Browsing articles in "Makaleler"

Depresyona Girmenin Kolay Yolu

Mar 18, 2014   //   by admin   //   Depresyona Girmenin Kolay Yolu, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Biliyorum, herkes depresyondan ya da kötü ruh halinden çıkmanın yolunu anlatıyor. Ben ise bu yazımda depresyona girmenin en kolay yolundan bahsedeceğim.

Şimdi oturun, omuzlarını çökertip yere doğru bakın, başınızı eğin. Son zamanlarda yaşadığınız bir tramvayı düşünün ve kendi kendinize “ben dünyanın en şanssız insanıyım” deyin. Biraz ayrılık ve acı şarkısı da yardımcı olur.

Size 5 dakika veriyorum. 5 dakika içinde depresyona girersiniz.

Yıllardır, psikolojide fareler üzerinde deneyler yapılıyor. Labirentteki farenin peynire giden tüm yolları kapatılıyor. Fare bu kapalı yolu en fazla 3 ya da 4 kere deniyor. Ve sonra denemekten vazgeçiyor. Çünkü fare biliyor. Dünyanın tüm motivasyonları bir araya gelse o peynire bu yoldan ulaşamaz. Farenin başka bir yol denemesi gerekir.

Ama insan hep aynı yolu dener ve farklı sonuçlar bekler. Einstein bunu delilik olarak tanımlamıştır. Hep aynı yolu dener ve farklı sonuç alamayınca depresyona gireriz. İşte bu yüzden eğer, depresyona girmek istiyorsanız en azından kolay yolu deneyin dedim. Eğer istemiyorsanız farklı bir yol deneyin. Richard Bandler’in çok sevdiğim bir sözü vardır; “Dünyada cennete ulaşmanın pek çok farklı yolu vardır.”

Sevgiyle kalın…

 

İnci Aktaş

NLP Uzmanı & Yaşam Koçu

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İnci AKTAŞ

Şub 28, 2014   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Kurucu Ortak, Kurumsal Koç,Yaşam Koçu, NLP Uzmanı, Hipnoterapist, Eğitmen

İnci AKTAŞ: 03.08.1984 yılında Bursa’da doğdu. Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümünü bitirdikten sonra kariyerine ING Bank A.Ş.’de Kurumsal Pazarlama Yetkili Yardımcısı olarak başladı. Daha sonra 3 yıl Finansbank A.Ş.’de Kobi Bankacılığı Yetkilisi olarak çalıştıktan sonra kariyerine, bireysel ve kurumsal gelişim alanlarında yaptığı çalışmalar sonucunda, küçük ve orta ölçekli işletmelere ve bireylere danışmanlık ve koçluk yaparak devam etmeye karar verdi. Londra merkezli ve uluslararası diploma ve sertifikasyon sunan bir kuruluş olan Livcon International Master and Professionel Certified Coaching programını tamamladı. Psikolojik Danışmanlık üzerine Yüksek Lisans yapmaktadır.

Kobilerin sorunlarına ilişkin tecrübeleri ve bunun yanında insan ilişkileri, iletişim, satış, ikna tecrübelerini koçlukla birleştirerek hem bireysel hem de kurumsal danışmanlık alanında uzmanlaştı. Almış olduğu ileri hipnoz eğitimi ve hipnoterapi deneyimleri sonucunda koçluğun yanısıra hipnoterapi ile kişilerin hayatlarını olumlu yönde değiştirmektedir. İnsana saygı ve kişilerin mutluluğu üzerine ne varsa ilgi alanına giren ve bir kişi değişirse dünya değişir mantığıyla hayata bakan İnci AKTAŞ, şu an kişisel gelişim, satış pazarlama, kariyer, liderlik, yöneticilik, iş yaşamı, girişimcilik ve ilişkiler üzerine makaleler yazmakta, tamamlamak üzere olduğu kişisel gelişim kitabı üzerinde çalışmakta ve danışanlarına koçluk ve hipnoterapi hizmeti vermektedir.

ALDIĞI SERTİFİKALAR

Yaşam Koçluğu
Sanatçı Koçluğu
Sporcu Koçluğu
Kariyer Koçluğu
Öğrenci Koçluğu
Ebeveyn Koçluğu
İlişki Koçluğu
Yönetici Koçluğu
Takım Koçluğu
Lider Koçluğu
Satış Koçluğu
Performans Koçluğu
Sınav Koçluğu
İş Geliştirme Koçluğu
Sağlıklı Yaşam Koçluğu
Kurumsal Koçluk
NLP Practitioner
NLP Advance Trainer
NLP Trainer
Certified Coach
Master Certified Coach
Master Profesionel Coach
Master Certified Coach Trainer
Hipnoz
Regresyon Hipnoterapisi
Hipnoz Trainer
EFT (Duygusal Özgürleşme Tekniği)
Anlayarak Hızlı Okuma Ve Dikkat Geliştirme
Hafıza Teknikleri
Güzel Konuşma Ve Diksiyon
Beden Dili
Acces (Farkındalık Eğitimi)
Bars

TAT (Tapas Akupresür Tekniği)

Temel Hipnoz Eğitimi – Bülent Uran

 

İnci AKTAŞ yukarıda belirtilen sertifikaların yanında aşağıdaki sertifikalara da sahiptir.

-Makro Ekonomi (Mida Instıtıue)
-Temel Kredi Bilgileri (IDE Eğitim Danışmanlık)
-Finansal Matematik (IDE Eğitim Danışmanlık)
-Bilanço Yorumlama Teknikleri (DONE Eğitim Danışmanlık)
-Mali Analiz (BSM Eğitim Danışmanlık)
-Satış Teknikleri (Nar Eğitim Danışmanlık)
-Dış Ticaret Teknikleri (Zemin Eğitim Danışmanlık)
-Dış Ticaretin Finansmanı (Zemin Eğitim Danışmanlık

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İş Hayatında Egoya Dikkat !

Şub 27, 2014   //   by admin   //   İş Hayatında Egoya Dikkat !, Kariyer, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Her zaman her işi batıran egodur. Tüm hayatımızda… İş hayatında egodan bahsedecek olursak Dr. Paul Nutt’ın araştırmasına göre iş dünyasında alınan kararların üçte biri egoist bir yaklaşım sergilemektedir.

İş hayatında kendi egonuzun gelişiminin farkında değilseniz güçlü yanlarınızın zaafa dönüşebileceğini zor yoldan öğrenirsiniz.

Peki egonuzun fazlasıyla geliştiğini nasıl anlarsınız; eğer parlak zekanızı ön plana çıkarıyorsanız, sürekli başkalarının onayını alıyorsanız ve savunmacı davranıyorsanız egonun egemenliğine girmeye başladığınızın göstergesidir.

Egonun tedavisi ise, tevazuyla olur, tevazu bazen zayıflık olarak algılansa da tam aksine zayıflık değil, çok güçlü bir niteliktir. Bu arayışta kendinize bir ayna arayabilirsiniz. Güvendiğiniz bir arkadaşınızdan size ayna tutmasını isteyebilirsiniz. Geri bildirimleri dinlerken savunmaya geçmeyin. Egonun yine devrede olduğunu gösterir.

Olumlu bir zihinsel tutum belirleyin. İş hayatında sürekli bardağın dolu tarafını görün fakat boş tarafını göz ardı edin demiyorum. Sizler, bardağın yarısı boş mu dolu mu dendiğinde, her ikisi de diyebilmelisiniz. İşte o zaman bu gerçekçi zihniyete soru şu olmalıdır; varsayalım ki kaos içinde değiliz, o zaman nasıl hareket etmek istersiniz?

Bu nedenle iş hayatınızda kimle olursa olsun bir dahaki görüşmenizde egoyu evde bırakıp çıkın. Mükemmel sonuçlar için bu gereklidir.

Sevgiyle kalın!

Profesyonel Koç & Eğitmen

İnci AKTAŞ

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Olumlu Tutum Eğitimi

Şub 10, 2014   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Çağımızın sorunu sadece bir hava durumu olmaktan çıkmış iklimimiz haline gelmiş olan mutsuzluktur. Mutsuzluğun ana kaynaklarından biri de olumsuz tutumdur. Herkes kendini az çok olumlu tutuma sahip görür ancak çalışmalarımız bunun böyle olmadığını ortaya koydu. İşin ilginç yanı da olumlu tutumu öğetecek bir eğitimi her zaman bulamamanızdır. Plena Human olarak her ay bir pazar günü düzenlenecek olan etkinliğimizde, MUTLULUK için olumlu tutum kazanmaktan bahsedeceğiz. Sizleri de bekliyoruz.

Maddi manevi büyük zenginliklere ulaşmış her insan, bir nehrin akışına benzetilebilecek olan, görünmeyen bir güç akışının farkındadır. Düşüncenin olumlu duyguları akıntının insanı servete götüren tarafıdır.  Olumsuz duygular ise yoksulluğa götüren taraftır.

Eğitimin Hedefi

Proaktivite ve Olumlu Tutum Eğitiminin hedefi çalışanların insiyatif ve sorumluluk alarak tam potansiyellerini gerçekleştirmelerini sağlamak. Katılımcıların hayatları boyunca devam ettireceği keyifli ve üretkenlikle dolu bir sürecin kapılarını açmak. Siz katılımcılarımızın kendinizle, sevdiklerinizle, işinizle, dostlarınızla kısacası hayatla ilgili daha iyi hissetmenizi sağlayacak. Aynı zamanda hayatta elde etmek istediğiniz her şey için bir çekim metkezi haline getirecek bir eğitimdir.

Konu Başlıkları

-Proaktivite Nedir?

-Olumlu Tutum Nedir?

-Niçin Tutum?

-Tutum Kazanma Eylemleri

-Alıştırmalar

 

Eğitmenler : İnci Aktaş, Özlem Aktaş

 

Bilgi ve önkayıt için lütfen

bize ulaşın:

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Hayalden Gerçeğe – Ne zaman Yaşama Koçu’na başvurmalısınız? – Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi

Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi

Hepimiz düş görürüz.  Bu düşler hayatımızla şu an nerede bulunduğumuz ve nereye gitmek istediğimizle ilgili olarak bize yol gösterebilir, kulağımıza birşeyler fısıldayabilir, ipuçları verebilir. Açmazlarımızı  ve takıntılarımızı ortaya koyar, mecazlarımız düşlerimizde gerçeğe dönüşür. Ancak düşler bu kadarla kalmaz. Düş görürken tasavvur gücümüzü kullanırız, hayatımızı sınırlayan şeylerden çıkıp, birçok şeyin mümkün hale geldiği, bize dağıtılan oyun kartlarıyla sınırlı olmadığımız daha geniş bir dünyaya doğru yükseliriz.  Canımızın istediği kozu alırız, elimizi değiştiririz. Düşler bizi kendimizin ötesine taşır.  Hayatımızdaki her değişim bir düş olarak başlar; hayal etme gücümüzü kullanarak, kendimizi en iyi geleceklere doğru fırlatırız, diyor Andra Lages

Peki sizce;  Şuan içinde bulunduğum durum nedir?

Hayallerimle gerçeğim arasındaki tıkanmışlıklarım neler?

Bunları nasıl ortadan kaldırırım?

Gerçekten mutlu olabilir miyim?

Bu soruların cevabını bulmanın sizce değeri nedir? Bir yaşam koçu size bulunduğunuz noktayı gösterir. Hayalinizi ortaya çıkarmanıza yardım eder ve daha sonra birlikte önünüzdeki engelleri kaldırırsınız. İşte işinin ehli bir koçun yaptığı budur ve oldukça da değerlidir. Dünyada bir koçla çalışanların sayısı gitgide artıyor. Çünkü NLP başarıya giden yolda önümüzde duran engelleri kaldırmamıza yardım ediyor.

Yıllardır çalıştığımız danışanlarımızın içindeki gücü ve muazzam potansiyellerini görmek hala bizi büyülüyor. Bir hayalim vardı demeden önce, Bir hayalim var deyin.

Sevgiyle Kalın.

Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Olumlu Tutum Eğitimi

Şub 7, 2014   //   by admin   //   Eğitimler, Makaleler, Olumlu Tutum Eğitimi  //  No Comments

Çağımızın sorunu sadece bir hava durumu olmaktan çıkmış iklimimiz haline gelmiş olan mutsuzluktur. Mutsuzluğun ana kaynaklarından biri de olumsuz tutumdur. Herkes kendini az çok olumlu tutuma sahip görür ancak çalışmalarımız bunun böyle olmadığını ortaya koydu. İşin ilginç yanı da olumlu tutumu öğetecek bir eğitimi her zaman bulamamanızdır. Plena Human olarak her ay bir pazar günü düzenlenecek olan etkinliğimizde, MUTLULUK için olumlu tutum kazanmaktan bahsedeceğiz. Sizleri de bekliyoruz.

Maddi manevi büyük zenginliklere ulaşmış her insan, bir nehrin akışına benzetilebilecek olan, görünmeyen bir güç akışının farkındadır. Düşüncenin olumlu duyguları akıntının insanı servete götüren tarafıdır.  Olumsuz duygular ise yoksulluğa götüren taraftır.

Eğitimin Hedefi

Proaktivite ve Olumlu Tutum Eğitiminin hedefi çalışanların insiyatif ve sorumluluk alarak tam potansiyellerini gerçekleştirmelerini sağlamak. Katılımcıların hayatları boyunca devam ettireceği keyifli ve üretkenlikle dolu bir sürecin kapılarını açmak. Siz katılımcılarımızın kendinizle, sevdiklerinizle, işinizle, dostlarınızla kısacası hayatla ilgili daha iyi hissetmenizi sağlayacak. Aynı zamanda hayatta elde etmek istediğiniz her şey için bir çekim metkezi haline getirecek bir eğitimdir.

Konu Başlıkları

-Proaktivite Nedir?

-Olumlu Tutum Nedir?

-Niçin Tutum?

-Tutum Kazanma Eylemleri

-Alıştırmalar

 

Eğitmenler : İnci Aktaş, Özlem Aktaş

Bilgi ve önkayıt için lütfen bize ulaşın:

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak – Özlem Aktaş

Şub 3, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak  //  No Comments

Hayat, birçok uyaranın hayatımızı etkilemesi ile hızlı bir şekilde akmakta. Bu talepkar dünyanın taleplerini karşılamaya çalışırken her şeyi aynı anda yapmaya çalışmak zorunda hissedebiliyoruz kendimizi. Oysaki  her şeye yetişemeyeceğimiz malüm. Televizyon, reklamlar, en son sunulan teknolojik ürünler her şeyin daha iyisini  sunuyor bize. Yeni, daha iyi arabalar, daha iyi, konforlu evler, daha lüks eşyalar, daha teknolojik akıllı ürünler içerisinde ne yapacağına karar veremeyen bir çok kişi… Hayat yeni şeyler sunarken sürekli daha iyisine sahip olma beklentisi, her şeye yetişebilme çabası günümüz sendromu olan tükenmişlik sendromuna bizi iten bir neden haline gelmekte. Günümüz kadın ve erkekleri her şeye yetişebilmek istiyor. Evime,  aileme, kariyerime, hobilerime, sosyal aktivitelerime, sağlığıma  zaman ayırabilmeliyim diyor. Yaşamımızda  bir denge istiyorsak her şeye yeteri kadar zaman ayırabilmenin yollarını bulmak düşüyor bize. Bir yandan kariyer yapmaya çalışırken; ailemize, sağlığımıza, hobilerimize zaman ayırma zorunluluğunu hissediyoruz. Hatta bazen öncelikler değişiyor. Bir bakıyoruz zamanımızın çoğunu işimiz almış, neredeyse ailemize hiç vakit ayıramaz, eşimizi göremez olmuşuz. İşte tam bu noktada neyin yanlış gittiğini sorgulamaya başlamamız gerekiyor. Zaman geçerken, hiçbir şeye yetişemezken, hayatın avuçlarımızın içerisinden akıp gittiğini fark etmek acı vermeye başlıyor çoğumuz için.  Kariyer yapmaya çalışırken o çok sevdiğimiz yavrumuzun büyümesine bile tanık olamamak iyice yoruyor ruhumuzu. Tükenmeye başladığımızı hissederken hayatın dengesini iyice kaybettiğimizi fark ediyoruz birdenbire. Birşeyler ters gitmeye, ya da biz yeterince keyif almamaya başlıyoruz birşeylerden . Artık ruhumuz, bedenimiz dengesizliğin sinyallerini vermeye başlıyor adeta. Sürekli kronikleşen baş ağrılarımız, nefes almakta güçlük çekişimiz, artık bedenimizin hiçbir şey yapmaya takaatinin kalmaması bize biraz olsun yavaşlamamız gerektiğinin işaretlerini veriyor, durup bir hayatımıza bakmamız gerektiğinin işaretini. Her şeye yetişmeye çalışırken hiçbir şey yapamaz hale gelmek istemezsiniz değil mi? Hayatta doyum, dengesizliğin içerisinde olabildiğince dengede yaşama becerisidir. Peki bunu nasıl başaracağız? Öncelikle durup, sessizce içinize dönüp hayatınıza şöyle bir dışarıdan  bakın. Yaptıklarınızın ne kadarı gerekli veya ne sizi doyuma ve mutluluğa ulaştırıyor ? Belki de bazılarından vazgeçme zamanı gelmiştir, ne dersiniz? Belki hayatınızda şöyle güzel bir sadeleştirme yapmanız, hayatınızın tekrar denge ve doyuma ulaşmasına ve kendinizi daha dingin ve huzurlu hissetmenize yardım edecektir. Öyleyse hemen bugün birşeylere “hayır” demeye başlayarak yaşamınızı sadeleştirmeye başlamaya ne dersiniz? Yaptığınız her şeyi yapmak zorunda mısınız? Nelere hayır derseniz yaşamınızda hareket imkanı elde edersiniz? Hayatınızdan hemen çıkarmanız halinde hafifleyeceğinizi düşündüğünüz neler var? Örneğin gereksiz eşyalar, kıyafetler, aktiviteler, gereksiz, geliştirmeyen olumsuz düşünceler, ilerletmeyen alışkanlıklar, sizi yoran duygular , hatta enerjinizi emen insanlar ? Hangilerini çıkarırsanız kendinize yeniden doyum ve mutluluk , neşe ve şansı vereceksiniz ? Hiç düşündünüz mü? Gereksiz olduğunu düşündüğünüz, enerjinizi tüketen her şeyden ama her şeyden bir an evvel kurtulun . Eğer yeniden dengeye kavuşmak, daha doyumlu, huzurlu olmak istiyorsanız bunu kendiniz için yapın. Gerekli olmadığını düşündüğünüz şeyleri yapmaktan vazgeçebilirsiniz. İstemediğiniz şeylere hayır diyebilirsiniz. Evet, isterseniz yapabilirsiniz. Gereksiz insanları hayatınızdan çıkarabilir, yapmak istemediğiniz şeylere hayır diyebilirsiniz.  İşte o zaman hayatınızın kontrolünü ele almanın özgürlüğünü yeni baştan hissedebilirsiniz. Bu özgürlüğü ve hafiflemeyi yaşamayı istiyorsanız hemen kendinize bir söz verin ve başlayın. Özgürlüğü ve mutluluğu kısa süre içerinde fark edeceksiniz.

Sevgi ve ışıkla kalmanız dileğiyle.

Kişisel Gelişim Uzmanı

Özlem AKTAŞ

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

“AYNADAKİ BEN” Bireysel Farkındalık Program Tanıtımı

Bana bende demen,

Ben, bende değilem.

Bir ben vardır bende,

Benden içeru.

Yunus Emre

Zihnimizin beden yanılsaması ile özümüze, kim olduğumuza bakamıyor, korkularımızın, endişelerimizin, kaygılarımızın esiri oluyor, zincire vuruluyoruz. Sınırlı, bilinçli zihnimize hapsolmuş sahte özgürlük içinde esaret yaşayan, kendini çirkin ördek zanneden “kuğular” gibi farkındalıktan uzak kendinden bi haber yaşıyoruz.

Hayatımızın sorumluluğunu almak yerine, başkalarına takılı kalan insanlar olarak toprakla sonlanacak bir hayata mahkum oluyoruz…Ve, ne acıdır ki bu seçimi  sadece ve sadece biz, kendimiz yapıyoruz. Ancak bu hayali esaretin anahtarı  bizde. Onu arayıp bulmamıza engel olacak tek engel ise yine BİZ.. Yapan da biz, bozan da biz..  Öyleyse bu nasıl bir handikaptır?

“Bireysel  Farkındalık Programı”  özel olarak hazırlanan çeşitli yöntemleri  bir araya getirerek sağlıklı, mutlu, farkındalık yaratarak kendi gerçeğimizi bilme sürecini başlatıyor!

Bireysel farkındalık, kendi yaratıcı gerçeğimizi, sınırsız potansiyelimizi, yine kendimizin oluşturduğu engelleri görebilmek ve anlayabilmektir. Bütün bir insan olarak düşüncelerimizin, duygularımızın sorumluluğunu üstlenebilmek bu aleme geliş amacımızı gerçekleştirebilmektir.

PROGRAM İÇERİĞİ:

  • Bireysel farkındalık sürecinde Kadim Sufi Bilgeliğinin binlerce yıl ötesinden getirdiği bilginin günümüze yansıyan “KENDİNİ BİLME SANATI” ile kişilikten, bilgeliğe bir yolculuk yapabilir, kişiliğimizi meydana getiren isim ve sıfatları çözebilir, benliğimizin kısıtlı işleyişinden silkinip uyanabilir, yaşamın gerçeğini algılayabileceğimiz bilinç düzeyine ulaşmamızda bir adım atabiliriz.
  • Bilinç ve bilinçaltımızın çalışma prensibini öğrenerek, doğal olarak neler yapabildiğimize bakar, tanımlar, nasıl  yaptığımızı ortaya çıkarır ve sonra yaşamımızın her alanında yapabileceğimiz tercihleri kendimize sunabiliriz. Beş duyumuz ile oluşturduğumuz sınırlı dünyamızı genişletebilir, zihnimizi istediğimiz yönde programlama yetisi kazanabiliriz.
  • Bilinçaltımıza kayıtlanıp depolanmış kötü anıların, travmaların ve olumsuz inanç kalıpları ve düşüncelerin, bastırdığımız duyguların ruh ve beden sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerinden kurtulabiliriz.
  • Doğru ve kontrollü nefes ile fiziksel rahatsızlıkları (kalp hastalıkları, migren, kan basıncı,sinir ve bağışıklık sistemi),  pozitif yönde etkileyerek iyileşme sürecini hızlandırarak enerjik, sağlıklı ve dinamik bir hayatı kucaklayabiliriz.
  • Bir ucu bizde bir ucu yaradanda olan “nefes köprüsü” kurabilecek, o köprü ile “içimizdeki ben” le tanışabileceğiz.
  • Güçlü sorular eşliğinde kendi cevaplarımızı üretebilir, diğer insanlarla olan ilişkilerimize yeni bir boyut kazandırabiliriz.

KİMLER KATILMALI?

  • Hayata dair soruları olanlar; Ben KİMİM? Burada ne işim var? Zaman ve mekan nedir? Doğum ve ölüm arasında neler oluyor?
  • Bir çok cevapsız sorular arasına sıkışıp kalarak, anlam arayışına girenler.
  • Olumsuz duygu ve düşüncelerin (endişe, kaygı,stres, kin,nefret,korku,hırs,kıskançlık..) etkisi altında olup kendi cehennemini yaşayanlar.
  • “Kendimi tanıyamıyorum, tepkilerime anlam veremiyorum, bu ben miyim?” diyenler.
  • Kendisi ve diğerleri ile ilişkilerinde sorunlar yaşayanlar.
  • Kendi gerçeğimi görmek için, kendi kendinin ebesi olup, kendinden kendini (öz benliğini) doğurmak isteyenler.

“Aynadaki Ben” Bireysellik Farkındalık  Programı ile kendimizle yüzleşip, bilincimizin dar ve karanlık alemini aşıp, içimizdeki bilgini tanıyarak, şu anki gerçekliğimizi nasıl ürettiğimizi fark ettiğimizde ne kadar şaşıracak “YENİ BİR BEN” in doğuşuna tanık olabileceksiniz.

Unutmayalım ki!

Kendi gerçeğimizi, özümüzü, FARK edebilmek, insan doğmayı değil, İNSAN OLMAYI gerektirir.

O halde sorumluluk alma zamanı geldi!!!

Bunu, bugün yapmazsak… Başka zaman asla yapamayacağız!

AYRINTILI BİLGİ İÇİN LÜTFEN BİZE ULAŞIN;

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Bireysel Farkındalık Programı

Oca 28, 2014   //   by admin   //   Bireysel Farkındalık Programı, Eğitimler, Makaleler  //  No Comments

AYNADAKİ BEN

Bana, bende demen,

Ben, bende değilem.

Bir ben vardır; bende,

Benden içeru.

YUNUS EMRE

Hemen, şimdi yazının devamını okumadan, kalkın ve bulabildiğiniz bir “AYNA”nın karşısına geçin lütfen. Evet, 2-3 dakika kendinizi seyredin ve gözlerinizle, gözünüzün ta içine odaklanın ve yazıyı okumak  üzere  geri dönün! Haydi, lütfen gidin.

Ne gördünüz? Kaşı, gözü olan, bedene sahip bir insan mı? Ya da ne…? Lütfen yüksek sesle ne gördüğünüzü kendinize söyleyin. Kulaklarınız da duysun!!

Peki, siz gerçekten de  aynada  gördüğünüzün  yalnız “kemikleri, deri kokusuyla kaplanmış” bir beden olduğunu mu  zannediyorsunuz?

Bu alem, her tarafı aynadan yapılmış bir eve benzer.  Nereye dönerseniz dönün, sadece kendinizi görebilirsiniz. Aynanın arkasındaki “sır” dökülmüşse, kendini  göremezsiniz,  kendinizi  bilemezsiniz. O, ayna değil camdır. Her cam ayna değil, ama her ayna camdır. Camı ayna yapan ise “sır”la kaplanmasıdır.

Sen,  sadece basit bir insan değil, bu ayna aleminin “sırrı”sın. Yüce Yaradanın halifesi zat, sıfat ve fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği varlıksın. Onun için Yaradan, “Alemi, kendi suretimde yarattım” demiştir. Allah’ın isim ve sıfatları, diğer varlıklarda, alemde ayrıntılı ve dağınık bir şekilde bulunduğu halde, İNSAN’da öz, bütün ve tam olarak toplanmıştır.  Bu sebeple  “alem’de olan herşey insanda da vardır. Sen görünüşün bakımından “küçük alem”, iç dünyan “gönül bakımından” ise “büyük alem”, Alem-i  Ekber’sin.

Hz. Ali şöyle buyurur; “Sen kendini küçük bir varlık zannedersin, halbuki en büyük alem sende gizlidir.”

Alemin özüm Adem (insan); gönüldür, ruhtur, candır.

İnsan, istiridyenin içindeki “inci” gibi ezelde yaradan ile beraber, iç içe iken ondan ayrılıp dünyaya gelerek, Yaradana ayna olmuş bir “dürrü-yekta”dır. (Benzeri olmayan, tek bir inci tanesidir)

Bu çokluk âlemine gelen insan, gönül ayinesini parlatmaz, sırlamaz ise kendini, dolayısıyla Yaradanın kendine  verdiği  isim ve sıfatlarını göremez, fark edemez, bilemez.  Ancak ve ancak gönül aynası saf olursa, Yaradanın görüntüsü, sîreti,  ismi ve sıfatları ona aksedebilir.

İbn-i  Arabi’nin dediği gibi; “Yaradan sizin aynanızdır, yani sizin kendi özünüzü seyrettiğiniz bir ayna. Ve siz Onun aynasında, yani, Onun kendi ilahi sıfatlarını seyrettiği bir ayna.”

O halde, 4 boyutlu holografik düzende yaratılmış bu madde aleminde insan, kendi gönül aynasını nasıl sırlayacak ve parlatacak? “Noksan sıfatlardan münezzehim” diyen Rabbine nasıl ayna olacak? Hiç bir yere sığmam, mümin kulumun gönlüne sığarım diyen Yüce Yaradan, insanı  eşref-i mahluk, varlıkların en şereflisi olarak şereflendirilmiştir. O zaman, insan bu şerefe nasıl vasıl olacak?

Plena Human Danışmanlık, Kadim Sufi bilgeliğinin binlerce yıl ötesinden getirdiği bilginin günümüze yansıyan “Kendini bilme sanatını”, Enneagram ile yaşamımıza ayna tutarak bizi, bize döndürüyor.

Enneagram, kişilikten bilgeliğe bir yolculuk olup, kişiliğimizi meydana getiren isim ve sıfatları anlayıp çözmenize, eksik yönlerinizi fark edip gönül aynasını parlatıp Yüce Yaradana ayna olabilme haline ulaşmada “kalb” kilidinizi açmanıza yardımcı olabilecek bir anahtardır. Enneagram ile kendi kendimize, zanlarımız ile oluşturduğumuz hapishaneden çıkabilir, yaşamın gerçeğini algılayabileceğimiz bilinç düzeyine ulaşmamızda bir adım atabiliriz.

Benliğimizin kısıtlı işleyişinden silkinip uyanabilir, gerçekliğimizle yüzleşebiliriz. Korku ve çatışmalarımızdan, anlamsız istek ve arzularımızdan, bilinçsiz tutku ve takıntılarımızdan kurtulacak anlayışa sahip olabiliriz.

Kendini bilme gerçeği,  özünde İnsan benliği haritası diyebileceğimiz  Enneagram, kişilik çözümlemesi olup, Sevgili Yunus  Emre’nin “Bir ben vardır, benden içeru” diyerek işaret ettiği gerçek sır olan, “Kendini  bilen, Rabbini bilir” kutsi  hadisinin anlamını açığa çıkarmamıza, yardımcı olan bir sistemdir.

Enneagram, kişiliğimizin yapısında var olan tıkanıklıkları aşmamıza yardımcı olabilecek bir harita sunuyor.  Ana düşüncesi, insan doğasındaki dokuz temel kişilik yapısının açıklamasıdır. Bu tarzların ortak yönleri çoktur, ama her biri kendine özgü tutum ve davranış, tepki ve savunma, güdülenme ve alışkanlık yöntemleri sergiler. Her birinin gelişme reçeteleri değişiktir.

Yüce Allah kuran-ı kerimde “Her an ayrı bir şandayım” diyerek,  her  an  değişik ve ayrı bir varoluştan bahseder. Parmak izi bile aynı olmayan, milyonlarca insanın ruhsal ve tinsel konularının aynı olması beklenemez.  İnsanlar duygusal, fiziksel ve zihinsel olarak farklıdır. Enneagram, bireylerin her birini eşsiz ve benzersiz olarak kabul edip, kuşbakışı ile kişiye özel bir program oluşturarak  bireysel  gelişimimizin nerede tıkandığını, neden kapandığını ve durduğunu tespit eder.

Enneagram, kişiliğimizin bilinçdışı emirlerini otomatik olarak yerine getirmekten vazgeçmemiz için kendimizi gözlemlemeye, benlik nefsinden özümüze bilinçli yönelmeye fırsat tanır.

Kişiliğimiz, benliğimizin bir parçasıdır. Bireysel evrimimizde önemli bir rol oynamaktadır. Kişilik olarak adlandırdığımız yapı, bütün bedensel niteliklerimiz, içgüdülerimiz, güdülerimiz, tutumlarımız, eğilimlerimiz, davranışlarımız ve kazanılmış deneyimlerimizin bir bütünü olarak, kalıtsal özelliklerin ve çevrenin ürünüdür. Bu unsurlar her insanın kendine özgüdür.

Kazanılmış deneyim ise, hayatın ta kendisidir. Bu deneyimler kişiyi güçlü kılar ve bütünlük kazanılır. Aile, iş, okul, sosyal çevre içinde gelişmeye, biçimlenmeye başlayan kişiliğimiz, bilinçaltı seviyede artısı ve eksisi ile kalıplaşır kalır. İnsan bu dünyada olma sebebi ile daima bir arayışta ve tarif edemediği bir şeylere özlem halindedir. Yaradanı anlar ve yaşar duruma gelebilmesi için, sahip olduğu kötü ve zararlı huylarla, davranışlarını kendi kendisini tanıyarak, kendi isteği ve çabasıyla terk etmesi, sahip olması gereken erdemleri de yine tanıyarak ve bilerek, belirli çalışma ve çabalarla, kendi isteği ile elde etmeye çalışması gerekmektedir.

Kendini tanımak;  kendimizi nasıl gördüğümüzle, başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı farkı olmamasıdır.

Halil Cibran’ın Gezgin eserinde bahsettiği bir masal vardır.  Bu, iki istiridyenin sohbetidir. İstiridyenin biri, diğerine dert yanar; “İçimde yuvarlak ve ağır bir şey var, bana acı veriyor.” Diğeri, kibirli bir memnuniyet içinde, “Şükürler olsun ki, içimde bir sıkıntı yok. Hem içimde hem dışımda mutlu ve bütünüm.” O sırada oradan geçen bir yengeç şöyle der; “Evet mutlusun, halinden de memnunsun ve bütünsün.  Ama şunu söyleyeyim ki diğer istiridyenin çektiği acının sebebi içindeki eşsiz güzellikteki ‘inci’dir.” Ve şöyle söylenir, “Kim, bu masalı dinler ve dinledikten sonra, içinde bir ağırlık hissederse, bir ışık ruhuna konar. İçindeki inciyi, görmek ister.”

Şimdi lütfen, bir daha kalkın, aynaya gidip bakın. Gözlerinizin içine odaklanın. Şimdi ne görüyorsunuz? Siz, kimsiniz? Niçin bu alemdesiniz? Bu aleme yemek, içmek, üremek ve ölmek için mi geldiniz?

Dünya kendi ekseni etrafında dönüp, gerçekliğini tamamlarken biz yerimizde sayamayız. Kendi eksenimizde dönüp, merkezimizi bulmalıyız. Olmamız gereken şeyi,  olduğumuz gibi kalarak olamayız. Yeni bir “sen” yaratmanın ilk adımı, değişimin gerektiğine inanmaktır.  Bu inancı destekleyen en büyük güç ise, kendini tanıma ve dolayısıyla alemi tanıma istek ve arzusudur.

Yapacağımız sıradan bir çalışma değildir. Bir sorunumuzu halletmek için değil, bu aleme geliş sebebimizi gerçekleştirme yolunda, evimizin altında gizli kalmış o hazineyi  (yani beden evimizde saklanmış, kör nokta ardındaki ebedi ışığı, zaten var olan ama bizim fark edemediğimiz gerçek hazineyi) ortaya çıkarma yolunda adım atmaktır.

Bu süreçte hedeflenen, kişinin içinin dışına çıkması, eğrisiyle doğrusuyla ters-yüz edilerek kendini tanıması, kişilikten bireyselliğe köprü kurup, bu köprüde Tasavvuf, Gestalt, NLP, EFT, Koçluk, Nefes, Meditasyon teknikleri ile seyrederek, çokluktan tekliğe, kendinden kendine, yine kendisiyle bir yolculuğa başlaybilmektedir.

 Bu kendini seyretme sürecine kimler katılmalı?

–          Hayata dair soruları olanlar. Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?

–          İçinde inci tanesi gizleyen istiridye gibi, sebebini bilmediği bir acı ve hüzün barındırıp hep bir özlem içinde olanlar.

–          Kendimi tanıyamıyorum, tepkilerime anlam veremiyorum, bu ben miyim? diyenler.

–          İlişkilerinde, karşısındakini anlayamayan, bu sebeple sorunlar yaşayanlar.

–          Olumsuz duygu ve düşüncelerin (endişe, kaygı, stres, kin, nefret, korku, hırs..) etkisi altında olup kendi cehennemini yaşayanlar.

–          Yüce Yaradanın, kendisini hangi isim ve sıfat terkibi ile yarattığını anlamak isteyenler.

–          Eksik isimlerini (karakter özelliklerini) geliştirmek, zaten gelişmiş olanları muhafaza etmek ve daha da pekiştirmek isteyenler.

–          Düşüncelerin  rengi  ile boyanmış  hayatını saflaştırmak, duygu ve düşüncelerini fark edip geliştirerek cennetini yaşamak isteyenler.

–          Her şeyden önce derdi, kendi gerçek yüzünü görüp, onu tanımak için büyük bir istek duyanlar.

–          Kendi kendinin ebesi olup, kendinden kendini (öz’ünü) doğurmak isteyenler.

Bu sürecin kazanımları neler olacak?

Bu süreçte;

–          Doğduğu zaman özüyle bağlantı içinde olan, devamında ise yavaş yavaş mizacının ve çevrenin etkisiyle egosunu oluşturarak, bir kişilik tarzını meydana getiren insan sıfır noktasından uzaklaşır. Alemi bir daire gibi düşünürsek merkezinden çevreye doğru ilerledikçe kişinin özbenliğinden uzaklaşıp egosunun denetimine girmesi söz konusu olur. Fizik, duygu, zihin merkezli kişilik özelliklerini tanıyarak hangi özelliklere sahip olduğunuzu görecek, hangi isim ve sıfatlarla terkib edildiğinizi öğreneceksiniz.

–          Temel tutkuları

–          Temel değerleri

–          Zihinsel fotoğrafları

–          Güvenlik noktalarınızı

–          Bütünlenme yönlerinizi

–          Gelişme yönlerinizi

–          Güçlü yanlarınızı

–          Temel korkularınızı

–          Esas dileğinizi

–          Arayışınızı

–          Gerilim yönünüz

–          Çocukluk örüntüsü (ya da aile öyküsü)

–          Bilişsel yanlışlarınızı

–          İçsel şikayetlerinizi fark edecek, eksik yönlerinizi geliştireceksiniz.

–          Karanlık noktalarınızı göreceksiniz.

 SUFİ NEFES TEKNİKLERİ:

Sûfizmin  kapısı  içsel olana ve derinliğe açılır. Bu yol bize kabuktan ve şekilsellikten çok daha fazlasını vadeder. Bu kapıyı açıp girebilene ve yürümeye başlayana da bu derinlikte sonsuz güzellikler sunar. Hem de hiç bir ayırım gözetmeden. İslâmın bâtınını  (iç, gizli) yüzünü ifade eder. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve daha niceleri bu ekolün temsilcileridir. “Sufi nefes” ile sufizmin kapısını aralamış bir kişinin neler yaşadığına, onların hayat anlayışına projeksiyon tutabileceksiniz.

Sufilere  göre varlıklar Rahman’ın nefes vermesi ile ortaya çıkmıştır. Her ilahi sıfat ve isim tek varlık sahasına inmek istedi ve bu da onlara Rahman’ın nefes vermesi ile gerçekleşti.  Her şeyin başlangıcı ve sonu gibi Kuran-ı Kerimde “Adem,  çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır.” (Hicr 15/27, Rahman 55/4) “Sonra onu (Adem’i) düzeltip tamamladı, içine ruhundan ruh üfürdü, sizin için kulaklar, gözler, gönüller yarattı.” (Secde, 39/9) diye buyurdu  ve  nefesin başlangıcımız olduğuna işaret etmiştir.

Her ne yaşarsak yaşayalım, sonunda derin bir nefes alıyoruz. Yaradan, o üfürdüğü nefesi ile her an içimizde ve bizimle. “Her an sendeyim. Her nefesinde ben varım, sıkıntında sevincinde ben varım. Seni bana getiren sana verdiğim nefestir.” diyor ve bilsek de bilmesek de içimizde olduğunu aşikar kılıyor.

Sufi nefes teknikleri ile bir ucu sende, bir ucu Yaradanda olan “nefes köprüsü” kurabileceksiniz. O köprü ile Yaradanın nefesine bağlanabileceksiniz.

Nefesimizi doğru kullanmayı öğrenerek,  fiziksel rahatsızlıklarda (kalp hastalıkları, migren, kan basıncı, sinir sistemi) pozitif iyileşme sağlayarak enerjik ve sağlıklı dinamik bir hayat yaşayabilirsiniz..

Nefes alıp vermek sembolik olarak bireysel niyetimizin, evrensel bütünlüğe ulaşmayı  arzulamak olduğu anlamını taşır. Sevgili Yunus Emre’nin de dediği gibi;

Suyum alçaktan çekerim (derin diyafram nefesi ile (karından) aşağıdan derin nefes alırım).

Dönüp yüksekten dökerim (nefesi en yükseğe başın üstüne taşırım, oradan nefesi aşağı veririm).

Görün ben neler çekerim (görün ki, on nefes köprüsünde (öz-eşiğinde) beklemek zordur, dertlidir).

Derdim vardır inilerim (tek derdim, bir ucu Rahmanda olan nefes ile Yaradana bağlantımı gerçekleştirip özümü hatırlamaktır).

İşte sufi nefes,  özündeki cevher ile bütünleşmeyi  hedefleyenlere, kapıları mutlaka açacaktır. Geriye sadece “gir ya ey sevgili” nidası kalacaktır.

SUFİ MEDİTASYON TEKNİKLERİ:

Varlık birdir, hareketi aşk  ve  ifadesi  SEN’ sin.

Meditasyon kişinin iç huzuru, sükunet ve değişik şuur hallerini elde etmesi ve öz- varlığına  ulaşmasına olanak veren, zihni denetleme teknikleri ve deneyimleridir. Zihnin hayatımıza müdahele etmesine izin vermemek, zihnin sınırlarını aşmak, zincirlerimizi kırmaktır.

Meditasyon uygulamasının çok çeşitli nedenleri olsa da çoğunun iki amacı vardır. Birincisi, içsel büyümeyi sağlama, ikincisi de yaşamdaki gerilimleri bedensel anlamda rahatlama, kontrollü düşünme ve nefes almayı sağlamaktır.

Meditasyona yeni başlayanlar, bir süre sonra yaşamlarındaki ruhsal  boyutun  farkına vararak bundan heyecan duyacaklardır. Sunacağı aydınlık yaşam, size yeni gözlerle görmeyi, yeni kulaklarla duymayı, tinsel anlamda yeni ruhsal uyanışlar sağlayacaktır.

Sufi meditasyon teknikleri doğru ve sürekli uygulandğı takdirde ruhsal gelişim kendiliğinden oluşacaktır. Şöyle ki, bir ürünün yetişmesi için önce, toprağı ekip biçmek için düzenli çalışıyor, yabani otlardan temizliyor, gerekli ışığı ve suyu sağlayarak bakımını yapıyorsak ve sonra ister yaz ister kış mevsimi olsun, bitkiler bizim isteğimizle büyümüyor. Onlar kendiliğinden büyüyüp gelişiyorlar. Sufi meditasyon ile içsel gelişim ve değişim de böyle kendiliğinden oluşan bir süreç olacaktır.

Ruhun beden toprağında yeşerip kendi kendiliğinden çiçek açması ile oluşan yüksek şuur hali ancak düzenli ve sürekli sufi meditasyon ile gerçekleşecektir. Sufi meditasyon sadece sessizce oturup, bir süre içe dönme hali değildir. Meditasyon sayesinde kazanılan ruhsal boyut ile gözlerinizi açtıktan sonra da var olacak bir gerçektir. Ruhsal boyut deneyimi günlük yaşamınızın bütününde etkisini sürdürecek ve fark edemediklerinizi fark edecek, göremediklerinizi görecek, üretemediklerinizi üretebileceksiniz.

Meditasyon ile bilinçaltına ulaşan bu  derin  süreçte, yaşamın kaynağı ile iletişime geçerek, bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda yeniden yapılanabilirsiniz.

Zihnin, bedenin ve ruhun gerçekleri nelerdir? Gerçek olan ne? Gerçek olmayan ne? Bu soruların cevaplarını ben vermeyeceğim.  Bilinçaltınızdaki gerçekleri algılayıp, nefes ve meditasyon teknikleri ile kendiniz bulacaksınız.

Hiçbir varsayım ve beklentide bulunmadan ruhunuza nefes ve meditasyon tekniklerini kullanarak ektiğiniz tohum, zihninizi hiçbir şey beklemeden, açık tuttuğunuz ve geçmişin karanlığından, geleceğin endişesinden kurtulduğunuz takdirde şimdiye açılan kapıyı aralamış olacak, “An”ı yaşayabileceksiniz.

Bu muhteşem yolculuk ve görkemli çalışma sonunda bilincinizin dar ve karanlık alemine nasıl girebileceğinizi, içinizdeki bilgini tanıyarak kendi cevaplarınızı nasıl ürettiğinizi fark ettiğinizde ne kadar şaşıracak, “yeni bir ben” in doğuşuna  tanık olabileceksiniz.

Eğitmenler : Hicran İpekbağlar, Özlem Aktaş, İnci Aktaş

Programın Süresi : 25 saat

Detaylı bilgi ve ön kayıt için lütfen bize ulaşın;

Tel : (224) 243 43 14

Email : info@akademiplena.com

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Aşk, Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum! – İnci Aktaş

Oca 8, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, Makaleler, Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum!  //  No Comments

Bir gün, bir çift terapiste gelir. Kadın, adamın hiç tanımadığı bu terapistin yanında “Biz artık anlaşamıyoruz, ayrılacağız” der. Adam eve gittiğinde kendini asar ve ölür. Karısına bir not bırakmıştır: “Sensiz bir gelecek düşünemiyorum.”

Bizi en çok şaşırtan şey, yıpranmış, yürümeyen bir ilişkiye tutunmaya çalışan insanlardır. Bu insanlar bazen dayak yerler, bazen maddi manevi şiddete maruz kalırlar. Sevilmezler, aşağılanırlar, hor görülürler. Sorduğunuzda ise “Ama ben onu seviyorum” derler.

Artık bildik alana tutunmaktan vazgeçmenin zamanı geldi. Eğer bir ilişki iki insanı daha mutlu, daha huzurlu ve sağlıklı hale getirmiyorsa, bu iki insan artık güzel anılarını ortaya koyamıyorsa, bir taraf diğerinin enerjisini alır tüketir. Diğer taraf, buna rağmen saplantılı bir şekilde aşık olmaya devam eder.

Bence bu sigara, alkol ve aşırı yemekle aynı şey. Sana acı veriyor, seni öldürüyor ama kabul et bağımlısın, kabul etmeden bu bağımlılıktan kurtulamazsın.

Ayrıldığınızda ya da artık ayrılma zamanınız geldiğinde ondan vazgeçmezseniz hayatınızı yeniden yönlendirmekten ve doğru kişiyle yeniden mutlu olmaktan kendinizi mahrum bırakırsınız. dünyada altı milyardan fazla insan var ve yalnızların sayısı astronomik boyutta. Ama yine de insanlar bize geliyorlar ve “Sevebileceğim birini bulabilecek miyim?” diye soruyorlar.

Oysa tek yapmanız gereken bu kişiyi geçmişte bırakıp kendiniz için harika bir gelecek tasarlamaktır. Onsuz bir gelecek düşünemediğiniz tek şey: Aşk olsun!

 

İnci Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı ve Yaşam Koçu

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«1...16171819202122...31»

Ara

Kategoriler