Browsing articles tagged with " ÖZLEM AKTAŞ"

Topluluk Önünde Konuşma Korkunuzu Önemseyerek Aşın – Özlem Aktaş

 

Bugün yazmak istediğim konu,  dünyadaki en önemli korkuyu aşmak üzerine. Korkularımız, hayatımızı istediğimiz yönde ilerletmemizi engelleyen, yaşam enerjimizi alan duygusal sınırlarımızdır. Hepimiz hayat yolculuğunda ilerlerken bazı korku ve hayal kırıklıkları yaşarız. Belki de bunlardan en acısı birilerinin karşısına çıkıp, korkunç bir son ile karşılaşmaktır. Peki sizi başarılı bir şekilde konuşmaktan alıkoyan nedir? Hiç düşündünüz mü? Bu konuda en son yaşadığınız hayal kırıklığı neydi? Size ne kadar başarısız olduğunuzu söyleyen gözler mi? Peki sorun neredeydi ? Kendiniz en son ne zaman bu kadar çaresiz, kötü, mutsuz olduğunuzu hatırlamıyor musunuz? Evet birilerinin karşısına çıkıp gerçek benliğinizi ifade edememenin ne kadar zor olduğunu anlayabiliyoruz ve biliyoruz çünkü herkes bir şekilde buna benzer olumsuz bir deneyim yaşamıştır.

Birilerinin karşısında kendimizi kötü hissetmemizin, başarısızlık algısına kapılmamızın bazı nedenleri vardır. Örneğin; hepimiz bazı gereksinimler içerisindeyizdir. Birilerinin karşısında çıktığımızda önemsenmek isteri , birilerinin anlattıklarımıza saygı duymasını bekleriz. Kaygıya, korkuya kapılmamızın en temel nedenlerinden biri önemsenmeyeceğimiz korkusudur. Ya elalem bizi beğenmezse, ya bizi yeterince iyi bulmayıp, dinlemeye değer görmezlerse düşüncesi paniğe kapılmamıza sebep olur. Bizi yeterince önemsemeleri de yetmez; takdir edilmek isteriz, onaylanmak, iyi bir şeyler yaptığımızın onayını almak isteriz. Eğer yeterince beğenilmek, takdir edilmek istiyorsak, potansiyelimizi açığa çıkarabilmeli ve kullanabilmeliyiz. Yaptığımız işte kazanmak istediğimiz saygınlık arzusu, onaylanma, beğenilmek arzusu kişiyi başarılı iş çıkarmak için çalışmaya zorlar ve belli disiplin, tekrarlar, pratikler sonucunda almak istediğiniz sonuçları daha kolay almaya başladığınızı fark edersiniz. Çünkü başarılı konuşmacı olmanın yolu, karşımızdakini önemsemek, değer vermek ve faydalı bir şeyler yapmayı arzulamaktır. Bu arzu sizi başarı, tatmin ve usta konuşmacı olmaya götürecek, korkularınızın üstesinden gelmenizi sağlayacak  olan bir etkendir. Önemsenmek istiyorsak, önce biz önemsemeliyiz. Her ne yapıyorsak yapalım, farkındalık, kattığınız değer, yaptığınız şeyi önemsemek, sevgi, paylaşma arzusu size başarıyı kolaylıkla getirecektir. Başarının ve korkuları aşmanın yolu;  yaptığınız, uğraştığınız adandığınız her ne ise, severek, önemseyerek yapmaktır. Başarı sadece bazen bir adım ötededir  hatırlayın, bu sebeple korkularınızın üzerine onları da önemseyerek ve kolay hale gelinceye kadar çaba sarf ederek gitmeyi hayat felsefesi haline getirirseniz başarı sizindir.

Sevgiyle kalın,

Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı, Eğitmen

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Konuşmanızla Hipnoz Edin – Topluluk Önünde Hipnoz Edici Bir Konuşma Nasıl Yapılır?

Yapılan araştırmalar insanların en büyük korkusunun ölüm, ikinci korkusunun ise topluluk önünde konuşma korkusu olduğunu kanıtladı. Topluluk Önünde Konuşma ve Hitabet konusunda yıllardır yaptığımız çalışmalar bir de kitabın ortaya çıkmasını sağladı.

Bizi bu kitabı yazmaya iten şey, topluluk önünde konuşmanın yalnızca doğuştan hatip olan kişilere özgü olmaması, yeteneğin NLP ile modellenebilmesidir.

Bu kitap değişim için fırsat yaratacak, topu yuvarlamaya başlayacak ve siz ilerlerken, size adım adım rehberlik edecektir. Fakat fırsatı değerlendirecek, kendi iyiliği için gereken eforu sarf edecek ve sonunda golü atması  gerekecek olan kişiler sizsiniz.

Bir gün karşılaşmak ümidiyle…

İnci AKTAŞ & Özlem AKTAŞ

İnci ve Özlem Aktaş, Bursa’da yoğun ilgi gören Topluluk Önünde Konuşma Eğitimi’nin eğitmenleridir.

NLP Uzmanı Bursa, Profesyonel Yaşam Koçu Bursa, Eğitmen

 

Kişisel Gelişim Uzmanlarımız İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ’ ın ‘Konuşmanızla Hipnoz Edin ‘ isimli kitabı çıktı ! Şimdilik D&R Kitapyurdu ve tüm internet kitapçılarında..Kısa bir süre sonra tüm kitapçılarda..
Aşağıdaki linklerden satın alabilirsiniz…

http://www.dr.com.tr/Kitap/Konusmanizla-Hipnoz-Edin//Egitim-Basvuru/Kisisel-Gelisim/urunno=0000000590049

http://www.kitapyurdu.com/arama/default.asp?anahtar=konu%FEman%FDzla+hipnoz+edin&ara.x=0&ara.y=0&stype=4&type=list&populer=0&aramasekli=1&exactly=ON&satis=2&x2=0

Topluluk Önünde Konuşma Eğitmi Bursa

Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi

(224)2434314

Erkekle Kadının Hayata Bakış Açıları ve İletişim Nasıl Olmalı? – İletişim Koçu Özlem Aktaş

İletişim hayatın belki de en zor işi, özelikle duygusal bir ilişki ise yaşadığımız. Sağlıklı ve kalıcı sevgiler kurmak, yaşatabilmek için; farklılıkları anlamak ve farklılıklarla aslında hayatın güzel olduğunu ve daha yaşanılır olduğunu anlamaktan geçer.  İlişkilerimizde birbirimizi anlayabilmek, sevgimizi olması gerektiği gibi yaşayabilmek için aslında;  farklı cinsler olarak öncelikle hayata bakış açılarımızın farklı olabileceğini anlamamız gerekiyor. Karşımdaki insanın her konuda benim gibi düşünmesini beklemem, düşünmediği ve  beklentilerimi karşılamadığı için aslında anlaşamadığımıza karar verip, ilişkimizde sorunlar olduğuna inanıp bunu ilan etmek, çabuk karar vermek olabilir mi? Ya da karşımdakinin de kendine ait bir karakterinin olduğunu, deneyimlerinin ve dünyayı algılayış şeklinin farklı olabileceğini niye görmek istemeyiz ki? Bilimsel olarak kanıtlanmış bazı gerçekler var. Kadın ve erkek beyni farklı çalışıyor. Bunu artık herkes biliyor, peki bu durumda hala niçin karşımızdakinin bizi yeterince anlamadığını düşünüyoruz? Aslında anlamadığımız şey; farklı iletişimler kuruyor olmamız olamaz mı? Ya da aslında karşımızdaki kişinin anlatmak istediği başka bir şey olabilir mi? Aslında yanlış anlamalara sebep olmamak için iletişim ve ilişki  koçluğunda bizim sıkça sorduğumuz şu soru sorulmalıdır; Bana bunu mu demek istedin? Tam olarak nasıl? Ya da benim anladığım şu gibi yaklaşımlar ve soru şekilleri duruma daha çok netlik kazandıracaktır. Çünkü genellikle birbirimizi yanlış anlamaya eğilimliyizdir. Durumları, anlamak istediğimiz şekilde anlamayı, aldığımız bilgiyi kendimize göre çarpıtıp, genelleyerek farklı yorumlamalar yapıp kendi dünya modelimize göre anlamlandırmayı tercih ederiz.

İletişimin % 7 ‘sinin sözcükler, %38 ‘in sözcükleri söyleyiş şeklimiz, geri kalanının ise beden dilinin oluşturduğunu düşünürsek aslında doğru iletişim kurabilmek için, sözcüklerden ziyade sözcükleri nasıl söylediğimiz ve beden dilimizle bunu nasıl ifade ettiğimiz önemlidir. İkili ilişkilerimizde şöyle  düşünürüz; “Eşim bana artık sevdiğini söylemiyor” ya da, “Benden nefret ettiğini söyledi, beni kesin sevmiyor” diyerek aslında sevginin sadece sözel olarak ifade edilebileceğini düşünerek kendimizi hem üzüyor, hem de kısıtlı düşünüyoruz.  Aslında karşınızdaki kişi belki de bambaşka şeyler söylemek ve anlatmak istiyor olamaz mı? Nasıl söylediğine bakın, sevdiğiniz insan, “seni sevmiyorum artık” derken gözlerinin içi deli gibi sizi sevdiğini anlatmaya çalışıp, bedeni sizi sevdiğini her şekilde gösteriyor mu? Belki de kızgınlığından canınızı açıtmaya çalışıyordur, olamaz mı? Dikkate almanız gereken şeyler öncelikle bunlar, beden dili ve kelimeleri nasıl söylediğimiz.

İletişim kurabilmek, empatik olup birbirimizi gerçekten anlamaya çalışmak evet  zor iş. Ne yazık ki sorunlar genellikle birbirimizi yeterince dinlemeyip, anlamaya çalışmamaktan, birbirimizin isteklerini, beklentilerini görmezden  gelmekten, birbirimize yeterince dikkat etmemekten kaynaklanıyor. Karşınızdaki kişi sizin birçok kişi arasından sevmek için seçtiğiniz kişi ve o kişi sizin sevgi dolu , ilgili yaklaşımımızı hak ediyor. Hep bekleriz, daha fazla ilgili, sevgi, şefkat, oysa ki ne verdik ki bekliyoruz? Unutmayın, daha fazla sevgi, saygı ve anlaşılmayı bekliyorsanız, önce bunları siz vermelisiniz. Diğer yandan, eğer ben sevgi, saygı, ilgi, alaka gösterebiliyorken; daima yaşama neşe, sevinç mutluluk dolu gözlerle bakabiliyorken, sevgili eşim daima şikayet ediyorsa işte o zaman da  ortada sorun var  demektir. Zihinlerimiz farklı çalışıyor olabilir ancak ilişkilerde ortak bakış açısı ilişkilerin olmazsa olmazıdır. Yaşama hangi gözlerle bakıyorsunuz? Biriniz olumlu tarafından görürürken hayatı, diğeriniz herşeyin olmazını, olumsuzunu mu görüyor? Hayata hangi gözlerle baktığınız önemli, farklılıkları fark edip, kabul edip ve aynı zamanda dünyaya aynı gözlerle bakabilmektir önemli olan. En azından eşimiz olumlu tarafından bakmayı istiyorsa sizde olumlu olun, bundan kimseye zarar gelmez. Aksine siz de hayatın güzelliklerini görüp, daha çok gelişirsiniz. Son olarak; karşımızdaki insan bizim gerçekten hayatımızı sürdürmek istediğimiz kişi ise, empatik yaklaşmak, anlatmak istediği şeyin aslında gerçekte ne olduğunu anlamak için gayret etmek, onun dünyayı algılayış şeklinin farklı olabileceğini kabul etmek ve iletişimin bir bütün olduğunu hatırlayarak değerlendirme yaparken, bir  bütün olarak bakmak; ve en önemlisi de hayata aynı gözlerle bakmak, kalıcı ve sağlıklı ilişkinin anahtarıdır. Bu dünyada hepimiz birbirimizin aynasıyız aslında. Belki de karşımızdakinde sorun olarak gördüklerimiz kendimizdedir, hiç düşündünüz mü bu şekilde? Öyleyse gerçek bir empati, her iki tarafında birbirini anlamasının yoludur.

Empati ve Sevgiyle kalın.

İletişim Koçu, Özlem AKTAŞ

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak – Özlem Aktaş

Şub 3, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak  //  No Comments

Hayat, birçok uyaranın hayatımızı etkilemesi ile hızlı bir şekilde akmakta. Bu talepkar dünyanın taleplerini karşılamaya çalışırken her şeyi aynı anda yapmaya çalışmak zorunda hissedebiliyoruz kendimizi. Oysaki  her şeye yetişemeyeceğimiz malüm. Televizyon, reklamlar, en son sunulan teknolojik ürünler her şeyin daha iyisini  sunuyor bize. Yeni, daha iyi arabalar, daha iyi, konforlu evler, daha lüks eşyalar, daha teknolojik akıllı ürünler içerisinde ne yapacağına karar veremeyen bir çok kişi… Hayat yeni şeyler sunarken sürekli daha iyisine sahip olma beklentisi, her şeye yetişebilme çabası günümüz sendromu olan tükenmişlik sendromuna bizi iten bir neden haline gelmekte. Günümüz kadın ve erkekleri her şeye yetişebilmek istiyor. Evime,  aileme, kariyerime, hobilerime, sosyal aktivitelerime, sağlığıma  zaman ayırabilmeliyim diyor. Yaşamımızda  bir denge istiyorsak her şeye yeteri kadar zaman ayırabilmenin yollarını bulmak düşüyor bize. Bir yandan kariyer yapmaya çalışırken; ailemize, sağlığımıza, hobilerimize zaman ayırma zorunluluğunu hissediyoruz. Hatta bazen öncelikler değişiyor. Bir bakıyoruz zamanımızın çoğunu işimiz almış, neredeyse ailemize hiç vakit ayıramaz, eşimizi göremez olmuşuz. İşte tam bu noktada neyin yanlış gittiğini sorgulamaya başlamamız gerekiyor. Zaman geçerken, hiçbir şeye yetişemezken, hayatın avuçlarımızın içerisinden akıp gittiğini fark etmek acı vermeye başlıyor çoğumuz için.  Kariyer yapmaya çalışırken o çok sevdiğimiz yavrumuzun büyümesine bile tanık olamamak iyice yoruyor ruhumuzu. Tükenmeye başladığımızı hissederken hayatın dengesini iyice kaybettiğimizi fark ediyoruz birdenbire. Birşeyler ters gitmeye, ya da biz yeterince keyif almamaya başlıyoruz birşeylerden . Artık ruhumuz, bedenimiz dengesizliğin sinyallerini vermeye başlıyor adeta. Sürekli kronikleşen baş ağrılarımız, nefes almakta güçlük çekişimiz, artık bedenimizin hiçbir şey yapmaya takaatinin kalmaması bize biraz olsun yavaşlamamız gerektiğinin işaretlerini veriyor, durup bir hayatımıza bakmamız gerektiğinin işaretini. Her şeye yetişmeye çalışırken hiçbir şey yapamaz hale gelmek istemezsiniz değil mi? Hayatta doyum, dengesizliğin içerisinde olabildiğince dengede yaşama becerisidir. Peki bunu nasıl başaracağız? Öncelikle durup, sessizce içinize dönüp hayatınıza şöyle bir dışarıdan  bakın. Yaptıklarınızın ne kadarı gerekli veya ne sizi doyuma ve mutluluğa ulaştırıyor ? Belki de bazılarından vazgeçme zamanı gelmiştir, ne dersiniz? Belki hayatınızda şöyle güzel bir sadeleştirme yapmanız, hayatınızın tekrar denge ve doyuma ulaşmasına ve kendinizi daha dingin ve huzurlu hissetmenize yardım edecektir. Öyleyse hemen bugün birşeylere “hayır” demeye başlayarak yaşamınızı sadeleştirmeye başlamaya ne dersiniz? Yaptığınız her şeyi yapmak zorunda mısınız? Nelere hayır derseniz yaşamınızda hareket imkanı elde edersiniz? Hayatınızdan hemen çıkarmanız halinde hafifleyeceğinizi düşündüğünüz neler var? Örneğin gereksiz eşyalar, kıyafetler, aktiviteler, gereksiz, geliştirmeyen olumsuz düşünceler, ilerletmeyen alışkanlıklar, sizi yoran duygular , hatta enerjinizi emen insanlar ? Hangilerini çıkarırsanız kendinize yeniden doyum ve mutluluk , neşe ve şansı vereceksiniz ? Hiç düşündünüz mü? Gereksiz olduğunu düşündüğünüz, enerjinizi tüketen her şeyden ama her şeyden bir an evvel kurtulun . Eğer yeniden dengeye kavuşmak, daha doyumlu, huzurlu olmak istiyorsanız bunu kendiniz için yapın. Gerekli olmadığını düşündüğünüz şeyleri yapmaktan vazgeçebilirsiniz. İstemediğiniz şeylere hayır diyebilirsiniz. Evet, isterseniz yapabilirsiniz. Gereksiz insanları hayatınızdan çıkarabilir, yapmak istemediğiniz şeylere hayır diyebilirsiniz.  İşte o zaman hayatınızın kontrolünü ele almanın özgürlüğünü yeni baştan hissedebilirsiniz. Bu özgürlüğü ve hafiflemeyi yaşamayı istiyorsanız hemen kendinize bir söz verin ve başlayın. Özgürlüğü ve mutluluğu kısa süre içerinde fark edeceksiniz.

Sevgi ve ışıkla kalmanız dileğiyle.

Kişisel Gelişim Uzmanı

Özlem AKTAŞ

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Artık Değişim Zamanı Geldi Mi Sizce? Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Yaşamınızın şuan ki halinden ne kadar memnunsunuz? İşiniz, ilişkiniz, aile ilişkileriniz, parasal durumunuz, sağlığınız, sosyal hayatınız, arkadaşlıklarız, hobileriniz sizi memnun ediyor mu? Yoksa hayat bir sıkışmışlığın içinde oradan oraya sizi sürüklüyor mu? Artık yaşadığınız hayat sizi tatmin etmiyorsa bir yerlerde eksiklik hissediyorsanız değişme zamanı gelmiş demektir. Değişimi istediğiniz yer neresi peki? İnsanlar bize, koçluğa  değişmek için gelmek isterler. “Peki neyi değiştirmek istiyorsunuz” diye sorarız. İlk başlarda daha iyi bir maaş, daha mutlu bir beraberlik, daha büyük ev, araba gibi nedenler sayabilirler. Biz sonra “Gerçekten ne istiyorsun?” diye sorduğumuzda şaşırırlar. “İstediklerimi saydım” derler. “Peki, bu saydıklarınızı elde ettiğinizde, bu sizi ne kadar mutlu edecek? Daha doyumlu, daha mutlu bir yaşam, yaşamanıza ne kadar katkı sağlayacak?” diye sorarız. Aslında istediklerinize kavuşursunuz yeteri kadar isterseniz; ancak sonrasında ne olacağını hiç düşündünüz mü? Eğer mutluluğunuzu alacağınız eve, evliliğe  ya da daha yüksek maaşlı bir işe bağladıysanız bunlara sahip olunca da mutlu olamazsınız. Evet, olursunuz belki ama çok kısa süreliğine. Çünkü gerçek tatmin, mutluluk, doyum sahip olacaklarınızda değil, şuanda var olan bir şeydir. Eğer şuan mutlu değilsek, gelecekte istediğimiz şeye sahip olduğumuzda da mutlu olamayız. Doyum, sahip olduklarımızda değil, sahip olduklarımızın ne kadar farkında olduğumuza göre değişir. Bir şeyleri değiştirmenin yolu önce bu yoldaki düşünce yapımızı değiştirmekten gelir. Neyi değiştirirseniz mutlu ve doyumlu olacağınıza karar verin . Aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde davranarak farklı sonuç alamazsınız. Değişimi sağlamak istiyorsanız kendinize güçlü sorular sorun. Değişimi niçin isterseniz isteyin değişmemenin size maliyetini sorun kendinize. Aldığınız cevap ne kadar duygu yüklüyse o kadar başarılı olursunuz. Örneğin kilo vermek isteyen kişi, kendisine şunu sormalıdır; Bu şekilde devam edersem neler kaybetmeye devam edeceğim? Kayıp olarak saydığınız şeylere duygu yükleyin. Örneğin, “her geçen an daha fazla şişmanlayıp, kendimden nefret edeceğim. Kendime acıyıp, belki de istediğim ilişkiye sahip olamayacağım” gibi. Sonra değiştikten, kilo verdikten sonra nasıl biri olmak istediğinize karar verin. Nasıl bir görüntüye sahip olacak, kendinize ne söyleyecek, kilo verdikten sonra nasıl hissedeceksiniz? Bu tasarladığınız yeni size öyle güçlü duyguyla bağlanın ki, sanki şuan olmuş gibi mutlu olun. Değişmeyi güçlü bir şekilde isteyin, değişmemeyi ise acı ile bağdaştırın. Yaşam, kendimize acıyacak kadar, mutsuzluklarla geçirilecek kadar uzun olmayabilir. Mutlluğu, sağlığı beklemek yerine şimdi hayatınızda bunları yaratın. Şimdi mutlu hissederseniz, bir şeyler değiştiğinde doyumu yakalayabilirsiniz. Mutluluk için illaki dediklerinize sahip olmak gerekmez; mutlu olmak için şuan nedenler bulun. Etrafınıza şöyle bir bakın yüzlerce sebep bulabilirsiniz tabi ki bulmayı isterseniz. Kişisel gelişim ve değişim bir yolculuktur. Değişmeyi isteyin, karar verin  ve harekete geçin. Bu yolculuktan, şuandan keyif almayı seçin.

Sevgiyle kalın.

Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı, Koç

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İlişkilerde Nefes Almanın Önemi – İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Kas 20, 2013   //   by admin   //   İlişkiler, İlişklerde Nefes Almanın Önemi, Makaleler  //  No Comments

İkili ilişkilerdeki mutluluk ve doyum herkesin istediği bir gerçeklik.  Kimse bir ilişkiye mutsuz olmak için başlamaz.  Ancak  ilişkiler ve evliliklerde yaşanan belki de en önemli sorun, kişilerin birbirlerine nefes alacak boşluklar bırakmaması. Birini sevmeye başladığımızda yaşanılan şey genellikle, sahiplenme dürtüsüdür. Sahiplendiğimiz kişinin her an bizimle birlikte olmasını, bizimle paylaştığı anlardan başka anlarının olmamasını bekleriz içten içe.  Örneğin, eşi dışarıda arkadaşları ile bir şeyler yapmak isteyen biri bunu kendisine yansıtıp, benimle olmak yerine başka birini tercih ediyor diyerek üzülebilir. Oysa ki bu durum nasıl eşimizin başkasını tercih ettiği anlamına gelir ki? Ya da o gün eşlerden biri yalnız kalmayı istiyor olabilir. İlişkilerde yalnız kalmayı istemek reddedildiğimiz anlamına gelmez. Aksine kişilerin karşıdakine gerçek anlamda yenilenmiş olarak kendisini verebilmesi için zaman zaman yalnız kalıp içine dönmeyi istemesi en doğal şeydir. Gerçek  doyumlu bereberlikler; Her iki kişinin de birey olduğunu ve kendine ait bir alanının olduğunu bildiği ve bu şekilde yaşadığı bereberliklerdir. Yaşanılan bereberliğin en güzel yanı, aşk ve sevgi duygularıdır. Bu duygular, yaşamı güzelleştiren, anlam veren duygulardır. Sevgi ihtiyacı hepimizin en temel ihtiyaçlarındandır. Ancak sevgi,  karşımızdakini tutsak etmek, bizden başka bir yaşamı olabileceğini düşünmemek değildir. Sevgi dolu bir beraberlik, karşılıklı özverinin olduğu, kişilerin kendilerini ifade edebildikleri, kendilerine ait yaşam alanlarının, ilgi alanlarının olduğu coşkun bir ilişkidir. Bu ilişkide kişiler bir takım ilgi alanları olduğu için, arkadaşları ile görüştükleri için kendilerini suçlu hissetmez , aksine ilişkinin dışında bir şeyler yaptıkları için yenilenerek sevdiği insanın yanında varolabilmektedirler. Kişinin kendi kalabildiği bereberliklerde Aşk, varlığımızda açan bir gül olur  ve mükemmeldir. Kendimizi tuttuğumuz, sınırlar koyduğumuz, duvarlarımızı ördüğümüz , karşımızdakini kafeslere sıkıştırdığımız zaman aşkı yaşamak ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Gerçek aşk,  sevgi özgürlük verir, karşıdaki kişiyi koşulsuz kabul eder.  Sevgi dolu bir beraberlikte kişi karşısındaki kişiyi herşeyi ile olduğu gibi kabul eder.  Karşıdaki insanın kendisini yaşamasına izin verir. Karşımızdakini  kendimize tutsak etme isteğimiz tamamen egomuzdan kaynaklanır ve kişi gerçek aşk ve sevgiye ulaştığında ego devre dışı kalır. Kişi kendi gibi olur. Ta ki egomuz konuşup, kendimizden, özümüzden uzaklaştığımızda karşımızdakini de kendimizi de kalıplara sokmaya başlarız. İşte o zaman deli gibi sevdiğiniz insan, birden bire sizin için bir yük olmaya, sizi sıkmaya başlar. O güzel duyguları yaşamak için başladığınız o güzelim ilişkideki, yapılan baskıcı tutumlar sonucunda , aşkın sizi terketmesine ve ilişkinizin çıkmaz bir yola girmesine sebep olur. Baskının olduğu, anlayışın olmadığı ilişkilerde ilişki nefessiz kalır, nefessiz kalan ilişki, aşk, sevgi ölmeye mahkumdur.  Kişi kendisi olabildiği ölçüde mutlu olur. En doyumlu ilişkiler kişilerin kendilerini, hobilerini, alışkanlıklarını keyifle ifade edebildikleri beraberliklerdir.

Sevgi dolu beraberlikler dileğiyle…

İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yaşamınızı Nasıl Yaşayacağınızı Biliyor Musunuz? – Yaşam Koçu, Nlp Uzmanı Özlem Aktaş

Yaşamımı elbette nasıl yaşayacağımı biliyorum diyebilirsiniz ancak şöyle dışarıdan bir gözle yaşamımıza baktığımızda aslında hayatlarımızı hiçte kendi istediğimiz gibi yaşamadığımızı fark ediyor ve acı gerçekle yüzleşiyoruz. Eğer başkalarının istek , beklenti , taleplerine göre yaşamınızı yaşıyorsanız asla huzur bulamazsınız. Yaşamının kontrolünü ele alamayan kişiler, başkalarının kendileri için belirledikleri kaderi yaşarlar. Hemen şimdi yaşamınızı nasıl yaşamak istediğinize karar verin. Yaşamınızda yolunda gitmeyen ve artık değişmesi gereken neler var? Bugünü amaçsız sürüklenmeyi bıraktığınız gün olarak ilan edin ve ne istediğinize, yaşamınızı nasıl dönüştüreceğinize hemen şimdi karar verin. Yaşamınız nasıl olsaydı mükemmel olurdu? Ne olsaydı kendinizi doyumlu, tatmin olmuş hissederdiniz? Kendinizi her şeyinizle tam hissettiğiniz, ruhunuzu, benliğinizi ifade edebildiğiniz bir hayat nasıl olurdu? Nasıl yaşayacağını bilmeyen kişiler dümensiz bir gemide eninde sonunda bir yere çarparak duracak kişilerdir. Verilmiş güçlü bir karar, diğer alternatifleri kestiğinizde verilmiş olur. Öyleyse hemen şimdi yaşamınızın dümenini ele almaya karar verin.  Farkında olmadığımız hayatlar yaşadığımızda büyük bir acının bize bir şeyleri öğretmek için yaşamımızda oluşması kaçınılmaz olacaktır. Bir şeyleri değiştirmek adına adım atmadığımızda eninde sonunda evrensel yasalar devreye girecek ve durumumuzu bozacaktır. Çünkü değişmesi gereken bir şeyler vardır, ancak olmayan cesaret sizi atalete sürükler ve birbirinin tekrarı yaşamlar yaşamanızı, birbirinin benzeri başarısız kararlar vermenizi sağlar. Ancak hayat değişiyor bu sebeple hiçbir şey aynı kalamaz, yaşamlarımızda. Her şeyi değiştirecek o güç, kendi zihnimizdir. Yaradan herkese zihnini kullanma hakkını vermiştir. Zihnini kendi yaşamını yaratmak için dönüştüren, etkin kullanan insanlar hayatta başarıyı ve mutluluğun kapısını aralayacaktır. Zihninizi kendinize yeni bir yaşam yaratmak için dönüştürün . Eski bakış açınız size bir yarar sağlamıyorsa değişme zamanı gelmiş demektir. Aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde davranır ve aynı sonuçları yaratırsınız, bu da deliliğin tanımına benzer, aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek. Öyleyse nasıl bir yaşamı yaşamayı istediğinize karar verin ve hemen kendinize amaçlar belirleyin. Amaçlarınızı yazılı hale getirin. Nasıl bir yaşam doyumlu yaşamdır diye sorduğunuzda aldığınız cevapları hemen uygulamaya geçirin. Nasıl yaşayacağınıza karar verip eyleme geçmezseniz oradan oraya süreklenmeye mahkumsunuz demektir. Yaşamınızın sorumluluğunu ele alın, kendinizi  istediklerinize ulaşmanızı sağlayacak zihin yapısına getirin. Zihninizi, kendinizi ; başarıya, mutluluğa programlayın. Zihnin kontrolünü ele almak, yaşamın kontrolünü ele almak ve istediğiniz sonuçları yaratmak demektir. Sizi iyi bir yaşama taşıyacak olan olumlu zihin yapısını geliştirin. Olumlu bir zihin yapısı başarının ve mutluluğun kesin çözümüdür. Zihinsel tutumunuz ulaşacaklarınızın sınırını belirleyecektir. Olumlu bir zihinsel tutum, sizi dönüştürecek tek şeydir. Bunu daima hatırlayın.

Sevgiyle kalın.

Yaşam Koçu, Nlp Uzmanı Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Zihninizin Bağlarını Çözün – Profesyonel NLP Koçu Özlem AKTAŞ

Eki 12, 2013   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Zihninizin Bağlarını Çözün  //  No Comments

Hayat amacınıza ulaşabilmek, mutluluğun kapısını aralayabilmek için zihninizin bağlarını çözmeniz gerekir. Zihnimizin bağları çözülünce gerçek benliğimiz açığa çıkmaya başlar. Zihninizdeki bağlar, kendinize koyduğunuz sınırlar, engellerdir. Zihin, özgür olduğunda, engellerinden arındığında ancak kendini ifade edebilecek bir gerçeklik bulur. Zihnimiz çok güçlüdür. Zihnimizde yarattığımız gerçeklik şu anımızı oluşturur. Öyle ki eğer zihne gideceği bir yön vermezseniz sizi oradan oraya sürükler, hayatınızın kontrolünü kaybetmiş gibi hissedersiniz. Başarınızı, mutluluğunuzu belirleyen şey zihinsel olarak neye inanıyor ve ne düşünüyor olduğunuzdur. Zihnimizde kendimize koyduğumuz sınırlar, yapabileceklerimizin ne olduğunu belirler. Aslında engel yoktur. Bu hayattaki tek engel, zihnimizde yarattığımız sınırlar, inançlar, yargılardır. Henry Ford’u hepimiz biliriz. Kendisi okul okumamış olmayı eğer bir eksiklik olarak görseydi, etrafta bu kadar ford marka araba olmazdı. İlk kez Henry Ford atsız araba fikrini öne sürdüğünde herkes onunla dalga geçti. Kendisine çılgın mucit diyorlardı. Kimse yapabileceğine inanmıyordu. O’nu birçok başarısız insandan ayıran şey , O zihnini engelleyecek hiçbir bağa izin vermiyordu.  Nlp, zihnimizde sınırları aştığımızda yapamayacağımız hiçbir şey olmadığını göstermektedir. Başarı, içindeki potansiyeli görenlerindir. Başarı, zihnimizle ilgili zincirleri kırdığımız vakit oluşan farkındalık sonucunda gelir. Peki sizin kendinize koyduğunuz zincirleriniz neler?  Zincirleri kırma gücünü bulabilmek için hedefiniz doğrultusunda kendinizi motive edebilme gücünü kazanabilmelisiniz. Birçok kişinin iç sesi sadece yapamayacağını kendisine hatırlatır. Yapamayacağınızı size söyleyen iç sabotajcının farkında olun. Bu ses sizi başarmak istediğiniz şeye ulaşmanızı engellemek için elinden geleni yapacaktır. Size söylediği sözcüklerin farkında olun. Yetersiz olduğunuzu, yapamayacağınızı mı söylüyor? Bu sesi kısmayı öğrenin. Zihninizi yönetebilmek,  zihinsel bağlarımızı çözmek için ilk şarttır. Nlp’ye göre dünyayı beş duyumuzla algılarız ve bu algılar, deneyimlerimizi, yapabileceklerimizin sınırını belirler. Dünyayı temsil şeklimiz üzerinde bir hakimiyet kurabilirsek istediğimiz sonuçları yaratabiliriz. Sizi olumsuz engelleyen, yapabileceklerinizin önünde duran sınırlarınızı hatırlatan sesi kısın. Yerine kendinize yapabileceğinizi, başarabileceğini söyleyen iç sesinizi koyun . Elbette bu ses ilk başta çok kısık olacaktır, güvensiz , tereddüt içinde. Ancak ne kadar zihninizdeki sesin düğmesini açar ve bu sesi yükseltirseniz içinizden yükselen ses sizi motive edecek ve güdüleyecek kapıları açacaktır. İçinizde gelişen bu güven duygusu, zihninizdeki bağları çözmenize yardımcı olacak ve yapabileceklerinizin önünde, kendinize koyduğunuz sınırlardan başka hiç birşeyin olmadığını size farkettirecektir.  Öyleyse zihninizin bağlarını çözün, bulunduğunuz yer neresi ise oradan başlayın ve özgürce yükseklere tırmanın. Tek engel zihnimizdir. Önünüzdeki tek engel olan sizi çekin ve yolunuza güvenle, istekle ve kararlılıkla devam edin . Hatırlayınki  bu dünyada güçlü bir arzunun önünde hiçbir şey duramaz.

Sevgiyle kalın.

Özlem AKTAŞ – Profesyonel Nlp Koçu

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Etkili Karar Ver ve Güce Sahip Ol – Kişisel Gelişim Uzmanı Özlem Aktaş

Eyl 26, 2013   //   by admin   //   Etkili Karar Ver ve Güce Sahip Ol, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Karar vermek; çeşitli, bir çok alternatif arasından seçim yapmak demektir. Bunun için önce etkin düşünmek gerekir ve düşünmek her bir işin artı ve eksilerini tartmayı gerektiren ön faliyettir. Kararlı bir kişiyi diğer kişilerden ayıran özellik,  artık düşünmeyi bırakıp eyleme geçme gücüne sahip olmasıdır. Eylem itici güçtür. Öncelikle etkili karar verebilmeniz için  hedefiniz nedir bilmeniz gerekir. Başarı veya başarısızlık yönünden sonuç ; hem kararın gücüne hem de kararın uygulanmasındaki etkinliğine bağlıdır. Tam olarak bu nokta , etkilemenin , iletişimin , motivasyonun , kişisel gelişimin devreye girdiği yerdir.

Daha etkili düşünen kişiler olabilmemiz için, karar verme ve problem çözme faliyetleri sırasında zihnimizin nasıl çalıştığını algılamamız gerektiğidir. Nlp ve koçluk zihininizi nasıl etkin kullanacağınızı size öğreten muazzam yöntemlerdir.  Her gün binlerce seçenekle karşı karşıya kalıyoruz. Küçük yada büyük kararlar vermek zorunda kalıyoruz. Bu kararların bazıları bizi çok fazla etkilemezken bazıları hayatımızı değiştirebiliyor. İyi, sağlıklı kararlar verebilmek, hayatta ilerlemek , başarmak istediklerimizi başarabilmemiz için bir etkendir. Hayatta başarılı ve mutlu olabilmek için daha iyi kararlar verdiğimizden emin olmamız gerekir. İyi kararlar verebilen biri olmak için ruh halimizin farkında olmamız önemlidir. Çünkü kötü bir ruh hali içindeyken iyi kararlar vermemiz mümkün değildir. O yüzden daha iyi kararlar verme konusunda ilk yapmamız gereken kendimizi iyi hissederken kararlarımızı vermektir. İyi sonuçlar her zaman iyi ruh hali içinde elde edilebilir. En iyi kararları verdiğiniz zaman hangi ruh hali içinde olduğunuzu hatırlayın. Yaşamınızı değiştiren bir çok kararı, kendinizi iyi hissederken verdiğinizi fark edersiniz. Kendinizi kötü hissederken muhtemelen sonuçları bizi olumsuz etkileyecek kararlar vermemiz olasıdır. Bu sebeple hayatımız için önemli olan konularda karar vermeden önce kendinizi iyi bir ruh moduna sokabilmelisiniz. Nlp ve koçluk,  sizi başarıya götücek ruh hallerini açığa çıkarmanızda yardımcı olur.

Hayatta güce giden yol, etkin karar vermekten geçer. Kararsızlık içinde boğuşan insanları bilirsiniz. Şunu mu yapsam yoksa bu yöne mi gitsem ? Bir türlü karar veremezler . Çünkü en temelde ne istediklerini bilmezler. Güç ne istediğini bilmek ve bu yönde güçlü adanmış bir karar verip eyleme geçmektir.

“İnsan yaşamak için doğmuştur, yaşamaya hazırlanmak için değil.” der Boris Pasternak.

Bu noktada kendimize şu güçlü koçluk sorularını sormamız gerekir; “Ömrümün bundan sonraki on yılını nasıl yaşayacağım? İstediğim yarını yaratabilmek için, bugün nasıl kararlar almalıyım? Hayatımda şu an için önemli olan nedir, uzun vadede önemli olacak olan nedir? Nihai kaderimi biçimlendirmek için ben bugün hangi adımları atmalıyım? Kısacası hangi kararları vermeliyim ?” bu soruların cevaplarını alıyor olmanız gerekir.

Hangi eylemleri yapacağınızı, bizi nihai amacımıza ulaştıracak gücü açığa çıkaran şey, kararlarımızın gücüdür. Sahip olduğumuz gerçeklikteki  her şey, bir kararla başlamıştır. Kaderimiz karar anlarında şekillenir. Verdiğimiz büyük küçük her karar geleceğimizi şekillendiren tohumlardır. Kim olduğunuza ve neyi yapabileceğinize dair bir karar verdiğinizde yaşamınız, kaderiniz değişmeye başlar. Herşey tek bir kararla başlar ve bu karar sizi sonsuza dek , huzursuz, mutsuz yapabileceği gibi yaşamınızda hayallerinizin ötesinde bir gerçeklik elde etmenizi de sağlayabilir. Eğer gerçekten karar verirseniz yapamayacağınız şey yoktur. Hayatınız yeni, tutarlı ve adanmış bir karar verdiğiniz anda değişir.

Görünmezi görünür kılmak, karar verme gücünde  yatar. Gerçek kararlar, rüyalarımızı gerçeğe dönüştüren aracılardır. Karar gücümüzü  gerçek anlamda kullanma yolundaki  engel, yanlış kararlar verme korkumuzdur. Verdiğiniz karar ne olursa olsun, kararsızlıktan daha iyidir. Esnek olun, kararlarımızda hatalar yapabilir, pişmanlıklar yaşayabiliriz. Hata yapmak, bir şeyler denediğiniz, eyleme geçtiğiniz anlamına gelir. Verdiğiniz karar ne olursa olsun, esnek olmaya, sonuçlara bakıp onlardan ders almaya, o dersleri, gelecekteki daha iyi kararlar için kullanmaya karar verin. Başarı; ısrarlı çabaların sonunda gelir. Ne kadar çok karar verirseniz bu konuda o kadar ustalaşırsınız. Bütün iyi tecrübeler, kötü tecrübelerin sonucunda öğrenilir ve en değerlileri olumsuz olanlardır. Çünkü öğrenme fırsatı yaratırlar. Başarısızlık, güçlü bir öğrenme fırsatıdır, kararlarımızın sonuçlarında ne öğrendiğimiz önemli. Kararlarınızın sorumluluğunu alıp, yola devam edin. Ne kadar çok karar verirseniz o kadar ustalaşacaksınız. Ustalaşmak, siz ne kadar sürdürmek isterseniz, o kadar sürer. Hayatta başarısızlık diye bir şey olmadığını hatırlayın. Var olan yalnızca sonuçlardır. Uzun dönemli olarak odağınızı, verdiğiniz kararınızı uygulamaya adayın. Başarılar, sabır ve adanmak sonucunda elde edilir. Başarı ve başarısızlık, bir gecelik tecrübeler değildir. Kendinizi uzun vadeli sonuçlara adamaya karar vermek, kısa dönemli çözümlere heves etmemek, hayatınız boyunca alacağınız kararların en önemlilerindendir.

“Hayat ya cesur bir tecrübedir, ya da hiçbir şey değildir.”

-HELEN KELLER

Kaderinizi oluşturan  şeyin, başınıza gelen koşulların değil, sizin kararlarınız olduğunu bilin. Hemen şimdi hayatınızda olumlu bir fark yaratacak küçük bir karar verin. Basit, uygulaması kolay bir karar. Amacınızı düşünerek, kendinizi iyi bir ruh haline sokun. Mutlu hissettiğiniz anda sizi ileriye taşıyacak o kararı verin ve hemen eylem adımı belirleyin. Kararın gerçek bir karar olduğunu ancak eyleme geçip, sürdürülebilir kıldıktan sonra anlarsınız. Hemen şimdi hayatınızda fark yaratacak sürdürülebilir bir karar verip eyleme geçin ve yaşamınızdaki mucizeleri izleyin .

Sevgiyle kalın.

Kişisel Gelişim Uzmanı Özlem AKTAŞ

(224) 2434314

Dünya Nereye Gittiğini Bilene Daima Yer Açar – Özlem Aktaş NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

Ağu 5, 2013   //   by admin   //   Dünya Nereye Gittiğini Bilene Daima Yer Açar, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Nereden geldiğinizi , nerede olduğunuzu , nereye varmak istediğinizi biliyor musunuz?  Yaşam bir soru ile başlar, hayatımın amacı ne ? Yaşam amacını sorgulamak farkındalık için atılan ilk adımdır. Bilinçlenmeye doğru başlayan yolculuğun ilk durağıdır. Bir çok insan maalesef yaşamda neyi gerçekleştirmek istediğini bilmeden ve amacına adım atmadan bu hayattan göçer.  Yaşam amacını bilmeden yaşamak küreksiz bir kayıkla yolculuk yapmaya benzer. Eninde sonunda bir yere çarpar ve parçalanırsınız ya da oradan oraya bilinçsizce sürüklenirsiniz.  Nereye gittiğini bilmeyen kişiye hiç kimse bir şey yapamaz.  İnsanlar, başarılı insanların o muazzam başarılarını, şans ile elde ettiğini düşünürler. Oysa ki her büyük başarıya imza atan kişi bilir ki , o muhteşem başarılar bir amacın sonucunda elde edilmiştir.  Yaşamda amacını belirleyen % 3 ‘lük kesimin içine girmek için ne istediğinizi düşünün.  Şuan ki gerçekliğinizi siz yarattınız. Memnun değilseniz hemen bir amaç belirleyin. Bir amacın varlığı, kişiyi en zorlu zamanlarda bile bir kutup yıldızı gibi takip edecektir. Dünya, nereye gittiğini bilene daima yolu açar. Nereye gittiğinizi biliyor musunuz? Yoksa kaderiniz nasıl olsa sizi bir yere götürecek mi?  Yaşam her an verdiğimiz büyük küçük kararlar neticesinde şekilleniyor.  Bu kararların isabetli olması ve bizi doyumlu bir yaşama götürmesi için bir amacımızın olması gerekir. Bir amacımız yoksa başkalarının bizim için belirlediği yaşamları, kaderleri yaşamaya mahkum oluruz. Zihninizi bir amaca odakladığınızda evrendeki her şey ama her şey onu oldurmak için el birliği ile çalışır. Dünya önünüzü açar, engelleri nasıl aşacağıınıza dair bir bilinç geliştirirsiniz. İçinizdeki güç ve potansiyel bir amaç ile açığa çıkar. Nereye gitmek istediğinizi belirleyin. Bir yönünüz olmazsa oradan oraya savrulur ve “neden doyumsuz ve mutsuz bir yaşam yaşıyorum” diye merak eder durursunuz. Yaşamınızın kontrolünü ele almak önce yaşam sorumluluğunu ele almakla gelir. Yaşam sorumluluğunu ele almak, yarattığınız sonuçları bilinçli yaratmak ve sonuçlarını kabul etmek demektir. Sonuçlarınızı bilinçli yaratmak için yaşam amacınızı bilin. Yaşamda neyi amaçlıyor , neyi oldurmak istiyorsunuz? Durun ve gerçekten düşünün.    Yaşam amacı bir günde belirlenmez. Oturun ve sizi nasıl bir hayatın mutlu edeceğini, nasıl doyumlu olacağınızı, ne yaparsanız bu yaşama katkı sağlamış hissedeceğinizi düşünün. Sezgileriniz, bilinciniz bu sorularla açılmaya başlayacak ve sizi bulmak istediğiniz cevaplara götürecektir. Sadece günü kurtarmaktan daha fazlasını hak ediyorsunuz. Yaşam bundan çok daha fazladır.  Amaçlı, bilinçli, farkındalıklı günlere…

Sevgiyle kalın…

Özlem AKTAŞ – NLP Uzmanı, Yaşam Koçu

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«1234»

Makaleler Categories

Ara

Kategoriler