Browsing articles in "Makaleler"

Söz Ola Kese Savaşı, Söz Ola Kestire Başı – Hicran İpekbağlar

Ara 28, 2013   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Söz Ola Kestire Başı  //  1 Comment

Dildir insanı abâd eden,  dildir insanı berbad eden!

Sözüme çok sevdiğim değerli bir büyüğümün deyişiyle başlamak istedim.

Evet, insanoğlunun en temel iletişim aracıdır; “SÖZ”.

Asırlardır insanlar  sevgisini, aşkını, öfkesini, nefretini diliyle ya kusmuş, ateş püskürmüş ya da güller saçmış, gülistan olmuş.

Duygunun kaynağı olan kalb ve onun tercümanı konumundaki dil, sözün değerini belirler. Bu yüzden insanlık tarihinde sözün ayrı bir önemi vardır. Zihnimizle kalbimiz birleşir; düşünce, duygular doğar ve ancak dille ifade edilir. Sözümüz, “ÖZ” ümüz dendir.  Kendini bilmek, tanımak isteyen önce kullandığı dile baksın. Sözü, özüne “AYNA”dır.

Bir rivayete göre, Davud (a.s) Lokman Hekimden bir koyun keserek en  iyi  iki parçasını getirmesini ister.  Lokman Hekim ona kestiği koyunun dil ve yüreğini götürür. Aradan birkaç gün geçince Davud (a.s) yine Lokman Hekimden bir koyun keserek bu sefer en kötü yerini getirmesini ister. Lokman Hekim yine koyunun dili ve yüreğini götürür. Davud (a.s) bunun hikmetini sorunca, Lokman Hekim şöyle cevap verir: ” Bu ikisi iyi olursa bunlardan daha iyisi, kötü olursa da daha kötüsü  bulunmaz “der. Yani bu dünyadaki hayatımızı “Kalp yazar, dil okur.” Sözlerimiz ilim, irfanımızı ya da noksanımızı ortaya serer.  Bu yüzden ilim sahipleri söz söylemeyi bilmeyenlere sükûtu tavsiye eder. “Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar.” Bu deyişler bizim medeniyetimizin incileridir. Güzel konuşmak, önce susup dinlemeyi bilmekten geçer. Yüce Allah dinlemenin faziletini, yaratılış mucizesinde ne güzel göstermiş, insana “iki kulak, bir ağız vermiş”.  Sözlerimiz ok gibidir, ağızdan çıktıktan sonra bir daha geri dönmez.

Kişi sözü söylemeden önce ona  hakimken, söyledikten sonra ona mahkum olur.  Söylenen sözün manası kadar,  yerinde söylenmesi de önemlidir. Yerinde söylenen söz ciddi etkiler yaratır. Bu anlamda sevgili Yunus Emre bakın ne demiş?

“Söz ola kese savaşı/ söz ola kestire başı.

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede.

Önemli olan her sözü her yerde değil, anlayanların bulunduğu yerde söylemeyi bilmektir. Anlamayanlara söylenen sözün değeri düşer, ayaklarda pul olur. “Her sözün vakti, her nüktenin yeri vardır. Dilsizin dilinden ancak anası anlar.” Sözü  anlayabilmek içinse göz ve kulaktan çok, kalp ve gönül lazım. Kalpten çıkan söz, kalbe ulaşır, ağızdan çıkan söz ise kulak duvarına çarpar bir türlü aşamaz.  Sözü dinleyen de,  söyleyen kadar önemlidir.  Satıcının güzelliği, alıcıdan gelir. Kalpten gelen söz,  girecek bir gönül mutlaka bulur.  Eşrefoğlu Rumi şöyle der:

“Dil dudak debreşmeden, sözden anlayan gelsin!”

Anlayana beden dili,  yüz ifadesi,  göz,  kaş hareketi bile yeter. Bütün mesele sözü doğru söyleyecek ve söyleneni doğru anlayacak insan bulmakta.  Bu tüm insanlığın özlemidir.

Namık Kemal için şöyle bir hikâye anlatırlar. Rivayete göre Magosa’ da zindandayken yanına bir mahkum gelir.  Üstad şiirler yazar ve yazdıklarını zindan arkadaşına okurmuş. O da bu şiirleri ağlayarak dinlermiş. Namık Kemal de bu durumdan çok etkilenir,”Ne kadar duygulu ve hassas insan” dermiş. Hatta dışarıdaki arkadaşına şöyle bir mektup yazmış: “Zindandayım,  ama çok mutluyum. Çünkü burada beni anlayan birine rastladım. Ben söylüyorum o ağlıyor, o ağlıyor ben söylüyorum.” Namık Kemal bir gün zindan arkadaşına “Ben şiirlerimi okudukça, sen hep ağlıyorsun neler hissediyorsun bana anlatır mısın?” diye sorar. Zindan arkadaşı Namık Kemal’e “Sen yazdıklarını okudukça, sakalın sallanıyor. Ben de sakalın sallandıkça, köyümdeki keçimi hatırlıyorum.  Onu çok severdim, özlüyorum. ” diye cevap verir.

İşte,  Mevlana’nın da dediği gibi,”Siz ne anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşınızdakinin sizi anladığı kadardır.

Öyleyse nasıl duyurmaya çalışıyoruz sesimizi,  kime anlatmaya çalışıyoruz bildiklerimizi? Anlattıklarımız ve bildiklerimiz, diğerlerinin anladığı ve bildiği kadar. Belki de bazınız, çoktan bıraktınız bu makaleyi okumayı. Eğer buraya kadar okuduysanız,  gönülden gelen sözlerim delmiştir kulak duvarını,  inmiştir kalbinize…

SEVGİYLE KALIN.

Hicran İpekbağlar

Kişisel Gelişim Uzmanı – Yaşam Koçu

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

NLP İleri Düzey Katılım Sertifikalı Eğitimi

Ara 2, 2013   //   by admin   //   Eğitimler, Makaleler, NLP İleri Düzey Katılım Sertifikalı Eğitimi  //  No Comments

NLP Mükemelliğin modellenmesidir. Başarının yeni teknolojisidir. Ancak bir amacınız olduğunda, zihninizin bir çok eski programı sizi, onu gerçekleştirmekten alıkoyar. NLP-Zihinsel Programlama İleri Düzey Katılımcı Eğitimi, bugüne kadar öğrendiklerinize ek olarak, artık geçmişi bir öğrenme deneyimi  olarak görüp geleceğe programlanmanızı , kısıtlayıcı inançlarınızı değiştirmenizi, stratejilerinizi bilip hedefe odaklanmanızı  ve daha bir çok konuda zihninizin kontrolünü elinize almanızı sağlayacaktır.

Neler Kazanacaksınız?

– Doğru kararlar verip uygulayacaksınız. Çünkü kaderiz karar anlarında biçimlenir.

– Stratejilerinizi ortaya çıkarmayı öğrenip daha kolay ve iyi öğrenen, motive olan, iyi kararlar veren, doğru satın alan, iyi satış yapan, partneriyle ilişkisini mutlulukla sürdürebilen ve daha bir çok şeyde iyi olan bir kişi haline geleceksiniz.

– Kötü anılarınızın, tramvalarınızın ve fobilerinizin üstesinden geleceksiniz.  Hem bilimsel araştırmalar hem de bizim gözlemlerimiz göstermiştir ki, kötü anıları olan insanların bunları tekrar tekrar sanki şu anda oluyormuş gibi yaşamaktadırlar. Oysa onlar artık geride kalmıştır ve siz yeni harika bir yaşamı hak ediyorsunuzdur.

– Zaman Çizgisi Terapisi: Bir tetikleyici sonucu her zaman aynı tepkiyi veriyorsanız bu, geçmişinizde beyninizin doğru şekilde işleyemediği bir anıdan kaynaklanır. Zaman çizgisi terapisiyle geçmişte yaşadığınız olaylar, şimdinizi olumsuz olarak etkilememesi için yeniden çerçevelenir ve bir öğrenme deneyimi olarak işlenir.

– Daha motive biri olmayı öğreneceksiniz.

– Switch-İnanç Değiştirme kalıbı ile değiştirilemez sandığınız, zor ve meşakatli bir iş olarak düşündüğünüz sınırlayıcı kalıplarınızı değiştireceksiniz.

– Oto Hipnoz ile gevşemeyi öğrenecek, kendi kendinize telkin verip şartlayabileceksiniz.

– Grup Hipnozu ile öğrendiklerinizin içselleştirilmesini sağlayacak, daha mutlu, daha huzurlu, daha anda yaşayan ve anlamlı bir hayatın kapılarını aralayacaksınız.

Katılımcı Profili

NLP-Zihinsel Programlama Temel Düzey Katılımcı Eğitimine Katılmış Olmak.

Eğitmenler: İnci Aktaş, Özlem Aktaş, Hicran İpekbağlar

Eğitim Süresi: 5 hafta (10 saat)

Eğitim Günleri: Pazartesi 19:30-21:30

Eğitim Ücreti: 300,-TL (KDV Dahildir.)

World kart sahiplerine 3 taksit yapılabilmektedir.

Peşin ödemelerde %5 , 2 kişi ve üzeri katılımlarda %10 indirim uygulanmaktadır.

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Acının Ta Kendisi Misiniz? İnci Aktaş – Profesyonel Yaşam Koçu

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Acının Ta Kendisi Misiniz?, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  1 Comment

 

Duygularınız nasıl oluşuyor? Onlar bedeninizin zihninize verdiği tepkidir.  Düşüncelerinizi değiştiridiğinizde duygularınızın da değişeceğini varsayabilirsiniz. Bu varsayımla bazı yerleşmiş duygularla başbaşa kalırsınız. Örneğin, derin bir mutsuzluk, sıkıntı veya üzüntü… Çünkü her düşünce kalıbının heran farkında olamazsınız. Bu nedenle duygularınızı izlemelisiniz. Onlara özdeşleşmeden biran önce onların farkına varmalısınız. Acının ta kendisi olmak bir marifet değildir.

Eğer duygularınızı hissedemiyorsanız, onların farkında değilseniz, eninde sonunda fiziksel bir rahatsızlık olarak kendilerini gösterirler.

Zihninizi tanımak için duygularınızın farkında olmalısınız. Eğer zihniniz başka bir şey,  duygularınız başka bir şey söylüyorsa, zihniniz yalan söylüyordur. Ve bu da sizin o anki ruh halinizi yansıtır.

Artık kendimizi biraz sorgulamanın zamanı geldi. Şunu sormayı alışkanlık haline getirebilirsiniz; “Şuan içimde neler oluyor?” Dikkatinizi içinize odaklayın. Duygunun enerjisini hissedin. Çünkü o duygu size hakim olmak istiyor. Ve çoğunlukla da bunu başarır. Ve siz acının ta kendisi olursunuz.  Düşünceleriniz ve duygularınız arasında bir kısır döngü oluşur. Düşünceleriniz duyguyu beslerken, duygu da daha fazla olumsuz düşünce yaratımını hızlandırır ve besler. Bu böyle sürüp gider. Ta ki siz bu özdeşleşmeyi bırakana kadar.

Sevgi, sevinç ve huzur sizin özünüzdür. Bir düşünceniz sonucunda ortaya çıkmaz. Onlar duygu değildir daha derinlerde bir yerlerde oluşurlar. Duygular zihnin bir parçasıdır ama sevgi, sevinç ve huzurun karşıtı yoktur. Onlar derin varlığınızdan gelir.

Artık daha fazla acı yaratmak istemiyorsanız, şimdiki anın tek şey olduğunu kabul edin. Geçmiş ve gelecek zaman yoktur. Bir mutsuzluk belirtisi hissettiğinizde onun uyanmaya çalışan bir acı olduğunu anlayın, onun acıyla beslenmesine izin vermeyin. Bu ne demektir? Acı ancak acıyla beslenebilir. Yani daha çok mutsuzluk, daha çok terkedilme, daha çok parasızlık belki de daha çok hastalık yaratacaktır. Onu fark ettiğiniz an takip etmeye başlayın, geçmiş ya da gelecekle beslenmesine izin vermeyin. İzleyici durumuna geçerseniz kendiliğinden eriyip kaybolacaktır.

Sevgi, sevinç ve huzur sonradan elde edilen bir şey değildir. O insanın içinden gelir, belki de onu nasıl hissedeceğinizi bilmek istiyorsunuz. İşin sırrı şimdidedir, bu andadır. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirseniz, huzurun ta kendisi olursunuz…

Sevgiyle kalın..

İnci Aktaş

Profesyonel Yaşa Koçu, NLP Uzmanı

 

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Artık Değişim Zamanı Geldi Mi Sizce? Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı

Kas 25, 2013   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Yaşamınızın şuan ki halinden ne kadar memnunsunuz? İşiniz, ilişkiniz, aile ilişkileriniz, parasal durumunuz, sağlığınız, sosyal hayatınız, arkadaşlıklarız, hobileriniz sizi memnun ediyor mu? Yoksa hayat bir sıkışmışlığın içinde oradan oraya sizi sürüklüyor mu? Artık yaşadığınız hayat sizi tatmin etmiyorsa bir yerlerde eksiklik hissediyorsanız değişme zamanı gelmiş demektir. Değişimi istediğiniz yer neresi peki? İnsanlar bize, koçluğa  değişmek için gelmek isterler. “Peki neyi değiştirmek istiyorsunuz” diye sorarız. İlk başlarda daha iyi bir maaş, daha mutlu bir beraberlik, daha büyük ev, araba gibi nedenler sayabilirler. Biz sonra “Gerçekten ne istiyorsun?” diye sorduğumuzda şaşırırlar. “İstediklerimi saydım” derler. “Peki, bu saydıklarınızı elde ettiğinizde, bu sizi ne kadar mutlu edecek? Daha doyumlu, daha mutlu bir yaşam, yaşamanıza ne kadar katkı sağlayacak?” diye sorarız. Aslında istediklerinize kavuşursunuz yeteri kadar isterseniz; ancak sonrasında ne olacağını hiç düşündünüz mü? Eğer mutluluğunuzu alacağınız eve, evliliğe  ya da daha yüksek maaşlı bir işe bağladıysanız bunlara sahip olunca da mutlu olamazsınız. Evet, olursunuz belki ama çok kısa süreliğine. Çünkü gerçek tatmin, mutluluk, doyum sahip olacaklarınızda değil, şuanda var olan bir şeydir. Eğer şuan mutlu değilsek, gelecekte istediğimiz şeye sahip olduğumuzda da mutlu olamayız. Doyum, sahip olduklarımızda değil, sahip olduklarımızın ne kadar farkında olduğumuza göre değişir. Bir şeyleri değiştirmenin yolu önce bu yoldaki düşünce yapımızı değiştirmekten gelir. Neyi değiştirirseniz mutlu ve doyumlu olacağınıza karar verin . Aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde davranarak farklı sonuç alamazsınız. Değişimi sağlamak istiyorsanız kendinize güçlü sorular sorun. Değişimi niçin isterseniz isteyin değişmemenin size maliyetini sorun kendinize. Aldığınız cevap ne kadar duygu yüklüyse o kadar başarılı olursunuz. Örneğin kilo vermek isteyen kişi, kendisine şunu sormalıdır; Bu şekilde devam edersem neler kaybetmeye devam edeceğim? Kayıp olarak saydığınız şeylere duygu yükleyin. Örneğin, “her geçen an daha fazla şişmanlayıp, kendimden nefret edeceğim. Kendime acıyıp, belki de istediğim ilişkiye sahip olamayacağım” gibi. Sonra değiştikten, kilo verdikten sonra nasıl biri olmak istediğinize karar verin. Nasıl bir görüntüye sahip olacak, kendinize ne söyleyecek, kilo verdikten sonra nasıl hissedeceksiniz? Bu tasarladığınız yeni size öyle güçlü duyguyla bağlanın ki, sanki şuan olmuş gibi mutlu olun. Değişmeyi güçlü bir şekilde isteyin, değişmemeyi ise acı ile bağdaştırın. Yaşam, kendimize acıyacak kadar, mutsuzluklarla geçirilecek kadar uzun olmayabilir. Mutlluğu, sağlığı beklemek yerine şimdi hayatınızda bunları yaratın. Şimdi mutlu hissederseniz, bir şeyler değiştiğinde doyumu yakalayabilirsiniz. Mutluluk için illaki dediklerinize sahip olmak gerekmez; mutlu olmak için şuan nedenler bulun. Etrafınıza şöyle bir bakın yüzlerce sebep bulabilirsiniz tabi ki bulmayı isterseniz. Kişisel gelişim ve değişim bir yolculuktur. Değişmeyi isteyin, karar verin  ve harekete geçin. Bu yolculuktan, şuandan keyif almayı seçin.

Sevgiyle kalın.

Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı, Koç

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

İlişkilerde Nefes Almanın Önemi – İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

Kas 20, 2013   //   by admin   //   İlişkiler, İlişklerde Nefes Almanın Önemi, Makaleler  //  No Comments

İkili ilişkilerdeki mutluluk ve doyum herkesin istediği bir gerçeklik.  Kimse bir ilişkiye mutsuz olmak için başlamaz.  Ancak  ilişkiler ve evliliklerde yaşanan belki de en önemli sorun, kişilerin birbirlerine nefes alacak boşluklar bırakmaması. Birini sevmeye başladığımızda yaşanılan şey genellikle, sahiplenme dürtüsüdür. Sahiplendiğimiz kişinin her an bizimle birlikte olmasını, bizimle paylaştığı anlardan başka anlarının olmamasını bekleriz içten içe.  Örneğin, eşi dışarıda arkadaşları ile bir şeyler yapmak isteyen biri bunu kendisine yansıtıp, benimle olmak yerine başka birini tercih ediyor diyerek üzülebilir. Oysa ki bu durum nasıl eşimizin başkasını tercih ettiği anlamına gelir ki? Ya da o gün eşlerden biri yalnız kalmayı istiyor olabilir. İlişkilerde yalnız kalmayı istemek reddedildiğimiz anlamına gelmez. Aksine kişilerin karşıdakine gerçek anlamda yenilenmiş olarak kendisini verebilmesi için zaman zaman yalnız kalıp içine dönmeyi istemesi en doğal şeydir. Gerçek  doyumlu bereberlikler; Her iki kişinin de birey olduğunu ve kendine ait bir alanının olduğunu bildiği ve bu şekilde yaşadığı bereberliklerdir. Yaşanılan bereberliğin en güzel yanı, aşk ve sevgi duygularıdır. Bu duygular, yaşamı güzelleştiren, anlam veren duygulardır. Sevgi ihtiyacı hepimizin en temel ihtiyaçlarındandır. Ancak sevgi,  karşımızdakini tutsak etmek, bizden başka bir yaşamı olabileceğini düşünmemek değildir. Sevgi dolu bir beraberlik, karşılıklı özverinin olduğu, kişilerin kendilerini ifade edebildikleri, kendilerine ait yaşam alanlarının, ilgi alanlarının olduğu coşkun bir ilişkidir. Bu ilişkide kişiler bir takım ilgi alanları olduğu için, arkadaşları ile görüştükleri için kendilerini suçlu hissetmez , aksine ilişkinin dışında bir şeyler yaptıkları için yenilenerek sevdiği insanın yanında varolabilmektedirler. Kişinin kendi kalabildiği bereberliklerde Aşk, varlığımızda açan bir gül olur  ve mükemmeldir. Kendimizi tuttuğumuz, sınırlar koyduğumuz, duvarlarımızı ördüğümüz , karşımızdakini kafeslere sıkıştırdığımız zaman aşkı yaşamak ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Gerçek aşk,  sevgi özgürlük verir, karşıdaki kişiyi koşulsuz kabul eder.  Sevgi dolu bir beraberlikte kişi karşısındaki kişiyi herşeyi ile olduğu gibi kabul eder.  Karşıdaki insanın kendisini yaşamasına izin verir. Karşımızdakini  kendimize tutsak etme isteğimiz tamamen egomuzdan kaynaklanır ve kişi gerçek aşk ve sevgiye ulaştığında ego devre dışı kalır. Kişi kendi gibi olur. Ta ki egomuz konuşup, kendimizden, özümüzden uzaklaştığımızda karşımızdakini de kendimizi de kalıplara sokmaya başlarız. İşte o zaman deli gibi sevdiğiniz insan, birden bire sizin için bir yük olmaya, sizi sıkmaya başlar. O güzel duyguları yaşamak için başladığınız o güzelim ilişkideki, yapılan baskıcı tutumlar sonucunda , aşkın sizi terketmesine ve ilişkinizin çıkmaz bir yola girmesine sebep olur. Baskının olduğu, anlayışın olmadığı ilişkilerde ilişki nefessiz kalır, nefessiz kalan ilişki, aşk, sevgi ölmeye mahkumdur.  Kişi kendisi olabildiği ölçüde mutlu olur. En doyumlu ilişkiler kişilerin kendilerini, hobilerini, alışkanlıklarını keyifle ifade edebildikleri beraberliklerdir.

Sevgi dolu beraberlikler dileğiyle…

İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yaşam Koçu Olunur Mu, Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu? – Yaşam Koçu Özlem Aktaş

Kas 7, 2013   //   by admin   //   Kişisel Gelişim, Makaleler, Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu?  //  No Comments

Çağımızın yeni parlayan mesleği yaşam koçluğu. Peki  nedir bu yaşam koçluğu dedikleri ? Yaşam koçluğu, çözüm bulma yeridir. Yaşamınıza farklı perspektiflerden bakarak daha işe yarar çözümler geliştirerek eyleme geçme gücü konusunda motivasyonunuzu sürekli kıldığınız bir değişim dönüşüm yolculuğudur.  Yaşam koçluğu kavramı  her geçen gün biraz daha gelişiyor, ilerliyor, anlaşılıyor ve tanınıyor. Çok uzun yıllardır dünyada uygulamaları olan yaşam koçluğunun, ülkemizde de hızlı bir şekilde ilerlemesinin büyük nedeni ihtiyaçlardır. Artık bilinçlenme arayışında olan insanların, farklı çözüm arayışları içerisinde olması, hep aynı yöntemlerden bir yarar sağlayamıyor olması bu kişileri koçlara yönlendiren temel neden. Koçluk, kişilere çözüm buldurma konusunda çok güçlü bir araç. Koçluk, kişilere hiç düşünmedikleri bakış açılarını fark ettirerek yeni olasılıkları keşfetmesine araç olan bir yöntem. Koçluk doğru uygulandığında muazzam etkileri olan güçlü bir araç. Bununla beraber her geçen gün bu kadar çoğalan koçluk popülasyonu bazı soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. Gerçekten her eğitim alan kişi bu işi layıkıyla yapabilecek mi? Ya da koçluk kişinin içinden gelen, doğuştan getirdiği becerilerle mi yapılabilir? Aslına bakarsanız koçluk yapabilmeye karşı becerinizin olup olmadığını eğitimlere başlamadan önce sezebilirsiniz. İnsanlara doğal olarak güçlü bir yardım etme arzunuz varsa, yaratıcı biriyseniz, gerçekten yürekten insanların sorunlarını dinleyip, onlarla yürekten ilgilenebiliyorsanız, kendinizi doğru ifade etme konusundaki becerinize inanıyorsanız aslında koçluk mesleğini yapabilmek için içsel olarak önceden bazı özellikleri taşıyor olursunuz. Bu da size, bu süreçte çok daha kolay ilerlemenize yardımcı olacaktır. Elbette sadece bu yeterli değil, eğitim süreci uzun, zahmetli ve çaba gerektiren bir süreçtir. Başarıyı ve iyi bir koç olmayı gerçekten İsteyen bir kişi için ise çok keyifli , farkındalığın sürekli geliştiği, dönüşümün olduğu mükemmel bir süreç.  Yaşam koçu herkes olabilir ama önemli olan gerçek manada  “fark yaratmayı” isteyen bir koç olmayı seçmektir. Sıradanlıktan uzak, öğrendiklerinin üstüne sürekli  gelişmeyi , ilerlemeyi kendisine görev olarak benimsemiş, bu işe yüreğini adamış, tüm ruhu ve kalbiyle insanların hayatlarında fark yaratmayı isteyen kişiler bu süreçte öne çıkan kişiler olacaktır. Samimiyetiniz bu süreçte sizi ilerleten şey olacaktır. İnsanlara hayatlarında ışık olma yolculuğunda samimi bir düşünceye sahip olan herkes eninde sonunda başarı yolculuğunda bunun karşılığını fazlasıyla alacaktır. Koçluk bilincinin ve farkındalığının her geçen gün çoğalması ümidiyle.

Sevgiyle kalın.

Yaşam Koçu Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Bu Odadan Diğerine Kaç Farklı Yolla Gidersiniz? İnci Aktaş-NLP Uzmanı

Danışanlarıma sorarım; Bu odadan diğerine kaç farklı yolla gidersiniz? Bazen son derece kısıtlı cevaplar alırım. “Bu kapıdan çıkar ve diğer odanın kapısından girerim.” Bazen de yaratıcı cevaplar alırız; “Duvarı kırarım. Yeri kırıp alt kata iner oradan geri buraya gelirim” vs. Sorun küçük olduğunda ve üzerimizde psikolojik baskı olmadığında bile çoğu zaman tek bir yolumuz varmış gibi gelir. Sorun büyüdükçe, stres yaratıcı düşünceyi engeller ve kişi hiçbir seçeneği olmadığını düşünmeye başlar. Ancak bunun bir istisnası vardır. Biz buna “eşik” diyoruz. Herkesin sonsuz sayıda çözüm olduğunu göreceği, kendince adapte olduğu gerçekliğin bir sınırı vardır. İşte, kişi yeter artık dediğinde kendini o eşikte bulur.

Şimdi basit bir alıştırma yapalım. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi zifiri karanlık bir odada yürüken hayal edin. Biraz sonra önünüze bir duvar gelecek. Duvara dokununca durun. Birçoğunuz odanın boş olduğunu söyleyecektir. Bu sizin gerçekliğinizdir. Bu gerçeklik, odada ayağınız bir eşyaya takılana kadar da değişmez.

Birey, bazen de çözü bulmak zorunda kalır. Bunun için vücudun aşırı tehlike altında olup yüksek düzey adrenalin salgılaması gerekir. İşte o zaman bilinçaltı çözüme odaklanır ve diğer odaya geçmek için, her yolu dener ve bir yolunu bulur. Aynı zamanda, eşiğe gelmek için ille de bilinçaltının tehlike algılaması gerekmez. Eşiği biz kendimiz de yaratabiliriz. Örneğin sizi her ortamda küçük düşüren bir kedi fobiniz olsun. bundan kurtulmanın en basit yolu yeter artık dediğiniz eşiği geçmektir. Rahat bir yere oturun ve zihninizde ard arda on kere, kedi fobinizin sizi küçük düşürdüğü durumu hatırlayın. Bunu adeta yaşayın ve sonunda “yeter artık o küçük tüylü şeyin bir daha hayatımı mahvetmesine izin vermeyeceğim” deyin. Sonra bir kedinin kuyruğunu ayaklarınıza sürterek geçip gittiğini hayal edin.

Biliyorum, hayatınızı esir almış bir çok duygusal sorunun, alışkanlığın ve davranışın bu kadar basitlikle çözüleceğine inanmıyor olabilirsiniz. NLP uygulamalarının tam anlamıyla sizi korku, kaygı, anksiyete, sinirli davranışlar, sigara, aşırı yeme vb alışkanlık ve davranışlardan sonsuza kadar arındırabilmesi için nitelikli bir NLP Uzmanına başvurabilirsiniz.

Bizce insanlar mükemmeldir ve evrende sonsuz sayıda çözüm vardır. Biz, size inanıyoruz; siz de kendininize inanın!

Sevgiyle kalın;

İnci AKTAŞ

NLP Uzmanı & Profesyonel Koç

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Nefes Ve Meditasyon Koçluğu

Eki 28, 2013   //   by admin   //   Hizmetler, Makaleler, NEFES VE MEDİTASYON KOÇLUĞU  //  No Comments

Nefes, ölümle yaşam arasında ince bir çizgi ve en önemlisi hayat ile olan bağımız.

Tüm yaşamımız, ilk nefes ve son nefes arasında gerçekleşir. Bundan dolayı hiçbir şey nefes kadar önemli değildir. Yemek yemeden yaklaşık otuz gün, su içmeden üç gün yaşayabilir, ama nefes almadan üç dakikadan fazla yaşayamayız. Doğru nefes alamıyorsak ise yavaş yavaş farkında olmadan, ömrümüz kısalıyor demektir.

Çoğumuz derin, tamamlanmış diyafram nefesi almadığından zihin, beden ve ruh sağlığımız bozuk ve tehdit altındadır. Asırlardır doğuda şifa tekniği olarak kullanılan “NEFES”, son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde, batı dünyasının da göz bebeği haline gelmiştir. Yapılan araştırmalar, toksinlerin vücuttan yetersiz şekilde atılmasına “hastalık” diyor. Toksinlerin ise % 70’i alınan bol oksijen ile atılıyor. Alınan sığ ve doğru olmayan sığ nefes ile toksinler dışarıya atılamıyor, hücrelerde birikerek hastalık yapıyor. Bilimsel verilere göre derin ve etkili nefes ile yüksek tansiyon, alerji, kalp hastalıkları iyileşebiliyor. Çağdaş tıp, bilinçli solunumun insanı daha sağlıklı, güçlü, canlı, genç ve dinç yaptığını onaylamıştır.

 Nefes alışımızın şeklini, derinliğini, ritmini ve hızını değiştirdiğimizde; kimyamızı, duygularımızı, tutumlarımızı ve hatta görünüşümüzü değiştirebiliyoruz. Yapılan araştırmalar insanların  % 80’ inin nefesini tuttuğunu ve kısıtladığını saptamıştır. Kısıtlama, hoşumuza gitmeyen bir duyguyu kabullenmek istemeyip, reddettiğimizde ortaya çıkıyor. Nefesimizi tutarak duygularımızı deaktive ediyor, böylece duygular baskılanıp bilinçaltında saklanıyor. Duygularımızı baskılamaya devam etmek, içimizde tutmak enerjimizi emiyor ve kronik gerginliğe sebep oluyor. Kısıtlı oksijen ile çalışmak zorunda kalan hücreler hastalanıyor, hızla yaşlanıyor ve ölüyor.

Tüm olumsuz duygu ve kısıtlayıcı inançlar, yaşam enerjimizin toplandığı karın bölgemizde birikerek tıkanıklık meydana getirir. Diyafram nefesi ile nefes, tüm vücudumuzda sağlıklı olarak devinmeye başlayarak tıkanıklık yaratan olumsuz enerjinin boşalmasını sağlar.

Seanslarımızda;

Nefesimizi tanıyacağız. Çünkü herkesin, parmak izi gibi farklı ve kendine özgü nefes alma stili vardır.

 Diyafram kullanımı ve egzersizleriyle doğru nefes almayı öğrenebileceğiz.

 Nefesimizi hangi duygular eşliğinde kısıtlamayı alışkanlık edindiğimizi tespit edip, nefesimizi ve tıkanmış olan enerji kanallarını açmaya yönelik teknikleri uygulayacağız.

Nefes açılmaya başlayıp tüm vücudumuzda doğru olarak devinim yapmaya başlayınca, nefes terapisi ve meditasyon teknikleri ile rahatlayabilecek, olumsuz enerjiyi atarak evrensel ve bütünsel enerji ile bağlantılı ve FARKINDALIKLI bir yaşama giriş yapabileceğiz.

 

Bu çalışmalar bize ne kazandıracak?

 Uygulamalar sonunda, nefesimizin tamamını kullanabileceğimiz için, Bedenimiz hızla toksin atmaya başlayacak, fiziksel dengemiz artacak, bağışıklık sistemimiz güçlenecek. Kanımızda oksijen seviyesi yükselecek, bu da hücrelerin yenilenmesini daha genç ve sağlıklı olmamızı sağlayacak.

 Hücresel hafızamızdaki geçmişe ait travmalar temizlenerek, rahat, huzurlu ve dingin hissetmeye başlayabileceğiz. Daha net düşünüp, konsantrasyonumuzun arttığını görebileceğiz.

 Nefes meditasyonları ile öfke, korku, tedirginlik, suçluluk, yetersizlik, üzüntü gibi bastırılmış gelişmemiş duygular kendiliğinden yok olmaya başlayıp, yerine neşe, huzur, sevgi, bolluk gibi pozitif ve gelişmiş, olgun, yüksek bilinç düzeyindeki duygular oturmaya başlayacaktır.

 Sürekli ve disiplinli yapılan nefes egzersizleri ile, bilincimizin üst seviyelerini yaşamaya başlayabilecek, yaratıcı enerji ile bütünleşme sayesinde özümüze, doğal halimize dönerek gelişim ve tekamül sürecini yaşayabileceğiz.

 

“NEFES” mucizesi zaten bizde mevcut. Sadece onu kullanmayı öğrenerek, bu mucizeye “tanık olmak”, daha çok nefes ile daha çok hayat almak istiyorsanız, Enerjik, cıvıl cıvıl, taptaze terapi ve meditasyon çalışmalarına HAZIR OLUN!

Nefes ve Yaşam Koçu-NLP uzmanı

Hicran İpekbağlar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ergenlik Çağındaki Gençlerin İhtiyacı – Profesyonel Yaşam Koçu & NLP Uzmanı İnci Aktaş

Eki 25, 2013   //   by admin   //   Ergenlik Çağındaki Gençlerin İhtiyacı, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  1 Comment

Ergenlik çağındaki gençlerin, erişkinler topluluğunun üyesi olma süresince, tüm yaşamlarını etkileyebilecek birçok sorun ortaya çıkıyor. Ve bu sorunlar, bu kişinin hayatı boyunca sosyal konumunu etkileyebiliyor. Bu nedenle, ergenlik çağı yeni yetişkinliğe geçiş süreci profesyonel destek gerektiren en önemli zamanlardan biri. Bu desteğin sonuçları, diğer zamanlarda yapılandan çok daha uzun sürebilmektedir.

Bireyler, ileri ergen dönemine girdiklerinde, erişkinler topluluğuna katılma sürecine yeni girmiş olan gençlere tanınan özgürlüğü kaybetmeye başlarlar. Oysa bu gençlerin, yaşıtlarıyla (hem cinsleri ve karşı cinsle) ilişki ve iletişim kurmayı öğrendikleri ve eyleme geçtikleri dönemde, bu süreç geciktirilirse, bu gecikme oranında sosyal yapının dışına düşüyor. Örneğin; eğer yirmili yaşlara kadar karşı cinsle flört etmemişse, yıllardır flörtü deneyimleyen yaşıtları arasında davranışları yüzünden kınanan ve dışlanan bir insana dönüşüyor. Sosyal davranışı uygunsuz bulunuyor.

Gençler sırf aşık oldukları, evden kaçtıkları ya da çocuk sahibi olmak istedikleri için evlenirler ama bu öngörülemeyen bazı sorunlara sebep oluyor. Aileleriyle birlikteyken uymak zorunda oldukları bir davranış tarzı vardı. Şimdi bu davranış ise yaşıtlarıyla ilişki kurmasını engelliyor. Bunu memeden kesilmeye benzetebilirsiniz. Çocuk aileden ayrılıp yakın ilişkiler kurmadıkça bu memeden kesilme süreci tamamlanmaz.

Aileler uzun süreli bağlanma gerçekleştirdikleri için genç erkek veya genç kız, ayrı bir yaşama hazırlanamaz. Bazen bu evden ayrılamamalarına bile sebep olabilir. Çevrenizde de çokça rastlayacağınız gibi ergenler ailelerinden asla yeterince kopamıyor ve bir eş bulup mutlu yuvalarını kuramıyorlar.

Profesyonel bir yaşam koçundan ya da terapistten destek almak pek çok ergen için, amacı gencin olgunluk kazanmasına yardım etmek olan bir yabancıyla iletişim kurmasını sağlayan bir başlangıç olacaktır.

Süreç başarılı olduğunda yaşam koçu gencin yeteneklerinin çoğunu ortaya koyabileceği bir yaşama geçmesini sağlar. Ya da terapistin müdahelesi ne kadar zorlayıcı olursa, örneğin; Hastaneye yatma ya da yıllarca terapi alma da ısrar etmek gibi, ergene zaten yapıştırılmış olan “özel insan” yaftasının utancı da o kadar kalıcı olur.

Bir yaşam koçu ve/veya terapistten yardım/destek talep ederken şunu sorabilirsiniz; “Alacağımız sonuç nedir?” Cevap şu olmalıdır; “Profesyonel biri danışanın hayatına koçluk yaptığında sonuç asla önceden kestirilemez!”

Sevgiyle kalın.

Profesyonel Yaşam Koçu & NLP Uzmanı İnci Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Yaşamınızı Nasıl Yaşayacağınızı Biliyor Musunuz? – Yaşam Koçu, Nlp Uzmanı Özlem Aktaş

Yaşamımı elbette nasıl yaşayacağımı biliyorum diyebilirsiniz ancak şöyle dışarıdan bir gözle yaşamımıza baktığımızda aslında hayatlarımızı hiçte kendi istediğimiz gibi yaşamadığımızı fark ediyor ve acı gerçekle yüzleşiyoruz. Eğer başkalarının istek , beklenti , taleplerine göre yaşamınızı yaşıyorsanız asla huzur bulamazsınız. Yaşamının kontrolünü ele alamayan kişiler, başkalarının kendileri için belirledikleri kaderi yaşarlar. Hemen şimdi yaşamınızı nasıl yaşamak istediğinize karar verin. Yaşamınızda yolunda gitmeyen ve artık değişmesi gereken neler var? Bugünü amaçsız sürüklenmeyi bıraktığınız gün olarak ilan edin ve ne istediğinize, yaşamınızı nasıl dönüştüreceğinize hemen şimdi karar verin. Yaşamınız nasıl olsaydı mükemmel olurdu? Ne olsaydı kendinizi doyumlu, tatmin olmuş hissederdiniz? Kendinizi her şeyinizle tam hissettiğiniz, ruhunuzu, benliğinizi ifade edebildiğiniz bir hayat nasıl olurdu? Nasıl yaşayacağını bilmeyen kişiler dümensiz bir gemide eninde sonunda bir yere çarparak duracak kişilerdir. Verilmiş güçlü bir karar, diğer alternatifleri kestiğinizde verilmiş olur. Öyleyse hemen şimdi yaşamınızın dümenini ele almaya karar verin.  Farkında olmadığımız hayatlar yaşadığımızda büyük bir acının bize bir şeyleri öğretmek için yaşamımızda oluşması kaçınılmaz olacaktır. Bir şeyleri değiştirmek adına adım atmadığımızda eninde sonunda evrensel yasalar devreye girecek ve durumumuzu bozacaktır. Çünkü değişmesi gereken bir şeyler vardır, ancak olmayan cesaret sizi atalete sürükler ve birbirinin tekrarı yaşamlar yaşamanızı, birbirinin benzeri başarısız kararlar vermenizi sağlar. Ancak hayat değişiyor bu sebeple hiçbir şey aynı kalamaz, yaşamlarımızda. Her şeyi değiştirecek o güç, kendi zihnimizdir. Yaradan herkese zihnini kullanma hakkını vermiştir. Zihnini kendi yaşamını yaratmak için dönüştüren, etkin kullanan insanlar hayatta başarıyı ve mutluluğun kapısını aralayacaktır. Zihninizi kendinize yeni bir yaşam yaratmak için dönüştürün . Eski bakış açınız size bir yarar sağlamıyorsa değişme zamanı gelmiş demektir. Aynı şekilde düşünerek, aynı şekilde davranır ve aynı sonuçları yaratırsınız, bu da deliliğin tanımına benzer, aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek. Öyleyse nasıl bir yaşamı yaşamayı istediğinize karar verin ve hemen kendinize amaçlar belirleyin. Amaçlarınızı yazılı hale getirin. Nasıl bir yaşam doyumlu yaşamdır diye sorduğunuzda aldığınız cevapları hemen uygulamaya geçirin. Nasıl yaşayacağınıza karar verip eyleme geçmezseniz oradan oraya süreklenmeye mahkumsunuz demektir. Yaşamınızın sorumluluğunu ele alın, kendinizi  istediklerinize ulaşmanızı sağlayacak zihin yapısına getirin. Zihninizi, kendinizi ; başarıya, mutluluğa programlayın. Zihnin kontrolünü ele almak, yaşamın kontrolünü ele almak ve istediğiniz sonuçları yaratmak demektir. Sizi iyi bir yaşama taşıyacak olan olumlu zihin yapısını geliştirin. Olumlu bir zihin yapısı başarının ve mutluluğun kesin çözümüdür. Zihinsel tutumunuz ulaşacaklarınızın sınırını belirleyecektir. Olumlu bir zihinsel tutum, sizi dönüştürecek tek şeydir. Bunu daima hatırlayın.

Sevgiyle kalın.

Yaşam Koçu, Nlp Uzmanı Özlem Aktaş

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sayfalar:«1...17181920212223...31»

Ara

Kategoriler