Browsing articles tagged with " nlp uzmanı"

Duygularla Çok Yemenin Bağlantısını Çözüp Fazla Kilolara Son Verin- Özlem Aktaş

Tem 21, 2015   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Duygularla Çok Yemenin Bağlantısını Çözüp Fazla Kilolara Son Verin

Yemek yeme alışkanlığınızı değiştirin.  Bir çok yerde duyduğunuz ancak uygulamakta çok zorlandığınız bir cümle. Çok yediğinizi özellikle de mutsuz , stresli olduğunuz zamanlarda yediğinizi düşünenlerden olabilirsiniz. Hatta ne yapayım kendime hakim olamıyorum ,  aslında yeme alışkanlığımı değiştirmek istiyorum , sadece nasıl yapacağımı bilemiyorum. ‘ Yemek yediğimde kısa bir süre kendimden kaçıyorum mutsuzluğumu unutuyorum  ama sonra yine aynı şey oluyor başa dönüyorum  ‘ diye mutsuzluğunu ifade ediyor  bir danışanım. Obezite,  fazla kilolu olmak ve kendinden memnun olmamak , artık günümüz modern insanının bir sorunu. Özellikle gelişmiş ülkelere baktığınızda ciddi anlamda kilo sorunu ile mücadele ettiklerini fark edersiniz. Daha fazla insan stresini , duygularını yönetemedikleri için aşırı yemeğe bağımlı olmaktadır. Yemek yiyerek mücadele edemediği duygularını bastırmak , belki yalnızlığını gidermek için çok daha fazla yemekte çareyi bulmaktadır. Bu sonunda bir kısır döngüye dönüşerek kişinin kendisinden daha fazla uzaklaşıp , tatminsiz , mutsuz yaşamlar yaşamasına sebep olur. Yemek ne duyguyu ne de bu duygunun nedenini tatmin eder. Kişiyi sadece kısa süre için oyalar. Önemli nokta, yemek yemenin fiziksel açlığı gidermek dışında acı ve sıkıntı veren duyguların üzerinde hiç etkisinin olmamasıdır. Ancak maalesef milyonlarca insan duygularını bastırmak için daha fazla yiyiyor . Kızgınlık, suçluluk, stres, mutsuzluk, öfke, üzüntü, depresyon gibi tatsız durumlardan kaçınmak için yiyiyorlar. Oysa ki kişinin yapması gereken aslında gerçekten hissettiğinin açlık mı yoksa doyurması gereken bir duygu mu? Bunu fark etmesi.  Kişi gerçekten açsa bunu fark edebilir.Ancak stresimizi de midemizde hissederiz dolayısıyla stres veya olumsuz duyguyu açlık sanarız. Bu noktada aslında hissettiğimiz duyguların vücumuzda yarattığı tahribatın farkında olmak ya da duygu ve yemek yeme arasında ki bağlantıyı çözmek kilo vermek için önemli bir adım olacaktır. Kendinin , duygularının farkında olan kişi kilo verme konusunda daha başarılı olur. Bunun için güçlü bir farkındalık geliştirmek önemlidir. Ne hissettiğinizin her zaman farkında olun ve bunu tanımlayın , neyle ilgili olduğunu fark edin ve bu duyguyu kabul edip çözmek için adım atın . Duyguları yönetebilmek aynı zamanda fiziksel ve zihinsel kontrolü ele almak için önemlidir. Bu konularda kendinizi geliştirmek için nlp uzmanları, koçlar, hipnoterapistlerden destek alabilirsiniz. Bilinçaltınızın ve duygularınızın nasıl sizi yönettiğini fark etmek büyük özgürlüktür. Bu konuda adım atıp sağlıklı bir şekilde kilo verip istediğiniz kiloya ulaşabilirsiniz. Sadece yeme  alışkanlığınız değil, davranışlarınız, düşünceleriniz ve duygularınız da işin içindedir. Kişi fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak bir bütündür. Bu üçü arasında ki bağlantıyı sağlıklı kurduğunuz müddetçe kalıcı kilo verir ve sağlıklı bir yaşama kalıcı olarak adım atarsınız. Hipnoz, nlp , eft gibi metodlar bu önemli üçlü arasında ki kalıcı bağın kurulması ve sağlıklı bir yaşam geliştirmek için çok etkili araçlardır.
Sağlıkla ve sevgi ile kalın.
Özlem Aktaş- Nlp uzmanı , Hipnoterapist

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Düşlerden Gerçeğe

Haz 21, 2015   //   by admin   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Geçmişe bir sünger çekip yeni bir hayata başlamak istiyorsunuz. Bu sizi çok heyecanlandırıyor. Başlangıç için bir tarih bile belirliyorsunuz. Pazartesi…Ama unutmayın, yeni gözler geliştirmediğiniz sürece farklı bir hayat yaşayamayacaksınız. Yine aynı evde aynı yatakta uyanacaksınız. Yine aynı işyerine gidip yine aynı kişilere günaydın diyeceksiniz. Yine aynı kişi olacak yanınızda yatan eşiniz. Onlar değişmeyecek, siz değişeceksiniz. Ve hayatınızın değişmesini istiyorsanız, artık yeni manzaralar aramakla kalmak yerine, yeni gözler geliştireceksiniz..

Bu yazıyı okurken bu konuda yardım almak istediğinizi düşünebilirsiniz. Ki bence en büyük sıçrama gerektiğinde yardım almaktır. Basit bir değişikliği bile rahatlık alanı(bana göre oldukça rahatsız edici olmakla birlikte bildik bir alandır) dışına çıkmamak için yapamayan bizler hala geni manzaralar arama peşine düşeriz.

Çoğunlukla bir yaşam koçu ile bir psikololog birbirine karıştırılabilir. Bir yaşam koçuyla çalışmak, düşlerden gerçeğe giden yolda arzuladığınız durumla mevcut durumunuzu kıyaslayıp ihtiyacınız olan kaynaklara ulaşırken yanınızda bir yol arkadaşınız olması demektir.

Yaşam Koçluğu danışmanlık ya da mentorlük değildir ama bir yaşam koçu siz yeni manzaralar ararken rahatlık alanınızdan çıkmaya teşvik eden kişidir. Yeni manzaralar aramak yerine bazen de yeni gözler geliştirmenize destek olan kişidir yaşam koçu.

Plena Human’ta Yaşam Koçlarımız, Nlp Uzmanlarımız ve Hipnoterapistlerimiz hayalden gerçeğe giden yolda size Ayna tutan yol arkadaşlarınız olmaktadırlar.

Tebriz’i Şems’in de dediği gibi, kendini ancak başka birisinin Aynasında tam olarak görebilirsin.

Sevgiyle Kalın,

İnci Aktaş

Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi/Bursa

Profesyonel Yaşam Koçu&Nlp Uzmanı& Hipnoterapist / Bursa

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

 

Kilo Vermek İçin Duygusal Açlığa Son Verin..-İnci Aktaş

Şub 5, 2015   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

‘Kendime hakim olamıyorum.’ ‘Stresten yiyorum’. ‘Depresyondayım.’ ‘Benimki duygusal açlık.’

Her gün kaç kişiden duyuyorsunuz bu cümleleri? Çoğumuz yeme probleminin midesiyle ilgili
olmadığını anlamış durumda. Artık duygularımız konuşuluyor. Içimizdeki sevgi, ilgi açlığı ya da
duygusal yüklerimiz belki de depresyonumuz, hayatımızdaki stres..yaşadığımız her neyse bir
şekilde çok yemekten kendimizi alıkoyamıyoruz.

Öncelikle şunu bilmeliyiz. Tüm duygular iyidir. Tüm o sıkıntılı duygularının bir nedeni vardır.
Duygularımız bize bir şeyler anlatmaya çalışırlar böylece kendimize yardım edebiliriz. Duygularımız
arabanın gösterge tablosundaki işaret ve ışıklara benzerler. Arabadaki bu gösterge ve ışıkların
orada bulunmalarının bir nedeni vardır. Arabanın düzgün çalışması için neler yapmamız gerektiğini
bize gösterirler, böylece uzun süre güvenilir bir şekilde aracımız çalışır.

Aynı geçerlilik sizin ve bedeniniz içinde söz konusudur. Duygular kendinize en iyi nasıl
bakabileceğinizi size söylemeye çalışırlar.

Eğer bir arabaya da bedeninize bakar gibi bakarsanız arabanız bir süre sonra teklemeye
başlayacaktır. Aynen şimdi sizin içinde bulunduğunuz tekleme gibi.

Arabanızın yağ lambası yanıyorsa benzin koymaya kalkmazsınız, hele daha benzin deposu dolu
gözüküyorsa. Oysa bedenimize yaptığımız tam olarak budur.

Bugüne kadar hissettiğimiz tüm duygular; sıkıntı, ümitsizlik, endişe, depresyon ya da benzeri kötü
duygular bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Oysa biz onları anlamaya çalışmadık belki de
anlayamadık. Onları yemek yiyerek doyurmaya ya da susturmaya çalıştık.
Eğer bugüne kadar duygularınızı yemeklerle doyurmaya kalktıysanız, bunun işe yaramadığını
görmüşsünüzdür. Anlık zevkleriniz asla sorunu çözmedi. Üstünü örttüğünüz her an bir sonraki
öğünde daha çok yediniz. Belki de kendinizden intikam alırcasına.
Arabanın yağ göstergesi yanmaya devam ettiği zaman, sürücü arabanın yağ durumunu kontrol
etmesi gerektiğini bilir. Eğer ısı lambası yanarsa, sürücünün radyatördeki su miktarını kontrol
etmesi gerekir. Sileceklerin su lambası yandığı zaman, sürücü daha fazla su koymak gerektiğini
bilir. Bu ışıklar yararlıdır. Dikkat gerektirirler. Bu durumlarda arabaya daha fazla benzin koymanın
hiçbir yararı olmaz.

Endişe, korku, kızgınlık veya depresyon. Hepsi size bir şey anlatmaya çalışıyor. Bu anlamda
hayatınızdaki en büyük sıçrama yardım almak olacaktır. Yardım alın. Yardım aldığınız kişi bir
yaşam koçu olabilir, bir psikolojik danışman olabilir ya da bir kişisel gelişim eğitimine katılabilirsiniz.
Asıl mesele; kilo vermek, kilo kontrolü ya da kilonuzu korumak değildir, zayıflamak değildir. Asıl
mesele duygularınızı yönetmektir, altında yatan nedenleri çözebilmektir. O zaman yemek yemek
sizin için sadece bir ihtiyaç olacaktır.
Sevgiyle…
İnci AKTAŞ
Profesyonel Yaşam Koçu & NLP Uzmanı

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Panik Atak, Anksiyete, Depresyon ya da Tükenmişlik Sendromu Kaderiniz Mi?-İnci Aktaş

Oca 5, 2015   //   by inciaktas   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments


Çağımızın yaygın sorunları, panik atak, anksiyete (endişe bozukluğu), depresyon ya da tükenmişlik sendromu..Bununla birlikte yoğun strese bağlı oluşan kronik bel ağrıları, sırt ağrıları ve baş ağrıları.. Çözüm ise genellikle mucize beklenen antidepresanlarda aranıyor.

Bütün bunları bir kenara koyalım da şu soruya cevap verelim. Arabayı kim kullanıyor. Kendimizi, kendi arabamızın direksiyonuna sıkıca bağlamış gibiyiz. Biz gaza son hızla basarken, her gelen direksiyonu başka bir yöne çeviriyor. Sonunda ya istemediğimiz bir köye varıyoruz ya da bir kayaya çarpıp duruyoruz.

Beyinlerimiz kapalı düğmesi olmayan bir makineye benziyor. Eğer siz ona yapacak bir iş vermezseniz, o elektrik kesilinceye kadar başıboş çalışmaya devam ediyor. Başıboş bırakılmış beyinlerde ise elektrik kesilmesi genellikle panik atak, anksiyete (endişe bozukluğu), depresyon ya da tükenmişlik sendromu ve zararlı alışkanlıklar olarak ortaya çıkıyor.

Bizler mükemmel işliyoruz. İnsanlar bizim davranışlarımızı beğenmiyor olabilir hatta belki biz de davranışlarımızı beğenmiyor olabiliriz ancak bu bizim hasta olduğumuzu göstermez. Bu bizim yanlış bir strateji uyguladığımızı gösterir.

Herkesin sabah yataktan kalkmak, öğrenmek, öğretmek, değişmek, sevmek, karar vermek, vb her davranış için stratejileri vardır. Biz bu stratejiler sayesinde davranışlarımızı sürdürürüz. Eğer bir konu hakkındaki stratejimiz bizi mutlu etmiyor ya da panik atak yaşamamıza sebep oluyorsa o zaman bu stratejiyi hemen değiştirmeliyiz. Buradaki en önemli soru; Bunu nasıl başarıyorum sorusudur. Herkes mi panik atak, anksiyete ya da tükenmişlik sendromu yaşıyor? Herkes mi depresyonda? Stratejimizi bir kez bulduktan sonra bunu değiştirme yolu önünüzde belirir.

Bu stratejiyi değiştirmek tek başına pek mümkün olmayabilir. Kişisel gelişim kitapları bu konuda yardımcı olmaya çalışıyorlar. Belki bir NLP Eğitimine katılmak size yardımcı olabilir. Ya da bir NLP Uzmanından
yardım alabilirsiniz.

NLP (Neuro Linguistic Programming) bulucularından Richard Bandler’in sevdiğim bir sözü var. ‘Ne yazık ki insanlar basit bir mutfak aletini kullanmayı öğrenmeye zihinlerini kullanmayı öğrenmekten daha fazla vakit harcıyorlar.’ Bu bizi her zaman çok şaşırtmıştır. Unutmayın, beyin onu kontrol edemeyenler düşman gibi davranır.

Sevgilerimle,

İnci AKTAŞ

NLP Koçu & NLP Eğitmen

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Sevgi Bir Mucizedir, Sevgi Sihirdir !-İnci Aktaş

Ara 1, 2014   //   by inciaktas   //   İlişkiler  //  No Comments


Eğer evliliğinizde ya da ilişkinizde mutsuzsanız ve tatmin değilseniz, ilk aklınıza gelen şey eşinizin değişmesini istemek olacaktır. İşte bu,eşlerin yaptığı en büyük hatadır. Asla eşinizin değişmesini umut etmeyin. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bunun yerine siz değişin. Kökten bir şekilde değişin. Yeni bir insan olun. İletişimdeki sorumluluğu üzerinize alın ve kendinize sorun, ‘ben nasıl bir insan olmalıyım ki, mutlu olalım’ Siz yeni birisi haline geldiğinizde eşinizin de bambaşka bir insan olacağına şaşıracaksınız. Çünkü size karşılık vermek için değişecek, Başlangıçta bunun zor olduğunu düşünebilir çünkü karşısında sanki yeni bir eş vardır. Hatta bunun çok uzun sürmeyeceğini bile düşünebilir. Ancak yavaş yavaş ‘eşim değişebildiyse neden ben de değişmeyeyim diye soracak kendine’Asla o değişmeli diye düşüncelere kapılmayın. Her ilişkide kendi tarafınızdan değişmeye başlayın.

Hayat hala bir cennete dönüşebilir. Bunun için asla geç değildir. Ancak değişmek büyük bir cesaret gerektirir. Gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şey biraz daha farkındalıktır.

Davranışlarımızın %97 si otomatiktir. Eşler her sabah kalkar belki bir günaydın bile demeden kahvaltı eder ve işlerine giderler. Günde 2-3 kez telefonla konuşur ne söylediklerini duymazlar bile çünkü akıllıları onlarca şeyle doludur. Akşam özel bir günse, özel gün yemeği yenir , değilse üç cümle kurularak yenilen akşam yemekleri ve sonra televizyon seyredilir..Tabi her ilişkinin kendine göre bir rutini oluyor ancak değişim için en önemli şey, davranışlarınızın farkına varın ve otomatik olmaktan çıkartın. Sadece bir gün boyunca şu ana kadar yapmakta olduğunuz şeyleri izleyin. Aynı şeyleri yapıyorsunuz ve eşleriniz ve ya sevgilileriniz de aynı tepkileri veriyor, hep aynı şeyleri yapıp farklı tepkiler beklemiyorsunuzdur herhalde.. Bu delilik olur..

Sadece küçük değişiklikler yapın ve şaşırın. Örneğin bir erkekseniz yarın sabah erken saatte kalkıp traş olmaya ya da gazeteleri karıştırmaya ya da telefonunuzda bir şeyleri kontrol etmeye başlamayın. Bunun yerine saatiniz 30 dakika erken çalsın, bu sefer siz hazırlayın kahvaltıyı , siz dizin bulaşıkları makinaya..Eğer kadınsanız, dünkü yorgunluğunuzu dünde bırakın, kocaman gülümseyerek uyandırın eşinizi, bugün sorunlardan yerine iyi şeylerden bahsedin, komik bir şeyler anlatın, güzel bir müzik açın..Kısacası ilişkinizde nasıl davrandığınızın farkında olun ve bir şekilde bu davranışı değiştirin. Farklı davrandığınızda eşiniz buna çok şaşıracak. Sevdiğiniz kişiyi görünce gülümseyin daima ve onu kucaklayın. Bugün onun gözlerinin içine bakın. Bu gece evde öylece otururken ellerini tutun, yalnızca gözlerinin içine bakın mutlu olun. Hiç bir neden yokken gülümsemeye başlayın.

Ne zamandır ellerinizi farkındalıkla tutmuyorsunuz, ne zamandır bir sabah yürüyüşüne çıkmıyorsunuz, ne zamandır yıldızların altında öylece oturmuyorsunuz? Eğer tek bir yoldan iletişim kurabiliyorsanız-ki o da tartışmaktır- sonucu tahmin edebilirsiniz.

Sevmek bir eylemdir. Sevgi bu eylemin sonucunda ortaya çıkan duygudur. Bu duyguyu yaşamak için karşılıklı olarak her gün her gece hatta uykunuzda bile sevme eylemini gerçekleştirin. 
Birlikte kahkaha atın, birlikte müzik dinleyin, birlikte tatile çıkın, birlikte çok eğlenin, yeniden arkadaş olun…Osho’nun dediği gibi şayet bir insanı seversen o kişi hemen güzelleşir. Sevgi böylesine bir simya sürecidir. Insana sevgi dolu gözlerle bakın birden onun güzelleştiğini görürsünüz. Bu bir mucize gibidir.

Sevgi bir mucizedir. Sevgi bir sihirdir. O kadar çok sevin ki içinizden taşır karşınızdakine bulaşsın. Hala çok geç değilken şimdi başlayın..

Sevgiyle,

Inci Aktaş

Profesyonel Yaşam Koçu & Nlp Uzmanı & Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Okumayı Seviyorum Çünkü Anlayarak ve Hızlı Okuyorum – Özlem Aktaş

Okumak neden önemli? Birçok sebepten ötürü çok önemli, ancak toplum olarak maalesef okumayı çok sevdiğimiz söylenemez. Okumak insan ruhuna iyi gelen ve kişinin ufkunu açıp, bakış açısını geliştirip, dünyasına ışık tutan keyifli bir uğraş. Okumak deyince akla hemen kitap okumak geliyor elbette. Okumak, kimileri için vazgeçilmek bir tutku, önemli ve gerekli. Kim ne derse desin bir toplumun gelişmişliğini belirleyen,  okuma yazma oranı ve ne kadar çok okuduğudur. Avrupalı insanları gözlemlediğinizde şunu görürsünüz her yerde okuyorlar; otobüste, yolda, metroda, sıra beklerken. İmreniyorum, bir gün halkımızı da okurken, okuma aşkıyla doluyken görmek istiyorum. Birbirimizi anlamanın yolunu açacak, ufkumuzu, bakış açımızı değiştirecek, empati ve farkındalığı arttıracak keyifli bir uğraş edinmek istersiniz değil mi? Bir kitap, sizin bambaşka dünyaları anlamanıza yardımcı olacak etkili bir araçtır. Bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük iyilik nedir biliyor musunuz? Çocuğuna okuma sevgisini kazandırmak, yanında kitap okuyarak çocuğa iyi birer örnek olmak. Çünkü okumak, sevginin, anlayışın, empatinin yolunu açar. Bilginin, neyi niçin yaptığının bilinmesini ve en önemlisi belki de kendini tanıyabilmenin  önünü açar. Kitap okumak, sevgidir, açlıktır, tutkudur. Büyük alimlere, liderlere bakın onlar hep okurlar. Boş vakitlerinde, her fırsatta okurlar. Atatürk ‘ün hayatı boyunca 4000 kitap okuduğu söyleniyor. Hayal edebiliyor musunuz? Bu kadar kısa bir ömre, yapılan bu kadar eylem ve mücadele, kazanılan zaferlerin, savaşların arasına kitap okumayı sığdırabilemek… Savaş meydanlarında bir gün küçücük bir dinlenme molasında Atatürk’ü kitap okurken gören bir asker merak eder sorar; “Paşam çok yorgun ve uykusuzsunuz küçücük bir arada dinlenseniz daha iyi olmaz mı?” Atatürk cevap verir, “Dinlenemem, bu savaş elbet bitecek ve milletin bir dile, gelişmeye  ihtiyacı var.” Bu sebeple okumaya devam edeceğini söyler. Gelişmek, ilerlemek isteyen herkes; bireyler, toplumlar okumaya gereken önemi vermelidir. Eğitimin yolu okumaktan geçer. Okuyup hayata uyarlamaktan geçer. Bazen şöyle sorularla karşılaşıyoruz, “Okumayı istiyorum ama o kadar yavaş okuyorum ki canım sıkılıyor ve yarıda bırakıyorum. Dikkatim dağılıyor ve kitap okumayı istememe rağmen istediğim düzeyde okuyamıyorum,” diyen kişilerin geri bildirimleri ile karşılaşıyoruz. Okuma sevgisi, okudukça,  daha çok fark ettikçe, bilgilendikçe gelişir. Ne kadar çok okursak ufkumuzun o kadar açılacağı kesindir. Hızımızı arttırmak, daha çok bilgiye ulaşmak isteyen kitap aşıklarındansanız hızlı okuma sırlarını öğrenmek sizin için uygun olacaktır. Hızlı okuma eğitimleri artık bu ihtiyaçları kısa sürede gidermemize yardımcı olmaktadır. Hızlı okurken, dikkatinizi odaklayabilme gücünüzü arttırmak ve okuduğunuzu anlayabilmek için hızlı okuma kursları en etkili yollardan biridir. Eğer kitaba olan tutkunuzu, sevginizi arttırmak, bakış açınızı geliştirerek geniş ufuklara yolculuk yapmak istiyorsanız, okuma hızınızı ve dikkatinizi güçlendirerek bunu gerçekleştirebilirsiniz. Bilgi, dünyayı ayaklarınıza serer; kendinizi anlamanın, tanımanın önünü açar. Öyleyse daha çok bilgi ve daha çok kitabın hayatınıza girmesi dileğiyle

Sevgiyle kalın.

Özlem Aktaş – Profesyonel Koç & Nlp Uzmanı

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Çocuklar Evden Ayrılırken

Haz 28, 2014   //   by admin   //   Kişisel Gelişim  //  No Comments

Bireylerin gelişim evrelerinde evlenme, çocuk sahibi olma, çocuğu yetiştirme ve çocuğun sonunda evden ayrılması büyük öneme sahiptir.

Bu evrede, çocuklarınıza tavsiyelerde bulunabilirsiniz, çocuk kendi kararını verirken duygu sömürüsü yapmak yerine güçlü ve neşeli olmalısınız. Bir çok anne baba, çocuklarının sonsuza kadar yanlarında kalacağı yanılgısına düşerler. Ancak çocuğun verdiği karar ailenin isteğine uymasa da ebeveynler çocuğun erdiği karara saygılı olmalı, bu kararı ısrarla kendi kusurlarını gösteren bir unsur olarak görmemelidirler.

Çocuklar, onları suçlu buldukları ya da onlardan kaçmak istedikleri için evden ayrılmıyor olabilir. Çocukla arkadaşça yüzleşmeli, çocuğun kendi problemlerini çözmesi ve bağımsız davranışlar sergilemesi konusunda destek olmalıdırlar.

Bireyin gelişim evrelerini konu alan yazılarıma yarın da, evliliğin yenilenmesi konusu ile devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın,

İnci Aktaş – Profesyonel Yaşam Koçu, NLP Uzmanı, Eğitmen, Yazar

(224)2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Konuşmanızla Hipnoz Edin – Topluluk Önünde Hipnoz Edici Bir Konuşma Nasıl Yapılır?

Yapılan araştırmalar insanların en büyük korkusunun ölüm, ikinci korkusunun ise topluluk önünde konuşma korkusu olduğunu kanıtladı. Topluluk Önünde Konuşma ve Hitabet konusunda yıllardır yaptığımız çalışmalar bir de kitabın ortaya çıkmasını sağladı.

Bizi bu kitabı yazmaya iten şey, topluluk önünde konuşmanın yalnızca doğuştan hatip olan kişilere özgü olmaması, yeteneğin NLP ile modellenebilmesidir.

Bu kitap değişim için fırsat yaratacak, topu yuvarlamaya başlayacak ve siz ilerlerken, size adım adım rehberlik edecektir. Fakat fırsatı değerlendirecek, kendi iyiliği için gereken eforu sarf edecek ve sonunda golü atması  gerekecek olan kişiler sizsiniz.

Bir gün karşılaşmak ümidiyle…

İnci AKTAŞ & Özlem AKTAŞ

İnci ve Özlem Aktaş, Bursa’da yoğun ilgi gören Topluluk Önünde Konuşma Eğitimi’nin eğitmenleridir.

NLP Uzmanı Bursa, Profesyonel Yaşam Koçu Bursa, Eğitmen

 

Kişisel Gelişim Uzmanlarımız İnci AKTAŞ ve Özlem AKTAŞ’ ın ‘Konuşmanızla Hipnoz Edin ‘ isimli kitabı çıktı ! Şimdilik D&R Kitapyurdu ve tüm internet kitapçılarında..Kısa bir süre sonra tüm kitapçılarda..
Aşağıdaki linklerden satın alabilirsiniz…

http://www.dr.com.tr/Kitap/Konusmanizla-Hipnoz-Edin//Egitim-Basvuru/Kisisel-Gelisim/urunno=0000000590049

http://www.kitapyurdu.com/arama/default.asp?anahtar=konu%FEman%FDzla+hipnoz+edin&ara.x=0&ara.y=0&stype=4&type=list&populer=0&aramasekli=1&exactly=ON&satis=2&x2=0

Topluluk Önünde Konuşma Eğitmi Bursa

Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi

(224)2434314

Çok Önemli Bir Karar Çocuk Sahibi Olmak – İnci Aktaş

Nis 2, 2014   //   by admin   //   Çok Önemli Bir Karar Çocuk Sahibi Olmak, Kişisel Gelişim, Makaleler  //  No Comments

Büyük bir şirketin pazarlama müdürü olan bir adam vardı. Günde 16 saat çalışıyor ve sürekli dünyanın her yerine iş seyahatlerine gidiyordu. Karısı onu bu yüzden terkettiğinde ülsere yakalandı. Bir süre sonra da kalp krizi geçirdi. Doktoru artık dağcılık yapamayacağını söylediğinde çok üzüldü, zira bu onun tek zevkiydi. Yine de çalışmaya devam etti. Genel müdür yardımcılığına terfi ettiği gün 17 yaşındaki oğlunun kansere yakalandığını öğrendi. Ama hırslıydı. Amacı genel müdür olmaktı. Artık bazen 18 saat çalışıyor ve oğlunu ancak haftada bir ziyaret edebiliyordu. Genel müdür olduktan 1 hafta sonra oğlu vefat etti. Cenazeden sonra işe döndüğünde sekreterine şöyle dedi; “Biliyor musun, hayatta en çok istediğim şey bir oğlum olmasıydı ve en çok değer verdiğim şey de oydu.” Ama gerçekten öyle miydi? Bir çocuk sahibi olduğumuzda çocukla birlikte bir annenin ve bir babanın doğduğunu bilmiyor muydu?

Bireylerin gelişim evrelerini Ericksoncu yaklaşımla aktardığım yazılarıma bugün çocuk sahibi olma evresiyle devam ediyorum.

Öncelikle potansiyel ebeveynler üçüncü bir kişiyi aralarına alma ve onu büyütme isteklerini ailelerinin baskısından ayırmalıdır. Özellikle “ben anne ya da baba olduğumda, daha kendim çocuktum,” diyecek çok genç yaşta çocuk sahibi olmak isteyen bireylerin, bunun iyice ayrımına varabilmesi gerekir.

Üvey çocuklara sahip olmak ise ebeveynlere çocukların muhtemel kırgınlıklarını bertaraf etmek gibi daha farklı sorumluluklar yükleyebilir. Ayrıca eşler sevgilerini genişletebilmeli, sadece biyolojik olanak onlara ait olan bir çocuğu sevme gibi narşist bir tutum içine girmemelidirler.

Ailenin kendi çocuğu olsa da olmasa da, çocuklar eve girdiği andan itibaren anne babanın şahsi zevk ve isteklerini erteleyebilmesi ihtiyacını yaratır. Buna hazır mısınız? Sırf iki küçük çocuğunuz var diye, onlar en az 3 yaşına gelene kadar tüm zevklerinizi bir kenara bırakabilir misiniz? Cevabınız “evet” olmadan bu karara varmamanızı öneririm.

Eşler çocuğa bakabilmeli, yönlendirebilmeli ve baskın ama arkadaşça bir tavırla onları idare edebilmelidirler. Kurallar olmalı ve çocuğu bu kurallara uyma sorumluluğu verilmelidir. Bir kez sorumluluk verildiğinde ise sorumluluğu yerine getireceğine güvenmelisiniz.

Bağlılık gösteren davranışlar kadar sözlü ve sözsüz sevgi ifadeleri kullanılmalıdır. Ebeveynler, çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için almaları gereken sorumluluklara dayanabilmeli, çocuğun sözsüz davranışlarıyla ilgili hemen hüküm vermekten kaçınmalıdırlar.

Ayrıca eşler çocuklarının istekleriyle, kendilerinin giderilmemiş ihtiyaçlarının getirdiği istekleri birbirinden ayırmalıdır. Kendisi doktor olamadı diye, bunun için çocuğunu zorlamamalıdır.

Çocuğu yetiştirme evresine yarınki yanımda değineceğim, şimdilik sevgiyle kalın.

 

İnci Aktaş

Evlilik Danışmanı, NLP Uzmanı & Profesyonel Yaşam Koçu, Eğitmen

(224)2434314

Mutlu Evlilik ve Sevgi – İnci Aktaş

Mar 31, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, Makaleler, Mutlu Evlilik ve Sevgi  //  No Comments

 

Bir gün bir kadın, bir din adamına gider ve ona şöyle der; “Ben kocamdan ayrılmak istiyorum, onu hiç sevmiyorum, ama öyle bir terk etmek istiyorum ki bunu hiç unutmasın.” Din adamı dinler ve cevap verir: “Çok iyi, öyleyse bugün eve git ve kocana onu ne kadar sevdiğini söyle, onun sevdiğini bildiği her şeyi yap. Her sabah, her öğlen, her akşam günün her saati ona sevildiğini hissettir ve o bundan en mutlu olduğu anda ondan ayrılmak istediğini söyle. Bu, onu çok yaralayacaktır.” Kadın bu fikre bayılır. Her gün her dakika kocasına onu sevdiğini hissettirir ve bir süre sonra bakar ki, kocasını çok seviyor, kocası da kendisi de çok mutludur. Din adamına gider ve artık kocasını sevdiğini ayrılmak istemediğini söyler . Sevmek bir eylemdir. Sevgi de bu eylem sonucu oluşan bir duygu…

Bugünkü yazımda yetişkin bireyin evliliğe adım atma evrelerinden bahsedeceğim.

Evliliğe adım atma evresinde, kişinin önceki evrelerde kazandığı becerileri ilişkisine yansıtabilmesi gerekir, ancak bunu yaptıktan sonra evliliğe karar vermelidir. Bekar kalmayı tercih etmekte aynı şekilde bir “karar”dır. Bu karar uygun da olabilir, bu anlamda ortaya konan kararları gayri resmi bir evliliğe (eşcinsellik, evlenmeden beraber yaşama gibi) de işaret edebilir. Günümüzde bu vakalarla birlikte, boşanıp tekrar evlenme vakaları da sıkça görülmektedir. Fakat böyle bir durumda daha önce yapılan hatalardan arınmak ve ders almak özellikle gereklidir. Bu yalnızca 2. evliliklerde değil, ilk evliliklerde de görülür. Kişi eski “acılı” ilişkisinin travmatik izlerinden arınmadan özgüvenini kazanmadan, hatalarının farkına varmadan yeni bir ilişkiye sonra da evliliğe gider. Ne yazıkki bu hatalar, sonraki evlilikte de kendini tekrarlar.

Evliliğe adım atma aşamasında eşler kendi ailelerinden (anne-baba ve kardeşlerin oluşturduğu) sağlıklı bir şekilde ayrılmalı; kendi aileleriyle ve birbirlerinin ailesiyle yeni etkileşim şekilleri kurmalıdırlar.

Ailelerden sağlıklı kopamamak mutlu bir evliliğin önünde duran en önemli engellerden biridir. Bu aşamada seçimler, eşlerin ailelerinden gelen baskılar bertaraf edilerek, çok fazla seçeneğin arasından her bireyin değerini ifade etmesiyle yapılmalı.

Eşler, evlilik içinde birbirine bakabilmeli, biri diğerinden “ilgi isteyebilmeli” veya diğerine ilgi gösterebilmelidir. Ayrıca eşler problemlerini bağımsız ve birlikte çözebilmeli, birbiriyle oynamalı, eğlenmeli, beraber hareket edebilmeli ve birbirlerinin davranışlarını eğitmek için eğlenmeyi bırakabilmeli, suç ve sebep arasındaki farkı görebilmelidirler. Problemlerin ciddiyetini gerçekçi olarak değerlendirilebilmeli, problemleri aciliyetine göre çözebilmelidirler.

Her şeyin ötesinde evlilikte duygusal açıklık olmalı, eşler duygularını içine atmamalı, sorun çıktığı anda konuşulmalı ve özür dilenmiş ya da çözümlenmiş bir konu tekrar tekrar gündeme getirilmemelidir.

Eşler birbirlerine sözler vererek iletişimlerini daha iyi hale getirebilirler. Başkaları içinde tartışmamaya, birbirlerine sıfatlar takmamaya ve sevgilerini ifade etmeye söz verebilirler. Ne de olsa güven eylemle kazanılır.

Bir dahaki yazımda çocuk sahibi olmayla devam edeceğim.

Şimdilik sevgiyle kalın.

İnci AKTAŞ – Evlilik Danışmanı, Koç, NLP Uzmanı

(224)2434314

Sayfalar:1234»

Ara

Kategoriler