırmayı deneyin. Gözlerinizi kapayın ve arkanıza yaslanın. Çok hoş bir hatıranızı aklınıza getirin ve anınızın en güzel yerinde görüntüyü durdurun. Biraz parlaklaştırın. Renkleri canlılaştırın. Resmi büyütün ve kendinize yaklaştırın. Bu basit NLP tekniğiyle ruh halinizin hemen değiştiğini göreceksiniz.

İki hafta önce bir cumartesi günü işyerine gelmek için evden çıkıyordum. Önce evde köpeğimle ilgili yaşadığım bir sorun ruh halimi olumsuza çevirmişti. Bir dakika sonra arabamın lastiğinin patladığını fark ettim. Ve saatime baktığımda görüşmeme 5 dakika kalmıştı. Diğer arabaya geçtiğimde ruh halimin biraz sinirliye döndüğünü fark ettim. Ve derin bir nefes alıp tam bir NLP tekniği uygulayacaktım ki şöyle dedim; ’ Hayır ya, sinirli olmak benim de hakkım değil mi?’ Sorduğum soru karşısında kahkahalarla gülmeye başladım. Modum o anda değişmişti tabi. Ve normalde sinirli diye tabir edilebilecek bir durumu hafif bir bozulmayla atlattım. Ama gördüğünüz gibi bu bir tercih. Ben de her depresyondaki insan gibi sinirli ve mutsuz bir ruh halinde kalmayı seçebilirdim. Seçmek istemekte serbestsiniz. Ama ruh halinizi sürekli iyi tutmak elinizde…

Neden denemiyorsunuz? Değişim 1 dakika uzağınızda…

Sevgilerimle..

İnci AKTAŞ-NLP Uzmanı Yaşam Koçu Bursa

(0224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«123456»

Ara

Kategoriler