Browsing articles tagged with " ÖZLEM AKTAŞ"

Duygularla Çok Yemenin Bağlantısını Çözüp Fazla Kilolara Son Verin- Özlem Aktaş

Tem 21, 2015   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Duygularla Çok Yemenin Bağlantısını Çözüp Fazla Kilolara Son Verin

Yemek yeme alışkanlığınızı değiştirin.  Bir çok yerde duyduğunuz ancak uygulamakta çok zorlandığınız bir cümle. Çok yediğinizi özellikle de mutsuz , stresli olduğunuz zamanlarda yediğinizi düşünenlerden olabilirsiniz. Hatta ne yapayım kendime hakim olamıyorum ,  aslında yeme alışkanlığımı değiştirmek istiyorum , sadece nasıl yapacağımı bilemiyorum. ‘ Yemek yediğimde kısa bir süre kendimden kaçıyorum mutsuzluğumu unutuyorum  ama sonra yine aynı şey oluyor başa dönüyorum  ‘ diye mutsuzluğunu ifade ediyor  bir danışanım. Obezite,  fazla kilolu olmak ve kendinden memnun olmamak , artık günümüz modern insanının bir sorunu. Özellikle gelişmiş ülkelere baktığınızda ciddi anlamda kilo sorunu ile mücadele ettiklerini fark edersiniz. Daha fazla insan stresini , duygularını yönetemedikleri için aşırı yemeğe bağımlı olmaktadır. Yemek yiyerek mücadele edemediği duygularını bastırmak , belki yalnızlığını gidermek için çok daha fazla yemekte çareyi bulmaktadır. Bu sonunda bir kısır döngüye dönüşerek kişinin kendisinden daha fazla uzaklaşıp , tatminsiz , mutsuz yaşamlar yaşamasına sebep olur. Yemek ne duyguyu ne de bu duygunun nedenini tatmin eder. Kişiyi sadece kısa süre için oyalar. Önemli nokta, yemek yemenin fiziksel açlığı gidermek dışında acı ve sıkıntı veren duyguların üzerinde hiç etkisinin olmamasıdır. Ancak maalesef milyonlarca insan duygularını bastırmak için daha fazla yiyiyor . Kızgınlık, suçluluk, stres, mutsuzluk, öfke, üzüntü, depresyon gibi tatsız durumlardan kaçınmak için yiyiyorlar. Oysa ki kişinin yapması gereken aslında gerçekten hissettiğinin açlık mı yoksa doyurması gereken bir duygu mu? Bunu fark etmesi.  Kişi gerçekten açsa bunu fark edebilir.Ancak stresimizi de midemizde hissederiz dolayısıyla stres veya olumsuz duyguyu açlık sanarız. Bu noktada aslında hissettiğimiz duyguların vücumuzda yarattığı tahribatın farkında olmak ya da duygu ve yemek yeme arasında ki bağlantıyı çözmek kilo vermek için önemli bir adım olacaktır. Kendinin , duygularının farkında olan kişi kilo verme konusunda daha başarılı olur. Bunun için güçlü bir farkındalık geliştirmek önemlidir. Ne hissettiğinizin her zaman farkında olun ve bunu tanımlayın , neyle ilgili olduğunu fark edin ve bu duyguyu kabul edip çözmek için adım atın . Duyguları yönetebilmek aynı zamanda fiziksel ve zihinsel kontrolü ele almak için önemlidir. Bu konularda kendinizi geliştirmek için nlp uzmanları, koçlar, hipnoterapistlerden destek alabilirsiniz. Bilinçaltınızın ve duygularınızın nasıl sizi yönettiğini fark etmek büyük özgürlüktür. Bu konuda adım atıp sağlıklı bir şekilde kilo verip istediğiniz kiloya ulaşabilirsiniz. Sadece yeme  alışkanlığınız değil, davranışlarınız, düşünceleriniz ve duygularınız da işin içindedir. Kişi fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak bir bütündür. Bu üçü arasında ki bağlantıyı sağlıklı kurduğunuz müddetçe kalıcı kilo verir ve sağlıklı bir yaşama kalıcı olarak adım atarsınız. Hipnoz, nlp , eft gibi metodlar bu önemli üçlü arasında ki kalıcı bağın kurulması ve sağlıklı bir yaşam geliştirmek için çok etkili araçlardır.
Sağlıkla ve sevgi ile kalın.
Özlem Aktaş- Nlp uzmanı , Hipnoterapist

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Okul VE Hayat Başarısında Motivasyon Ve Dikkatin Önemi – Özlem Aktaş

Tem 20, 2015   //   by admin   //   Kariyer, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

OKUL VE HAYAT BAŞARISINDA MOTİVASYON VE DİKKATİN ÖNEMİ

Derin anlamlar taşıyan hedeflerle, sonuçlanmayı bekleyen düşlerle  ve ifade edilmeyi gereksinen saf bir aşkla motive olduğumuzda işte o zaman gerçekten yaşarız.

Greg Anderson

Bu hayatta gerçekten yaşıyorum diyebilmenin yolu, sevdiğiniz şeyi aşkla ve motivasyonla yapmaktan geçer. Günümüz dünyasında her birimiz bir şeyleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hedefler büyük, ulaşılmak istenilen noktalar yüksek.  Ancak bizi düşlerimize ulaştıracak motivasyona sahip değilsek , hedeflerimiz bir hayalden öteye geçemiyor maalesef.  Özellikle günümüzde öğrenciler üzerinde ciddi sınav baskısı ve hedef baskısı var .  Ne yapmak istediğini bilmeyen birçok öğrenci oradan oraya savrulmakta.  Öğrenci, sınav, performans  koçluğu gibi nedenlerle bize gelen danışanlarımızın tipik sorunu ,  motivasyon ve dikkat eksikliği ve öğrenme isteksizliği . Yüksek hedeflerimiz var, herkes bir şeyler olmak istiyor ancak bir sorun var.  Motivasyonu eksik, kendisini nasıl güdüleyeceğini bilmeyen öğrenciler  kendilerini başarısızlığa mahkum edebiliyor.  Yeterince güdülenmemiş bir öğrenci , öğrenmeye hazır hale gelmemiş demektir, ayrıca kişiyi öğrenmeye sevk edecek önemli bir neden olmadıkça öğrenmeye karşı ilgi geliştiremez.  Öğrencinin neyi niçin istediğini , motivasyonunu etkileyen faktör ,  ilgisinin neye karşı olduğu fark edilmelidir ki öğrenme gerçekleşsin. İnsanlar genellikle merak ve ilgi duyduğu şeyleri daha kolay öğrenirler. Okuldaki tüm derslerin ilgi çekici bulunması  mümkün  olmadığına göre , burada yapılacak olan öğrenciyi motive edecek ve güdülenmesini sağlayacak yolları bulmaktır? Öğrenciyi güdüleyen etkenlerden biri, olumlu davranışlarının pekiştirilmesidir. Bu noktada öğretmen ve öğrencilere çok iş düşmektedir. Örneğin sınıfta sorulan sorulara cevap veren öğrenci takdir edilirse davranışı pekişecek ve tekrar cevap vermeye karşı istekli olacaktır. Ayrıca öğrencinin dıştan aldığı onaylayıcı davranışla beraber kendi içsel motivasyonunu da arttırabilmesi için gerekli yönlendirilmeler yapılmalıdır. Olumlu davranışında kendisini takdir edebilmeyi öğrenen çocuk bir sonraki eylemini gerçekleştirmek için motive olmuş olacaktır. Ayrıca çocuklarının içsel motivasyonlarını arttırmanın yollarından diğeri, kendilerine olan , başarabileceklerine olan inançlarının pekiştirilmesidir. Yapabileceklerine olan inançları güçlendirilen  kişi , davranışları konusunda daha kararlı ve istekli olacaktır. Hayatta ne kadar başarısızlık varsa her birinin öğrenme fırsatı olduğu öğrenciye öğretilebilmeli ve yeni bir yol denemek konusunda merakı uyandırılmalıdır. Ayrıca öğrencinin motivasyonunu arttıran , amacına yönelik güdülenmesini sağlayan diğer etken ,  amacına ulaşma konusundaki beklentisidir. Bu sebeple hedefler , amaçlar belirlenirken , kişi tarafından gerçekleştirilebilir , başarılabilir hedefler konulması önemlidir. Ayrıca amaç öğrenci için bir değer ve anlam ifade etmelidir. Kişi için hiçbir amacı ve değeri olmayan  hedefi gerçekleştirmek için kişinin güdülenmesi ve yeterince motive olması beklenemez.  Güçlü motivasyon sonunda gerçekleştirilen hedefler kişinin öz yeterlilik duygusunun gelişmesine katkı sağlayacaktır. O zaman her zaman sorulması gereken soru , kişiyi harekete geçiren şey nedir? Kişinin hedefe ulaşmasını sağlayan nedir? Bu cevaplar herkes için farklıdır. Herkesi hedefe güdüleyen motive eden nedenler kişisel farklılıkları taşımakla beraber  genelde yukarıda saydığımız nedenlerdir.  Öyleyse amaçlar yönünde kişinin kendini motive eden etkenleri fark edip, içsel gücünü doğru yönlendirebilmesi halinde hedeflerine ulaşması mümkün olabilmektedir. Motivasyonunuzu her zaman güçlü tutmanız dileğiyle sevgiyle kalın.

Özlem AKTAŞ- Kariyer , Nlp Koçu

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Kobi ve Kurumsal Firmalarda Koçluğunun Önemi – Özlem Aktaş Kurumsal Koç

Şub 19, 2015   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Liderlik, Makaleler, Yöneticilik  //  No Comments

Kobi ve Kurumsal Firmalarda Koçluğunun Önemi – Özlem Aktaş – Yönetici Koçu ve Kurumsal Koç

Günümüzde koçluğun artan ihtiyaçlara yönelik hızla yaygınlaşması ile birlikte özellikle üzerinde durulması gereken bir Koçluk alanı var ki belki de en çok can damarı olacak bir alan . Kurum, işletme ya da small business, kobi Koçluk gibi isimleri olan küçük , orta ölçekli ve büyük kurumlara yapılan koçluktan bahsediyorum. İşletmeler , özellikle küçük işletmeler ekonominin can damarı . Ancak bir çok firma ekonomik koşulların getirdiği zorlamalarla  baş etmekte güçlük çekmekte, yüksek finansal borçlar , organizasyon sorunları yaşayan bir sistem , insan kaynağına yeterli önemin verilmemesi , işleyen bir performans sisteminin olmayışı yada firmaların güçlü yanlarının , geliştirmesi gereken yanlarının  farkında olmamaları , dışarıdaki var olan  fırsat ve tehtidlerin farkında olunmaması firmaları zorlayıcı bir kısır döngünün içerisine sokmamadır. Bu noktada ihtiyaç duyulan şey firmanın farkındalığının arttırılması ve stratejik yönetim anlayışını yerleştirecek bir Koçluk yapısına ihtiyaç duyulmasıdır. Kurumsal Koçluk, firmalarda stratejik bir yönetim anlayışı yerleştirmeyi amaçlayan bir yapıdır. İşletme koçluğu ile , geleceği gören, hedef odaklı, esnek, dinamik,çok boyutlu düşünen, ekip ruhuna sahip , etkili iletişim kuran  ve sürekli öğrenen bir organizasyon geliştirmek asıl amaçtır. Günümüzün organizasyonları ,  kazan kazan, sinerjik, biz ruhu, çözüm ve kalite odaklı , hızlı , teknolojiye hakim, yaratıcı, esnek, yenilikçi, iletişimi güçlü, yüksek performanslı olmayı gerektirmektedir. Bunun için neye ihtiyaç vardır? Sorusunun karşılığı ise kurum koçluğu mantığının işletmelere yerleştirilmesidir. Bunun için sistemleri , işletmeleri , firmaları büyütecek , hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olacak Lider koçlara ihtiyaç vardır. Peki Koçluk nedir  ? Koçluk kişiyi , kurumu bulunduğu noktadan hedeflediği , arzu ettiği noktaya ulaştıran yapılandırılmış bir süreçtir. Yapılandırılmış bir süreç, çalışanların kendilerini geliştirebilecekleri donanım, çalışanların güçlü yönlerine odaklanılması, beceri ve yeteneklerin arttırılması , problemlerin çözümlerini bulmalarına yardım etmektir. Kurumsal Koçluk neden gerekli? Çünkü Kurumsal Koçluk alınan bir firmada çalışanların beklentileri netleştir, beklentileri netleşen çalışan kendisine yol haritası çıkarabilir, hedeflerini bilen ve hedeflerine nasıl ulaşacağını bilen çalışan iş hayatı içerisinde daha fazla  sorumluluk alır. İşletme koçluğu ile amaç ve çalışan rollerinin netleşmesi ,  dayanışmanın artması ve ekip ruhunu arttırılmasıdır. İşletme kurum koçluğu ile iletişim çatışmaları önlenir, yapılan geri bildirimler sayesinde eksik yönler geliştirilir ve şirkette motivasyon artar. Kurumsal koçluğunun kuruma sağladığı faydalar, yeni bir vizyon oluşturma ve  vizyon geliştirme, yetkilendirmede gelişim , verilen taahhütlerin arttığı bir ortam  sağlanırken , genel performans artar. Şirket için kısa , orta, uzun vadeli hedefler belirlenir ve hedeflere ulaştıracak yol haritaları çıkarılır. Şirket içinde tüm çalışanlar arasında zaman yönetimi, çatışma çözümü, öğrenme, değişim sağlanır, verimli bir geri bildirim sistemi performans değerlendirme sistemi kurulur. Koçluk ve işletme günümüzdeki adı ile small business koçluğu kazandırır . Eğer şirket sahibi , yöneticisi iseniz ve bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız Koçluk firmanıza yeni bir nefes kazandıracaktır.Sizce kimler iş hayatında daha başarılı, bunların farkı ne? Küçük şirketler büyüklerden , büyükler küçüklerden ne öğrenebilir? Mükemmel işletme stratejisi nasıl oluşur? Nasıl daha verimli ve istikrarlı büyüme sağlanır  ?  Işletmelerde Koçluk programı nasıl çalışır, nasıl adapte edilebilir  ? Çalışılmaya başlanan firmanın güçlü yönlerini keşfetmesinin sağlanması, kritik açıkların farkına varılması , hedefleri gerçekçi stratejilerde ulaşılabilir kılmak,  hedeflere bağlanmak, tutkuyla yolda kalmak. Mutlak güven ve işbirliği, sonuçları ölçülebilir bir süreç yönetiminin yerleştirilmesidir. Kurum koçluğu yerleştirilen bir firmada , kurumda motivasyon, iş tatmini , kalite artışı , özgüven, çalışanların  kuruma bağlılığı, müşteri tatmini ve karlılık artışı sağlanır. Koçluk tamamen tüm ekibin ve koçluk firmasının birlikte yürüttüğü  işbirliğine dayalı bir  ilişkidir. Tamamen kazandıran koçluk sisteminin faydaları, yaratıcılık, hedefe ulaşma, ilişkilerin zenginleşmesi, sonuçlara ulaşmada kolaylık, daha akıllıca çalışıp, heyecan yaratmaktır. Firmalar ne zaman bir koçluk yapısına  ihtiyaç duyar? Şirkette  bir şeyler eksiktir, boşluk vardır, mucizeye ihtiyac duyulduğunda , yeni ürün geliştirip değer katmak, maliyetleri kısıp , gelir artışı sağlamak istediklerinde ihtiyaçlar artar. Koçluk hedefi,süreçte şirkete vizyon, misyon , hedef belirlemede ve stratejik planın uygulanmasında yardımcı olmak ,ekip ruhu oluşturmak , herkesi işin içine  katıp, çözümün parçası haline getirmektir. Bunun için  önce analiz çalışması yapılacak, psikolojik ölçeklerle sorunlar ve  çözümler belirlenecek, vizyon, misyon, iş analizi ve iş profili çıkarılacak,eğitim , performans değerlendirme sistemi kurulacak, organizasyon yapısı geliştirilecek, değişim desteklenecek , yönetim , insan kaynakları, pazarlama , organizasyon, sistemler  stratejisi belirlenecektir. Kurumsal Koçluk sonuçları niteliksel ve niceliksel ölçülebilen , firmalara kazandıran güçlü bir sistemdir. Yol boyunca da güçlü eğitimlerle desteklenilmesi halinde büyüyen , kar eden , kazanan bir firma haline gelmek kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.

Özlem Aktaş – Yönetici Koçu ve Kurumsal Koç

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İşe Uygun Çalışanın Başarılı Şirket Olma Yolundaki Önemi – Özlem Aktaş , Kurumsal Koç

Şub 9, 2015   //   by admin   //   Eğitimler, Kişisel Gelişim, Liderlik, Makaleler, Yöneticilik  //  No Comments
İşe Uygun Çalışanın Başarılı Şirket Olma Yolundaki Önemi - Özlem Aktaş,Kurumsal Koç

Her şirketin ana konusu iştir ve neyi niçin yaptığı ve kimlerin yaptığı aldığı sonuçları etkileyecek faktördür. Kişiye göre iş yaratma çabası çoğu küçük ölçekli firmaların temel sorunları olup artık şirketi zor duruma düşüren bir etken olmaktadır. Tanıdık çevreden eleman bulmak şirketlerin temel işgören  bulma yöntemi olmakla beraber bazen firmayı zor durumda bırakabilmektedir. Şirketin işin gereklerini tespit edip, o işin gerektirdiği yetenek ve beceriyi tanımlayıp , beklenen becerileri kullanabilecek bir eleman bulmak şirketin geleceği için daha kritik önem taşımaktadır. İşin nitelikleri net  tanımlanmayan görevlere yerleştirilen çalışan zaman içinde kendisinden beklenenin ne olduğunu anlayamadığı  için günü kurtarmaya yönelik çalışacaktır. Bu da şirket için en önemli kaynak olan işgücü kaynağının verimiz kullanılmasına sebep olarak , mutsuz çalışan ve verimsiz iş sonuçlarına sebep olacaktır. Artık piyasadaki rekabet şartları , çok fazla üniversite mezunu gençlerin varlığı iş dünyasının verimli düzeyde yönetilmesini gerekli kılmaktadır. Özellikle de en önemli kaynak olan insan gücünün  tatmini ve verimliliği önemlidir. Tatmin çalışanlardan oluşan bir şirket haline gelmenin ilk koşulu işletmede hangi iş ve görev tanımına ihtiyaç duyulduğunu tespit edip , görev tanımının net bir şekilde tanımlanmasıdır. Tanımlanan görev, iş  tanımını gerçekleştirecek iş gücünün hangi özellikleri taşıması gerektiğine karar verip o yönde eleman alımına gidilmesi gerektiğidir. Ne  beklediğine, ihtiyaçlarını karşılayacak iş tanımını gereçekleştirebilecek  elemanı almak isteyen firma burada tanıdık zihniyetinden çok iş yapabilirlilik özelliklerini dikkate alarak işe uygun eleman seçimine özen göstermesi gelecekte memnun çalışanlar için önemli bir koşuldur.   İşe alınmasına karar verilen çalışana iş gereklerinin iyi açıklanması diğer önemli bir koşuldur. Detaylar, işin gereklilikleri ve yapılması beklenenler ve şirketin amacının ve vizyonunun kişiye iyi açıklanarak ,  kişiye şirketin parçası haline getirecek biz duygusunun oluşturulması aidiyet duygusunu yaratacaktır. Kendini bir yere ait hisseden kişi , gelecekle ilgili uyumlu vizyona sahipse kendisini şirketin geleceğinde görebiliyorsa daha tutkuyla  işin gereklerini  yerine getirecektir. İşinin sürekli büyümesini arzulayan  bir işletme , hangi görev ve iş tanımlarına ve bu iş tanımlarını yönetecek nasıl bir iş gücüne ihtiyaç duyduğunu sürekli sorgulamalıdır. Kendini yenilemeyen bir işletme geride kalmaya mahkumdur. Öncelik ise bir şirket için ana kaynak olan işgücünün iyi yönetimi ve doğru istihdamın sağlanması becerisidir. Çalışanlar bir şirketin ilerlemesi ve gerilemesine de sebep olabilir . Bunu bilerek çalışanına yatırım yapan ,ihtiyaçlarını anlayan , gelişmesine önem veren , bunun için çalışanının kişisel gelişimine sürekli katkı sağlayacak eğitim ve gelişim programlarına önem veren şirketler güçlü motivasyonla çalışan işgücü ile rakipleri arasında fark yaratabilecektir. Çalışanının gelişimi , beklentisini dikkate alan işletmeler  hastalık izninlerinin azaldığını , çalışanların daha motive çalıştıklarını gözlemleyebileceklerdir ve ne iş yaptığını bilerek ve yeteneklerine uygun işlerde çalışan mutlu çalışanlar , mutlu, istikrarlı  büyüyen , başarılı işletmeler yaratacaktır.

Özlem Aktaş , Kurumsal Koç

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Okul ve Hayat Başarısında Motivasyon ve Dikkatin Önemi – Özlem AKTAŞ

Ara 1, 2014   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

OKUL VE HAYAT BAŞARISINDA MOTİVASYON VE DİKKATİN ÖNEMİ

Derin anlamlar taşıyan hedeflerle, sonuçlanmayı bekleyen düşlerle  ve ifade edilmeyi gereksinen saf bir aşkla motive olduğumuzda işte o zaman gerçekten yaşarız.

Greg Anderson

Bu hayatta gerçekten yaşıyorum diyebilmenin yolu, sevdiğiniz şeyi aşkla ve motivasyonla yapmaktan geçer. Günümüz dünyasında her birimiz bir şeyleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hedefler büyük, ulaşılmak istenilen noktalar yüksek.  Ancak bizi düşlerimize ulaştıracak motivasyona sahip değilsek , hedeflerimiz bir hayalden öteye geçemiyor maalesef.  Özellikle günümüzde öğrenciler üzerinde ciddi sınav baskısı ve hedef baskısı var .  Ne yapmak istediğini bilmeyen birçok öğrenci oradan oraya savrulmakta.  Öğrenci, sınav, performans  koçluğu gibi nedenlerle bize gelen danışanlarımızın tipik sorunu ,  motivasyon ve dikkat eksikliği ve öğrenme isteksizliği . Yüksek hedeflerimiz var, herkes bir şeyler olmak istiyor ancak bir sorun var.  Motivasyonu eksik, kendisini nasıl güdüleyeceğini bilmeyen öğrenciler  kendilerini başarısızlığa mahkum edebiliyor.  Yeterince güdülenmemiş bir öğrenci , öğrenmeye hazır hale gelmemiş demektir, ayrıca kişiyi öğrenmeye sevk edecek önemli bir neden olmadıkça öğrenmeye karşı ilgi geliştiremez.  Öğrencinin neyi niçin istediğini , motivasyonunu etkileyen faktör olan  ilgisinin neye karşı olduğu fark edilmelidir ki öğrenme gerçekleşsin. İnsanlar genellikle merak ve ilgi duyduğu şeyleri daha kolay öğrenirler. Okuladaki tüm derslerin ilgi çekici bulunması  mümkün  olmadığına göre , burada yapılacak olan öğrenciyi motive edecek ve güdülenmesini sağlayacak yolları bulmaktır? Öğrenciyi güdüleyen etkenlerden biri, olumlu davranışlarının pekiştirilmesidir. Bu noktada öğretmen ve öğrencilere çok iş düşmektedir. Örneğin sınıfta sorulan sorulara cevap veren öğrenci takdir edilirse davranışı pekişecek ve tekrar cevap vermeye karşı istekli olacaktır. Ayrıca öğrencinin dıştan aldığı onaylayıcı davranışla beraber kendi içsel motivasyonunu da arttırabilmesi için gerekli yönlendirilmeler yapılmalıdır. Olumlu davranışında kendisini takdir edebilmeyi öğrenen çocuk bir sonraki eylemini gerçekleştirmek için motive olmuş olacaktır. Ayrıca çocuklarının içsel motivasyonlarını arttırmanın yollarından diğeri, kendilerine olan , başarabileceklerine olan inançlarının pekiştirilmesidir. Yapabileceklerine olan inançları güçlendirilen  kişi , davranışları konusunda daha kararlı ve istekli olacaktır. Hayatta ne kadar başarısızlık varsa her birinin öğrenme fırsatı olduğu öğrenciye öğretilebilmeli ve yeni bir yol denemek konusunda merakı uyandırılmalıdır. Ayrıca öğrencinin motivasyonunu arttıran , amacına yönelik güdülenmesini sağlayan diğer etken ,  amacına ulaşma konusundaki beklentisidir. Bu sebeple hedefler , amaçlar belirlenirken , kişi tarafından gerçekleştirilebilir , başarılabilir hedefler konulması önemlidir. Ayrıca amaç öğrenci için bir değer ve anlam ifade etmelidir. Kişi için hiçbir amacı ve değeri olmayan  hedefi gerçekleştirmek için kişinin güdülenmesi ve yeterince motive olması beklenemez.  Güçlü motivasyon sonunda gerçekleştirilen hedefler kişinin öz yeterlilik duygusunun gelişmesine katkı sağlayacaktır. O zaman her zaman sorulması gereken soru , kişiyi harekete geçiren şey nedir? Kişinin hedefe ulaşmasını sağlayan nedir? Bu cevaplar herkes için farklıdır. Herkesi hedefe güdüleyen motive eden nedenler kişisel farklılıkları taşımakla beraber  genelde yukarıda saydığımız nedenlerdir.  Öyleyse amaçlar yönünde kişinin kendini motive eden etkenleri fark edip, içsel gücünü doğru yönlendirebilmesi halinde hedeflerine ulaşması mümkün olabilmektedir. Motivasyonunuzu her zaman güçlü tutmanız dileğiyle sevgiyle kalın.

Özlem AKTAŞ- Kariyer , Nlp Koçu

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Bilinçsizliğimiz Bir Gün Yok Oluşumuz Olabilir – Özlem Aktaş

Dünyamız çılgın bir teknolojik değişim yaşıyor, her şey çok hızlı değişiyor ve bu değişim çoğu zaman hayatımızı  kolaylaştırdığı için çok mutluyuz. Niye? Çünkü, her şey o kadar hızlı ve yetişemediğimiz her yerde teknoloji devreye giriyor ve hayatımızı kolaylaştırıyor. Peki hayatımız kolaylaşırken bazı şeyleri yanlış anlamlandırdığımız için bazı değerlerimizi kaybediyor olabilir miyiz? Örneğin, dünya olarak çılgınca kaynaklarımızı tüketmekle  kalmayıp, olası kaynakları da görmezden gelmiyor muyuz ? Tam bir duyarsızlık yaşadığımız ortada. Herkes sadece kendisini düşündüğü müddetçe de evrensel bir bilincin yaratılması mümkün gözükmüyor. Oysa, bilmiyoruz ki bizden çok uzaklardaki bir kişinin bile mutsuzluğu hepimizi etkiliyor. Sessiz kalıyoruz; zenginlik ve para hırsının, sevgi ve paylaşmanın önüne geçmesine dur demiyoruz. Farkındalıksızlığın bizi ele geçirmesine dur demezsek dünyamızda sevgi , paylaşmak, mutluluk, huzur gibi gerçek amaç değerlerini bir sonraki nesillere bırakamıyor olacağız. Çocuklarımıza sadece hırs, zenginlik ve para uğruna başkalarını yok etmek gerekliliğini öğretmekten vazgeçelim, evrende herkese yetecek kadar sonsuz kaynak var ve hepimiz bu evrende eşit haklara sahip olmalıyız. Öyle ki bu bilinçsizlik ve açgözlülük tüm dünyayı ele geçirmiş durumda. Örneğin, ormanlarımız ve ağaçlarımızın katledilmesi ile oksijenin zaman içerisinde bulunmaması tehlikesi gerçeğini göz ardı ederek ne yaptığımızın farkında değiliz. Herkes, ben mi dünyayı kurtaracağım bilincinde olup, elini taşın altına koyup özveride bulunmazsa güzelim dünyamızı el birliği ile sona hazırlayacağımız kesin. Örneğin, kağıt yapımı ve daha bir çok şey için katlettiğimiz ağaçların aslında geleceğimiz ve yaşamamız için gerekli olan oksijeni temin ettiğini unutuyoruz. Tüm kaynaklarımızı savurganca katlediyoruz, şehirleşme ve modernleşme adı altında kendimize hapishaneler yaratıyoruz. Oysa ki ağaçların kesimine dur demek için bir yol var; hintkeneviri. Neden dünya olarak, kağıt yapımında kullanılmak üzere hintkeneviri yetiştirilmiyor ? Peki günlük gazete ihtiyacının karşılanması için ne kadar ağacın feda edildiğini biliyor musunuz ? Kağıt bardaklar, fastfood kartonları, kağıt havlular, peçeteler ve daha fazlası için ağaçlarımızı katlediyoruz, geleceğimizi yok ediyoruz. Hintkeneviri hem ucuz hem kolay yetişiyor, sadece kağıt yapımında değil, en güçlü cisimlerin yapımı, dayanıklı kumaş, etkili ilaç yapımında bile kullanılıyor. Karşı kampanyalarda kullanımı engellenmeye çalışılıyor, her yerde yetişen bu mucize bitkinin kullanım alanı ve ucuzluğu bir çok endüstrinin işine gelmiyor, insanoğlunun açgözlülüğünden güzel bir örnek. Çünkü bu işlerden çok para kazanan büyük sanayiler var. Ancak göz ardı ettiğimiz gerçeklerin aslında sonumuzu hazırladığını fark edersek sessiz kalmayı bırakabiliriz. Bilincimizin yükselmesi için gözlemlemek gerek, yaşamı kolaylaştırmak adına kaybettiğimiz değerleri ve sevginin, paylaşmanın asıl güç olduğunu fark etmek gerek. Bu dünyayı hepimiz paylaşıyoruz ve hepimiz sorumluyuz . Ben ne yapabilirim diye sormak yerine “ne ve nasıl yapabilirim” diye sormak daha yapıcı çözümleri önünüze sunacaktır. Tabi ki değişim için bilmek yetmez uygulamak gerekir . Hep beraber daha sevgi dolu, anlayışlı yaklaşım ve farkındalık dolu bir dünya yaratabiliriz.

Toplam  bilincin, biz bilincinin yükselmesi  için sessiz kalmayı bırakarak bunu başarabiliriz.

Daha sevgi dolu bir dünya için el ele …

Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sınav Kaygısı mı, o da ne? – Özlem Aktaş

Tem 11, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, o da ne?  //  No Comments

Endişeleri düşünürsen başarısız olursun. Endişeleri bırakıp zaferi düşünürsen başarılı olursun.

-D.J.Schawartz

Türkiye’deki eğitim sistemi malüm. Başarımız girdiğimiz sınavlardaki sonuçlarımız ile değerlendiriliyor. Pırıl pırıl gençlerimiz kendilerini ispatlamak için ilk andan itibaren bir çok sınavı başarı ile geçmek zorunda. Ailelerde çocukları kadar bu zorlu süreci başarı ile atlatmak zorunda. Herkes çocuğunun iyi bir geleceğe sahip olmasını istiyor ve bunu sağlamak için tüm ailenin olanakları seferber ediliyor. Bu kadar yatırım yapılan çocuklardan beklentiler yüksek. Çocuklar hem aileden  hem okuldan hem de çevreden gelen baskıların farkında. Bu beklentiler abartıldığında çocuklarda psikolojik bir baskı oluşuyor ve zaten istek ve yeteneklerinin çok farkında olmayan gençler ciddi kaygı sorunları ile mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Sınav sisteminin içindeki sorunlardan ziyade yazmak istediğim çocukların, gençlerin bu süreci nasıl başarı ile aşacakları. Hayatları boyunca bir yarışın içerinde yarış atı gibi koşturulmaya çalışılan çocukların öncelikle ilgi, yetenekleri ve isteklerinin keşfedilmesi çok önemli. Kendi yetenekleri ile örtüşen bir meslek seçiminde kişi çok daha başarılı ve mutlu bir kariyerin yolunu açması kaçınılmazdır. Peki gençlerimiz, çocuklarımız ilgilerinin, yeteneklerinin, isteklerinin, hedeflerinin ne kadar farkında? Kendi arzularına, hayallerine göre mi seçimler yapıyorlar yoksa başkalarının istek ve beklentilerine göre koşullanmış tercihler mi  yapıyorlar? Bu sorulara verilecek cevaplar geleceklerine yön vermek isteyen gençler için önemli. Farkındalıklı, özgüvenli, ne istediğini bilen gençlere ihtiyacımız var. Hayatının sorumluluğunu ele alan, ne istediğini bilen ve hedefleri için çabalayacak, eyleme geçecek gençlere. Bir çok genç sınav baskısı, kaygı ve endişe ile baş edemediği için kapasitesinin çok altında sonuçlar almakta ve işin üzücü tarafı bunu “kader” olarak kabullenmeleri. Oysa ki, endişe normal bir durum değildir. Endişe, durumlar karşısında verdiğimiz  negatif tepkilerdir. Kendimize ve gelecekle ilgili yarattığımız korku dolu senaryolar endişe ve kaygının en üst düzeyde yaşanmasına sebep olmaktadır. Başarı için belli düzeydeki kaygı gerekli olmakla beraber fazlası başarısızlığa götüren bir faktör olmaktadır. Sınav kaygısı, üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Potansiyelin altında kalarak istemediğimiz sonuçlara razı gelmek kaderimiz değildir. Tüm durumlar yönetilebilir ve değiştirilebilir. Koçluk, Nlp yöntemleri, hipnoterapi ve daha bir çok yöntem bu baskıların üstesinden gelinip, arzu edilen sonuçların oluşturulmasında etkili olmaktadır. Koçluk ve Nlp ile kendi gücünüzü keşfeder, neyi başarabileceğinizi kavrar, farkındalığınızı geliştirerek verimli çalışma  metodları geliştirerek, öğrenmeyi kolaylaştırır ve hedeflerinizine ulaşmayı kolaylaştırırsınız. Özellikle sınav kaygısı, endişesi gibi ihtiyacınız olmayan duyguları yönetmek ve durumlarınızı değiştirebilme becerisini hipnoterapi, Nlp ile kazanabilirsiniz. Çalışmalarımızla  yapılan, sadece size kendinzdeki varolan gücü hatırlatmak ve her şeyi yalabileceğinize olan inancınızı arttırmak. Hayatınızın sorumluluğunu ele almak ve istediğiniz değişimi yaparak, yaşamınızı daha yaşanılır hale getirmek sizin elinizde. Çözüm sizsiniz! Süreci endişeli yaşamak mı yoksa keyif alarak mı geçirmek istersiniz? Sonuçla beraber sürecin de çok önemli olduğunu daima hatırlayın.

Sevgiyle kalın..

Özlem Aktaş – Nlp Koçu, Hipnoterapist

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Okumayı Seviyorum Çünkü Anlayarak ve Hızlı Okuyorum – Özlem Aktaş

Okumak neden önemli? Birçok sebepten ötürü çok önemli, ancak toplum olarak maalesef okumayı çok sevdiğimiz söylenemez. Okumak insan ruhuna iyi gelen ve kişinin ufkunu açıp, bakış açısını geliştirip, dünyasına ışık tutan keyifli bir uğraş. Okumak deyince akla hemen kitap okumak geliyor elbette. Okumak, kimileri için vazgeçilmek bir tutku, önemli ve gerekli. Kim ne derse desin bir toplumun gelişmişliğini belirleyen,  okuma yazma oranı ve ne kadar çok okuduğudur. Avrupalı insanları gözlemlediğinizde şunu görürsünüz her yerde okuyorlar; otobüste, yolda, metroda, sıra beklerken. İmreniyorum, bir gün halkımızı da okurken, okuma aşkıyla doluyken görmek istiyorum. Birbirimizi anlamanın yolunu açacak, ufkumuzu, bakış açımızı değiştirecek, empati ve farkındalığı arttıracak keyifli bir uğraş edinmek istersiniz değil mi? Bir kitap, sizin bambaşka dünyaları anlamanıza yardımcı olacak etkili bir araçtır. Bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük iyilik nedir biliyor musunuz? Çocuğuna okuma sevgisini kazandırmak, yanında kitap okuyarak çocuğa iyi birer örnek olmak. Çünkü okumak, sevginin, anlayışın, empatinin yolunu açar. Bilginin, neyi niçin yaptığının bilinmesini ve en önemlisi belki de kendini tanıyabilmenin  önünü açar. Kitap okumak, sevgidir, açlıktır, tutkudur. Büyük alimlere, liderlere bakın onlar hep okurlar. Boş vakitlerinde, her fırsatta okurlar. Atatürk ‘ün hayatı boyunca 4000 kitap okuduğu söyleniyor. Hayal edebiliyor musunuz? Bu kadar kısa bir ömre, yapılan bu kadar eylem ve mücadele, kazanılan zaferlerin, savaşların arasına kitap okumayı sığdırabilemek… Savaş meydanlarında bir gün küçücük bir dinlenme molasında Atatürk’ü kitap okurken gören bir asker merak eder sorar; “Paşam çok yorgun ve uykusuzsunuz küçücük bir arada dinlenseniz daha iyi olmaz mı?” Atatürk cevap verir, “Dinlenemem, bu savaş elbet bitecek ve milletin bir dile, gelişmeye  ihtiyacı var.” Bu sebeple okumaya devam edeceğini söyler. Gelişmek, ilerlemek isteyen herkes; bireyler, toplumlar okumaya gereken önemi vermelidir. Eğitimin yolu okumaktan geçer. Okuyup hayata uyarlamaktan geçer. Bazen şöyle sorularla karşılaşıyoruz, “Okumayı istiyorum ama o kadar yavaş okuyorum ki canım sıkılıyor ve yarıda bırakıyorum. Dikkatim dağılıyor ve kitap okumayı istememe rağmen istediğim düzeyde okuyamıyorum,” diyen kişilerin geri bildirimleri ile karşılaşıyoruz. Okuma sevgisi, okudukça,  daha çok fark ettikçe, bilgilendikçe gelişir. Ne kadar çok okursak ufkumuzun o kadar açılacağı kesindir. Hızımızı arttırmak, daha çok bilgiye ulaşmak isteyen kitap aşıklarındansanız hızlı okuma sırlarını öğrenmek sizin için uygun olacaktır. Hızlı okuma eğitimleri artık bu ihtiyaçları kısa sürede gidermemize yardımcı olmaktadır. Hızlı okurken, dikkatinizi odaklayabilme gücünüzü arttırmak ve okuduğunuzu anlayabilmek için hızlı okuma kursları en etkili yollardan biridir. Eğer kitaba olan tutkunuzu, sevginizi arttırmak, bakış açınızı geliştirerek geniş ufuklara yolculuk yapmak istiyorsanız, okuma hızınızı ve dikkatinizi güçlendirerek bunu gerçekleştirebilirsiniz. Bilgi, dünyayı ayaklarınıza serer; kendinizi anlamanın, tanımanın önünü açar. Öyleyse daha çok bilgi ve daha çok kitabın hayatınıza girmesi dileğiyle

Sevgiyle kalın.

Özlem Aktaş – Profesyonel Koç & Nlp Uzmanı

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek – Özlem Aktaş

Haz 28, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek, Makaleler  //  No Comments

“Ben evli ve  çocuklu bir adamım ve karım sürekli beni boğuyor, buna dayanıyorum . Çocuklar olmasa bir gün dahi bu evlilikte duramayacağım.” Bu sözler bir danışmanıma ait.  Bu sözcükleri son zamanlarda sıkça işitir olduk maalesef.

Ne acıdır ki birçok evlilik veya ilişki bu çerçevede ilerliyor. Sevmeyi, birbirimiz üzerinde baskı kurmak sanıyoruz. Birbirimizi kıskandığımız ölçüde sevdiğimizi sandığımızı düşünüyoruz. Oysa ki karşımızdaki insana yaşam alanı bırakmadığımızda onu da kendimizi de bozduğumuzu fark etmiyoruz. Sonradan kendimize neden mutsuzum diye soruyoruz. İlişkilerdeki mutsuzluklar bir kader mi? Elbette değil, ancak ilişkilerde cehennemimizi yarattığımızı fark etmiyoruz. Oysaki cennet cehennem burada, yaptığımız seçimler, yaşadığımız duygular sonucunda cenneti de cehennemi de burada yaşıyoruz. İlişkide intikam, aldatma, huzursuzluk, mutsuzluk, anlaşılmadığımızı hissetmek… bu duygular içerisinde olduğumuz her an cehennemimizi yaşıyoruz. Oysaki ilişkide anlayış, empati, saygı, aşk, tutku, huzur yaşadığımız her an cennetimizi yaşıyoruz. Hayat okyanuslarını biz yaratıyoruz. Gelgitlerimiz, dalgalanmalar, fırtınalar karşılıklı bizim eserimiz; tek başına ne erkeğin ne de kadının. Yarattıklarımıza bakmak lazım. Etrafta sahte ve birbirinin aynı evlilikler ve ilişkiler, mutluluk oyunu oynamaya çalışan ama ne istediğini bilmeyen mutsuz insanlar. Diyoruzki eskiden böyle değildi, evlenince çok değişti, gerçekten öyle mi? Evlilikle birlikte algılarımız, anlayışımız, beklentilerimiz değişiyor olabilir mi? Aslında her an biz, biz olmadığımızın farkında mıyız? Hepimiz her an  değişiyoruz. İnsanlar sürekli  değiştiği için hiç kimse iki kişinin mutlu olacağını zaten garanti edemez. Neyin garantisini verebiliriz ki? İnsanlar evliliğe bir garanti gözüyle baktığı müddetçe gerçek mutluluk yakalanamaz. Evlilik de hayat da risktir, ancak riskler güzeldir ve güzel olan risklidir. Oysa ki garantici bakış açısı sıkıcıdır. Neyin garantisi vardır ki? Hayat sınırsızdır, her türlü duyguyu, her şeyi içinde barındıran. Bize düşen ise, hayatta yaşadıklarımızı sevgiyle karşılamaktır, belki de kalbinin şarkısını dinleyerek çünkü o zaman evlilik de ilişkiler de boğucu olmaktan çıkarak, anın farkındalığında keyif alınan süreçlere dönüşebilir. İlişkilerinize yeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz. Daha mutlu bir ilişkiye nasıl sahip olabilirim? Sınırlayan korkularım ve takıntılarından nasıl vazgeçebilirim? Evliliğimi, ilişkimi bir şölene nasıl dönüştürebilirim? Daha mutlu, doyumlu bir yaşamı nasıl oluşturabilirim? Bu soruların cevaplarını ilişki koçluğu ile bulabilirsiniz. Değişimin kaçınılmaz olduğunu fark ettiğiniz an, adım atma zamanıdır ve her an bir dönüşüm fırsatıdır. İlişkilerde dönüşümü sağlamak, ilişki koçluğunun ana temasıdır. Aynı kalmayan bu dünyada herşey değişirken, sizin de ve ilişkinizin de değişebileceğini kabul etmek gerekir ve her şey sadece bir adımla başlar, değişme kararını vermek ile.

Kalbinizin şarkısını dinleyip, mutluluğu sonuna kadar yaşadığınız aşk ve sevgi dolu günler diliyorum.

Özlem Aktaş – İlişki Koçu, Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Koçluk Eğitimi Neden Almalıyım? – Özlem Aktaş

Haz 27, 2014   //   by admin   //   Kariyer, Kişisel Gelişim, Koçluk Eğitimi Neden Almalıyım?, Makaleler  //  No Comments

Çağımızın yeni gelişen, popüler mesleği; Koçluk. Türkiye’de belki son on yılda hiç olmadığı kadar önemli olmaya başladı. Popülerliliğini farklı birşeyler yapma arzusu içerisindeki insanların sayısının her geçen gün artmasından kaynaklanmakta. Farklı bir şeyler yapma  ve yardım etme, hizmet etme arzusu; kişileri “Ne yapabilirim, kariyerimde hangi değişikliği yaparsam mutlu olurum?” sorusunu sormaya yöneltiyor. Tabiki soru varsa cevap da vardır. İnsanlara hizmet ederken aslında kendi hayatını değiştirebilme gücünü kazanabileceğini öğrenmek, kişilerin koçluk eğitimlerini talep etmelerine sebep olmaya başladı. Koçluk, yüreğinizi ortaya koyarak, insanlara farklı bakış açıları kazandıracak, yollarına ışık olarak yapmak istedikleri değişiklikleri yapma konusunda farkındalık kazandırma sürecidir. Koçluğun ve koçluk eğitimlerinin cazibesi, insanın kendini arayışında bir araç olabilme ümididir. Olabileceğimizin en iyisi olma yolculuğunda bir koç sizin yanınızdadır. Koçluk, çağın kabul gören bir mesleği, bir o kadar heyecanlı ve bir o kadar kirletilmeye açık maalesef. Kirletilmeye açık çünkü yeterince eğitim almadan  ve emek olmadan piyasanın cazibesine kapılan çok sayıda koçlar piyasada yer almakta. Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de bir haftada koç olunamaz. Eğitim bir süreçtir, her geçen  gün eğitimde aldıklarınız ile gelişir, önce kendi hayatınızın dönüşüm yolculuğunda ilerlersiniz; sonra başkalarının hayatında bir katalizör olursunuz. Çünkü kendi hayatının dümenini yönetemeyen kişi kimseye farkındalık kazandıramaz. Toplumumuzun genel sorunu kıra süreli çözümler arayışı ve kısa sürede birşeyler olma arzusu. Kısa sürede elde ettiğimiz herşeyi çok kısa sürede tüketiyoruz ve kısa sürede aslında hiçbir şey olamadığımızı fark ediyoruz. Uzmanlık, profesyonellik; emek, zaman, çaba harcamayı, çalışmayı gerektirir. Bir hevesle çıkılan yolculuklar hüsranla sonuçlanır. Eğer gerçekten bu işe yüreğinizi koyup, emek, zaman, çaba harcarım diyorsanız bu zorlu ve bir o kadar keyifli yolculuğa başlayın derim. Bu yolculuk, sizin önce kendi farkındalığınızı geliştirip yaşam denge ve doyumunuzu ve tatmininizi arttıracak, hem de başka insanlara nasıl katkı sağlayacağınızı keşfedecekseniz. Ömür boyu gelişmenin, öğrenmenin, insanlığa hizmet etmenin keyfini, tatminini yaşayabileceğiniz keyifli bir meslek koçluk. Ancak söylediğim gibi yüreğinizi işinize koyup, kendinizi bu sürece adamanız koşuluyla. Hayatta hiç bir başarıya tesadüfen, çalışmadan  ve bir anda ulaşılamaz. Koçlukta da bir haftada uzman olur ve çok paralar kazanırım ümidi içinde olanlar yanılacaktır. Eğitim, öğrenme, ömür boyu süren bir süreçtir. Koçluk eğitimleri size, yolu ve araçları gösterir; gerisini sizin çabanız, pratikleriniz ve adanmışlığınız belirleyecektir. Dünyaca ünlü yaşam koçu Anthony Robins; “Ustalaşmanın süresi size bağlıdır, ne kadar çok pratik yaparsanız  o kadar ustalaşırsınız” der. Çalışmak, pratik, emek sizi hayatınızın en keyifli mesleğini yaşamanızı sağlayacaktır.  Eğer ben de yaşamımda bir dönüşüm aşamasındayım, önce kendime, çevreme katkı sağlayıp, farkındalık kazandırmak istiyorum; sonra da yeni bir meslek edinip, insanlığa hizmet etmek

istiyorum  diyorsanız koçluk işi size göredir diyebiliriz.

Sevgiler,

Özlem Aktaş – Profesyonel Yaşam Koçu&Eğitmen&Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«1234»

Ara

Kategoriler